Sağlık ve hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Malatya Şubesi tarafından 12-18 Mayıs Hemşireler haftası nedeni ile açıklama yapıldı. Yapılan açıklamada, “Hemşirelerin özlük haklarının verilmediği, sağlık çalışanların yaşadıkları sıkıntılar” gündeme taşındı
SES Malatya şubesi Eş Başkanı Zuhal Güler, açıklamasında konu ile ilgili şu ifadelere yer verdi: “ Hemşireliğin tarihi, kadının şifa verici rolü ile başlar. Kadınlar, tarihin ilk zamanlarından bu yana sağaltımın bir parçası olmuştur. Ancak modern anlamdaki hemşireliğin Kırım Savaşı (1854-56) sırasında, FloranceNighingale (1820-1910) ile başladığı kabul edilmektedir. Bugün, ebe ve hemşireler, hastanelerin ve diğer tüm sağlık kurumlarının temel dinamikleri olmalarına rağmen, karar alma süreçleri ve ekonomik haklar bakımından ikincil konuma itilmişlerdir..
Sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde ve sürekliliğinin sağlanmasında oldukça önemli bir yeri olan ebe ve hemşireler, sağlık hizmetlerinin ticarileşmesi ve sağlık sisteminin bu dönüşüme paralel olarak yapılandırılması nedeniyle önemli sorunlar yaşamaktadırlar. Türkiye’de halka sunulan sağlık hizmetinin niteliği açısından ebe ve hemşirelerin sorunları artık daha fazla göz ardı edilemeyecek bir noktaya gelmiş bulunmaktadır. Öncelikle, sağlıkta dönüşüm programı ile yaygınlaştırılan güvencesizlik sonucunda aynı okulu bitiren, aynı işi yapan, aynı unvana sahip kişilerin farklı özlük ve mali haklara sahip olması kesinlikle kabul edilir bir durum değildir.
Güler, normal çalışmadan 4 katı fazla çalıştıklarını belirterek şöyle devam etti: “Sağlık Bakanlığı’nın 2013 istatistiklerine göre, Türkiye’de 139 bin 544 hemşire aktif olarak çalışmaktadır ve güvencesiz çalıştırılan hemşire sayısı giderek tırmanmaktadır. Vekil, 4/C’li istihdam edilen veya aile sağlığı merkezlerinde kamu dışı aile sağlığı elemanı olarak çalıştırılan biz ebe-hemşirelerin, kadro ve güvence beklentisi 2016-2017 toplu sözleşmesinde de karşılanmamıştır. Taşeron işçilere kadro düzenlemesine ilişkin çalışmalarda da bu statülerde çalışan ebe/hemşireler kapsam dışı bırakılmıştır.
Bunun yanı sıra kamu hastaneleri, her yıl artan hasta sayısına karşın yetersiz hemşire kadrosu nedeniyle ihtiyacı karşılayamamaktadır. Türkiye’de çalışan hemşireler olarak bizler AB ülkelerine göre 4 kat daha yoğun iş yükü ile karşı karşıyayız.”
Güler, sağlık çalışanların fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklar içerisinde olduğunu iddia ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sağlık alanında şiddete en fazla maruz kalan kesim yine biz hemşireleriz. 7 gün 24 saat hizmet verilen kamu sağlık alanında başta biz hemşireler olmak üzere tüm sağlık emekçileri olarak depresyon, anksiyete bozuklukları, tükenmişlik sendromu ve fiziksel sağlık sorunları ile yüz yüzeyiz.
Hükümet tarafından hazırlanan fiili hizmet süresi zammına ilişkin tasarıda nöbet tutmayan sağlık çalışanlarının fiili hizmet süresi hakkından yararlanamayacağı belirtilmektedir. Fiili hizmet süresi zammının tutulan nöbete endeksli olması ve riskli birimleri dikkate almaması hükümetin bu çalışmayı ne kadar yüzeysel ele aldığını açıkça ortaya koymaktadır. Sağlık hizmeti sunulan tüm alanlarda hemşirelik mesleğinin “ağır ve tehlikeli işler” kapsamına alınarak derhal harekete geçilmesi gerekmektedir.
Türkiye’de ebeler ve hemşireler olarak hem kamuda hem de özel sağlık alanında kendi iş tanımlarımız dışında başka işlerde de çalışmaya zorlanıyoruz. Neoliberal sağlıkta dönüşüm programı bizlerin mesleki sorunlarını daha da büyütmüş ve hemşirelik“yardımcı sağlık elemanı” algısıyla yürütülmeye başlanmıştır. Mesleğimizin görev sınırları belirsizleştirilerek mesleki bağımsızlığımız yok edilmektedir.
Hemşireler olarak; hastanelerde ve birinci basamak sağlık hizmetleri alanında iş ve gelir güvencesizliği, uzun süreli çalışma, yoğun nöbetler, angarya, düşük ücret ve riskli çalışma koşulları, performans, , zor ve gereksiz karmaşık görevler, yetersiz dinlenme araları neoliberal toplam kalite yönetimi anlayışı ve emekliliğe yansımayan ek ödemeler gibi sorunlar ile yüz yüzeyiz. Bu tablo, sağlık hizmetinin her şeyden önce bir ekip hizmeti olduğunu yok sayan ve sağlığı metalaştırmaya çalışan bir anlayışın ürünüdür.”
“TALEPLERİMİZ”
Zuhal Güler, sağlık çalışanları olarak taleplerini şöyle sıraladı:
1- Personel açığı güvenceli-kadrolu istihdam ile giderilmelidir.
2- Hemşireler angarya ile daha fazla yüz yüze bırakılmamalıdır.
3- Hemşirelik mesleği ağır ve tehlikeli işler kapsamına alınmalı ve fiili hizmet süresi zammından adil biçimde faydalandırılmalıdır.
4- İş yerlerimizde maruz kaldığımız her türden riske karşı güvenceli ve güvenli çalışma koşulları sağlanmalıdır.
5- İşyerlerinde şiddet ve taciz çerçevesinde önleyici uygulamalar yaygınlaşmalı ve hukuki yardımdan kadro durumuna bakılmaksızın istisnasız tüm çalışanlar yararlandırılmalıdır.
6- Başhemşire dahil tüm yöneticiler çalışanlar tarafından seçilmelidir ve yöneticilik süreli olmalıdır.
7- Sağlık kuruluşlarında 7 gün 24 saat ücretsiz, anadilinde kreş açılmalıdır.
8- Gece bir saatlik çalışma iki saat sayılmalıdır
9- Gece çalışma meslekte artan yıl oranına göre azaltılmalıdır.
10- Doğum izinleri ücretli hale getirilmelidir.
11- Haftalık çalışma saati 35 saatle sınırlandırılmalıdır.
12- Ücretsiz servis konulmalı, sosyal haklar sağlanmalıdır.
13- Vekil, 4/b, 4/c, taşeron çalışan tüm meslektaşlarımız kadroya alınmalıdır.
14- Özel hastanelerde çalışan ebe ve hemşirelerin çalışma saatleri de 35 saatle sınırlandırılmalı ve etkili denetim yapılmalıdır.
15- Performans sistemi kaldırılmalı, temel ücret insanca yaşayacak düzeye çıkarılmalıdır.
16- ILO hemşirelik antlaşması imzalanarak, gerekleri yerine getirilmelidir.
17- Ebelik – Hemşirelik, Sağlık Hizmetinin ekip olma anlayışı içinde ayrı ayrı bağımsız meslekler olarak tanımlanmalıdır.”