Her anlamda ateş içindeyiz. Bir yandan ormanlarımız yanıyor, bir yandan toplu katliam yapılıyor, ırkçı, milliyetçi çevreler linç avına çıkıyor!
6-7 Eylül 1955, 1 Mayıs 1977, Maraş, Çorum, Sivas, Diyarbakır, Suruç, 10 Ekim, İzmir gibi katliamların planlarını yapanlar bir kez daha “karanlık dehlizlerde” ülkeyi tümden uçuruma yuvarlayacak kaos planı hazırlıyor, adım adım hayata geçiriyorlar.
Giderek yaygınlaşan, sistematik hale gelen etnik ayrımcılığı içeren, Kürt halkına yönelik ırkçı saldırılar, yönelimler ne acıdır ki Konya’da bir ailenin toplu katliamıyla sonuçlandı!
12 Mayıs 2021 tarihinde Konya’da 60 kişilik ırkçı bir grup tarafından uğradığı saldırı sonucu ağır yaralanan Dede oğulları ailesinden 7 kişi gerçekleşen ikinci ırkçı saldırıda katledildi.
Katliamı şiddetle kınıyor, ailenin yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyoruz.
İktidar ve emrindeki medyanın kışkırtıcı, ayrıştırıcı, bölücü ve hedef gösteren söylemleri ve siyasallaşan yargının hukuksuz kararları bu tür saldırıları azmettirmekte, zemin sunmaktadır.
En son İzmir olmak üzere her ırkçı saldırı sonrasında iktidara ve giderek yandaşlığı da aşan, insani değerlere karşı kontra bir faaliyet yürüten havuz medyaya ayrımcı, ötekileştirici, nefret söylemlerini terk etmeleri çağrısında bulunarak, bu politikanın birarada yaşam zeminini ortadan kaldırdığına işaret ettik. Ancak iktidar bloğu bırakalım uyarıları ciddiye almayı, uyaranları da suçladı, hedef gösterdi. Bununla da yetinmeyip Meclis kürsüsünde İzmir katliamını normalleştirmeye, meşru göstermeye kadar vardırdılar işi!
Ne yazık ki, dünden bu yana iktidar çevrelerinin yaptıkları açıklamalar da aynı tutumun sürdürüleceğini göstermektedir. Bu topraklarda ilk kez yaşanan yaşamını yitiren bir ananın mezarlığa gömülmesini engelleyenlerle fotoğraf çekilenlerin,
103 insanın yaşamını yitirdiği 10 Ekim katliamından sonra anket düzenleyenlerin, mafya ile iç içe geçenlerin, Hrant Dink cinayetinde rolü olduğu için yargılanan emniyet amirini Konya’ya emniyet müdürü olarak atayanların hala iktidarda olduğu bir ülkede kaygılı olmak için çok fazla nedenimiz var!
Bu karanlık tablodan sorumlu olanların Kürt halkına ve kurumlarına yönelik saldırıları “münferit, aile meseleleri” olarak adlandırmaları suçlu olma durumlarını örtbas etme çabasıdır.
Biliyoruz ki, saldırılara zemin sunan politikalarda ısrar edenler, orman yangınlarında ortada hiçbir delil ortada yokken bir halkı, bir partinin üyelerini hedef gösterenlere yönelik de işlem yapmayacaklardır. Çünkü birlikte karanlığı büyütüyor, karanlıktan besleniyorlar.
Ne yazık ki, büyük bir çürüme yaşanmakta, düzen çökerken daha fazla acı, kan, gözyaşı, işsizlik, yoksulluk, adaletsizlik, savaş, baskı ve zulüm getirmektedir.
Halklarımız ve emekçiler bu karanlık gidişe mahkûm değildir!
Her defasında yaşanan katliam ve kayıplarla da Kürt sorununun güvenlik politikalarıyla, baskı ve zulümle çözülemeyeceği bir kez daha kanıtlanıyor.
Daha fazla bedel ödemek istemiyoruz!
Bu nedenle; öncelikle emekten, demokrasiden, barıştan ve kardeşlikten yana tüm kesimleri katliamın gerçek nedenini açıkça ifade etmeye, ortak tutum almaya çağırıyoruz. Irkçılık ve milliyetçilik faşizmin, kapitalist sistemin hastalıklı sonuçlarındandır. Irkçılıkla mücadele barış ve demokrasiyi savunmadan, gereğini yapmadan yürütülecek bir mücadele değildir.
Ülkemizde tamamen yok edilen demokrasiyi acilen güçlü bir biçimde yeniden inşa etmek için ihtiyacımız dayanışma ve mücadeledir.
Konya’da yaşanan ırkçı katliamı bir kez daha kınıyor, lanetliyoruz. Tetikçiler derhal yakalanmalı, yargı önünde hesabı sorulmalıdır. Saldırılara zemin sunan ayrımcı, milliyetçi, şovenist, faşizan politikalar terk edilmelidir.
YÜRÜTME KURULU