Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanan anlaşmalar çerçevesinde, Türkiye hükümetince uygun görülen ve Avrupa Birliği tarafından finanse edilen “Türkiye’deki Irak ve Suriye Krizinden Etkilenen Sığınmacılar için Geliştirilmiş Destek” projesi kapsamında gerçekleştirilen “Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları” 3. Etabı 19 Ekim günü itibariyle Ankara da başladı ve üç gün devam etti.
T.C. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca’nın da konuk olduğu, Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) ve Mülteci Destek Derneği (MUDEM) tarafından organize edilen toplantıya, bu hafta kapsamında Türkiye genelinden 140 yerel medya temsilcisinin yanı sıra Suriyeli gazeteciler de katıldı.
Aralık ayına kadar devam edecek ve 600’den fazla gazetecinin katılımının hedeflendiği basın buluşmalarının açılışı SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak’ın konuşmasıyla başladı. İbrahim Vurgun Kavlak, dernek ve çalışmaları hakkında bir sunum yaptı. Günümüzde saniyede iki kişinin yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kaldığını belirten Kavlak, “Bu rakam dakikada 30 kişi ve günde 45 bin kişinin maalesef ki yerlerinden olduğu anlamına geliyor. Türkiye Eylül ayı itibariyle 3 milyon 567 bin 658 Suriyeliyi ülkesinde ağırlamaktadır. Şu anda Türkiye’nin neredeyse her ilinde Suriyeli nüfusu bulunuyor. Suriyeli sığınmacıların yanı sıra çokta gündeme gelmeyen toplamda 400 bine yakın 85 ülkeden gelen sığınmacı ve mülteciyi ağırlamaktayız” ifadelerini kullandı.
Kavlak konuyla ilgili şunları söyledi:
“Sığınmacıların kalış sürelerine bağlı olarak görünürlüklerinin artması ve buna bağlı olarak da toplum içerisindeki etkileri her geçen gün çeşitli aşamalarda ortaya çıkmakta. Bu etkilerin basın mensupları ile etraflıca kamu yararına dayalı olarak değerlendirilmesi bizim için oldukça önemli. Dünyada 2013 yılından beri en fazla mülteci ağırlayan ülke konumumuzu sürdürmekteyiz.
Bu alanda en çok ihmal edilen konulardan biri de basın mensuplarının konu hakkında kapsamlı bir şekilde bilgilendirilmesi ve toplumsal alandaki rolünün daha fazla öne çıkarılmasıdır. Geçmişte olduğu gibi bugün de 46 yıllık gazetecilik kimliği ile bize destek veren dünyanın gündemindeki göç konusunun Türkiye’de de basın ile değerlendirilmesine ön ayak olan Sayın Mehmet Akarca’ya desteklerinden dolayı teşekkürlerimizi sunarız.
Türkiye Cumhuriyeti devleti ile Avrupa Birliği ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde sağlanan fonlar kapsamında 24 aylık bir projenin faaliyeti olan basın buluşmaları, tüm saha çalışmalarını tamamlayan ve destekleyen en önemli faaliyetlerimizden biri. AB fonları çerçevesinde yürütülen projenin çalışanları adına Avrupa Birliği’ne vermiş olduğu desteklerden ötürü ayrıca teşekkürlerimizi sunarız. Proje ortağımız Mülteci Destek Derneği’ne ve yine işbirliğinden ötürü diğer sivil toplum kuruluşlarına teşekkürlerimizi sunar, Türkiye’nin dört bir yanından bizleri kırmayıp gelen siz değerli basın mensuplarına yeniden hoş geldiniz der, saygılar sunarım.”
Türkiye’yi çok seven insanlar olarak ülkelerine dönecekler
SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak’ın ardından söz alan T.C. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca ise “Burada insan sevgisi konusunun altını çizmek istiyorum. Çocuğunu kucağına almış, karısının elinden tutmuş, annesinin arkasından ceketine yapışmış insanlar… Birkaç tanesi can havliyle Türkiye sınırına doğru koşarak geliyor. Arkadan ateş açmışlar onlardan kurtulmaya çalışıyorlar ve Türkiye sığınıyorlar. Ondan sonra da Türkiye ne yapacak? Tabi ki sınırlarını açacak, bağrına basacak. Başka bir şey olması mümkün mü? İnsan sevgisi bu değil mi? Ama gördük değil mi birlikte? Çocuğuyla koşan adama çelme takan kameraman da var. Yazın sıcağında, güneşin alnında, su bile vermeden, bir tel örgünün arkasına yaptıkları alanda bu insanları bekleten ülkeler de var. Düşünüyorum, bu durumun üstesinden Türkiye geldi. O bölgede hayat normale döndüğü zaman, bu insanlar tekrar ülkelerine dönecekler ve döndüklerinde Türkiye'yi çok seven insanlar olacaklar” diye konuştu.
Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak mülteci ve sığınmacı meselesine çok büyük bir hassasiyetle baktıklarını dile getiren Akarca, “Bu konu çok önemli. Biz bugün, bu 4 milyon insanı büyük bir memnuniyetle bağrımıza basmış durumdayız ve bu işi en güzel sonuca ulaşana kadar devam ettireceğiz.
Avrupa Birliği bazı konularda Türkiye’ye fonlar ayırır. O fonlar devlet tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe giriyor. Bu toplantının finansal desteğini Avrupa Birliği veriyor ama devlet tarafından tasdik edildiği için biz burada bu toplantıları gerçekleştirebiliyoruz. Bunlar devlet tarafından onaylanan projelerdir” ifadelerini kullandı.
Kayıp bir neslin önüne geçmeyi amaçlıyoruz
Mehmet Akarca’nın konuşmasından sonra AB Türkiye Delegasyonu Uluslararası İşbirliği Sorumlusu Pierre-Yves Bellot bir sunum yaptı. Türkiye'nin sığınmacılara vermiş olduğu desteği takdire şayan olarak dile getiren Bellot, çalışmalar hakkında bilgi verdi. Suriyeli çocukların eğitimi konusunda da büyük yatırımlar yapıldığını ifade eden Bellot, “Türkiye dünyanın takdirini kazanmış durumda. Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı Suriyeli öğrencilere kapılarını açmış ve bu öğrencilerin kayıp bir neslin olmasını engellemek amacıyla eğitimlerine devam etmekte. Avrupa Birliği mali yardım fonlarının öncelikli alanlarının bir tanesini de Suriyeli sığınmacı çocukların bu eğitimi oluşturuyordu ve bunun için yaklaşık 1 milyar avroluk bir yatırım gerçekleştirdik. Eğitim alanındaki bu yardımın amacı elbette ki okula devamlılığın arttırılması ve yine aynı şekilde bunları sonuçlarından ölçülmesiydi” dedi.
Ünal: “Bir sığınmacının bir ülkede ortalama yaşama süresi 20 yıl”
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Türkiye Dış İlişkiler Görevlisi ve Sözcüsü Selin Ünal da basın buluşmalarında bir sunum gerçekleştirdi. Dünyada bir sığınmacının başka bir ülkede yaşama süresinin ortalama olarak 20 yıl olduğuna değinen Ünal, “Aslında bu insanlar 20 yıl boyunca mülteci olarak yaşıyorlar. 20 yıl hayat demek, gittiğiniz, dilini, kültürünü bilmediğiniz bir yerde yeniden ayağa kalkmak demek. Yaşlı bir insansanız daha farklı ihtiyaçlar içindesiniz. Dolayısıyla gerçekten insanları çok fazla mağdur eden bir süreç” diye konuştu.
Sığınmacı ile göçmen kavramları arasındaki farkı sürekli anlatmaya çalıştığını belirten BMMYK Sözcüsü Ünal, “Göçmenin bir koruma ihtiyacı yok aslında. Geri dönebilir ama bir sığınmacının ülkesine döndüğünde savaş ortamının içinde olma riski var. Hayatını kaybetme riski var. Biz, belki bunu haber kanallarında okurken, yazarken ya da dinlerken, gördüğümüzde okuyup geçiveriyoruz. Ama aslında politik anlamda bakarsanız Suriyeli göçmen olarak tanımladığımız bir kişinin, bir koruma ihtiyacı içinde olduğunu göz ardı ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Konuşma sunumların ardından gazeteciler, SGDD’nin Mamak ve Altındağ’daki ofislerini ziyaret ederek, yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldı. Basın Buluşmaları’nın üçüncü hafta programı 21 Ekim Pazar gününe kadar devam edecek.