10 Ocak gazeteciler günü dolayısıyla ÇGD ( Çağdaş gazeteciler derneği ) genel merkezi yazılı bir açıklama yaparak gazeteciler işsiz gazetelerin havuz medyasının haberi yok olan bir zaman da onlarca gazeteci hapiste on binlerce gazeteci işinden olduğu bir dönemde bu günü sevinçle kutlamak ne kadar ettiktir demiş ve yaptığı açıklama da “ Basın ile siyaset ilişkileri, dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kadar Türkiye’de iç içedir. Siyasetin basın, basın siyaset üzerinden varlık ve rant oluşturması adeta geleneğimiz halini almıştır.
Her dönemin iktidarının, farklı tonlarda da olsa geniş bir medya desteği söz konusu olagelmiştir. İlişki karşılıklıdır; yaygın medya organlarını kontrolü altında tutan sermaye grupları da, her dönem mutlaka iktidarların taşıyıcı kolonu görevi üstlenmiştir. Türkiye’de basın ile iktidar ilişkileri, ‘al gülüm ver gülüm’ sözünü anımsatırcasına ‘al gülüm ihaleyi, yayınla yalan haberi’ şeklinde işlemektedir.
Ne kural ne etik ne de hukuk tanıyan basın ve iktidar arasındaki bu büyük çıkar ortaklığının temel nedeni, Türkiye’de siyasetin de basının da içine düştüğü çamurdur. Sınıfların mücadele alanı olması gereken siyaset, dinsel ve etnik kışkırtmalarla çatışmaların var edildiği toplumsal bir faaliyet haline getirilirken; halkın doğruları öğrenme, halk adına kamu otoritelerini denetleme, düşünce ve ifade edilebilmesinin teminatı olan basın da sermaye gruplarının kar amacının aracı, siyasi propaganda aygıtına dönüşmüştür.
Bu durumu siyasi iktidarın objektifinden fotoğraflarsak, bugün karşımıza üç ayrı görüntü çıkmaktadır. İlk görüntü, halkın haber alma hakkı ile kamu otoritelerini denetleme ilkesi doğrultusunda habercilik yapan ve sadece mesleklerini yaptıkları için iktidarın her türlü baskısıyla karşılaşan gazeteciler ve gazeteleridir.
İkinci görüntü, yakın zamana kadar ‘merkez’ ifadesiyle anılan şimdinin ‘havuz Medyaları’ndan ve görevi, ‘tarafsızlık’ görüntüsü altında halktan gerçekleri gizlemek olan kariyerist plaza çalışanları ve gazeteleridir. Üçüncü ve son görüntüsü ise, gazetecilik adına kalitesi çok ama çok düşük olduğu için basılması bile mümkün olmayan ve adına gazetecilik demekten utanç duyulacak; iftira, yalan ve nefret kusan, gazeteciliğin her türlü ilkesini yok sayanların yayınlarıdır.
Türkiye’de gazetecilik, içinden geçtiğimiz süreçte keskin tartışmaların merkezinde yer almaktadır. Yapısal sorunlar, adeta sel sularının önüne katıp sürükleyerek bir ovada biriktirdiği geniş bir yaşam alanı oluşturmaya başlamıştır.
Birçok örneğini verebileceğimiz, siyasi iktidarlar ile sermayenin kontrolü altındaki bu gazetecilik anlayışına, bizzat iktidar temsilcilerinin geçen yıl yaptığı bazı açıklamalarla sergiledikleri tutumlar tarihi önemdedir.
Medyaya, artık kendisiyle özdeşleşmiş devletin çıkarlarını koruma sorumluluğu yükleyen AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı olan Tayyip Erdoğan, 3 Ekim 2018 tarihinde ‘Sarayı’ndaki Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde yapılan Yükseköğretim Akademik Yıl Açılış Töreni'ndeki konuşmasında, “Medya ile falan demokrasi olmaz” diyecek kadar niyetini ortaya koymuştur.
Hükümetin ‘etkin Bakanları’ndan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da Halifax Uluslararası Güvenlik Forumu için bulunduğu Kanada’da, 19 Aralık 2018 tarihinde yayınlanan BBC muhabiri Yalda Hakim’e verdiği mülakatta, Türkiye’de cezaevlerindeki gazetecilere ilişkin, “Bunların hiçbiri gazetecilik faaliyetlerinden dolayı cezaevinde değil. Onlar gazeteci değil. Gazeteci unvanına sahip olabilirler ama…” diyebilmiştir.
Birinin Bakan Akar’a, gazeteciliğin bir unvan değil meslek olduğunu anımsatması belki bazı doğruların başlangıcı olacaktır. Hükümetin bir başka bakanı olan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pak demirli ise bir muhabire, ‘maskara’ yani ‘soytarı’ diyecek kadar ileri gidebilmiştir.
Basın meslek örgütü olarak şahit olduğumuz bir başka gerçek de, mesleğimizin itibar kaybına içeriden katkı verenlerin, patronlarının karının kaygısına düşüp gelinen aşamaya eleştirel bakmalarıydı.
Gazetecileri işsiz, gazeteleri habersiz hale dönüştürmekle görevlendirilmiş kişiler, basın özgürlüğü ihlalleri ile kendilerinin de tüm güçleriyle katkı verdiği iktidar yanlısı habercilik krizini görmezden gelip gazete satışlarının düşüklüğünden yakınmaya başladı. Buradan bir kez daha uyarıyoruz! Gazeteleri, okunacak içeriklerle doldurmak yerine nitelikli gazeteciliği yok etmenin bedeli sadece gazete satışları olmayacaktır.
Değerli basın emekçileri;
Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin her üç ayda bir hazırlayarak kamuoyuyla paylaştığımız ‘Medya Raporları’ndan 2018 yılının son üç aylık olanında, hem yılın son raporu hem de duyurulma tarihinin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ne denk gelmesi nedeniyle geçen yılın tamamını kapsayan rakamsal değerlendirmelere yer vermemiz de anlamlı olacaktır.
Geçen yıl toplam 69 gazeteci, yayınlanan haberleri ya da haber takibi sırasında gözaltına alınırken, 47’si tutuklandı. 46 yeni soruşturma ve dava açıldı; süren ve açılan yeni davalar kapsamında 76 gazeteciye hapis ve para cezası verildi. Geçen yıl işten çıkartılan gazeteci sayısı ise 700’dü.
Gazeteciliği her türlü zorluk ve baskıya karşı savunan ve mesleğimizi, arının çiçek özlerini taşıyarak tabiatın dengesine sağladığı katkı gibi toplumsal birlikteliğimizi gerçeklerin etrafından örme uğrunda sürdüren tüm meslektaşlarımızın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyoruz.”
ÇGD GENEL MERKEZİ