Milliyet yazarı Tunca Bengin, Kılıçdaroğlu ile Murat Karayalçın, Altan Öymen ve Hikmet Çetin görüşmesinde neler yaşandığını aktardı.
Tunca Bengin, Murat Karayalçın'la görüşerek, parti içindeki tartışmalar ve seçim süreci ile ilgili değerlendirmelerini bugünkü köşe yazısında aktardı.
Murat Karayalçın CHP içindeki tartışmaları şu sözlerle yorumlayarak partilileri uyardı: "Bizim temel sorunumuz bu, siyasi mimari değişikliği sorunu ama biz bunları tartışmak için şu an zaman harcamamalıyız. Şimdi zaman, iktidara gelmek için çalışma zamanı. Bunu da bütünlük içinde yapmalıyız. 4.5 yıllık seçimsiz bir döneme giriyoruz. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemin en temel konusu bu.”
iŞTE BENGİN'İN YAZISI:
CHP’de genel merkez sandıkta başarıya odaklandık diyor ama kırgınlıklar, istifalar ve şok manifestolarla partideki görüntü ciddi anlamda sıkıntı sinyali veriyor.
O nedenle de partide birlik ve bütünlük arayışları, çağrıları yoğunlaşmış durumda. Ki aday tanıtım toplantısından sonra eski genel başkanlar Altan Öymen, Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın’ı Ankara’da yemekte bir araya getiren ana neden de bu.
Yani 24 Haziran seçimlerinin ardından CHP’de yaşanan olağanüstü kurultay krizinde arabuluculuk yapan üç önemli isim de şimdilerde partideki iç tartışmalar ve çıkış yollarına dönük çaba içindeler.
Dolayısıyla da CHP’deki kırgınlık ve küskünlüklerle ilgili yazılarımız nedeniyle Murat Karayalçın aradığında kendisine öncelikle basına gözükmemekte özen gösterilen Ankara’daki o yemeği sordum. O da anlattı:
“Genel başkanın daveti üzerine üçümüz de Ankara’daki törendeydik. Törenden sonra arkadaşlarımı davet ettim, Göksu Lokantası’nda bir yemek yedik. Partinin durumunu konuştuk doğal olarak. Ben düşüncelerimi paylaştım, herkes kendi düşüncesini açıkladı. Ve ortak düşüncemiz şu oldu. En üst düzeyde partide bir bütünlük sağlanmalıdır. Herkes seçime kadar iktidar hedefine kilitlenmelidir. Seçimden sonra da bir kavgaya tutuşmadan soğukkanlı bir şekilde partinin yeniden yapılanması için çalışmalar ele alınmalı ve kurultaya böyle gidilmelidir. Sorunların aşılması ancak o yolla mümkün olabilir.”
31 Mart’tan sonra yeniden yapılanma konusunda düğmeye basılacak yani?
“Basılması zorunlu yani yaşamsal. Ben bu konudaki düşüncelerimi 16 Ocak 2016 tarihinde yani üç yıl önce CHP’nin 35. Olağan Kurultay’ın divan başkanı olarak genel başkana ve kurultay delegelerinin bilgisine sundum. Daha da öncesine gideyim; 2012 sonbaharında PM üyesiyken CHP genel merkezinin yeniden örgütlenmesiyle ilgili genel başkana bir proje takdim ettim. Yani çok uzunca bir süredir hem merkez hem taşra bütün olarak yeniden yapılandırılması ve devlet hiyerarşisi gibi dikine değil, halk tipi yatay örgütlenme düşüncesinin peşindeyim. Bana göre bizim temel sorunumuz bu, siyasi mimari değişikliği sorunu ama biz bunları tartışmak için şu an zaman harcamamalıyız. Şimdi zaman, iktidara gelmek için çalışma zamanı. Bunu da bütünlük içinde yapmalıyız. 4.5 yıllık seçimsiz bir döneme giriyoruz. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemin en temel konusu bu.”
Ya seçim sonuçlarına göre partide koltuk kavgası öne çıkarsa?
“Ben bu düşüncelerimi seçim sonuçlarından bağımsız olarak söylüyorum. Yani seçim sonuçları kötü olursa böyle yapalım, seçim sonuçları iyi olursa hiçbir şey yokmuş gibi yolumuza devam edelim demiyorum. Seçim sonuçları iyi olsa da kötü olsa da CHP yeniden yapılandırılmalıdır. Seçim sonuçlarıyla bunun ilgisi yok ama tabii herkes seçim sonuçlarını kendisine göre yorumlayabilir, onun için de bir şey söyleyemem.”
Karayalçın’ın “Aday tespitleri ön seçimle yapılsaydı CHP’de kavga yaşanmazdı” iddialarına verdiği yanıt da şuydu:
“Adayların belirlenmesi şekli partinin patronluğunun kimin elinde olduğu sorusunu da yanıtlıyor. Ön seçim yapılıyorsa adayları örgüt, partililer belirliyor. Dolayısıyla, bizim partililer bunu çok severler, çok önemserler ama 29 Mart 2015’te İstanbul’da ön seçim yaptığımızda katılımın yüzde 50’nin altında kalması beni hayret ettirmişti. Ayrıca katılımda da başka sorunların olduğunu görmüştüm. O gözlemlerimden hareketle, şuraya vardım. Ön seçim bana göre en belirleyici yöntem olmalıdır ama üye yapısında ve partinin örgütlenmesinde iyileştirmeler olmaksızın ön seçimin de bir anlamı yoktu. Şimdi ben bugünkü yöntemle karşılaştırıyorum, ön seçimin o kötü hali bile bugünkü aday belirleme yönteminden daha iyi gibi...