Biri Anafartalar Kahramanı 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, diğeri Dâhiliye Nazırı Gazeteci Ali Kemal…
Biri Amasya’daki “İsyancı Kemal”, diğeri İstanbul’daki Köle Kemal…
Kadim Laik Cumhuriyet düşmanları ve nevzuhur Yeni Osmanlıcılar, “Mustafa’ya Kemal Paşa’yı ‘Git vatanı kurtar Paşa’ diyerek, Anadolu’ya Vahdettin gönderdi" yalanını yıllardır sürdürüyorlar.
Oysa Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıkmasının üzerinden daha 20 gün geçmemişken, 8 Haziran 1919’da İstanbul’a geri çağrıldı. Çünkü Samsun’dan Amasya’ya hareketinden itibaren yaptığı yazışmalar, yurttaşlarla konuşmaları, Havza’dan Anadolu’daki komutan, vali ve mutasarrıflara gönderdiği tamim işgalci emperyalistleri, Saray’ı, İstanbul hükümetini ve en çok da Dâhiliye Nazırı Ali Kemal’i tedirgin etmişti. Ali Kemal’in -tabii Saray ve hükümetinin de- en büyük endişesi ise, İngiliz’lere mahcup olmaktı.
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları 21-22 Haziran 1919 gecesi geç saatlere kadar çalışarak Amasya Genelgesi’ni yayınladılar.
Amasya Genelgesi; Büyük Kurtarıcı’nın, emperyalist işgale, Saray’ın teslimiyetine, hükümetin işbirlikçiliğine ve milletin başsız bırakılmasına isyanının ilk resmî belgesi olmasının ötesinde, Türk Ulusu’na kurtuluşun yolunu, yöntemini gösteren tarihi bir bildiridir.
Genelgenin en önemli bölümü olan ilk üç maddede şu ifadeler yer almaktadır:
• Vatanın bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir.
• İstanbul’daki hükümet, üstlendiği sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir. Bu durum ulusumuzu yok olmuş gibi gösteriyor.
• Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.
Bu 3 madde apaçık bir direniş, bir mücadele çağrısıdır, bir isyandır; Kutsal İsyan!
Dâhiliye nazırı çok telaşlanır. Hemen ertesi gün yayınladığı genelgede şu ifadeleri kullanır:
“Mustafa Kemal Paşa, büyük bir asker olmakla birlikte, güncel siyasayı o derece bilmediği için, olağanüstü yurtseverlik ve çaba gösterdiği halde, yeni görevinde hiç başarılı olamadı.
İngiliz Olağanüstü Temsilciliğinin isteği ve ısrarı üzerine görevinden alındı. Görevden alındıktan sonra, yaptıkları ve yazdıkları ile de bu kusurlarını daha çok açığa vurdu.”
Mustafa Kemal’i başarısız (!) bulduğunu belirten Ali Kemal; bu genelgesinden sadece 3 gün sonra, işgalci İngiliz’in ve güdümündeki Saray’ın kendisine verdiği Milli Mücadeleyi daha başlamadan EZME görevini yerine getiremediğinden bahisle, bu kez kendini başarısız bulacak ve Dâhiliye Nazırlığı’ndan istifa edecektir.
Sonradan “Artin Kemal” olarak anılacak olan Ali Kemal, Sadrazamlık makamına ve Padişah Vahdettin’e ayrı ayrı yazdığı istifa mektuplarında başarısız olduğunu açıkça dile getirir. Vahdettin’e yazdığı mektupta kullandığı dil ise ibret vericidir. Şöyle seslenmektedir efendisine:
“Yüce kapınıza bütün varlığıyla bağlanmış olan bu en sadık kölenizin, sizin kutsal rızanızdan ve yüce kabullerinizden kıl kadar sapmayı ne büyük bir var oluş faciası sayacağı padişah hazretlerine açıklanmasına gerek olmayan gerçeklerdendir.
Sadık kölenizin bu bağlılıkla ulaşabildiği güveninizi çekemeyen rakip arkadaşlarımdan bazı kimselerin başarısızlıklar yaratarak beni padişah hazretlerinin ilgisinden yoksun bırakmakla sonuçlanacak bazı olayları hazırlamakta olduklarından;
Bundan nasıl yararlanacaklarını bekler ve Anadolu’nun bazı yerlerinde ortaya çıkan devrim ateşinin hemen söndürülüp yok edilmesi için alınacak tedbirler ve bu uygulamanın yapılması sırf makamımın görevi iken, bu konuda birçok boş ve öznel kanıtlar öne sürerek devrimin etki alanının genişlemesine ve bu konuda sonuç olarak başarısızlığa uğratılarak velinimetlerinin uğurlu rızalarını almamdan uzak ve yoksun kalmama vesile olduklarından.
söylediklerimi desteklemeyerek müdahalelere başlamaları sebebiyle tedbir düşünme ve almadaki bağımsızlığımdan yoksun kalmam dolayısıyla doğan manevi yıkım ve zararı anlayarak bugün sadrazamlık makamı kaymakamlığına kesin istifamı verdim.”
İki Kemal’den biri, her türlü makam ve ikbal kapısını elinin tersiyle iterek vatanın ve milletin varlık ve bağımsızlığı için idamı göze alıp genelgeler yayınlar, milleti mücadeleye çağırırken, diğeri kendisi için “sadık köleniz” sıfatını kullanarak vatanına ihanet etmekte başarısız olduğunu büyük üzüntü ile ilan etmektedir.
Mustafa Kemal Paşa Anadolu’ya vatanı kurtarsın diye değil; emperyalist işgale direnmek için çoban ateşleri yakmaya çalışan Kuvayı Milliyecileri dağıtsın, işgalin sorunsuz tamamlanmasını sağlasın diye gönderilmiş, ama Anadolu’ya ayak bastığı andan itibaren Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyetlerini birleştirmeye, Kuvayı Milliyeyi güçlendirmeye, Milli Mücadele’yi örgütlemeye girişmiştir.
Dâhiliye Nazırlığı’ndan ayrıldıktan sonra Peyam-ı Sabah gazetesinde yazmaya devam eden Ali Kemal; 3 yıl boyunca Mustafa Kemal’e ve Ankara’ya en ağır sözlerle saldırmış, ancak -bütün hainler gibi- yaptıklarının ve yazdıklarının unutulduğunu sanarak Zafer’in kesinleştiği 10 Eylül 1922 tarihli yazısında “Gaye birdir ve birdi…” diyebilmiş, bu sözleri O’nu halkın nefretinden koruyamamış, yaşamı İzmit’te hazin biçimde sonlanmıştır.
Ne acıdır ki; Mustafa Kemal’in başarısı ile gurur duymaktan kaçınan güruh, şimdilerde İngiltere Başbakanı olan Ali Kemal’in torunu ile gurur duymaktan utanmamaktadır.
Vahdettin’in, işbirlikçi Sadrazamı Damat Ferit’in ve sadık kölesi Ali Kemal’in ibretlik sonları malumdur.
“İsyancı Kemal” ise; 22 Haziran 1919’da Amasya’da ilan ettiği hedeflere milletiyle adım adım ulaşarak ATATÜRK oldu. Ulusu’nun kalbinde değişmez şerefli yerini aldı. Adını insanlık tarihine altın harflerle yazdırdı.
Atatürkçü Düşünce Derneği; Ali Kemallerin her devirde ortaya çıkacağını, Mustafa Kemallerin ise bin yılda bir zor geleceğini bilerek, fert fert Atatürk olma kararlılığı ile Milletimizin Atatürk’e yürekten bağlı kahir ekseriyetiyle birlikte “Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek” görevinin başında olduğunu kamuoyuna saygı ile duyurur.
Amasya Genelgesi’nin 103. yaşı kutlu olsun! “
Yunus MİLLİOĞULLARI
Atatürkçü Düşünce Derneği
Malatya Şube Başkanı