Ak Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan’ın “yasa çıkar çıkmaz İstanbul Barosu’ndan istifa edip, kurulacak ilk baroya kayıt olacağım” sözleri siyasetin ateşini arttırdı.
Cumhuriyet Halk Partisi Malatya İl Başkanı Enver Kiraz AKP’li Turan’ın sözlerine yönelik yaptığı açıklamada; “Bülent Turan’ın sözleri bu siyasi projenin en somut itirafıdır.” dedi
5 binden az üyesi bulunan il barolarının tek kalmaya devam etmesini öngören ve ağırlıkla baroların delege ve genel kurul seçimlerine dizayn ederek üst organ Türkiye Barolar Birliğini AK Parti STK’sına dönüştürmeyi hedefleyen bu girişimin, temsilde adalet, eşit oy, vesayetten kurtarma gibi yaldızlı sözlerle ifade edilen bahanelerle hiçbir ilgisi yoktur.
Bu söylemleri yargı, adalet sistemi, demokratik toplum ve toplumsal örgütlenme, savunma hakkının güvenceye alınması konusunda ülkemizin içinde bulunduğu gerçeklikle bağdaşır bir yanı yoktur.
Meclisten bir an evvel geçirilmek istenen değişikliğin ana hedefi İstanbul, Ankara, İzmir barolarının bölünüp parçalanması, TBB yönetiminin seçimi ve oluşumunda iktidarın siyasi hesaplarıyla uyumlu davranacak bir seçim ve delege yapısının oluşturulmasıdır.
“İKTİDARIN AMACI DİPTEN GELEN SARSINTIYI ENGELLEMEKTİR”
“İktidarın avukatlık Yasası değişikliği ve çoklu baro düzenlemesi siyasi bir partizanlık projesidir. Bu düzenlemenin Türkiye Barolar Birliğini tek üst kurum olarak muhafaza etmesi vesayet planını açığa vurmaktadır.” diyerek eleştirilerine devam eden İl Başkanı Kiraz hazırlanan yeni sistemi eleştirirken iktidar ada sert sözler sarf etti. “İlk günden itibaren gizli ajandasında kaynağını anayasadan alan sivil toplum kurumlarını, başta barolar, mimar-mühendis odaları, tabipler birliği, eczacılar birliği meslek kuruluşları olmak üzere, ele geçirme hedefinin olduğu açıkça bilinen iktidarın bunu şimdi gündeme getirmesinin amacı da bellidir;
Artık sallanmaya başlayan iktidarının, dağıtılan devlet mekanizmasının ekonomik-sosyal çöküntüye uğrattığı tüm kitlelerin, artan memnuniyetsizliğinin yarattığı dipten gelen sarsıntıları gücü yettiğince engelleme çabası yanında, karşısında güçlü ve organize, demokratik kurumlar, hakkından vazgeçmemeye kararlı kuruluşlar istememesi, bundan ürkmesidir.
Getirilmek istenen sistem tamamıyla kendi içinde çelişkili, ucube ve dünyadaki hiçbir örnekle, baro modeliyle benzeşmeyen bir sistemdir. İstanbul, Ankara, İzmir’de 2 bin avukat bir araya gelip yeni baro kurabilirken, üye sayısı 5 binden az olan il barolarında tek baro sistemi devam edecek.
Neden?
Madem özgürleşme, temsil, eşitlik için yapılıyorsa, diğer illerde niye çoklu baroya izin yok? Diğer 78 ildeki avukatların, baroların günahı ve tüm illerde çoklu baro sistemine geçişin önündeki engel ne? Yani İstanbul, Ankara, İzmir’deki bir avukat dilediği baroya üye olma hakkına sahipken, üye sayısı 5 binden az Adana, Antalya, Mersin, Eskişehir, Diyarbakır’a yerleşmeye karar verdiğinde o ildeki tek baroya üye olmak zorunda. Ya da tersi!
Diğer illerde otomatik 4 delege ile TBB Genel Kurulu’nda temsil imkanı getirilirken birkaç yüz üyeli barolarla 40-50 bin üyeli İstanbul, Ankara, İzmir baroları da aynı düzeyde temsil edilecek. Sonrasında ise bu üç ilde ilave her 5 bin üye için bir delege daha seçecek.
İktidar üç büyük ilin barosunda vesayetten söz ederek avukatların özgürleşmesini ve dilediği baroya üye olabilmesini savunurken TBB’yi kendi vesayetine almak istiyor.
İktidarın çoklu baro ve “dileyen dilediği baroya üye olsun ama hepsinin bağlı olacağı tek bir üst organ, tek üst birlik olsun” bahanesiyle gündeme getirdiği tezinden yola çıkarsak, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Birliği (TESK), Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB), Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) vb. mesleki ve sivil toplum kuruluşları için de aynı yöntem-model uygulanabilir.” dedi.