1979 yılı aralık ayı...

           Türkiye iç savaşa doğru sürüklenmek isteniyordu. Kışkırtmalar, provokasyonlar, katliamlar, baskınlar, eli kanlı çeteler her gün düşünen aydın insanlara kıyıyordu...

          İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, sosyoloji Profesörü son zamanlarda tehditler alıyordu. Zaman zaman takip ediliyordu.

Ölümden korkmuyordu, ama geride kalacak olan ailesine de üzülüyordu.

Öldürülmesinden birkaç gün önce, eşine "Bana bir şey olursa metin olun!" dedi.

Eşi çok üzüldü.

Ama O hiç korkmadan üniversitesine, öğrencilerine gitti yine...

          Üniversiteye belediye otobüsüyle gidip geliyordu. O zamanlar öyleydi. Çoğu hoca halk nasıl yaşıyorsa öyle yaşardı.

7 Aralık 1979, Saat: 07.49

               Hoca, İstanbul İç Leventteki evinden çıktı, otobüs durağı önüne geldi, katiller hiç çekinmeden ortaya çıktılar ve hocaya kurşun yağdırdılar...

Katillerinin tek tek yüzüne baktı ve öylece yüz üstü düştü.

Hemen yanı başına da çantası düştü...

Gözlüğü...

             Bedenine 15 kurşun saplanmıştı. Katiller, iyice öldürdüklerine emin olduktan sonra ellerini kollarını sallayarak olay yerinden kaçtılar...

Öldürülen gerçek bilim insanı, aydın ve seçkin hoca Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil'di...

            Aksu, Kepirtepe Köy Enstitülerinde öğretmenlik yapmış, oradan bileğinin hakkıyla üniversite hocası olmuş ve binlerce öğrenci yetiştirmişti...

Kimi öldürdüklerini bilmeyecek kadar cahil maşalar öldürmüştü Cavit Orhan Tütengil hocayı...

                Karanlık böyle böyle geldi. Aydınlar, sanatçılar, siyasetçiler, yazarlar, öğretmenler, akademisyenler, sendikacılar öldürülerek getirildi ülkeye...

Her giden arkasında doldurulmaz bir boşluk bıraktı, o boşluk karanlığı çoğalttı.

             Bu ülke bu karanlığa nasıl geldi diyenlere, en güzel yanıttır, Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil'in ulu orta katledilmesi...

41 yıl olmuş.

Bir kez daha saygıyla anıyorum...