“Kandan kına yakılmaz.”
“Gelmişiz cananın asistanına,
Sıdk ile sarıldık dost damanına,
Canı baş vermişiz aşk meydanına,
Hayvan kesmek gibi kurban gerekmez.”
Kurban; neredeyse insanlığın başlangıcından beri tüm kültürlerde var olan ilk toplumsal ritüellerdendir. Bitki, hayvan, insan, içki olarak birçok inanışta şekil ve gayelere göre değişim göstererek var olmuştur.
İnsanın doğayla etkileşiminin bilgiye dönüşerek nesillere aktarımı ilkel dönemde doğa olaylarına karşı hayranlık, şükran, pazarlık, gönül alma, barış ve günah affettirmek olarak sunum yapmıştır. Doğa olaylarına karşı çaresizlik ve korku doğa üstü inançlara yöneltmiştir. İnsan; cehaletine kurban olmuştur.
Alevi inancı varlığın birliği fikriyle cümle kâinat varlığını Hakk bilmiştir. Bu bakış açısı doğayla ve insanlıkla barış içerisinde olmayı getirmektedir. İnancın metalaştığı günümüzde biçime değil öze (manaya) sahip çıkmak, yeryüzünün talanının parçası olmamak “gerçeğe hü” diyenlerin sorumlu davranmasıyla olacaktır.
Kinden kibirden arınmak, cümle varlığa bir nazarda bakmak, rıza şehrine varmak özüne ulaşma çabasıyla olur. 4 kapı 40 makam öğretisiyle, kâmil insan olmakla olur. Kan akıtarak değil, sevgiyle olur.
Bazı Alevi kurumlarının Bayram cemleri düzenlediğini görmekteyiz Yol’umuzda Bayram cemi yoktur. Asimilasyona hizmet etmemek gerekir.
Yolumuz aklı ve gönlü önceleyen bir öğretidir. Can alma yerine can vermeyi yaşamın inancı olarak esas almalıyız. Ekolojiye sahip çıkmak, ağaç dikmek, öğrenci okutmak, fakiri giydirmek, yoksulu doyurmak, birbirimize can eli, birbirimizin Hızırı olmak zorundayız.
“Canım erenlere kurban,
Serim meydanda meydan da
İkrarım ezelden verdi,
Canım meydanda meydan da.
Gerçek olan olur gani,
Gani olan olur veli,
Nesimiyim yüzün beni,
Derim meydanda meydan da.”
Gerçeğin demine hü.
PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ YOL ERKAN KURULU