Türkiye’de düşünce, ifade ve basın özgürlüğü mücadelesi kapsamında meslektaşlarımıza yönelik sansür, tehdit-şiddet, gözaltı-yargılama, özlük haklarında yaşanan kayıplar ile haberlerde yapılan manipülasyonları kayıt altına aldığımız ve her ay kamuoyuna duyurduğumuz ‘Medya İzleme Raporu’nun 38’incisini tamamlayarak sizlerle paylaşmaktayız.
Haziran ayında yaşanan gelişmeleri içeren 38’inci raporumuzda, gazetecilere yönelik fiili saldırılar öne çıkmakta. Bu yılın başından itibaren özellikle Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) siyasi düşüncesine mensup kişilerin; bizzat MHP’nin yöneticileri tarafından tehdit edilen gazetecilere yönelik saldırıları, hatırlanacağı üzere son aylardaki raporlarımızda genişçe yer almıştı.
Bu saldırıların mayıs ayından itibaren failleri, sivil kişiler değil emniyet güçleri olmaya başladı. Anayasa uyarınca haber alma ve verme hakkını, diğer bir ifadeyle basın özgürlüğünü koruması gereken emniyet güçleri, meslektaşlarımızı engelleyerek taammüden basın özgürlüğüne yönelik sistematik bir şekilde suç işlemektedir.
1 Mayıs İşçi Bayramı sırasında Ankara ve İstanbul’da gazetecilerin haber takibinin engellenmesi şeklindeki uygulamalar, geçen ay bir meslektaşımızı öldürme girişimine kadar ulaştı. İstanbul Valiliğinin izin vermemesine karşın 26 Haziran 2021 tarihinde Taksim’de planladıkları Onur Yürüyüşü için bir araya gelen LGBTİ+’lerin eylemini takip eden AFP foto-muhabiri Bülent Kılıç, eyleme müdahale eden polisler tarafından ölüm tehlikesiyle karşı karşıya bırakıldı.
Bir grup polis Bülent Kılıç’ı yere yatırarak ayaklarına, sırtına ve en sonunda boğazına diz ve elleriyle bastırdı. Kılıç bu sırada “Nefes alamıyorum” diye bağırdı. Meslektaşımızın karşı karşıya kaldığı polis saldırısı, geçen yıl ABD’de siyahî vatandaş George Floyd’un ölümüyle sonuçlanan benzeri polis saldırısını akıllara getirdi.
‘Devletin emniyet gücü’ statüsü altında Bülent Kılıç’ı adeta öldürme girişiminde bulunan kişiler hakkında hala işlem başlatılmaması ve görevden el çektirilmemesi, suça kaynaklık eden zihniyete işaret etmesi açısından da ayrı bir gösterge oluşturmaktadır.
Emniyet teşkilatının, bu ve benzeri saldırılara dayanak yaptığı ses ve görüntü almayı engelleyen genelgesinin uygulanmaya devam edilmesi de basın özgürlüğü karşıtlığı, gazeteci düşmanlığından başka bir şey değildir.
Geçen ay yaşanan bir diğer şiddet olayı ise İHA muhabiri Mustafa Uslu’nun, İYİ Partili Lütfi Türkkan’a ait Kocaeli Dilovası’ndaki çiftlikteki inşaat yıkımını takip ettiği sırada uğradığı saldırıydı. Lütfi Türkkan’ın korumaları tarafından yapıldığı iddia edilen saldırıda gazeteci Mustafa Uslu, vücudunun birçok yerinden yaralandı.
Bu olay da göstermiştir ki gazetecilere yönelik hasma ne tutum, ne yazık ki Türkiye’de her geçen gün daha da geniş bir çevrede yaygınlaşmaya başlamakta. Basın özgürlüğünü savunanların, kendilerine yönelik bir konunun eleştirel temelde haber yapılmasına karşı bu tutumu, basın özgürlüğü açısından kaygıların daha artmasına neden olmuştur.
Haziran ayı raporumuza yansıyan olayların istatistikleri ise; 24 dava kapsamında 70 kişinin yargılanmasına devam edildi. Bir gazeteci hakkında iddianame tamamlanarak dava açıldı. 2 gazeteciye çeşitli sürelerde hapis cezası verildi.
9 olay kapsamında 7 gazeteci ile 6 yayın organı hedef gösterildi, tehdit edildi. 10 yayın organında çıkan 7 haber konusuna ilişkin erişim engeli konuldu.
Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Yönetim Kurulu