ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİNİ AÇIKÇA TEHDİT ETMEKTEDİR!
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) son yıllarda belirgin bir şekilde artan eğitimi dinselleştirme çalışmalarını anaokullarına kadar indirme girişimleri hız kesmeden sürmektedir.
MEB’in eğitim alanında Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, çeşitli dini vakıf ve derneklerle yapmış olduğu işbirliği protokollerinin ardından İl Milli Eğitim Müdürlükleri, Türkiye’nin dört bir yanında müftülükler ile ‘okulöncesinde dini eğitim’ içerikli protokoller imzalamaya başladıklarını belirten Eğitim – sen Malatya şube başkanı Tarık kaya yaptığı basın açıklamasında “ Kur’an kurslarında yaş sınırının kaldırılmasının ardından Diyanet İşleri Başkanlığı, çocukların somut zekâ gelişim sürecinin en önemli aşaması olan 4-6 yaş grubuna yönelmiş ve okul öncesi çağdaki çocuklara yönelik ‘dini eğitim’ için ülke çapında çalışma başlatmıştır. Söz konusu çalışmalar, Milli Eğitim Bakanlığı ile imzalanan işbirliği protokolü kapsamında yürütülmektedir.
Geçtiğimiz aylarda Bolu’da anaokulu öğrencilerine dini eğitim verilmesine yönelik girişimlerin bir benzer Malatya’da yaşanmış, Malatya İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Malatya İl Müftülüğü arasında ‘okul öncesinde kayıtlı 4-6 yaş grubu çocuklara yönelik olarak dini eğitim kapsamında ‘Kur’an Kursları Öğretim Programı’ içerikli bir protokol uygulanmaya başlanmıştır. Malatya’da okullara gönderilen yazıyla 9 Ocak 2018 tarihine kadar kurslara katılacak öğrencilerin listelerini göndermeleri talep edilmiştir.
Türkiye’de yasal olarak zorunlu din dersi 4. sınıfta başlıyor olsa da, İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin müftülüklerle protokol imzalayarak bu derslerin seviyesini 4 yaşına kadar indirmesi, eğitim bilimi ve çocukların zihinsel gelişimi açısından son derece sakıncalıdır. Protokolle, anaokullarında eğitim gören 4-5 yaş grubu çocuklara haftada 6 saat ‘dini eğitim’ verileceği belirtilmektedir.
Okul Öncesinde ‘dini eğitim’ Pedagojik Olarak Sakıncalıdır!
4-6 yaş grubundaki çocuklara yönelik olarak, zihinsel gelişimleri açısından en hassas olduğu dönemde ‘dini eğitim’ verilmek istenmesi Türkiye’de ‘devlet eliyle dinselleştirme’ politikalarının geldiği noktayı göstermektedir. Pedagojik açıdan gelişim süreçleri ve eğitim yaşamlarının henüz başında olan çocukların bu tür kurslara yönlendirilmeleri doğru değildir. Henüz 4-5 yaşlarında olan çocukların hangi gerekçeyle olursa olsun ‘dini eğitim’ almaları zihinsel, fiziksel ve pedagojik gelişimleri açısından önemli ve tehlikeli sonuçlar ortaya çıkaracaktır.
Her yaşın belli bir zihinsel olgunluk düzeyi, algılama düzeyi, muhakeme ve soyutlama düzeyi vardır. Bu nedenle de bilgi çocuğa aktarılırken önce çocuğun bu bilgiyi anlayabilecek kapasitede olması, ardından bu bilginin ağırlığı altında ezilmemesi, yanlış anlama dolayısıyla zarar görme ihtimalinin bulunmaması gerekir. Pedagojik temele dayandırılmayan sürekli dini eğitimin en önemli sakıncası, çocuklara sürekli olarak korkunun öğretilmesidir. Bir davranışa yönelmek ya da başka bir davranıştan kaçınmak için dinde en önemli referans korkudur. En çok da günahtan korkmak öğretilir. Oysa çocukluk döneminde çocukların hatalar yapmaları, kendi doğrularını oluşturmadan önce içlerinden gelen her türlü sese kulak vererek, kendi kendilerine vicdan ve sosyal yargı geliştirmeleri önemlidir.
Gelişim çağının başında ve somut düşünme evresinde bulunan çocuklar açısından din eğitimi söz konusu olduğunda, pedagojik olmaktan uzak ve korku temelli bir eğitimde çocuklara ‘öğretilmeye’ çalışılan soyut kavramları anlamakta ve içselleştirmekte güçlük çekilmesi kaçınılmazdır. Örneğin bu yaş grubundaki çocuklar yaptıkları hatanın (günahın) cezası olduğunu öğrendiklerinde bir şeyi akıllarından bile geçirdiklerinde suçlu olduklarına inanıp, olup biten kötü şeylerin kendi hatalarından kaynaklandığına inanırlar. Bu suçluluk duygusu bir süre sonra çocukların içe kapanmalarına, depresif duygular geliştirmelerine ve davranış bozuklukları yaşamasına neden olabileceği gibi, aileleri ve çevrelerine karşı daha agresif tutumlar geliştirmelerine neden olabilir.
Okulöncesinde Dini Eğitim Çocuk Hakları Sözleşmesine Aykırıdır!
Eğitimde 4+4+4 dayatması ile ‘dindar nesil’ yetiştirmeyi hedefleyen siyasi iktidarın, hedefini daha da büyüterek bilinçli ve programlı bir şekilde daha kolayca ‘şekil verebileceği’ 4-6 yaş gurubuna yönelmesi çocukların sağlıklı gelişimi açısından son derece tehlikelidir. Henüz oyun çağında olan, somut ve soyut düşünce yetileri gelişmemiş olan 4-6 yaş grubu okul öncesi eğitim çağındaki öğrencilere hangi neden ya da gerekçeyle olursa olsun ‘dini eğitim’ verilmesi, Türkiye’nin de altında imzasının bulunduğu çocuk hakları sözleşmesinin ‘çocuğun üstün yararı’ ilkesi ile temelden çelişmektedir.
Her türden dini inancı istismar ederek çocuklarımızı ve toplumu ‘tek din, tek mezhep’ anlayışı üzerinden ‘tek tip’ hale getirmeye çalışma girişimleri kabul edilemez. Türkiye’de yaşanan yoğun dinselleşme, eğitim sürecinde dinsel sömürüye kaynaklık eden kimi pratik uygulama ve söylemlerin yaygınlaşması, son yıllarda eğitimin bütün kademelerinde yaşanan temel bir sorun olarak dikkat çekerken, okulların adeta belli bir inanç ve mezhebin kuralları ve uygulamaları ile kuşatılmasına seyirci kalmayacağımız bilinmelidir.
Devlet, eğitimi ve toplumsal yaşamı örgütlerken bunu dini kurallara, söylemlere ya da referanslara göre yapmamalı, özellikle eğitim sistemini dini kurallara göre değil, bilimsel gerçekleri referans alarak ve çocukların üstün yararını gözeterek düzenlemelidir. Bu nedenle Malatya Milli Eğitim Müdürlüğü ile İl Müftülüğü arasında imzalanan ve fiilen ‘sıbyan mektebi’ işlevi gören protokol derhal iptal edilmelidir” dedi