28 yıl önce, 16 Mart 1988’de Irak’ta Baas iktidarı ve Saddam Hüseyin, kimyasal ve biyolojik silahlar kullanarak kadın, çocuk, yaşlı, genç 5 bini aşkın Halepçeli Kürt’ü katletti. Irak’ta dönemin iktidarı, bu saldırısıyla insanlık tarihine kara harflerle ‘insanlık suçu işlemiş’ ve ‘katliamcı’ olarak geçti.
Irak’ta Kürt halkının hak eşitliği ve özgürlük taleplerini defalarca silahla, devlet terörüyle, şiddetle bastırmayı deneyen Baas yönetimi, yaptığı bu katliam ile Kürt halkının özgürlük ve eşitlik mücadelesini geriletemedi. Bugünkü Irak Kürdistanı Federal Yönetimi’nin topraklarında gerçekleştirilen bu katliam sonrasında, Kürt halkının mücadeleyle elde ettiği kazanımlar, bölgenin diğer ülkelerindeki toplumsal gelişmeleri de olumlu yönde etkiledi.
Bugün Suriye Kürdistanı’nda Kanton Yönetimlerini oluşturan Rojava halkları, baskıları, yok sayma çabalarını, IŞİD çetelerinin barbarlıklarını da aşarak özgürlük ve eşitlik mücadelesini yeni bir aşamaya ulaştırdı. Kanton Yönetimleri ile Rojava halkları sadece kendi kendilerini yönetmekle kalmadı, uygulamaları hem Suriye’de hem de Ortadoğu’nun diğer ülkelerinde demokratik rejimlerin kurulması için önemli birer örnek oluşturdu.
Tarih bir kez daha gösterdi ki, baskı ve şiddet yöntemleriyle demokrasi, özgürlük ve eşitlik mücadeleleri bir süre bastırılabilir, belki geriletilebilir, ancak engellenemez. Kimyasal, biyolojik ya da konvansiyonel, hangi silahlar ve yöntemler kullanılırsa kullanılsın, katliam ve şiddetle demokrasi ve adalet mücadelesi durdurulamaz.
Bugün Kürt ilçelerinde yaşanan ablukalar, savaş uygulamaları, tank ve toplarla sokaklara ve mahallelere girme harekatları, 7 kentin 21 ilçesinde onlarca mahalleyi kapsayacak şekilde 58 kez ilan edilen ve toplamda 500 günü bulmuş olan sokağa çıkma yasakları da demokrasi, eşitlik, özgürlük ve barış mücadelesini engelleyemeyecektir. Son 9 ayda 97’si çocuk, 94’ü kadın olmak üzere en az 705 sivilin yaşamını yitirmesine neden olan AKP-Saray iktidarının yürüttüğü özel savaş konsepti amacına ulaşamayacaktır.
Cizre’de, Sur’da, Silopi’de, şimdi de Nusaybin ve Yüksekova’daki saldırılar ve devlet terörü halklar arası eşitlik ve kardeşlik duygularını ve mücadelesini geriletme ve engelleme amaçlı yapılıyor. Ancak bu uygulamalar direniş ruhunu ve kararlılığını geriletmiyor, etkisizleştirmiyor, büyütüyor.
Halepçe Katliamı’nın yıldönümünde, insanlık düşmanı bu kitle katliamını düzenleyenleri bir kez daha lanetliyoruz. Unutmuyoruz. Ama daha önemlisi unutturmuyoruz ki, bugün baskı ve şiddet politikalarıyla halkın mücadelesini gerileteceğini sananlar, tarihten ders alsınlar.