Malatya barış bloğu eğitim – sen de toplanarak aydınların açıklamış olduğu “ çocuklar ölmesin “ diyerek yayınlamış oldukları bildiriye destek vererek yeni bir destek açıklaması yaptılar.
Destek açıklamasını İnönü üniversitesi öğretim üyelerinden Hasan DEMİRTAŞ yaptı.
Demirtaş yaptığı açıklama da “ Her gün yeni ölüm, patlama, çatışma ve gözaltı haberleriyle uyandığımız bir dönemin son günlerine aydınlara, akademisyenlere yönelik cadı avı haberleri damgasını vurdu. 12 Eylül’de bile böylesi bir pervasızlık, böylesi bir faşizm görülmedi.
Akademisyenleri mandacı olmakla suçlamaktan tutalım, Sultanahmet patlamasıyla bağlantılı olmaya kadar akıllara ziyan, özel savaş propagandasıyla hedef haline getirmenin faturası korkarız ki çok ağır olacaktır.
AKP yıllarca “bireyi esas almayan devlet anlayışını yıkacağız” diyerek toplumun farklı kesimlerinin desteğini almaya çalıştı. Şimdi de “devlet elden gidiyor” yalanıyla faşizan politikaları etrafında bir savaş cephesi oluşturmaya çalışıyor. Ne yazık ki, en sıkı AKP karşıtı geçinen bazı kesimler de bu cepheye koşarak dahil oldular. Böylece bunların da gerçek yüzleri ortaya çıkmış oldu.
“Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi” bu ülkenin yüz akıdır, vicdanıdır. Son aylarda yaşananlara karşı yeterli tepkinin gelişmemesi karşısında insanlığın ölmediğinin, üniversitelerde hala özgür ve onurlu duruşa sahip yüzlerce akademisyen olduğunun kanıtı oldular. Barışa dair ses ve umut oldular. Akademisyenlere yönelik linç ve baskı, tam da büyüyen bu sese ve umuda yönelik gerçekleşmektedir.
Bundan dolayı bir toz bulutu yaratılmaya, “hain” yaftasıyla, gerçeklerle yalanlar birbirine karıştırılmaya, milliyetçi duygularla güvenlikçi politika etrafında bir kenetlenme yaratılmaya çalışılmaktadır. Konuşması, sesini yükseltmesi gerekenler konuştukça, Cumhurbaşkanı ve Hükümet daha çok saldırganlaşıyor, havada uçuşan hakaretlerle bu farklı sesleri susturmaya çalışıyorlar.
Akademisyenlerimiz ne dediler de “hain” “mandacı” ve “mütareke döneminin sözde aydın kalıntıları” olarak ilan edildiler?
“Çocuklarımız öldürülmesin” dediler…
Yaşananlar ve yürütülen nefret kampanyası, onay vermediği her düşünceyi ve kişiyi suç kategorisine yerleştirme arzusuyla yanıp tutuşan hükümet ve yetkililerin, adeta ABD’deki McCarthyciler’i örnek alan ve 12 Eylül darbecilerini dahi geride bırakan bir akılla hareket ettiğini göstermektedir. Birileri tartışadursun, hali hazırdaki yönetim aklı ile tüm disiplin, denetim ve suçlulaştırma teknikleri tek elde toplanarak “başkanlık” sistemi yaşama geçirilmek istenmektedir.
Üstelik bu hükmetme biçimi, elinde tuttuğu tüm aktörleri ileri sürmekten de çekinmemektedir! Örneğin, hükümete gösterdiği sadakat ile cezaevinden çıkan, karanlık ilişkileriyle tanınan bir mafya lideri, bildiriye imza atan akademisyenleri kastederek “Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve akan kanlarınızla duş alacağız!” diye açıklama yapabilmektedir!
Katliam söylemleriyle akademisyenler tehdit edilirken, Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı “Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi” öncülüğünde yayınlanan bildiriyi tehdit olarak görmektedir! Köklerini hukuksuzluk, baskı, tasfiye ve talan üzerine yerleştiren YÖK ise barış talep eden akademisyenlerin değil, savaş politikalarının yanında durarak, kurucularına ve siyasi iktidara olan vefa borcunu bir kez daha ödemiştir! Dolayısıyla imzacı akademisyenlere yönelik işten atma, soruşturma tehditleri savuran “rektatörleri” ile “hukuku askıya aldım” diyenlere verdiği fahri doktora unvanlarıyla ne kadar gurur duysa azdır!
Bunun adı faşizmdir!
İleri sürülen mafyatik aktörlerin, yapılan açıklamaların, etrafa saçılan nefret ve tehditlerin tek hedefi, AKP’nin politikalarını eleştiren ve onaylamayan tüm üniversite bileşenlerine diz çöktürülmesi ve üniversitelerdeki “ayrık otlarının temizlenmesidir”! Bunun adı faşizmdir!
Belirtmek istediğimiz diğer bir nokta ise mandacı arayışında olanlara dairdir! Mandacı tartışmasının hortlatılmasının tek amacının, “iç ve dış mihraklar” söylemiyle hali hazırdaki düşmanlaştırma politikalarını pekiştirmek olduğu açıktır! Üstelik bu tartışmayı açarken sanki Türkiye’yi emperyalistlerin üssü haline getiren; ABD istiyor diye Lübnan’a, Afganistan’a asker gönderip, Irak’a girebilmek için 1 Mart tezkeresini TBMM’ye getiren; kamu hizmetlerini uluslararası şirketlere peşkeş çekebilmenin derdine düşen; stratejik derinlik diye diye eli kanlı cihatçı çetelere her türlü desteği sunanların kimler olduğu ortaya saçılmışken, söylenenler inandırıcı olmaktan uzak ve gerçeği yansıtmamaktadır!
Söz konusu bildiriyi düşünce ve ifade özgürlüğü, akademik özgürlük kapsamında görmeyerek soruşturma tehdidinde bulunan YÖK, imzacıları “mandacılarla” ilişkilendirip vatana ihanetle suçlayan Cumhurbaşkanı ve akademisyenleri “hainlikle” itham eden medya kuruluşları bir gerçeği unutmamalıdır! Ne soruşturmalarınız, ne tehditleriniz ne de propagandanız hakikati çarpıtmaya, gizlemeye ve bizleri sindirmeye yetmeyecektir! Unutmayın ki tarih, bizleri de engizisyon mahkemelerinin karşısında doğru bildiğini söyleyenleri yazdığı gibi yazacaktır!
Malatya Barış Bloğu olarak, öncelikle bildiriye imza atan tüm akademisyenlerin can güvenliğinin sağlanmasını talep ediyor, bunun sağlanması için de tüm gücümüzle hareket edeceğimizin bilinmesini istiyoruz! “