Zülfü Livaneli'nin 14 yıl önce Deniz Baykal için yazdıkları..;
Deniz Bey,
o fotoğrafı çıkarıp
bakmanın zamanı geldi! /
Seçimler öncesi
CHP'ye zarar vermemek için
bildiğim birçok konuyu
içime gömerek sustum,
bundan sonra da bu parti
ve liderine ilişkin hiçbir şey yazmayacağım.
Çünkü bir faydası olacağına inanmıyorum.
Ama bu konudaki son yazımda size bir tanıklığımı aktarmak zorundayım.
Bunu bir borç olarak görüyorum:
“İKİ AY DAYANAMAZ” DEMİŞTİNİZ
Deniz Bey lütfen hatırlayın:
19 Aralık 2002 tarihinde
karlı bir Ankara gününün akşamında Mehmet Sevigen'in evindeydik.
Ben Cumhurbaşkanı ile
görüşmeden geliyordum.
Abdullah Gül Başbakandı,
Tayyip Erdoğan'ın ise
Meclis'e girme umudu kalmamıştı.
Cumhurbaşkanı Sezer
bir gün önce, Tayyip Erdoğan'ın
milletvekili olmadan başbakan olma" önerisini reddetmişti.
Türkiye'nin kaderi
o akşam o evde değişti,
çünkü siz "Tayyip Erdoğan başbakan olacak!" diye tutturdunuz.
Sizi "Çok tehlikeli
bir oyun bu!" diye uyaran
parti dışından önemli şahsiyetlere kızdınız,
"Hayır!" dediniz "İki ay dayanamaz. Göreceksiniz iki ay dayanamaz."
Sizin bu iddianıza karşılık
ben ne dedim: "
Erdoğan
herhangi bir kişi değil,
bütün tarikatların birleşerek
Erbakan'ın yerine seçtiği siyasetçi;
arkasında Amerika,
Ve Avrupa desteği de var.
Program Türkiye'yi
ılımlı İslam cumhuriyeti yapma programı.
Sizin dediğiniz gibi
iki ayda gitmeyecek;
tam tersine,
bu odada bulunan herkesin
siyasi hayatını bitirecek."
İki ay dayanamaz iddianızı,
görüşleri gereği IMF ile anlaşma yapmaz, ekonomiyi zora sokar
ve dayanamazlar." tezine oturttunuz.
Ama bunların hepsi bahaneydi ....
ÇÜNKÜ siz iki partili rejimin
işinize yaradığını anlamış
ve seçim sonuçlarına sevinmiştiniz.
Çünkü size
ana muhalefet partisi lideri olmak
ve soldaki rakiplerinizi
yok etmek yetiyordu.
Bu iş birliğini
daha sonra da sürdürdünüz.
O zaman ben sizin
TAYYİP ERDOGANLA
seçim öncesinde Beylerbeyi'nde
GİZLİCE BULUŞTUGUNUZU
ve bir anlaşma yaptığınızı bilmiyordum.
TÜRKİYE” nin kaderiyle oynayacak
Böylesine bir hareketin içinde olacağınıza
İhtimal vermedim.
Bu gecenin tanıkları var:
ÖNDER SAV,
EÇREF ERDEM,
MEHMET SEVİGEN
BÜLEND TAN
VE YAŞAR NURİ ÖZTÜRK...
Belki bazıları
sizden korkar
ve tanıklık etmez ama
bir kısmı da
bu sözlerin doğru olduğunu açıklar.
Yani tanıklar var.
Ötekiler de söylemese bile
içten içe bunun doğru olduğunu bilir.
Siz de bilirsiniz.
Tartışmanın sonunda dediniz ki:
Bu gece birbirimizin fotoğrafını çektik.
İki ay sonra çıkarıp bakalım.
Ama rotuş yapmadan.
Hangimiz haklı çıkmışız?"
Evet
Yıllar geçti fakat
2007 seçimlerinden sonraki
o fotoğrafı cebinizden çıkarıp
bakın Deniz Bey.
Ve düşünün;
Meclis grubunda "
Erdoğan'ı başbakan yapıyor diyorlar.
Evet yapıyorum.
Var mı itirazı olan!" diye bas bas bağırmanıza değdi mi?
Söyle
DENİZ BAYKAL
DEGDİMİ...
Erdoğan'la
Beylerbeyi'nde
gizlice buluşmaya
ve size oy veren
milyonları hiçe sayarak
gizli anlaşmalar yapmanıza değdimi ...
(Deniz Bey, biliyorsunuz ki bu gizli buluşmanın da tanığı var.)
Başbakan olmak,
elbette Erdoğan'ın demokratik hakkıdır. Ama bunun için olağanüstü çaba harcamak CHP'nin birinci görevi değildir. Üstelik dokunulmazlık kaldırılmadan.
Bir milletvekilinin
mazbatasını iptal ettirip,
Anayasa'yı değiştirip,
grubu baskı altına alıp,
Siirt seçimlerini es geçip
Erdoğan'ı meclise sokmak
ve dokunulmazlık zırhına kavuşturmak için verdiğiniz canhıraş çabanın
yüzde birini partiniz için verseydiniz
sonuç bambaşka olurdu.
Size o gün söylediğim gibi,
O gün Türkiye'nin kaderini değiştirdiniz.
Deniz Bey;
sözlerimde en ufak bir çarpıtma varsa çıkıp söyleyin. "Öyle değildi. Böyle konuşmadık." deyin.
SIKIYSA
DEYİN....
Genel Sekreterinizin
ve en yakınlarınızın tanık olduğu
bu konuşmayı inkâr edin.
HODRİ MEYDAN..
Ya da başınızı önünüze eğin
ve tarihin hakkınızda vereceği
yargıyı düşünün.
Deniz Bey;
çok ağır şeyler yazdığımın
farkındayım.
O akşamki tartışmaya kadar bir dostluğumuz vardı,
bunları yazmak istemezdim.
Ama hem duruma doğru teşhis koyamamanız, hem de aşırı derecede inatçı olma huyunuz yüzünden
hepimizi tehlikeye attınız.
“YAKIN DOSTUNUZ MELİH GÖKÇEK”
Tayyip Erdoğan'ın yüzde 34 oyla
meclisin üçte ikisini ele geçirmesinin SEBEBİ sizsiniz
Daha önce
Refah Partisi'nin
belediyeleri ele geçirmesi de
sizin oyları bölmeniz sayesinde gerçekleşmişti..
Tayyip Erdoğan'ların
ve yine çok yakın dostunuz olan
Melih Gökçek'lerin en büyük
şansı sizdiniz.
CHP'nin ise
en büyük şanssızlığı oldunuz.
Bu ülkenin sola
şiddetle ihtiyaç duyduğu bir dönemde, bütün uyarılarımıza rağmen
partiyi sağa çekmekte, Kürtlerden, Alevilerden, solculardan
ayırmakta ısrarlı oldunuz.
Erdal İnönü,
Hikmet Çetin,
Murat Karayalçın,
Fikri Sağlar,
Ercan Karakaş,
Mehmet Moğultay,
Seyfi Oktay, Celal Doğan ve
daha birçok sosyal demokratla
el ele tutuşup
halkın karşısına çıkmanız gerekirken;
eski MHP'lileri, eski ANAP'lıları,
idamla yargılanmış sağcı militanları
parti vitrinine çıkarmakta ısrar ettiniz.
Size defalarca
Bir şeyin aslı varken
kopyasına kimse bakmaz!"
dememize rağmen,
sol politikaları değil,
MHP çizgisini tercih ettiniz.
Sağcıları ve sekreterinizi Meclis'e sokarken,
İsmet Paşa'nın Avrupa Konseyi'nde komisyon başkanı olma başarısını gösteren torunu Gülsün Bilgehan'ı
Meclis dışında bıraktınız.
NEDEN..
İnanın ki bunları yazarken
samimi olarak üzülüyorum.
Keşke haklı çıkmasaydım,
keşke sizin tahminleriniz doğrulansaydı....
Yazık oldu Deniz Bey,
hem size, hem partinize,
hem de size inanan
temiz yürekli sosyal demokratlara.
Artık bundan sonra
istifa etseniz de bir
etmeseniz de...