ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

Alevi örgütlerinden 12 maddelik manifesto

 

16 Ağustos 2018 01:35
Alevi örgütlerinden 12 maddelik manifesto

 

 

      Hacı Bektaş Veli Anma Etkinlikleri bugün başladı. Etkinliklerin açılış töreninde Alevi örgütleri tarafından ortak bir açıklama yapıldı ve 12 maddelik manifesto açıklandı.

 

       Alevî Kültür Dernekleri, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Alevî Bektaşi Federasyonu ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu ortaklığında düzenlenen Hacı Bektaş Veli Anma Etkinlikleri bugün başladı.

        “Pir’in huzurunda dar’a durmaya” sloganı ile 2 boyunca sürecek anma etkinlikleri kapsamında paneller, konserler vb etkinlikler gerçekleştirilecek.

         Hacı Bektaş Veli Anma Etkinlikleri'nin Hacı Bektaş Dergahı önünde yapılan açılış töreninde Alevî Kültür Dernekleri, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Alevî Bektaşi Federasyonu ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu tarafından ortak bir açıklama yapıldı ve 12 maddelik manifesto açıklandı.

 

"ALEVİ KİMLİĞİ KİRLENMİŞTİR"

 

         Yapılan açıklamada, Alevi kimliğinin kirlendiği belirtilerek "Bugün kendilerini var olma-yok olmaya indirgeyenleri, örgütü yönetme ve ben merkeziyetçilik adına, Alevilere yapılan saldırıları hafife alırken, içini boşaltarak örgütümüze yapılan saldırıları tek tek bireyler üzerinden ifade ederken görüyoruz. Kirlenme öylesine yalın, öylesine berrak görülmekte ki, sanki bizim örgütümüz başka örgütlerin şubesi kadrolarımız ise o örgütlerin emir eriymişçesine talimatlar verme cüretini kendinde bulabiliyor.

         Aynı kişilik örgüte, yol önderlerimiz olan Dedelere ve değerlerimize küfredebiliyor. Evet bir kirlenme yaşanıyor ve giderek bu kirlilik Alevilik adına meşrulaştırılıyor. Bu kirlenmeye karşı mücadele edilmediği ve kaynaklarının üzerine gidilmediği sürece örgütümüzün önünü tıkamaya devam edecektir" denildi.

 

Alevi örgütlerinin açıkladığı 12 maddelik manifesto şöyle:

 

"-Zorunlu Din Dersi kaldırılmalıdır.

Eğitimin dinselleştirilmesine son verilmelidir.

Eğitimin içeriği dinsel dogmalar ve kör inançlarla değil akıl ve bilimle şekillendirilmelidir.

-Cem evleri Alevilerin ibadethanesidir.

     Cem evlerinin inançsal statüsü bu şekilde tanınmalı ve diğer ibadethanelerin yararlandığı haklardan yararlanmalıdır.

-Başta Hacı Bektaş-ı Veli Dergâhı olmak üzere Alevilerin kutsal kabul ettikleri tüm türbeler ve dergâhlar Alevilere iade edilmelidir.

-Alevilere dönük özellikle kamuda yaşanan ötekileştirici ve ayrımcı politikalara son verilmelidir.

     -Alevilere yönelik zaman zaman devletin üst kademelerinde de görülen nefret söylemlerine son verilmeli, bu konuda bir yasa çıkarılmalı ve kararlı bir şekilde uygulanmalıdır.

-Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır.

-Alevi köylerine zorla Cami yapma ve imam atama uygulamalarına son verilmelidir.

     -Eğitim müfredatının içeriği Alevilere ve diğer tüm topluluklara yönelik nefret söylemlerinden arındırılmalıdır.

-Madımak Oteli Utanç Müzesi olmalıdır.

      -Bugüne kadar ülkemizde yaşanan bütün katliamları araştırmak üzere bir hakikat komisyonu kurulmalıdır. Devletin elinde olan tüm arşivler ve belgeler açılmalıdır. Devlet bu şekilde katliamlarla yüzleşmeli ve özür dilemelidir.

    -Baraj, taş ocağı, maden arama, yol yapılması gibi bahanelerle kadim Alevi topraklarına ve kutsal Alevi mekânlarına zarar veren uygulamalara son verilmelidir.

     -Sadece Alevilerin değil toplumun büyün kesimlerinin eşit haklara sahip olduğu özgürlükçü ve demokratik bir Anayasa meydana getirilmelidir."

 

Yapılan ortak açıklamanın tamamı şöyle:

 

        "Alevi örgütlülüğündeki her başarısızlık, sadece o an değişik olumsuzluklar yaratmakla kalmıyor; başarısızlığın nedenleri ve kaynağı tespit edip kararlılıkla üzerine gidilmediği takdirde, bu olumsuzluklar geleceğe taşınıyor.

         Üzerine gidilmeyen olumsuzluk, bir süre sonra doğal bir parça olarak kabul edilmeye, hoş görülmeye başlanıyor. O olumsuzluklar, kimlik haline gelmeye başlamıştır artık. Aslında bu bir tahribattır ve geri dönüşü çok zordur. Öyle derin felsefi ve bilimsel araştırmalar yapmaya da gerek yoktur; çevremize bu gözle baktığımızda, kimlerin nasıl bir olumsuzluğu, kirlenmeyi kimlik haline getirdiğini çok açık görebiliriz.

       Kimileri açısından Alevilik; başka ideolojilerin faaliyet alanıdır. Siyasetlere insan devşirme zeminleridir.

     Kimileri açısından Alevilik; siyasi partilerle yapmak istediği pazarlıklar için çok kullanışlı bir kalkandır.

      Kimileri açısından Alevilik; örgütleri, nüfusları ve duyguları rahatlıkla sömürülerek, emeklilik sonrası kartvizit yapılacak zeminlerdir.

        Böylesi bir kirlenme, yapısal kimliklerin önemli bir parçası olmuştur. Bu kirlenmenin yarattığı kişilik, öyle bir hal alır ki, tüm referansını Sünni/Yezidi inançtan alan bu düzen içinde bile kendine yer bulma çabasını gayet doğal görür, hatta bunu hakkı olarak görür. Bunlar açısından güce tapmak siyasi kimliklerinin en belirleyici özelliklerindendir.

       Ne var ki kimliklerinin temel öğesini oluşturan bu türden kirlenmeler, her türlü direniş ve destanlarla dolu tarihsel köklerimizden kopuk olarak bu gün ‘’Alevilik’’ etiketi altında bir araya gelebilmekte, tarihimiz ve örgütlülüğümüz adına konuşma cüretini, hakkını kendilerinde bulabilmektedir.

        Özellikle yaklaşık son 70-80 yıldan bu yana, dünyada ve ülkemizde köylerden kentlere doğru başlayan göç, doğaldır ki biz Alevileri de hem olumlu hem de bir takım olumsuzluklarla etkilemiştir.  Şehir hayatına alışmaya çalışırken, Aleviler, belki de tarihinde ilk defa bu kadar örgütsüz kalmıştı.

        Bu boşluğu dernek ve vakıflarla doldurmaya çalıştık. İşte tam da bu süreçte, kirlenmeyi, bizi köklerimizden koparmayı kimlik haline dönüştürenlerin önü açıldı ve içimizdeki varlıklarını hala sürdürmekteler.

         Alevilik, tüm özelliklerinin yanı sıra, yaşamaya ve yaşatmaya, sınırsız ve sınıfsız dünya inancına sahip olmaktır. Alevilik, her şeyden önce kendi tarihine, dava için canını vermiş şehitlerine, insanlara ve geleceğe karşı sorumluluk duyabilmektir.

        Tarihine, geleceğine, şehitlerine ve Aleviliğe karşı bir sorumluluk hmeyenlerin kelimenin gerçek anlamıyla Alevi kimliğini koruma, geliştirme diye bir derdi yoktur, olmamıştır. Ne tarihte ne de günümüzde olumlu bir misyon üstlenmeleri mümkün değildir.

         Onların tek sorumlulukları kendilerine karşıdır. Her şeyleri kendileriyle, kendi varlıklarıyla sınırlıdır. Onlar açısından kimlik sorunundan değil varlık sorunundan söz edilebilir. Keza böylelerinin tarihimizdeki ve gelecekteki adı, Hınzır Paşa olmuş ve öylede kalacaktır.

        Tarihimize baktığımızda görüyoruz ki örneğin, ne Hünkar Hacı Bektaş Veli, ne Pir Sultan Abdal, ne Şah Kalender ne de diğerleri,  varlık sorununu güç sorunu görmemiş, bunu temel bir sorun olarak önüne koymamıştır.

         Bütün yol ulularımızın temel sorunu kimlik sorunu olmuştur. Onlar tüm yaşamları boyunca insan olgunlaşmasını, kişiliğin gelişimini ve İnsan-ı Kamil olma hedefini anlatmıştır. Bu uğurda çok ağır koşullarda mücadele etmesini de bilmişlerdir. Bu bağlamda, bizim cennetimiz İnsan-ı Kamil mertebesine ulaşmak olmalıdır. Yani Alevi olmak bir yaşam anlayışını savunmak, kendi kurallarının çerçevesinde bunun mücadelesini sürdürmektir. Alevilik, dava adamı olabilmektir. Rıza şehri davasının neferi olmak ve bu sorumluluğu hissedebilmektir.

         En az bin yıllık bir kuşatma altındayız. Evet, biz bu savaşta zaferden çok yenilgi gördük ama biz, Hacı Bektaş Velileri, Şah Kalenderleri, Pir Sultan Abdalları ve sayısız İnsan-ı Kamilleri yaratmayı da başarmış bir halkız.

       Yüzlerce yıldan bu yana sayısız kez saldırıya uğradık. Özü itibarıyla bu saldırıların tüm kaynağı kendi varlığını bizim yok edilmemize endekslemiş tüm kişilik ve ideolojilerdir. Böylesi tarihsel bir konumlanmanın içimizdeki yansımaları mutlaka temizlenmelidir. Bir Alevi atasözünü hatırlamakta fayda var; Azalmaktan korkmayın, bozulmaktan korkun….

        Bugün kendilerini var olma-yok olmaya indirgeyenleri, örgütü yönetme ve ben merkeziyetçilik adına, Alevilere yapılan saldırıları hafife alırken, içini boşaltarak örgütümüze yapılan saldırıları tek tek bireyler üzerinden ifade ederken görüyoruz.

        Kirlenme öylesine yalın, öylesine berrak görülmekte ki, sanki bizim örgütümüz başka örgütlerin şubesi kadrolarımız ise o örgütlerin emir eriymişçesine talimatlar verme cüretini kendinde bulabiliyor. Aynı kişilik örgüte, yol önderlerimiz olan Dedelere ve değerlerimize küfredebiliyor. Evet bir kirlenme yaşanıyor ve giderek bu kirlilik Alevilik adına meşrulaştırılıyor. Bu kirlenmeye karşı mücadele edilmediği ve kaynaklarının üzerine gidilmediği sürece örgütümüzün önünü tıkamaya devam edecektir.

 

     Sonuç; Kimliğimizin kirlenmesidir, Alevi örgütlerinin ve mücadelemizin dejenere edilmesidir. Davamız için canını vermiş şehitlerimizin anılarına kadar uzanacak bir kirlenme sürecidir.

 

Giderek bir kültürel çürümeye dönüşen bu süreci besleyen kişiliklerin tarihteki yerleri hep Yezidin ve Yavuzun yanı olmuştur.Bunu unutmayın…

 

Alevi örgütleri ve Alevi yolunu süren canlar olarak taleplerimizdir;

 

1-Zorunlu Din Dersi kaldırılmalıdır. Eğitimin dinselleştirilmesine son verilmelidir. Eğitimin içeriği dinsel dogmalar ve kör inançlarla değil akıl ve bilimle şekillendirilmelidir.

2-Cem evleri Alevilerin ibadethanesidir. Cem evlerinin inançsal statüsü bu şekilde tanınmalı ve diğer ibadethanelerin yararlandığı haklardan yararlanmalıdır.

3-Başta Hacı Bektaş-ı Veli Dergâhı olmak üzere Alevilerin kutsal kabul ettikleri tüm türbeler ve dergâhlar Alevilere iade edilmelidir.

4-Alevilere dönük özellikle kamuda yaşanan ötekileştirici ve ayrımcı politikalara son verilmelidir.

5-Alevilere yönelik zaman zaman devletin üst kademelerinde de görülen nefret söylemlerine son verilmeli, bu konuda bir yasa çıkarılmalı ve kararlı bir şekilde uygulanmalıdır.

6-Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır.

7-Alevi köylerine zorla Cami yapma ve imam atama uygulamalarına son verilmelidir.

8-Eğitim müfredatının içeriği Alevilere ve diğer tüm topluluklara yönelik nefret söylemlerinden arındırılmalıdır.

9-Madımak Oteli Utanç Müzesi olmalıdır.

10-Bugüne kadar ülkemizde yaşanan bütün katliamları araştırmak üzere bir hakikat komisyonu kurulmalıdır. Devletin elinde olan tüm arşivler ve belgeler açılmalıdır. Devlet bu şekilde katliamlarla yüzleşmeli ve özür dilemelidir.

11-Baraj, taş ocağı, maden arama, yol yapılması gibi bahanelerle kadim Alevi topraklarına ve kutsal Alevi mekânlarına zarar veren uygulamalara son verilmelidir.

12-Sadece Alevilerin değil toplumun büyün kesimlerinin eşit haklara sahip olduğu özgürlükçü ve demokratik bir Anayasa meydana getirilmelidir."

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.