DİSK Yönetim Kurulu Üyesi ve Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan yazdı: "Her alanda kuracağımız 1 Mayıs komiteleriyle bulunduğumuz her alanı 1 Mayıs alanına çevirebiliriz."
İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü 1 Mayıs yaklaşırken, 17 Mayıs’a kadar İstanbul, Denizli, Kocaeli valilikleri ve birkaç kaymakamlıkça bütün gösteri ve yürüyüşlere, hatta pankart asmaya ve bildiri dağıtmaya yasak getirildi.
Yasakların peşi sıra diğer illerde de geleceğini tahmin etmek zor değil. İktidarın torba kanunları gibi, valilikler ve kaymakamlıklar tam bir torba yasaklar zincirini sıraladı.
İşçi sınıfı ve ezilen halklar üzerindeki baskı ve saldırılar hız kesmiyor, kesmeyecek. Bir yandan kayyumlar, parti kapatma davası derken, baskılar ve yasaklar ana muhalefet partisinin kapısına da dayanmış durumda. Diğer yandan tek adam yönetiminin krizin ve salgının faturasını işçilere kesmesi, baskılar ve yasaklar uygulaması...
İşçi Sınıfının Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü olan 1 Mayıs yasaklanamaz, yasaklara sığmaz. İşçi sınıfının tarihini bilenler 12 Eylül yasakları ve baskıları sürerken, bu koşullarda grev yapılamaz diyen anlayışlara karşı Netaş işçilerinin grevini hatırlayacaktır.
89 Bahar Eylemleri, 3 Ocak genel eylemi, on binlerin sele dönüştüğü madenci yürüyüşü, metal işçilerinin ’95, ’98 ve 2015’teki fiili ve meşru grev ve direnişleri işçi sınıfının birleştiğinde neleri başarabileceğinin örnekleriyle dolu.
Son yıllarda metal işçilerinin grev yasağına karşı fabrika işgalleri, İzmir’i etkileyen belediye işçilerinin yarım günlük lokal grevi hafızalarda tazeliğini koruyor. İstanbul’da belediye işçilerinin grevle kazanımları, Baldur işçilerinin aylardır süren grevi en yakın örnekler olarak işçi sınıfı mücadelesinde yerini aldı ve almaya devam edecek.
Yakın tarihte pandemi koşullarında kıdem tazminatına yönelik saldırı püskürtüldü, grevler, direnişler ve hak alma mücadeleleri devam ediyor.
Daha önce yaşanan grev ve direnişlerin gösterdiği, sermaye ve onun iktidarı karşısında gücümüzün birliğimizden gelmesidir. İktidarın tutumu açıktır, burjuva muhalefet ise her şeyi seçime havale etmekte ve ipe un sermektedir
İşçi ve emekçiler kurtuluşu kendi ellerinde aramalı, 1 Mayıs’ta birleşik ve kitlesel bir güçle sermayenin karşısına dikilmelidir. Tıpkı 2020 1 Mayıs’ında olduğu gibi.
2021 1 Mayıs’ına giderken taleplerimiz açık ve nettir...
İşten atmalar yasaklansın, Kod 29 zulmüne son verilsin, ücretsiz izin kaldırılsın.
Zamlar geri alınsın, ücretler artırılsın, asgari ücret vergi dışı bırakılsın.
Aşıda patent kaldırılsın, yaygın aşı yapılsın, dört hafta tam kapanma sağlansın.
Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi politikası uygulansın. Zenginlere servet vergisi konsun.
Sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki engeller kaldırılsın, barajsız yasaksız sendikal haklar güvence altına alınsın.
Üniversitelerde, belediyelerde kayyum atamaları son bulsun, halkın, öğrencilerin, akademisyenlerin iradelerine saygı gösterilsin.
İşyerlerinde angarya ve baskılar son bulsun, eşit işe eşit ücret uygulansın.
Her türlü siyasal baskılar son bulsun, bölgede barış, ülkede demokrasi sağlansın.
Tüm mültecilere eşit statü ve çalışma koşulları sağlansın, üçüncü ülkelere geçiş serbet bırakılsın.
Eğitimde fırsat eşitliği sağlansın.
Yasakları yıkacak olan, taleplerimiz etrafında fabrikalarda iş bırakarak, üretimi durdurarak, hizmet üretmeyerek birleşik ve kitlesel şekilde 1 Mayıs’ın en ücra üretim birimine kadar örgütlenmesidir. Bunun temeli fabrikalar, hizmet alanları ve emekçi semtleridir. Hiçbir güç üretim ve hizmet alanlarındaki 1 Mayıs kutlamalarını engelleyemez. Yeter ki emek ve meslek örgütleri birlik sağlasın, ortak duruş göstersin.
İktidar 1 Mayıs süreciyle ilgili sözünü söylemiştir, söz ve eylem sırası işçi ve emekçilerdedir. Her alanda kuracağımız 1 Mayıs komiteleriyle bulunduğumuz her alanı 1 Mayıs alanına çevirebiliriz.
Her yer 1 Mayıs alanı olduğunda hiçbir yasak sökmeyecek ve işçi sınıfı sermaye karşısına birleşik bir güç olarak dikilecektir.