Bir İLEF’linin gözünden: Cübbeyle postal arasında yazılan tarih
Eğitim, 15 Şubat 2017 12:35
Demet Yılan
Cebeci Kampusu bir haftadır akademiye yönelik saldırılara karşı direniyor. Üniversiteyi savunan akademisyenler KHK’lere, muhbir rektöre ve postallara “Hayır gitmiyoruz” diyor. Öğrenciler “Hocama dokunma” diyor. Bu direnişte birileri tarihe onurla, gururla yazılırken birileri sessizlikleriyle ve dahası muhbirlikleriyle geçiyor
Herkes kendi tarihini yazar. Ama hayatın öyle bir anı olur ki artık yapıp ettikleriniz sadece sizin tarihiniz olmaktan çıkar. Bazı kurumlar da öyledir işte. O kurumlar sizin yapıp ettiklerinizi kişisel tarihinizin ötesine taşır. Mülkiyeli olmak, İLEF’li olmak, ODTÜ’lü olmak… Liste uzar gider.
Kişisel tarihinde yolu buralardan geçenler yapıp ettikleriyle artık sadece kendi tarihlerini yazmıyorlardır. Bir yandan tarihe tanıklık ediyor, bir yandan o kurumun tarihine iz bırakıyor, bir yandan da tarihin onları nasıl yazacağını şekillendiriyorlardır. Bir tarafta Cebeci Kampüsü vardır, bir tarafta barış istediği için ihraç edilen akademisyen olmak vardır, bir tarafta da Erkan İbiş olmak vardır.
Cebeci üniversite için direniyor
Kuşkusuz Cebeci Kampüsü’nde son günlerde tarih yazılıyor. Akademisyeni, öğrencisi, emekçisi bir arada KHK’lerle üniversiteye uygulanan tasfiyeye direniyor bir kampüs. Hayır gitmiyoruz diyen akademisyenlerin yanında “Hocama dokunma” diyen öğrencileri, “Sizler bizim gücümüz, onurumuz oldunuz” diyen emekçileri var bugünlerde.
Cebecili olmak böyledir.
İşçilerin hakları için yemekhaneyi işgal eden öğrencileri vardır, öğrencileri gözaltına alınmasın diye gözaltına alınan akademisyenleri vardır.
Ne mi oluyor Cebeci’de 7 Şubat’tan beri? Evet, tarih yazılıyor. Üniversiteyi üniversite olmaktan çıkarmaya çalışanlara karşı üniversite için direniş yaşanıyor. Hem de kazanmaya sonsuz inançla.
7 Şubat günü 686 sayılı KHK’nin çıktığı duyulur duyulmaz ihraç listelerine bakıldı. Zaten beklenen isimler listede sırayla okundu. Hemen her türlü iletişim ağına haber yayıldı. Listedeki isimler zihne kazındı.
Hemen arandı hocalar. Listeye henüz bakmayan hoca sordu “Kimler var” diye. “Siz varsınız hocam” cümlesi düğümlendi. Bir gazetecilik öğrencisi ihraç edilen hocasından demeç alamadı. Ne desin ki hocasına?
İlk söz: Hayır gitmiyoruz!
Çok geçmeden “Ne yapabiliriz” sorusuna Cebecili öğrencilerin zihinlerinde tonla cevap geldi ve hemen ertesi gün 8 Şubat’ta kam püste buluştu öğrenciler. Tabii akademisyenler de. İlk söz de orada verildi: Hayır gitmiyoruz!
Postal altında cübbeler
Ve gerisi çorap söküğü gibi geldi. 10 Şubat gününe Cebeci’de büyük buluşma çağrısı yapıldı. 82’sindeki Korkut Hoca’dan emekli valisine, mezunundan öğrencisine, ihraç edileninden edilemeyenine herkes Cebeci kapılarındaydı o gün ve o gün tarihe geçen o görüntüler yaşandı.
Akademisyenlerin cübbesinin üzerinde polis postalları gezdi. O cübbeler Ülkü Hoca’nın odasının altına gaz geçirmemesi amacıyla serildi. Cebeci Kampüsü’nün içi dışı gaz bulutu. Ama ne fayda. “Hayır gitmiyoruz” sözü ve yıllar sonra yeniden yankılanan “Kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet” sloganı eksik olmadı.
Gün boykot günü
Onlarca hocası ihraç edilen öğrenciler kampüse, ihraçlara sessiz kalan dekanlarının ve muhbir rektörlerinin istifasını istemeye geldi 13 Şubat günü. Akademisyenlerin aldığı boykot kararı gereği hiçbir ders yapılmadı açık dersin dışında. Yeniden “Hayır gitmiyoruz” diyen akademisyenler SBF Konferans Salonu’nda yüzlerce Cebeciliye, akademiye dönük saldırıları anlattı. Sonrasında öğrenciler SBF’nin merdivenlerinde yerini aldı ve geleneklerinden aldıkları güçle dekanlarının ve Rektör Erkan İbiş’in istifasını istedi.
Kim tarihe nasıl yazılacak?
Bugün Cebeci’de dekanların ve rektörün istifasını isteyen öğrencilerin yanında akademisyenler de vardı elbette. Mesela İletişim Fakültesi’nde. Yıllarca aynı fakültede derslere girdiği, aynı koridorlarda dolaştığı Dekan Vekili Abdülrezzak Altun’a mesajlarını kapısına astığı notlarla iletti ihraç edilen akademisyenler. Kimin tarihe nasıl yazılacağını görmek için son olarak, ihraç edilen akademisyenlerin bıraktığı o notlara bir bakalım:
Ülkü Doğanay: Dekan vekili, istifa et, simit sat, onurlu yaşa!
Nur Betül Çelik: 30 yıllık arkadaşını istifa etmeden sakın ola arama!
Funda Başaran: 21 yıldır aynı İLEF’teydik. Artık İLEF gidiyor, kalan sensin.
Aylin Aydoğan: Aylardır anlattık dinlemedin. Hala iyi bir şey yapmak istiyorsan bari şimdi öğrencilerini dinle.
Eğitim, 15 Şubat 2017 12:35
Yorumlar (0)