Karadeniz'deki doğal gaz keşfini değerlendiren Ekonomi-Politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, “Rezervlerin tüm toplumun yararına olabilecek bir şekilde işletilebileceğine inanmıyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde açıklanan ‘müjde’yi değerlendiren Ekonomi-Politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, “Rezervlerin tüm toplumun yararına olabilecek bir şekilde işletilebileceğine inanmıyorum” dedi.
PİYASALAR ‘MÜJDE’Yİ BEĞENMEDİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması sırasında gözünün sürekli döviz kurunda olduğunu söyleyen Prof. Durmuş, “Açıklama başladığında dolar kuru 7.22 seviyesindeydi. Kur 7.33’ü gördü. Yaklaşık 10 kuruş arttı. Borsada da bir düşüş var. Dolayısıyla piyasalar bu müjdeyi pek sevmedi.
En azından ilk tepkileri bu. Ya da çok yeterli bir müjde olarak görülmedi. Dolayısıyla bunu daha önceden -eğer böyle bir kavram varsa- satın almışlar. Bunu pek benimsemediler. Üstelik dün de zorunlu karşılık oranlarında bir yükseltme söz konusu oldu. Bütün parasal sıkılaştırmaya rağmen bu ‘müjde’ de dövizin ateşini kesmeye yetmedi” dedi.
İktidarın uzun bir süredir özellikle ekonomideki krizi yönetememek ve pandamı nedeniyle eleştirildiğini belirten Durmuş, “Bu eleştirilerin odağında da siyasal iktidarı temsilen Bakan Albayrak var.
Dikkatimi çekti; Cumhurbaşkanı iki kez bakana teşekkür etti. ‘2017 yılında Enerji Bakanıydı onun sayesinde çalışmalar başlamıştı’ sözleriyle eleştiriler karşısında onu korumaya dönük çaba gibi kendisini gösterdi” dedi.
‘KANAL İSTANBUL İÇİN GEREKÇE GÖSTERİLEBİLİR’
Durmuş şöyle devam etti: “Ayrıca normal koşullarda böyle bir haber insanları beklentiye sokup verilmez. İki gün bekletilmesi de bir süredir gündem yaratmakta zorlanan siyasal iktidarın gündem yaratma ihtiyacını da ortaya koydu.
Ayasofya bunun için yetmedi. Çarpıcı bir gündemle işin içerisine girilmeye çalışıldı. Bunun bir başka nedeni daha olabilir.
İktidarın çok asıldığı projelerden bir tanesi Kanal İstanbul.
Bu projenin hayata geçirilmesinde zorlayıcı bir faktör gibi sunabilirler ileride. Bunun nakliyesi vs. Kanal İstanbul üzerinden yürüyebilir anlamında bir çaba söz konusu olabilir.”
‘SERMAYEYE GÜVENCE VERİLDİ’
Siyasal iktidarın ciddi biçimde oy kaybettiğini söyleyen Durmuş, “Ciddi bir oy erimesinin olduğunu biliyoruz ama sermaye çevrelerinde de bir rahatsızlık var. Sermaye çevrelerine de şöyle bir mesaj olarak okunmalı: ‘Bakın biz sizin en temel girdi sorunlarınızdan birini, enerji sorununuzu hallediyoruz.
Dolayısıyla bundan sonra kâr oranlarınız artacak, bize desteklerinizi sürdürün.’ Bence sermaye çevrelerine verilen bir güven, müjdeli haber olarak bunları okumakta fayda var” değerlendirmesinde bulundu.
“320 milyar metreküplük bir rezervden bahsedildi” diyen Durmuş, “Daha önce 800 milyar metreküplük bir rezervden bahsediliyordu. ‘20 yıllık enerji sorunumuzu çözecek’ deniliyordu. Nesnel olarak baktığımızda Türkiye ekonomisinin enerji sorunu belli.
Elektrik enerjisinin yarısına yakın kısmını doğal gaz kullanımı karşılıyor. Bunun da yüzde 95’i ithalattan geliyor. Dolayısıyla ithalat maliyetleri, üretim girdilerinin maliyetleri vs. bunlar ciddi bir şekilde cari açığı etkiliyor. Bunların ne olduğunun elbette farkındayız” ifadelerini kullandı.
NASIL İŞLETİLECEĞİ BELİRSİZ
Rezervlerin nasıl bir model ile işletileceği de belirsiz. “Nasıl işletilecek, ne olacak” konularının da irdelenmesini gerektiğini belirten Prof. Durmuş şu değerlendirmede bulundu: “Bakan Albayrak bir açıklama yaptı ve ‘Doğal gaz 83 milyona aittir’ dedi. Bunun altını nasıl doldurduğunu merak ediyorum. Aslında Karadeniz’den çıkan doğal gaz Karadeniz halklarının tamamına aittir ama daraltalım Türkiye halklarına ait olsun.
Ama Bakan Albayrak doğal gazı bir kaynak gibi görüyor. Doğal gaz bir varlık, bir zenginliğimiz. Doğal gaz dediğiniz zaman ticarileştiriyorsunuz, satıyorsunuz. Bunun üzerinden de inanılmaz servetler elde ediyorsunuz.
O nedenle 83 milyonun altına ben de imzamı atarım ama içini farklı doldurarak söylerim. Bu hepimizin müşterekidir ve tüm insanlığın hizmetinde kullanılmalıdır. Bunun böyle kullanılabilmesi için ne olması lazım? Burada soru işaretleri başlıyor.
Açıklamalardan bunu kimin nasıl işleteceğini görmedik. 2023 yılında doğal gazın sunulacağını açıkladı Cumhurbaşkanı. Fakat 2023 yılı biliyorsunuz takıntılı bir yıl. Uzmanlar 7-10 yıl arası bir zaman alacağını söylüyor. Böyle bir teknolojiye sahip miyiz bilmiyorum.
O nedenle bu politik bir söylem olabilir. Kitleleri biraz yukarıda tutmak… ‘Biz bunları yapıyorsak siz de bize desteğinizi sürdürün ve 2023 yılında iktidarda olalım, kaynakları en iyi şekilde kullanalım’ mesajı çıkıyor.
İşin şöyle tartışmalı bir boyutu var. Var sayalım ki bu kaynak bulundu, işletildi, ekonomi de büyüdü. Bütün toplumsal sınıflara eşit derecede faydası olacak mı? Yoksa bundan birileri nemalanacak mı? Böyle bir gelişim bütün toplumun yararına işletilebilir mi? Yoksa fiilen bir grubun yararına mı işleyecek?
Bunları sormak lazım.
Türkiye bunu kendisi işletecekse ayrı bir konu.
Türkiye bunu kendisi işletmeyecekse şöyle bir yola da başvurabilirler: En az önümüzde 5 yıl, 10 yıl var. Bizim dövize de ihtiyacımız var. Dolayısıyla biz bu kaynağı işletme hakkını şu kadar yıllığına bir ülkeye ya da sermaye grubuna verebiliriz.
Dolayısıyla buradan doğru da ciddi bir döviz akışı gelebilir. Bu model yabancı bir model değil. Burada da ortaya çıkacak çok büyük bir sorun var, bunun nemalarının nasıl dağıtılacağına dair farklılık ortaya çıkacak. Ve bunun inşaat işleri var.
Özellikle de tesislerin kurulması, nakliyesi, ihracatı… Türkiye’de son dönemde bu işlerin kaymak tabakasını iktidara yakın 5-10 inşaat kompleksine verildiğini görüyoruz. Dolayısıyla bunlar için bir ‘müjde’ olabilir. Onlar sıkıştıkları ve tıkandıkları yerde ‘Yaşasın biz buradan kârlarımızı artırdık’ diyecekler. Böyle bir modelin aslında neo liberal, neo muhafazakar hatta son dönemde siyasal İslamcı bir kafa ile tüm toplumun yararına olabilecek bir şekilde işletilebileceğine inanmıyorum.”
TÜRKİYE BÜYÜK BİR ‘REZERVİ’ HARCAMIŞTI
“Türkiye aslında rezervi 2003 yılında buldu. Bu doğal gaz rezervi değil” diyen Durmuş, “Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidar oldu ve dünyada olağanüstü düşük faizden, likidite bolluğundan faydalandı” dedi. İktidarın 2003-2017 arasında 600 milyar dolar dış kaynak kullandığını söyleyen Durmuş, “Buna ilişkin olarak 155 milyar dolar civarında faiz ödemesi yapıldı.
Şu anda dış borçlarımızın tutarı hala 437 milyar dolar civarında. Sormak lazım: bu kadar büyük kaynak rezervlerden sağlanamaz. Biz bunun kat be kat fazlasını zaten 17 yıl önce elde etmişiz. Sonuç betonlaşmış, adaletsizliklere gömülmüş, kurumları tahrip edilmiş, çok az sayıda dolar milyarderinin ortaya çıktığı bir Türkiye. Buna baktığınız zaman böyle projelerin de bundan sonra nasıl hayata geçirileceği ile ilgili endişe duymaktan kaçınamıyorsunuz” ifadelerini kullandı.
NORVEÇ, ALASKA DOĞAL VARLIKLARDAN YURTTAŞA GELİR AKTARIYOR
Alaska ve Norveç’in doğal kaynaklardan sağlanan gelir ile yurttaşa temel gelir sağlandığını söyleyen Mustafa Durmuş, “‘Böyle bir doğal varlığımız ortaya çıktı, biz de halkın yararına en iyi şekilde işleteceğiz ve doğal varlığımızın gelirlerinden tüm yurttaşlarımıza şu kadar miktarda yurttaşlık temel geliri vereceğiz’ müjde olurdu. Bunu Norveç, Alaska yapıyor.
Asıl bunlar müjde olurdu. Müjdeli haber dendiği zaman ‘kimin için müjdeli haber’ sorusu önem kazanıyor. Haberin kendisinin beklentinin çok altında olduğunun altını çizmek durumundayım. Piyasalar da verdiği tepkiyle bunu gösterdiler.
En erken 2023’te olabilecek bir şeyi bugünden söylüyoruz. Bunu bekleyebilecek takati var mı ekonominin? Bence yok. Ciddi sorunların üstünden böyle bir haberle gelmek imkânsız bir şey gibi.
Hem bütçe açığı hem hazine nakit açığı hem borçlanma inanılmaz boyutlara erişmiş. Ciddi bir kriz tohumlanması başlamış. Bu aynı zamanda bir bankacılık krizinin de önünü açar niteliğe gelmiş. Bunu yıllar sonra belki değerlendirebileceğimiz rezerv ile örtebilir, kapatabilir miyiz? Çok zor gibi geliyor bana” dedi.