İş cinayetlerini ve işçi katliamlarını durduralım” şiarıyla bir araya gelen Malatya TMMOB( Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) Malatya Temsilciliği üyeleri, 3 Mart İş Cinayetlerine karşı mücadele günü kapsamında bir araya gelindi.
3 Mart İş Cinayetlerine karşı mücadele günü kapsamında Malatya TMMOB Temsilciliği binasında bir araya gelen, mühendis ve mimarlar,” İş Cinayetlerini ve İşçi Katliamlarını Durduralım” şiarıyla basın açıklaması düzenledi. Yapılan basın açıklamasında söz alan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Malatya İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Erdal YAVAŞ, konuşmasına şu sözlerle başladı:
“3 Mart tarihi, ülkemizin en önemli maden facialarından biri olan ve 263 madencinin yaşamını yitirdiği 1992 Kozlu Maden Faciasının yıldönümüdür. TMMOB olarak bizler, ülkemizdeki iş cinayetlerine dikkat çekebilmek, işçi sağlığının ve iş güvenliğinin önemini vurgulamak için Kozlu Faciası’nın yıldönümünü İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü olarak belirledik ve 2013 yılından bu yana her 3 Mart’ta meydanlara çıkıyoruz. Acımasız sömürü koşulları, güvenliksiz çalışma ortamı, alınmayan tedbirler, uyulmayan kurallar ve uygulanmayan denetimler nedeniyle iş başındayken hayatını kaybeden tüm emekçilerin anıları önünde saygıyla eğiliyor, ailelerine bir kez daha baş sağlığı diliyoruz.”
‘İşçi ölümleri sistematik bir hal almıştır’
“Ülkemizde çalışma yaşamında yaşanan ölümler uzun zamandan beri sistematik bir hal almıştır” diyen Erdal YAVAŞ,”Bu yüzden yaşanan ölümler kamuoyu tarafından kaza değil, cinayet olarak adlandırılmaktadır. Bu cinayetin failleri, kâr hırsını can güvenliğinin önünde tutanlardır. Bu durumu görmezden gelen, gerekli denetimleri yapmayan, sorumluları hak ettikleri biçimde cezalandırmayanlar da iş cinayetlerinin müşterek failleridir. Basına yansıyan rakamlara göre geçtiğimiz yıl ülkemizde en az 2006 kişi, işyerlerinde çalışırken hayatını kaybetmiştir. Yani ülkemizde her 4 saatte bir emekçi, evine ekmek götürebilme gayretinin bedelini hayatıyla ödemektedir. Daha ucuza, daha çok ve daha hızlı üretim yapabilmek için kimileri tersanede, kimileri inşaatta, kimileri boyahanede, kimileri madende, kimileri tarla yolunda, kimisi yüksek gerilim hattında can vermektedir” diye konuştu.
‘İnsan hayatına önem verilmiyor’
“İş cinayetlerinin her yıl artması, ülkemizde insan hayatına verilen önemin giderek düştüğünü gösterdiği kadar, iş sağlığı ve güvenliği alanına ilişkin yasal mevzuatın ve denetimlerin yetersizliğini de gözler önüne sermektedir.”diyen Erdal Yavaş konuşmasının devamında ise şunları söyledi.
“İş cinayetlerini önlemek için atılması gereken ilk adım, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusuna kamusal bir anlayışla yaklaşmaktır. Başta, 4857 sayılı İş Kanunu ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu olmak üzere bu alana ilişkin tüm yasalar, kamusal bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmelidir. Her şeyden önce emekçilerin gelecek kaygısı hmeyeceği, güvenli bir çalışma ilişkisi yaratılmalıdır. Bunun için de İş Kanunu’nda yer alan “telafi çalışması”, “denkleştirme”, “çağrı üzerine çalışma”, “kısmi süreli çalışma”, “asıl işveren-alt işveren ilişkisi”, “geçici iş ilişkisi” gibi esnek ve kuralsız çalışma hükümleri derhal kaldırılmalıdır.
Çalışma yaşamını esnekleştiren, iş güvencesini ortadan kaldıran, işverenin işçiye karşı sorumluluklarını hafifleten, iş-işveren ilişkisini dolaylı hale getiren her türden yasal düzenleme iptal edilmelidir. Sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılması önündeki her türden yasal ve fiili engel kaldırılarak işçilerin kendilerini örgütlü ve güvende hmesi sağlanmalıdır”
‘Devletin sorumluluğundadır’
“Yaşanan tüm sıkıntıların işçi hayatına önem verilmediğinin göstergesidir” diyen Erdal Yavaş, son olarak yaşanan iş cinayetleri bilançosunu açıkladı.
Yaşanan iş cinayetleri bilançosunun sorumlularının devlet ve işverenler olduğunun altını çizen Erdal Yavaş son olarak”2012 yılında çıkarılan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na rağmen iş cinayetlerinin her geçen yıl arttığı görülmektedir.
Soma’da, Ermenek’te, Elbistan’da, Şirvan’da, Şırnak’ta, 3. Havalimanı’nda birbiri ardına yaşanan iş facialarının nedeni devletin ve işverenin bu sorumsuz tutumudur. Eksiklikleriyle yasalaşan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, zaman içinde yapılan değişikliklerle tamamen işlevsiz hale getirilmiştir. Kanun, TMMOB ve TTB başta olmak üzere meslek örgütlerinin katkı ve önerileriyle, kamusal bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmelidir. İşyerlerine verilecek işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri bir kamu hizmeti olarak ele alınmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliği ticari kuruluşların kâr alanı olmaktan çıkartılmalıdır.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanına ilişkin düzenleme ve denetimler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yanı sıra, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB’den oluşan idari ve mali yönden bağımsız bir enstitü tarafından yerine getirilmelidir. Çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler bu enstitü tarafından yeniden ele alınmalı ve kararlaştırılmalıdır. İşyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında görev verilen mühendis ve mimarların işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması konusundaki görevlerinin bir danışmanlık hizmeti olduğu kabullenilmeli ve asıl sorumluluğun devlet ve işverende olduğu bilinci yerleştirilmelidir.
Bizler TMMOB olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da, insan yaşamının her şeyden önce geldiğini vurgulamaya devam edeceğiz. İşverenin kar hırsının, siyasi iktidarın politik önceliklerinin emekçilerin hayatlarını çalmasına izin vermeyeceğiz. Bu anlayışla, devlet ve işvereni işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda sorumlu davranmaya, tüm kamuoyunu da iş cinayetlerine karşı duyarlı olmaya davet ediyoruz” diye konuştu.