Son zamanlarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararlar kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışılmaktadır.
Kararların tartışılmasının gerekçesi verilen hak ihlali kararlarının başvurucularının siyasi kimlikleridir.
Hukuk kuralları kişiye ve olaya göre yorumlanamaz, uygulanamaz.
1982Anayasası m. 153 “Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar”
Anayasamızın 2. Maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti “hukuk devleti ”dir. Hukuk devleti ilkesi yargının diğer erklerden bağımsız olmasını gerektirir. Demokratik rejimlerde bağımsız ve tarafsız bir yargı organı, temel hak ve özgürlüklerin korunmasındaki en büyük güvencedir.
Anayasamızın 9. Maddesine göre Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.
Anayasamızın 138. Maddesine göre “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler/Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”
Anayasamızın 159. Maddesine göre “Hâkimler ve Savcılar Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.”
Anayasamızın 38. Maddesine göre “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin çekince koymaksızın imzaladığımız 46. Maddesine göre, Mahkeme'nin kararları tüm üye devletler için bağlayıcıdır.
Yine Anayasa'nın 90.maddesine göre ulusal norm hiyerarşisinde Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelerde yer alan hükümlere üstünlük tanınmaktadır. AİHM kararlarının uygulanmamasının Konsey'den çıkarılmaya kadar giden sonuçlarının olduğu da unutulmamalıdır
Bu nedenle; Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleri de dikkate alındığında, Anayasamızın 2. Maddesinde belirtilen bir hukuk devleti olmanın gereği olarak AİHM kararları ve AYM kararları derhal yerine getirilmelidir.