PSAKD Malatya Şubesi, Maraş Katliamı’nın 41. yılında yaşamını yitirenleri andı. Devletin gözü önünde gerçekleşen katliam ile demografik yapının değiştirildiğine dikkat çeken PSAKD Malatya Şube Başkanı Latife Ulutaş, “Maraş Katliamı faşistlerin tetikçiliğini yaptığı ve devletin yönlendirmesiyle gerçekleştirilen planlı ve organize bir katliamdır” dedi.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Malatya Şubesi, Maraş Katliamı’nın 41. yılında basın açıklaması gerçekleştirdi.
Açıklamayı okuyan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Malatya Şube Başkan Latife Ulutaş, Alevi katliamı davalarında göstermelik yargılamalar yapıldığını hatırlatarak, faillerin cezasızlık politikası ile korunduğuna vurgu yaptı.
“GÜVENLİK GÜÇLERİ SALDIRIYI TEŞVİK ETTİ”
Latife Ulutaş, katliamda yüzlerce insanın vahşice katledildiği, binlerce insanın yaralandığı, on binlerce insanın göç etmek zorunda bırakıldığı, insanlarımızın evlerinin ve işyerlerinin talan edildiğini hatırlattı.
Güvenlik güçlerinin saldırıları izlediğine ve hatta izlemenin ötesinde teşvik ettiğine dikkat çeken Ulutaş, “Maraş Katliamı 19 Aralık 1978 günü akşamı saat 21:00’de ülkücü bir faşistin Çiçek Sinemasında gösterilen “Güneş Ne Zaman Doğacak” adlı sağ içerikli antikomünist bir filmi izleyenlerin üzerine tahrik ve provokasyon amacıyla bomba atması ile başladı.
Ardından daha önce Maraş’ın çeşitli ilçelerinden gelen ve önceden hazırlıklı olan faşist militanların kışkırtmalarıyla gerici güruhlar CHP Maraş İl Binasına saldırdılar. Ertesi gün Alevi canlarımızın yoğun olarak gittiği bir kıraathane bombalandı. Bir gün sonrasında ise TÖB-DER üyesi iki öğretmen faşistler tarafından vurularak öldürüldüler.
22 Aralık 1978 günü iki öğretmenin cenazesi bilerek işlemleri geciktirilerek Cuma Namazı saatine denk getirildi. Cenazeler taşındığı sırada Bağlarbaşı Camii imamının “Bir Alevi öldüren beş kez cennete gider.
Komünistlerin ve Alevilerin Cenaze namazları kılınmaz” şeklindeki insanlık dışı ve aşağılık vaazının ardından harekete geçen katil sürüleri cenazelere saldırdılar. Saldırı nedeniyle cenazeler ortada kaldı. Güvenlik güçleri bu sıralarda saldırıları izlediler ve hatta ötesinde teşvik ederek yönlendirdiler” diye konuştu.
“DEMOGRAFİK YAPI DEĞİŞTİRİLDİ”
Latife Ulutaş, katliam ile Alevilerin yaşam alanı olan Maraş’ın demografik yapısının değiştirildiğini söyledi. Ulutaş, “Faşistler 23 Aralık 1978 günü Alevilerin ve solcuların evleriyle işyerlerine saldırmaya ve buldukları insanları katletmeye başladılar.
24 Aralık 1978 günü ise Maraş’ta yer gök vahşice katliama uğrayan mazlum halkımızın çığlıklarıyla inliyordu. Vahşet dünya tarihinde eşine çok az rastlanabilecek bir korkunçlukta devam etti. Devlet güçlerinin gözü önünde insanlarımız parçalanarak, kurşunlanarak, çivilenerek, kazanda kaynatılarak katledildiler.
Kadınlarımıza tecavüz edildi. İnsanlarımızın malları mülkleri talan edildi. Evleri yakıldı. Ana karnındaki ve kundaktaki bebeklere dahi acımasızca kıydılar. Faşistler yolları kapatıp hastaneleri kuşatarak yaralıların tedavilerini engellediler. Birçok insanımızı da bu yüzden kaybettik. Katliamın ardından binlerce Alevi ve solcu yurttaşımız canlarını kurtarmak için Maraş’ı terk etmek zorunda kaldılar” ifadelerini kullandı.
“KATİLLER ÖDÜLLENDİRİLDİ”
Bugüne kadar gerçekleştirilen bütün Alevi katliamları davalarında göstermelik yargılamalar yapıldığının altını çizen Ulutaş, katliam gerçek sorumlu ve planlayıcılarına dokunulmadığını dile getirdi.
Katliamın üzerinin kapatılarak faillerin ödüllendirildiğini sözlerine ekleyen Ulutaş şunları vurguladı:
“Bu katillerin kimi milletvekili yapıldı. Maraş Katliamının üç müdahil avukatı Ceyhun Can 10 Eylül 1979’da, Halil Sıtkı Güllüoğlu 3 Şubat 1980’de ve Ahmet Albay 3 Mayıs 1980’de peş peşe faşistler tarafından katledildiler. Maraş Katliamı faşistlerin tetikçiliğini yaptığı ve devletin yönlendirmesiyle gerçekleştirilen planlı ve organize bir katliamdır.
Devlet güçleri katliam boyunca hiçbir müdahalede bulunmadan sadece izlediler. Ötesinde katliamı yönlendirdiler ve teşvik ettiler. İyi bilinmelidir ki; bu katliam bir insanlık suçudur. Devlet, Maraş Katliamındaki sorumluluğunu kabul etmeli ve özür dilemelidir. Maraş Katliamı yüzlerce yıldan beri Alevi halkımıza karşı gerçekleştirilen katliam, asimilasyon ve inkâr politikalarının bir parçasıdır. Yeni katliamlar yaşamamak için bütün katliamların hesabını sormak zorundayız.
Maraş Katliamının bir insanlık suçu olduğunu bütün Türkiye’ye ve Dünya’ya duyuralım.”yuralım.”