Geçen hafta Türkiye’nin geleceğini doğrudan ilgilendiren iki büyük kırılma yaşandı!..
Cesaret ve ivedilikle gerekli önlemler alınmazsa, bu kırılmaların sonu rejimin değişmesidir. Çağdaş, laik, hukuka inanmış ve demokrasiye sahip çıkmaya çalışan “Türkiye Cumhuriyeti”, yerine farklı “adla anılan” bir yeni toplum modeline dönüşecektir...
Cumhuriyetin kuruluşundan beri mücadele eden “karşıdevrimciler”, böylece 15 yılın sonunda hedeflerine ulaşmış olacaklardır.
• • •
Belki bu gün yurttaşlar, sıcak anlar yaşandığı için böyle müthiş bir eksen kaymasının farkında değiller...
Ancak bir zaman sonra ülkede, “eşitlik, özgürlük ve insan hakları” kavramları, yerini faşizan bir “anlayışa” bıraktığında bu değişimi tüm çıplaklığı ile yaşayacaklardır...
İşte o an geldiğinde artık iş işten geçmiş olacaktır!..
Şimdi gözümüzü ve kulağımızı her zamankinden daha fazla açmalıyız.
Olayları daha yakından takip etmeliyiz.
Geleceğimizin aydınlık olması, bizlerin yurttaş olarak kalması, özgürlük ve eşitliğin yerleşmesi, barışın sağlanması, bölüşüm adaletinin sağlanması ancak halkın, oynanan bu kanlı oyunların ayırdına varmasıyla gerçekleşebilir!..
• • •
1923’ten bu yana, emperyalist işgali püskürten, insanlığın ulaştığı uygarlığın üstüne çıkmayı hedefleyen, demokrasi adına halkla birlikte devrimler yapan, laik, demokratik hukuk devletini yapılandıran, ekonomik kalkınma için kültürel gelişmenin önünü açan, yepyeni bir yapıyla bilme dayalı bir eğitim sistemi oluşturan tek Müslüman ülke, Türkiye Cumhuriyeti’ydi!..
2016’ya gelince, 15 yıllık AKP iktidarı sayesinde “adı, sınırları ve rejimi” tartışılan bir ülke konumundayız!..
İnat ve ısrarla çağdaşlıktan uzaklaştırılmak istenen, yaşam biçimini inancına göre değiştirilmeye zorlanan, yaşam kalitesinden fedakârlık eden, “dinsel biat adına özgürlük ve eşitlikten vazgeçen,” dinin gereklerini kullanmasına rağmen yapay fetvalarla dünyevi çıkarları öne koyan, rüşveti, hırsızlığı, yolsuzluğu onaylayan ve de halkını soymayı yeğleyen bir din devletini kurmak için AKP çaba gösteriyor!..
Böyle bir tablonun var olabilmesinin tek yolu, parlamenter demokratik sistemden çıkmak, tek adamlı “mutlak iktidarı” oluşturmakla mümkün!..
• • •
7 Haziran seçimlerinde işin farkına varan Türkiye, AKP’yi iktidar yapmadı.
Üstelik yeni bir açılımın sağlanması, hukukun üstünlüğünün oluşturulması, toplumsal barışın kalıcı olması, eşit yurttaşa ulaşılması ve gerçek demokrasiye geçilebilmesi adına parlamenter sistemin motor gücü olan muhalefete görev verdi!..
Muhalefet bu önemli görevi anlamadı. Daha doğrusu, 2002’den beri var olan BOP projesine uygun hareket etti!..
Derin güçlerin tezgâhladığı “kanlı terör” oyunlarıyla 1 Kasım’a gidildi ve tekraren AKP hükümet kurmayı başardı...
Şimdi sırada partili/partisiz başkanlık ve tasarlanan cumhuriyete uygun yapısal değişiklikler...
• • •
Geçen hafta bu amaca ulaşmanın temel taşlarını döşemeye başladı...
Önce TBMM de 148 milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırıldı.
Dokunulmazlığı kalkan milletvekillerinin 55’i CHP’li,53’ü HDP’li,29’u AKP’li,10’u MHP ve 1’i de bağımsızdır!..
CHP’li Milletvekillerinin tamamına yakınına RTE’ye hakaretten dolayı fezleke düzenlenmiştir.
• • •
Anayasaya aykırı olduğu açıkça belli olan bir yöntemle kaldırılan “dokunulmazlık kararı,” basit bir prosedürün yerine getirilmesi gibi düşünülemez...
Bu kararın ardında doğrudan TBMM’nin işlevinin kaldırılması, yani parlamenter demokrasinin yarar getirmediği algısı ile milletvekillerinin yargılanarak alacakları cezalarla boşalan koltuklara AKP’lilerin yerleştirilmesi hesabı olduğu açıktır...
Üstelik 1 Kasım seçiminden sonra, AKP milletvekilleri tarafından bilinçli olarak TBMM çalıştırılmamaktadır.
• • •
Diğer yandan AKP, HDP’nin oylarını almayı umuyor. Terörün çoğalması, AKP tarafından HDP’yle ilişkilendirilmek için çaba gösterilmesi kanlı bir oyunun içinde olunduğunu gösteriyor.
7 Haziran’dan bu yana binlerce genç ölmüştür. Hala kan dökülüyor. Her gün şehit haberleri geliyor...
PKK’nın elinde ağır silahlar olduğu ortaya çıktı. MİT TIR’ları sırları bu silahların kimler tarafından verildiğini açığa çıkaracak...
• • •
AKP Kongresi gösterdi ki, Devlet AKP’nin eline geçmiştir!.
AKP’de RTE’dir...
O salonda bulunanlar RTE’ye biat edenlerdir.
Başbakan, genel başkan, hepsi göstermeliktir...
Düşünün daha ilk günden “bakanlar kurulu ne zaman açıklanacak “sorusuna “Sayın RTE ne zaman müsait olursa” diyen bir başbakan var.
“Lütfedilmiş” o nedenle başbakan olmuş bir ruh hali ülkeye insanlara ne verebilir?..
Bir parti devleti insan için en tehlikeli düzendir.
Valilerin parti başkanları, yargının parti üyeleri, kanunun tek adamın buyruğu olduğu bir ülkede bırakın özgürlük, eşitlik, adalet, insan haklarına sahip olmayı, nefes almaya bile müsaade etmezler...
• • •
Dokunulmazlıkların kaldırılmasına oy veren muhalefet milletvekilleri özellikle RTE’nin sultanlığa gidişinin yollarını açılmasına katkısı sağlamıştır.
Rejimin değiştirilmesine güç vermişlerdir. Ülkenin isminin ve cisminin değiştirilmesini isteyenleri heveslendirmişlerdir. Tarih bunları yazacaktır.
• • •
Bu kötü durumdan çıkmanın tek kapısı CHP’li 110 milletvekilinin Anayasa Mahkemesi’ne gitmesidir.
Ankara baro ve CHP grup eski başkanı Hakkı Süha Okay, dokunulmazlıkların kaldırılma kararının iptali için Anayasa Mahkemesi’ne gidildiği takdirde bu değişikliğin bozulmasının çok güçlü bir ihtimal olduğunu söylüyor. AİHM için ise “kesin bozar!” düşüncesinde...
Türkiye’nin karanlıklara gömülmesini engelleyecek tek umut CHP’li 110 milletvekilinin AYM’ye gitmesidir. Devrimcilik ve yurtseverlik bugünlerde anlaşılır!.