ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

MALATYA DEMOKRATİK KADIN PLATFORMU; “EŞİT VE ÖZGÜR BİR YAŞAM İÇİN, BAHARI DA BARIŞI DA KADINLAR GETİRECEK. “

 

08 Mart 2022 19:55
MALATYA DEMOKRATİK KADIN PLATFORMU;  “EŞİT VE ÖZGÜR BİR YAŞAM İÇİN, BAHARI DA BARIŞI DA KADINLAR GETİRECEK. “

 

Malatya kadın emek ve demokrasi platformu 8 Mart Dünya emekçiler gününü büyük bir coşkuyla zılgıtlarla “ Jın Jıyan Azadi “” Kadınlara özgürlük ” sloganları ile soykan parkının bulunduğu alanı dolduran kadın erkek emekten demokrasi den yana olan barış ve özgürlük sevdalılarca anıldı.

        Soykan parkında toplanan platform üyeleri ve Malatya halkına Pir sultan abdal derneği(PSAKD)Malatya şube başkanı Latife Ulutaş açıklama yaptı

         Ulutaş yaptığı açıklama da “ Dünyada kadınların yüzyıllardır süren dayanışmasının, direnişinin, isyanının adıdır 8 Mart. 8 Mart 1857'de New York'ta dokuma fabrikasında binlerce kadın düşük ücretleri, 16 saati bulan çalışma süresi, insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için greve gitti.  

              Polisin fabrika yönetiminin desteğiyle işçilere saldırması, işçileri fabrikaya kilitlemesinin ardından çıkan yangında 129 kadın işçi can verdi. Aradan 165 yıl geçti, patriyarkanın kadının emeği, bedeni, kimliği üzerindeki el koyma, şiddet ve baskısı azalmadı. Ataerkil kapitalist sistemin yarattığı eşitsizlik, ayrımcılık ve sömürü derinleşti.

              Bu yıl 8 Mart’ı emek sömürüsünün her geçen gün arttığı, enerjiye ve temel tüketim maddelerine gelen zamlarla birlikte alım gücünün kalmadığı koşullarda karşılıyoruz. İşsizliğin rekor seviyelere ulaştığı ekonomik kriz koşullarında kadınlar olarak barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçları bile karşılayamaz olduk.

            Hali hazırda yoksullukla baş etmeye çalışırken, açlıkla mücadele etmek durumunda kaldık. Var olan mesaimize yeni bir mesai daha eklendi; En ucuz ürünü nerede buluruz, hangi saatlerde pazara gidersek daha ekonomik alışveriş yaparız, çamaşır ve bulaşık makinesini saat kaçta çalıştırırsak enerjiden tasarruf ederiz...

            Türkiye Dünya'da kadın işsizlik oranının en yüksek olduğu, kadın istihdamının en düşük olduğu ülkelerden biri. Kayıt dışı işlerde, güvencesiz ve düşük ücretlerle istihdam ediliyoruz. Aynı işi yaptığımız erkeklerden daha az ücret alıyoruz. Çalışma hayatında olduğumuzda dahi yönetim kademelerinde yer alamıyoruz. Emeğimiz ikincilleşiyor, gelirimiz erkeğin gelirine ek olarak görülüyor. Ev ve bakım işini aksatmamamız için esnek çalışmamız gerekiyor.

            Bakım yükünün sadece kadınların sırtında olduğu esnek ve yarı zamanlı çalışma biçimi kadınların istihdam alanında maruz kaldığı eşitsizlikleri her geçen gün daha da derinleştiriyor. Çalışma yaşamı sanki çocuklar, yaşlılar, engelliler ve hastalar hiç yokmuşçasına örgütleniyor, bakım işleri yalnızca kadınların sorumluluğundaymış gibi yarım gün çalışıp geri kalan zamanlarında da ev içi yeniden üretimi üstlenebilecekleri şekilde düzenlemenin yolları aranıyor.

             Üstelik bu çalışma biçiminin özellikle de kadın çalışanların lehine olduğu üzerinden söylemlerle rıza inşa edilmeye çalışılıyor! Kadınların doğal sorumlulukları gibi görülen ev işleri ve bakım işleri hep kadınların ücretsiz emeği üzerinden idame ediliyor, yarım gün uygulaması, kadınlara “bir fırsat”mış gibi sunuluyor.

           Toplumdaki cinsiyetçi işbölümü sorgulanmadığı için kadınların daha düşük gelirli, yükselme şansı olmayan işlerde çalışmaları ve esas görevlerinin aile içi sorumlulukları olduğu düşüncesi meşrulaştırılıyor.

 Bu da genel yoksulluk içinde kadın yoksulluğunun daha da artmasına yol açıyor.

             Kamuda dönüşüm politikaları ile çalışma hayatı güvencesizleştiriliyor, özelleştirme teşvik ediliyor. Kamusal alanda tasfiye, OHAL rejiminin fiilen devam etmesini amaçlayan375 sayılı KHK’nin geçici 35. maddesi ile devam ettiriliyor.

            Böylece emekçilerin iş güvencesi ve örgütlenme hakkı üzerinde bir zor aracı olarak kullanılıyor. Zaten kırılgan olan çalışma hayatımız pamuk ipliğine bağlanıyor. Bir taraftan açlık ve güvencesiz yaşamlarımız ile baş etmeye çalışırken bir taraftan da bin bir emek vererek kazandığımız haklarımız yok edilmek isteniyor.

              Sistematik olarak artan kadın katliamları kadın kırımına dönüştü, kadın katliamlarını önlemek için hiçbir politika geliştirmeyen AKP/MHP iktidarı kadın düşmanı politikaları tek tek hayata geçiriyor. İstanbul Sözleşmesi'nin feshinin hemen arkasından gelen kadın kazanımlarına saldırılar şimdi de 6284 sayılı yasanın hedefe konulması,6. yargı paketi ile çocuk istismarcılarına af getirilmesi, yoksulluk nafakasının süreyle sınırlandırılması, belirtilmişti…

             Dünyada kadınların yüzyıllardır süren dayanışmasının, direnişinin, isyanının adıdır 8 Mart. 8 Mart 1857'de New York'ta dokuma fabrikasında binlerce kadın düşük ücretleri, 16 saati bulan çalışma süresi, insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için greve gitti.

               Polisin fabrika yönetiminin desteğiyle işçilere saldırması, işçileri fabrikaya kilitlemesinin ardından çıkan yangında 129 kadın işçi can verdi. Aradan 165 yıl geçti, patriyarkanın kadının emeği, bedeni, kimliği üzerindeki el koyma, şiddet ve baskısı azalmadı. Ataerkil kapitalist sistemin yarattığı eşitsizlik, ayrımcılık ve sömürü derinleşti.

             Bu yıl 8 Mart’ı emek sömürüsünün her geçen gün arttığı, enerjiye ve temel tüketim maddelerine gelen zamlarla birlikte alım gücünün kalmadığı koşullarda karşılıyoruz. İşsizliğin rekor seviyelere ulaştığı ekonomik kriz koşullarında kadınlar olarak barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçları bile karşılayamaz olduk. Hali hazırda yoksullukla baş etmeye çalışırken, açlıkla mücadele etmek durumunda kaldık. Var olan mesaimize yeni bir mesai daha eklendi; En ucuz ürünü nerede buluruz, hangi saatlerde pazara gidersek daha ekonomik alışveriş yaparız, çamaşır ve bulaşık makinesini saat kaçta çalıştırırsak enerjiden tasarruf ederiz...

           Türkiye Dünya'da kadın işsizlik oranının en yüksek olduğu, kadın istihdamının en düşük olduğu ülkelerden biri. Kayıt dışı işlerde, güvencesiz ve düşük ücretlerle istihdam ediliyoruz. Aynı işi yaptığımız erkeklerden daha az ücret alıyoruz. Çalışma hayatında olduğumuzda dahi yönetim kademelerinde yer alamıyoruz. Emeğimiz ikincilleşiyor, gelirimiz erkeğin gelirine ek olarak görülüyor. Ev ve bakım işini aksatmamamız için esnek çalışmamız gerekiyor.

              Bakım yükünün sadece kadınların sırtında olduğu esnek ve yarı zamanlı çalışma biçimi kadınların istihdam alanında maruz kaldığı eşitsizlikleri her geçen gün daha da derinleştiriyor. Çalışma yaşamı sanki çocuklar, yaşlılar, engelliler ve hastalar hiç yokmuşçasına örgütleniyor, bakım işleri yalnızca kadınların sorumluluğundaymış gibi yarım gün çalışıp geri kalan zamanlarında da ev içi yeniden üretimi üstlenebilecekleri şekilde düzenlemenin yolları aranıyor.

               Üstelik bu çalışma biçiminin özellikle de kadın çalışanların lehine olduğu üzerinden söylemlerle rıza inşa edilmeye çalışılıyor! Kadınların doğal sorumlulukları gibi görülen ev işleri ve bakım işleri hep kadınların ücretsiz emeği üzerinden idame ediliyor, yarım gün uygulaması, kadınlara “bir fırsat”mış gibi sunuluyor.

            Toplumdaki cinsiyetçi işbölümü sorgulanmadığı için kadınların daha düşük gelirli, yükselme şansı olmayan işlerde çalışmaları ve esas görevlerinin aile içi sorumlulukları olduğu düşüncesi meşrulaştırılıyor. Bu da genel yoksulluk içinde kadın yoksulluğunun daha da artmasına yol açıyor.

Kamuda dönüşüm politikaları ile çalışma hayatı güvencesizleştiriliyor, özelleştirme teşvik ediliyor. Kamusal alanda tasfiye, OHAL rejiminin fiilen devam etmesini amaçlayan375 sayılı KHK’nin geçici 35. maddesi ile devam ettiriliyor.

                Böylece emekçilerin iş güvencesi ve örgütlenme hakkı üzerinde bir zor aracı olarak kullanılıyor. Zaten kırılgan olan çalışma hayatımız pamuk ipliğine bağlanıyor. Bir taraftan açlık ve güvencesiz yaşamlarımız ile baş etmeye çalışırken bir taraftan da bin bir emek vererek kazandığımız haklarımız yok edilmek isteniyor.

           Sistematik olarak artan kadın katliamları kadın kırımına dönüştü, kadın katliamlarını önlemek için hiçbir politika geliştirmeyen AKP/MHP iktidarı kadın düşmanı politikaları tek tek hayata geçiriyor. İstanbul Sözleşmesi'nin feshinin hemen arkasından gelen kadın kazanımlarına saldırılar şimdi de 6284 sayılı yasanın hedefe konulması,6. yargı paketi ile çocuk istismarcılarına af getirilmesi, yoksulluk nafakasının süreyle sınırlandırılması, boşanmalarda aile arabuluculuğu sisteminin getirilmesi ile kadınlara aile dışında seçenek sunulmaması tartışmaları ile devam ediyor.

            Kadınların haklarına ve kazanımlarına dönük tüm bu kadın düşmanı politikalarda gerici vakıf, tarikat ve cemaatler devreye sokuluyor. Müfredatta yapılan değişikliklerle hazırlanan kitaplarda kadın ve erkek arasındaki eşitsizlikler fıtrata bağlanıyor, kadınların ikincil konumda olduğu öğretilmeye çalışılıyor. Hayatın her alanı gericileştiriliyor, kadınların medeni kanunla korunan hakları gasp ediliyor, yerine şerri hukuka uygun düzenlemeler yapılıyor.

Dünya'da ve bölgemizde savaşlar hız kesmeden devam ediyor. Emperyalistlerin çıkar ve paylaşım kavgaları Rusya/Ukrayna üzerinden yürütülüyor. Afganistan, Irak, Suriye ve Kuzey Afrika'da yürütülen bölgeyi istikrarsızlaştıran ve halklar arası savaşa sürükleyen politikalardan en çok kadınlar etkileniyor. Savaşta canlarımızı kaybediyor, yerimizden yurdumuzdan ediliyor mültecileştiriliyoruz.

Kadınların toplumsal özne olarak yaşamın içerisinde yer almasını istemeyen siyasal iktidar, yeni rejime uygun makbul kadın yaratma çabası ile muhalif kadınlar üzerindeki baskısını arttırıyor. Üniversite öğrencileri, siyasetçiler, sanatçılar, gazeteciler, kadın aktivistler, sendikal mücadele yürüten kadınlar keyfi, hukuksuz gözaltı ve tutuklamalarla karşılaşıyor. Her eylem ve etkinliğimize yönelik dava açılarak geri adım atmamız bekleniyor.   LGBTİQ+ lara dönük nefret ve homofobi kışkırtılıyor.

Sendikalı olmamız önünde engel olmaya çalışan sermayeye karşı örgütlenme hakkımızı savunduk, hangi alanlarda örgütleneceğimize biz karar veririz dedik. Ucuz işgücü görülmeyi kabul etmedik, eşdeğer işe eşit ücret istemekte ısrar ettik. İşyerlerimizde karşılaştığımız taciz, şiddet ve mobbinge susmadık, her mecradan sesimizi duyurduk. Gelirimiz erkeğin gelirine ek gelir değil geçimlik dedik ve grev halaylarında başı çektik. Kriz karşısında grev yapan, direnen emekçiler olarak dün Migros Depo' da kazandık, şimdi sıra Farplas'ta, orada da kazanacağız.

            Kadın cinayetlerinde failleri koruyan erkek devlet ve yargıya karşı mahkeme önlerinde "Erkek adalet değil gerçek adalet" demekten vazgeçmedik. Adalet nöbeti tutan Emine Şenyaşar ile dayanışmadan geri durmadık. "Tek bir kadının bile kaybedilmesine, katledilmesine tahammülümüz yok" dedik, "Gülistan Doku nerede?" diye sormaktan vazgeçmedik.

           Cezaevinde cinsel şiddete maruz kaldığını açıklayan Garibe Gezer'in şüpheli ölümü karşısında susmadık! Sağlık hizmetine erişimin engellendiği, tecrit koşullarının arttırıldığı, hasta mahpusların sağlık ve yaşam hakkının ihlal edildiği bir süreçte Aysel Tuğluk ve tüm hasta mahpusların serbest bırakılması için kampanyalar örgütledik.

            Deniz Poyraz'ın katledilmesine karşı öfkemizi alanlarda birleştirdik,  Çilem Doğan'a verilen 15 yıl cezayı kabul etmedik, “öz savunma haktır” dedik.

            Geçtiğimiz aylarda Malatya da sürekli şiddete uğradığı için eşinden boşanmak isteyen Nursel Taşkın hakkında verilen uzaklaştırma kararına rağmen eşi tarafından defalarca bıçaklanarak katledildi. Geçtiğimiz günlerde, yine şehrimizde 14 yaşındaki lise öğrencisi L.N. isimli kadının nasıl ölüme sürüklenerek intihar ettiğini basından takip ettik. Katledilen tüm kadınlar isyanımızdır diyerek adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi sokaklarda haykırıyoruz.

              Bugün kadınların öncülüğünde toplumsal mücadeleyi yükselterek faşizmin sonunu kadın eliyle gerçekleştirmenin zeminini her zamandan daha fazla olgunlaştırıyoruz. Faşizmin, erkek egemenliğinin vücut bulmuş hali AKP/MHP iktidarına karşı  "baharı da barışı da biz kadınlar getireceğiz" şiarıyla kadın örgütlülüğünü büyütmeye davet ediyoruz. 

           Biz, kadınlar olarak erkek egemen sistemin bize dayattığı yaşamı kabul etmiyor,8 Mart Kadınların Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü'nde de taleplerimizle alanlarda, işyerlerinde olmaya devam ediyoruz.

             8 Mart’ta tüm çalışan kadınların ücretli izinli sayılması için yasal düzenleme yapılması için ALANLARDAYIZ!

             ILO’nun 190 sayılı şiddet ve tacizin önlenmesi sözleşmesinin imzalanması; kadınlara ve LGBTİ + lara uygulanan ayrımcılık, şiddet, taciz, mobbingin son bulması; cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir çalışma yaşamı ve ortamı sağlanması için ALANLARDAYIZ!

             Grevli, gerçek bir toplu sözleşme yasasının yapılması, TİS görüşmelerinde kadın taleplerinin ayrı bir başlıkta ve gündemle kadın temsilcilerle ele alınması, mutabakat metninde ayrı başlık altında toplanması için ALANLARDAYIZ!

             İş ve aile yaşamını uyumlaştırma politikaları kapsamında, ev ve bakım yükümlülüklerini kadına yükleyen bir anlayışla kadınlar için kurgulanan esnek, yarı zamanlı çalışma biçimlerinin terk edilmesi için ALANLARDAYIZ!

             Eşdeğer işe eşdeğer ücret politikasının esas alınması, parçalı istihdam politikalarından vazgeçilmesi, güvenceli çalışmanın esas alınması için ALANLARDAYIZ!

             Kamu kreşlerinin yeniden açılması, tüm çalışanların ulaşabileceği yaygınlıkta ücretsiz, nitelikli, anadilinde ve gerektiğinde 7/24 hizmet verilebilmesi için ALANLARDAYIZ!

             Doğum izinlerinin 32 haftaya çıkarılması, devredilemez babalık izninin düzenlenmesi için ALANLARDAYIZ!

             Süt izinlerinin kullanımının önündeki her türlü yasal ve fiili engelin kaldırılması için ALANLARDAYIZ!

 

             Kadın Bakanlığının kurulması için ALANLARDAYIZ!

             İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptal edilmesi, 6284 sayılı yasanın etkin uygulanması, 6. yargı paketi adı altında kazanımlarımızı hedef alan nafakanın kaldırılması, "boşanma arabuluculuğu" saldırılarının son bulması için ALANLARDAYIZ!

             Eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamusal alanın tümüne yayılan dinselleştirme politikalarından vazgeçilmesi için ALANLARDAYIZ!

             Kadınlar için daha fazla yoksulluk, şiddet, göç ve ayrımcılık anlamına gelen savaş politikalarının son bulması. Eşit, özgür ve barış içinde bir arada yaşamın koşullarının sağlanması için ALANLARDAYIZ!

             OHAL komisyonunun lağvedilmesi, OHAL KHK’leri ve geçici 35. madde ile haksız hukuksuz yere işten çıkarılan tüm emekçilerin görevlerine iade edilmesi için ALANLARDAYIZ!

             Kadınların, yönetim ve karar mekanizmalarında eşit katılımını sağlayacak düzenlemelerin yapılması için ALANLARDAYIZ!

             Bütçe hazırlanırken toplumsal cinsiyet eşitliğinin esas alınması için ALANLARDAYIZ.

            

HPV aşısının ulaşılır ve ücretsiz olması talebiyle ALANLARDAYIZ

 

 

VARDIK VARIZ VAROLACAĞIZ

YAŞASIN KADINLARIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELESİ

JIN JİYAN AZADİ

MALATYA DEMOKRATİK KADIN PLATFORMU

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.