Tüm Türkiye de son günlerde yaşanan döviz krizi ile birlikte tüm yenen içilen mallara aşırı derecede zam gelmesi halkın çok büyük bölümünü geçinemez duruma getirdi HALKIN büyük bölümü geçinemiyoruz yeter artık mitingleri düzenleyerek durumu bu hale getiren iktidara İSTİFA çağrısında bulunuyorlar.
Malatya da da başta muhalefet siyasi partiler olmak üzere halkı perişan ettiğini söyledikleri bu durum karşısında diğer muhalefet olan siyasi partiler demokratik kitle örgütleri bu kötü gidişata dur demek için PTT önünde basın açıklaması yaptılar.
Malatya Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri ile birlikte diğer Muhalif siyasi partiler adına açıklama yapan EMEP il başkanı Şerif Demirel yaptığı açıklama da “ Ülkeyi yönetenler ve AKP milletvekilleri yaptıkları her açıklamalarda büyüme rekorlarından, her şeyin güllük gülistanlık olduğu ve bolluk-bereket içinde bir Türkiye’den bahsediyor. Bir avuç sermayedar için, yandaş şirketler için dedikleri doğru olabilir. Ama emekçiler için halk için işsizlik büyüyor, pahalılık artıyor, borçlar çoğalıyor, faturalar her geçen gün katlanarak cep yakıyor.
Açlık ve sefalet her geçen gün artarak devam ediyor. Her sabah güne yeni zamlarla başlıyoruz. Dolar, euro, altın saat başı rekor kırıyor. Yaşamımızı sürdürmek için ihtiyacımız olan tüketim malları bile lükse dönüştü.
Ekmeğe henüz yeni zam yapılmışken bir kez daha zam gelmesi gündemde. Eylülden bu yana elektrikten doğalgaza, akaryakıttan gıdaya, zamlar otomatiğe bağlanmış durumda. Her ay üç-beş kez krş krş zamlanan akaryakıt, daha dün mazota ve benzine 1 liranın üzerinde zam gelirken, LPG’ye 65 krş zam geldi.
Doğal olarak akaryakıt zamlanınca bütün tüketim ürünleri iğneden ipliğe zamlanıyor.
Kış geldi ama pek çok yurttaş daha odun, kömür bile alamadı. Halk korkudan doğalgazı açamıyor. Çarşı-pazar yangın yeri, poşetlerin yarısı bile dolmuyor artık.
Ülke ekonomisinin geldiği bu duruma karşın TÜİK halkla dalga geçer gibi enflasyonu %19,89 olarak açıklıyor. Hâlbuki sokakta, pazarda halka yansıyan enflasyon %50’lerde.
Eylülden bu yana TL dolar karşısında %40 değer kaybetti. Türk Lirası dolar karşısında eridikçe işçilerin, emekçilerin cebindeki parada eriyor. Alım gücü düşüyor, halkın ekmeği her geçen gün küçülüyor.
Dolar arttıkça, her sabah biraz daha fakirleşmiş olarak uyanıyoruz. Borcu borçla kapatıyoruz. Dolar arttıkça borçta artıyor. Borç arttıkça işçi ve emekçi kitlelerin sırtındaki yük daha da ağırlaşıyor. Ekim ayı itibariyle icra dairelerinde bekleyen icra dosyası 23 milyona yaklaştı. Sadece işçiler, emekçiler değil ülke ekonomisi de borç batağında.
Bununla birlikte dolar ve enflasyon karşısında emeklilere, kamu çalışanına, işçilere ve asgari ücrete verilecek zamlar daha verilmeden kar gibi erdi gitti. Küçük esnaf siftah yapamaz duruma geldi. Üretici köylü ürün ekemez ve ektiğini satamaz durumda.
Banka ve Tarım Kredi Kooperatiflerinde aldıkları borçlara karşın toprakları ve traktörleri haciz altında. Ülkede emekçilerin, kadınların, gençlerin gelecek diye bir umutları kalmamıştır. Gençler o kadar umutsuz ki, gelecek hayallerini yurt dışına gitmekte buluyor.
Birkaç hafta önce ataması yapılmayan öğretmen Fedai ALTUN işsizlikten dolayı ilimizde taşeron bir firmada çalışırken elektriğe kapılarak hayatını kaybetmiştir. İşsizlik ve yoksulluk kaygısı ile hiçbir gencimizi kaybetmeye, halkımıza bu kaygıları yaşatmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.
Bu kaygılar içinde milyonlarca emekçi yoksulluğun pençesinde çırpınırken, diğer yanda ülke kaynakları ranta, talana ve savaşa ayrılıyor. Bir yanda patronların yüzlerce milyar liralık vergi borcu affedilirken, diğer bir yanda da emekçilerin ücretleri küçüldükçe küçülüyor. Bir yanda ek iş ya da mesai yapmadan geçinemeyen milyonlar, diğer yanda ihracat rekoru açıklayan patronlar.
Buna karşın diğer bir yanda da hükümet büyüme rakamları açıklıyor. Evet bir büyüme var! Bu büyüme ancak işçi ve emekçilerin ücretinde değildir. Tam tersine küçük bir azınlığın kasalarında ve hesaplarındadır. Çünkü ülke gelirinin %47’sini ülke nüfusunun %1’i kullanmakta.
Haklarımız için Birlikte Kurtuluş Mücadelesi Vermeliyiz,
Ülkede yaşanan bunca sıkıntıya ve ekonomik yangına karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘’ Ekonomide kurtuluş savaşı veriyoruz’’ diyor. Bunu demiş olsa da ne ülke, ne de milyonlarca işçi ve emekçi umurunda değildir.
Umurunda olan ve Onun verdiği savaş; kurduğu tek adam düzeni için çalışan ve üçer beşer maaş alan bürokratların cebi, bu iktidarda nemalanan havuz medyası, ihaleler yoluyla servetlerine servet katan şirketler ve tekelci sermaye güçlerinin çıkarlarını koruma savaşıdır. Doğrudur, mevcut koşullarda bir kurtuluş savaşına ihtiyaç vardır.
O da tek adam yönetimine ve onun sömürü, yağma ve baskı politikalarına karşı verilecek olan hak ve özgürlükler mücadelesidir.
Ekonomik daralmadan da, döviz kurundaki artıştan da, yapılan zamlardan da bir avuç sermayedarın ve hükümetin nasibine yeni saltanatlar düşerken bizim nasibimize açlık, yoksulluk ve sefalet düşüyor.
Yoksulluk ve sefalet kaderimiz değil. Kaderimiz sermaye temsilcisi AKP iktidarının iki dudağı arasında değil, bizim ellerimizde. Tek seçeneğimiz var. O da artan enflasyon, eriyen ücretler, tüketim mallarına gelen zamlar karşısında sesimizi yükseltmektir.
Seçenek; Krizde, Sömürüde etkilenen İşçi ve Emekçilerin, Üretici Halkın Birleşik Mücadelesidir.
Halkın sırtına yüklenen milyarlarca borç yüküne, zamlara ve katlanan faturalara karşı halk kitleleri, Emek ve Demokrasi güçleri olarak bu gidişe dur diyoruz. Krizden çıkışın ağır faturasını ödemeyi reddediyoruz.
Malatya Emek ve Demokrasi Platformu