Darbe girişimin henüz “görünen yüzü” ortada. Darbe girişiminin bir numarası henüz belli değil, darbe gerçekleşseydi, darbe sonrası planlanan sivil hükümetin Başbakanı ve bakanları da belli değil…
Belli olan bir tek şey var, solcular, laikler ve kategorik olarak Aleviler bir kez daha haklı çıktılar!
Bu ülkenin “dini bütün Müslümanlarının” neredeyse tamamı Fettullah Gülen’e düne kadar doğrudan ismini söylemeyi bile bir “saygısızlık” olarak gördükleri için “Hocaefendi” ya da “Üstat” demiyorlar mıydı?
"Hocaefendi”yle “yan yana” olduklarını göstermek için özel çaba harcamıyorlar mıydı?
AKP’nin bakanları, başbakanları, cumhurbaşkanları, bazı gazeteciler, akademisyenler “hizmet hareketini” ve “Hocaefendi”yi yere göğe sığdıramıyordu. Şimdi aynı kişiler, bir tek özeleştiri yapmadan, çok zorlanırlarsa “yanıldık-aldatıldık” diyerek, dünü unutturmaya çalışıyorlar ve televizyonlarda, gazetelerde ağız dolusu küfür edip duruyorlar. Bununla da kalmıyorlar; Özal dönemi ile başlayıp AKP dönemi ile inanılmaz servetlere ulaşan “baba” firmalar bir utanç belgesi şeklinde, diz çökerek ve yalvararak “yanıldık, aldatıldık” diye ilanlar veriyorlar…
Akla ister istemez Aziz Nesin geliyor. Nasıl gelmesin? Baksanıza neredeyse toplumun en az yüzde 60’ı “aldatılmış” durumda!
"Bugün neredeyse devletin her kademesinde, bürokrasinin her kolunda yargıç, avukat, hekim, belediye başkanı vb olarak İmam Hatiplerden yetişen öğrenciler bulunmaktadır. Burada maksat toplu bir kuşatma ve iktidarı topyekûn ele geçirmedir. Eğer bu yolla iktidar ele geçirilemezse bu kez ordu üzerinden subaylar aracılığıyla rejim değişikliğine gidilecektir” diyen Aziz Nesin haklı çıktı!
“Siyaset ticarete, ticaret siyasete, din de her ikisine araç edildi mi, artık bu sömürü düzeninin sonu gelmez” diyen ve yıllar yılı “tarikat-siyaset-ticaret” diye yazan Uğur Mumcu da bir kez daha haklı çıktı!
Soldan “firar edenler” hariç, CHP’den Marksistlere kadar, solun bütün renkleri haklı çıktı!
“Eşitlik ve demokrasi için laikliğin olmazsa olmaz” olduğunu söyleyen, laikliğin önüne-arkasına “ekler” koymadan konuşan bütün laikler haklı çıktı!
“Fettullah Hoca Efendi” ile “Cami-Cemevi” projesini “900 yılın projesi” diye sunan bir ekip dışında Aleviler haklı çıktı!
Her darbe girişiminden sonra ordudan ve kamudan “solcuları, laikleri, Kemalistleri tasfiye ediyorsunuz, yapmayın-etmeyin” diyenler de haklı çıktı!
DİN ÜZERİNDEN DEVLET YÖNETİLMEZ
“Tarikat-siyaset-ticaret” ilişkisine karşı çıkan ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrası söylediklerini doğruluğu bir kez daha teyit edilen ve Türkiye toplumunda “azınlığa”, yüzde 30-35’e, hadi bilemediniz yüzde 40’a tekabül eden solcuların, laiklerin ”Fettullah Gülen Hoca Efendi”nin “Hizmet hareketi” için ortak tespitleri şu idi: “Gülen Hareketi de, bütün dini hareketler de takiyecidir. Bunlar, kendilerinin de belirtiği gibi ‘Mülkiye, Adliye, Askeriye ve Zaptiye’ye her ne pahasına olursa olsun sızmayı’ prensip edinmişlerdir. Güç ellerine geçince mutlak iktidarı tümüyle ele geçirmeyi hesaplarlar!”
Ne oldu? Aynen böyle oldu!
Oysa solcular baştan beri ne diyorlar?
İnançlar kişiye aittir, istediği gibi inanır, istediği yerde ve istediği şekilde ibadet eder ya da etmez! Devlet “cemaatlere”, inançlara eşit mesafede durmalı, hakem olmalı! Kamu olanakları buralara peşkeş çekilmemeli! Devlet ve iktidar, liyakat ve bilimsel esaslara göre yönetilmeli! Yasama, Yürütme ve Yargı arasında kuvvetler ayrılığı olmalı. Oysa din kuvvetler ayrılığını değil, “kuvvetler birliğini” savunur, çünkü dini hiyerarşide ilişkiler "kulluk ve iman" üzerine şekillenir.
Din üzerinden devlet yönetilmez!
Yönetilmeye çalışılırsa “bu tablo” kaçınılmaz olur. Terörü tasnif etmeye çalışırsanız da aynı sonuç ortaya çıkar. Ne demişti Bülent Arınç ve Mehmet Görmez “imam hatiplerden terorist çıkmaz“!
Darbe girişimi sonrası imam hatiplilerin çalıştığı Diyanet İşleri Başkanlığı’nda 3 il müftüsü, 1 daire başkanı, 1 Başkanlık müşavirinin de bulunduğu 492 kişi, darbe girişiminde bulunan terör örgütü (FETÖ/PDY) ile ilişkili oldukları gerekçesiyle görevlerinden uzaklaştırıldı. Eee ne diyeceksiniz şimdi? Kaldı ki bu daha başlangıç, arkası kesin gelecek!
Din üzerinden devlet yönetilmez!
Hadi diyelim ki bugün Fethullahcıları temizlediniz ya diğerleri ne olacak?
AKP’nin eski Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, darbe girişimi sonrası Fettulahçı Cemaatin tasfiyesini yorumlarken "bu noktada diğer cemaatlerin müsterih olmasında fayda var. Hukuki sürecin muhatabı bu örgüt ve yandaşlarıdır" diyor! Bu zihniyet devam ettikçe değişen bir tek şu olur: “FETÖ” gider, başka bir isimli “Terör Örgütü” gelir. Bunun adı bazen İsmail Ağa Cemaati olur, bazen Cübbeli Ahmet, bazen de Adnan Hoca olur! Çünkü, “cemaat ya da tarikat” hiyerarşisi yurttaşlık üzerinden değil “iman hiyerarşisi” üzerinden yürür! İlişkiler inanç üzerinde yürürse, liyakat üzerinden kurulu hiyerarşi yerini “dini hiyerarşiye" bırakır ve ordudaki “imam” astsubay da olsa generale talimat verir! Bu kadar basit!
SİYASAL İSLAMDAN DEMOKRASİ ÇIKMAZ
Ilımlı İslam projeleri çöktü. Siyasal İslam projesi iflas etti! Din üzerinden devlet yönetilemez. Din üzerinden yönetilmeye çalışılan ülkelerin hali ortada. 57 ülkenin yer aldığı İslam coğrafyasının neredeyse tamamının demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten bu kadar uzak olması tesadüf değil. Türkiye son örnek!
ABD başta olmak üzere, bütün emperyal güçler ve onların “teorisyenleri”, siyasal İslamı, dönemine göre bazen El Kaide, bazen Ilımlı İslam, bazen de “Hizmet Hareketi” olarak sürekli allayıp pulladılar. Ne oldu? Bütün tezler iflas etti. “Tesadüfe bak ki” hepsi yanıldı ya da aldatıldı! Tıpkı Türkiye’deki “partnerleri” gibi…
Solcular ise bu süreçte, ne yanıldılar ne de aldatılmaya kapı araladılar!
İktidar olamasalar da “teorik olarak” hep haklı çıktılar!
Tamam kimseyle kavga etmeyelim, ortamı germeyelim, hakaret de etmeyelim ama sağın ideolojik-politik hegomanyasına da teslim olmaktan vazgeçelim!
Türkiye’yi kaos ortamına taşıyanlar biz değiliz! Onlarca insanın kanının dökülmesine de biz neden olmadık! Türkiye’nin imajını da biz yerle bir etmedik!
Solcular, ideolojik-politik olarak hep doğru yerde durdular!
Dün “ne postal, ne takke” dedik, bugün de “ne askeri darbe, ne de sivil darbe” diyoruz!
Kendimize haksızlık etmeyelim…
Sağdan, siyasal İslamcılardan, dinden demokrasi çıkmaz!
Fettullah Gülen’den de, Cübbeli Ahmet Hoca’dan da, Kedicikli Adnan Hoca’dan da…
15. Yüzyılda, Şey Bedrettin’in “eşitlik ve paylaşım” üzerine kurulmuş tezleri de, 1789’da Fransız Devrimi’nde öne çıkan “eşitlik, kardeşlik, özgürlük” tezleri de bugün halen geçerlidir…
Darbelerden kurtulmanın yolu demokrasi ve özgürlük alanlarını genişletmekten geçer. Laiklik ise artık olmazsa olmazdır!
Başka bir şey yapmaya gerek yok, kendi doğrularımızın arkasında duralım. Ürkekliği ve kararsızlığı üzerimizden atalım, kendimiz olalım!
NECDET SARAÇ