Abdülhamid istibdadını bitiren İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla sansürden büyük oranda kurtulan gazeteciler o günden bugüne iktidardaki veya iktidar dışındaki siyasi aktörlerin hep hedefinde oldu, bugün de olmaya devam ediyor. Dolayısıyla ülkenin içinde bulunduğu koşullar bu günü "Basın Bayramı" olarak değil “Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü” olarak anmayı getiriyor.
Günümüzde sansür birçok şekliyle mesleğimizin tehdit eden çok yönlü bir unsurdur. Sansür sadece bir haberin engellenmesi değildir. Patronların siyasetle ilişkisi, gazetecilerin sendikasızlaştırılması, gazetecilerin kazanılmış haklarının her geçen gün yok edilmesi, güvencesiz ve düşük ücretlerle çalıştırılması, haber yazdığında başına bir iş geleceği endişesi, hak ettiği halde basın kartı verilmemesi, davalar, soruşturmalar, tutuklamalar da sansürdür.
Türkiye, AKP iktidarı ile gazetecilik için belki de Abdülhamit döneminin ardından sansürün en çok uygulandığı ve kurumsallaştığı dönemi yaşamaktadır. Tesis edilen kurumlar, başkanlıklar, medya sahiplik yapısına doğrudan müdahaleler, çıkarılan sansür yasaları, tehditler ve gazetecilerin görevini engelleyen onlarca başka uygulama ve durum, sünsürün görünür ve görünmez biçimleri olmaktadır ve halkın haber alma hakkını engelleyen bütüncül bir sistemin parçalarıdır.
Bu zor şartlar içinde onurlu şekilde mesleğini yapmaya çalışan tüm meslektaşlarımızın "mücadele gününü" kutluyor, tüm gazetecileri ve halkımızı sansürün karşısında birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.
ÇGD Genel Yönetim Kırulu