ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

“KADINLAR KAZANACAK, EMEK KAZANACAK! EŞİT VE ÖZGÜR BİR HAYAT İSTİYORUZ”

 

08 Mart 2021 20:13
“KADINLAR KAZANACAK, EMEK KAZANACAK! EŞİT VE ÖZGÜR BİR HAYAT İSTİYORUZ”

Malatya da 8 Mart dünya emekçi kadınlar günü kutlandı

 

 

 

                  8 Mart Dünya emekçi kadınlar günü Malatya da Malatya demokratik kadın platformu tarafında yapılan basın açıklaması ile turan emeksiz üst kavşağında kutlandı.

                   Malatya demokratik kadın platformu tarafında yapılan basın açıklamasında “ New York’ta bir tekstil fabrikasında yanarak hayatını kaybeden işçi kadınların ardından bugün, 164 yıl sonra da dünyanın her yerinde, ayrımcılığa, şiddete, eşitsizliğe, sömürüye, baskılara karşı verdiğimiz; eşitlik, özgürlük, emek, hak, adalet, barış, laiklik mücadelesi ve dayanışma için sesimizi, isyanımızı birleştirme ve büyütme hikâyemizi yazmaya devam ediyoruz.

              Bugün benzer taleplerle tekstil fabrikasında hakları için direnen kadınların izinden gidenler olarak; onları saygı ve şükranla anıyoruz.

             8 Mart, dünyanın neresinde olursa olsun kadınlara uygulanan sömürüye, ayrımcılığa,  baskıya karşı yürütülen, kadın haklarının kazanılmasında verilen direnişin simgeleştiği bir mücadele günüdür.

             Eşitsizliğin, sınırsız tüketimin, sömürünün, yoksulluğun sistemleştiği patriyarkal kapitalizmin, kadın ile kurduğu  "ucuz emek - kutsanmış annelik" ilişkisinin neo liberal politikalarla tüm dünyada yeni kölelik koşullarını dayattığı bu dönemde, kadının varoluş mücadelesi çok daha anlamlı bir hale gelmiştir.

                Kadınlar, çalışma ve toplumsal yaşamda, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile karşı karşıya kalıyor. Herhangi bir sosyal güvencesi olmadan kayıt dışı olarak çalıştırılan kadınlar "ucuz emek gücü" olarak görülüyor, "eşit değerde işe eşit ücret"ten yoksun bırakılıyor.

                Covid 19 pandemisiyle birlikte patriyarkal kapitalizmin yarattığı sorunlar derinleşiyor, pandemi; kadına yönelik ekonomik, psikolojik, fiziksel, cinsel şiddeti; kadın bedeni, emeği üzerindeki sömürü ve baskıyı arttıran bir politikanın fırsatı haline getiriliyor.

                  Çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakımının sadece kadına özgü bir sorumluluk gibi görülüp kadının sırtına yüklenerek, bakımın kamusal bir hizmet olarak sunulmaması, sosyal destek politikalarının geliştirilmemesi, metalaştırılan hizmetlerin fiyatlarının çok yüksek olması nedeniyle kadınlar istihdamdan kopuyor ya da hiç istihdam alanına giremiyorlar.

                 Bakım maliyetlerinden kaçınmanın yolu haline getirilen bu uygulamalar kadının hane içi emeğini görünmez kılmaya, değersizleştirmeye devam ederken, emeğinin görünür ve değerli olması için gerekli ekonomik düzenlemeler yapılmıyor. Bunun sonucunda kadınlar kamusal alandan, sosyal yaşamdan, üretimden uzaklaşmak zorunda kalıyorlar.

                    Nüfus politikaları ataerkil kapitalist sistemin ihtiyaçlarına uygun biçimde kadın bedenleri üzerinden, kadın cinselliği ve doğurganlığı denetlenerek sürdürülüyor.

                Ülkemizde özellikle son yıllarda kadınların toplum içindeki ekonomik, kültürel ve sosyal etkinliği siyasi iktidarın bilinçli politikaları ile sürekli azaltılıyor. Kayyumlar yoluyla kadınlar işten el çektiriliyor ve kadın sığınma evleri kapatılıyor.

Kadınlar, muhafazakâr–feodal kültürün baskısı ile evlerine kapanmaya zorlanıyorlar. Kadınların istihdam ve sosyal yaşama katılım oranlarında son yıllarda görülen düşüş bunun en açık göstergesidir. Ayrıca son zamanlarda Kod 29 düzenlemesiyle öncelikle kadınlar işten atılıyor.

                 Kadına yönelik şiddet de yaşamın tüm alanlarında yaygın olarak sürüyor. Her gün en az 4 kadın katlediliyor. Geçtiğimiz bir yıl içinde Malatya’da üç kadın, cinayete kurban gitti. Kadınlar en yakınlarındaki erkekler tarafından fiziksel, psikolojik, cinsel şiddete uğruyor; intihar denilerek son derece şüpheli ölümlerle yaşamları çalınıyor. 

               Cezasızlık, korumasızlık ve hukuksuzluk nedeniyle kadına yönelen şiddet konusundaki istatistikler, dünya genelindeki bir insan hakları felaketini ortaya koyuyor.

                 Yaşamlarını korumak için öz savunmasını kullanan kadınlar, serbest bırakılmak yerine, ağırlaştırılmış cezalarla cezaevlerinde yaşamaya mahkûm ediliyor. Kadınların insanlık dışı yöntemlerle, vahşice, toplumun, devletin gözü önünde öldürülmesi ve kadına yönelik şiddetin faillerinin, eril yargı ile “tahrik” adı altında indirimlerle serbest bırakılması, şiddeti ve kadın cinayetlerini körüklüyor.

 

               Kadını kontrol altına almayı hedefleyen, kamusal alandan uzaklaştıran sistem; üniversitelerde, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesini toplumsal değerlerimize ve kabullerimize uygun olmadığı gerekçesiyle durduran,  Türkiye’nin imzalamış olduğu CEDAW-Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına ilişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesine ve Kadına Karşı Şiddetin ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin İstanbul Sözleşmesi’ne karşı olan anlayışla kadına yönelik şiddeti kışkırtıyor.

                Biliyoruz ki eşitlikçi yönetim biçimleri işlevsel kılınmadan ne kadın ne de toplum şiddetten kurtulacaktır. Bu nedenle ülkemizde kadını eşit ve özgür birey olarak gören yasal dönüşümler ve uygulamaların bir an önce başlatılması, eşitlikçi, demokratik, laik, yönetim biçimlerinin hayata geçmesi, kadın bedeni üzerindeki tüm söz ve karar haklarının kadına ait olduğunun kabul edilmesi ve siyasi iktidarların kadının bedeninden elini çekmesi gerekmektedir.

 

TALEPLERİMİZ AÇIK VE NET:

 

                 Kadınlar ve LGBTİ+ lara yönelik her türlü ayrımcılığı ve şiddeti önleyen yasal düzenlemeler acilen yapılmalı, İstanbul Sözleşmesi’nin tartışılmasına son verilmeli,  6284 sayılı yasa etkin bir şekilde uygulanmalı,

                   Çalışma hayatında kadına yönelik her türlü ayrımcılık terk edilmeli, esnek çalışma biçimlerine, cinsiyetçi iş bölümüne, ücret eşitsizliğine son verilmeli güvenceli, düzenli işler yaratılmalı,

Yetki ve karar mekanizmalarında eşit temsili yetin hayata geçmesi sağlanmalı,

                 Bir sağlık ve sosyal hak olarak kürtaj hakkının kullanımını engelleyen fiili uygulamalardan vazgeçilmeli,  güvenli ve parasız kürtaj olanakları sağlanmalı,

Kadınlar regl döneminde en az iki gün ücretli izinli olmalı,

                Kadın istihdamının önündeki engellerden olan çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakımı kamusal hizmet olarak sunulmalı; ev işlerini kadının üstünden alacak sosyal politikalar uygulanmalı,

Kapatılan kamu kreşlerinin yanı sıra tam zamanlı, ücretsiz, nitelikli ve anadilinde hizmet veren kamu ve mahalle kreşleri açılmalı,

ILO 190 sayılı sözleşme uygulanmalı,

                 Kadını eğitimden, istihdamdan, yaşamdan koparan, çocuk yaşta evliliklerin hızla artmasına yol açan 4+4+4 eğitim sistemi hemen iptal edilmeli,

8 Mart kadınlar için ücretli izin günü sayılmalıdır.

Kadınların eşit ve özgür olduğu, sömürünün baskının ortadan kaldırıldığı bir gelecek için,

 

Hayatlarımıza sahip çıkmak için,

Savaş ve işgal politikalarına geçit vermemek için,

Demokrasi ve barış için,

Emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz bizimdir demek için,

Doğamıza ve yaşam alanlarımıza sahip çıkmak için,

Emeğimizi ve hayatı örgütlemek için,

                Tüm kadınları, gökkuşağı gibi tüm renklerimizle bir arada olmaya, haklarımıza ve yaşamlarımıza sahip çıkmaya çağırıyoruz.

              Evde, işte, okulda, tarlada, fabrikada, atölyelerde, emeği ve hakları için mücadele eden tüm kadınların 8 Mart mücadele gününü kutluyoruz.

 

SÖYLECEK SÖZÜMÜZ, DEĞİŞTİRECEK GÜCÜMÜZ VAR!

YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI! “

 Diyerek açıklamalarını kamuoyuna duyurdular.

 

 MALATYA DEMOKRATİK KADIN PLATFORMU

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.