“Karadeniz’in en doğusunda, Hopa’nın Kemalpaşa beldesinde doğmuş; Rize’nin Ardeşen ilçesinde on sene yaşamış ve orada
okumuş bir genç olarak 1993 yılında Ankara’ya taşındım.
Alevi kelimesi ve anlamıyla da tam bu yıllarda tanıştım. Buradaki ilk edindiğim arkadaşlarım Alevi’ydi.
İlk komşularımız Alevi’ydi, hâlâ da öyledir.
Annem, bir Karadeniz kadını olarak apartmanı, memleketten bir akraba hanesine çevirirken, bu durumdan en çok hoşnut olanlar yine Alevi komşularımızdı.
Ben günün her saatinde evde müzik yapıyorken kapımızın zilini çalıp “Altan, biraz daha yüksek sesle çalıp söyle de dinleyelim.”
diyecek kadar müzik sevdalısı olanlar da Alevi komşularımızdı.
Yaptıkları yemeklerden bir tabak mutlaka getiren, bizden karalahana sarmasını, muhlamayı öğrenip sofralarından eksik etmeyenler de onlardı.
Biz oruçluyken canımız çekmesin diye, göz önünde sigara içmeyen de, yemek yemeyen de onlardı. Dürüstlüklerine, efendiliklerine,namuslu, şerefli ve adil oluşlarına, ayrım yapmadan tüm insanlığa olan sevgilerindeki samimiyetlerine gözüm kapalı kefilim.
Bu ve bunun gibi birçok sebepten dolayı tanıdığım tüm Alevileri seviyorum. Kendimi onların olduğu ortamlarda her zamankinden daha rahat ve güvende hissederim.
Ailem ve tüm akrabalarımın da bu düşüncelerimin altına imzasını atacağından eminim.
Birini sevmenize onun etnik kimliği ya da dini inancı mani oluyorsa, siz zaten kendi dar kafanızla baş başa kalın!
O kafayla bu güzel insanların da huzurunu, güzelliklerini bozmayın.
“Nişanlınızla el ele tutuşmayın, Alevilerle evlenmeyin” diyebilecek kadar haddini aşan bir din adamına da itibar etmeyin.
İnsanı, insan olduğu için, yaratanından ötürü sevin.
Allah, her zaman kalbi temiz olanın yanındadır, unutmayın.”
-Altan Civelek-