Türkiye’de düşünce, ifade ve basın özgürlüğü mücadelesi kapsamında meslektaşlarımıza yönelik sansür, tehdit-şiddet, gözaltı-yargılama, özlük haklarında yaşanan kayıplar ile haberlerde yapılan manipülasyonları kayıt altına aldığımız ve her ay kamuoyuna duyurduğumuz ‘Medya İzleme Raporu’nun 42’ncisini tamamlayarak sizlerle paylaşıyoruz.
Ekim ayında da gazetecilere yönelik baskı ve sindirme uygulamaları devam etti. Son aylarda haberlere erişim yasaklarında artış gözlemlendi.
Başta mahkemeler olmak üzere yetkili kurumlar basın özgürlüğünü hiçe sayarak kararlar almaktan çekinmedi. Tespitlerimiz kapsamında, 37 yayın organında yayınlanan 19 haber konusuna erişim engeli konuldu.
RTÜK yine iş başındaydı; FOX TV’deki ‘İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat’ programı, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’ın konuk olduğu yayın nedeniyle incelemeye aldı, Halk TV ve Tele1’e cezalar verdi.
Geçen ay 30 gazeteci 20 dava kapsamında hâkim karşısına çıktı. Davaların büyük çoğunluğu ileri bir tarihi ertelendi, bir gazeteci 11 ay 20 gün hapse mahkûm edildi.
Gazeteciler haber takibi sırasında fiziksel şiddete uğradı, ölüm tehdidi aldı. Tehditlerden biri 10 Ekim Ankara Gar Katliamı anması sırasında yaşandı. ANKA Haber Ajansı muhabiri Tamer Arda Erşin, işi anma sırasında güvenlik tedbiri almak olan bir emniyet mensubu tarafından küfürlere maruz kaldı ve ‘dörde bölünmekle’ tehdit edildi.
Meslektaşımız şahsında yaşanan bu son olay vesilesiyle Ankara’da özellikle toplumsal olayları takip eden gazetecilerin yaşadığı bir gerçeği de vurgulama zorunluluğu da doğdu.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başkenti Ankara’daki toplumsal olayların istisnasız hepsinde gazeteciler, emniyet mensupları tarafından ya darp ya da tehdit edilmekte.
Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş imzasıyla yayınlanan, toplumsal olaylar sırasında ses ve görüntü alınmasını engellemeye dönük genelge sonrası emniyet güçlerinin şiddet ve tehditlerinde artış olduğu da bir gerçek.
Belli kurumlarda çalışan gazetecilerin hedef alınarak izlenen bu yöntemin, Ankara Emniyeti’nde ‘özel bir ekip’ tarafından organize edildiği yönündeki kuşkularımız her geçen gün daha da güçlenmekte. Meslektaşlarımızı bölüp parçalayacaklarını hayal eden ‘emniyet mensubu’ kılıklı kişilere buradan açıkça söylüyoruz: Basın özgürlüğü yolunda bir bölünür bin geliriz!
Ekim ayında raporumuza yansıyan notlarda, önceki aylara göre altı çizilmesi gereken detaylardan biri de ‘Manipülasyonlar’ kısmındaki gelişmelerdi. İktidar yanlısı gazeteler ile eleştirel gazetecilik yapan kurumlar arasında her geçen gün açılan habercilik farkı, ekim ayında da arttı.
‘Siyasi cinayetler’ tartışmasından ‘Pandora Belgeleri’ne; üniversite öğrencilerinin barınma sorunundan Altın Portakal Film Festivali Ödül Töreni’nde yaşananlara; TBMM’deki Suriye ve Irak tezkeresinden yabancı büyükelçilerin açıklamasından, Rekabet Kurumu’nun zincir marketlere verdiği para cezasına kadar her gelişme, özellikle iktidar yanlısı gazetelerde iktidarı haklı gösterme çabasıyla haberleştirildi.
Zaviyesi gittikçe şaşan bu yayıncılık anlayışı, haberciliğe verdiği onarılmaz zarar kadar toplumsal birlikteliği de hedef almaktan çekinmemektedir. Yaptıkları yayınlarla gazetecilik meslek ilkelerini her gün ayakları altında ezenler unutmasın ki geçmiş geçmişte kalmayacak, her yaptıkları yanlışı tarihe kaydetmeye ve yarın karşılarına çıkarmaya devam edeceğiz.
Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Yönetim Kurulu