Kaya ; Eğitim Sistemimiz MEB-Diyanet-Dini Vakıf ve Derneklerin Kuşatması Altında!
Eğitim, 18 Ocak 2018 20:59
“ Laik, Bilimsel, Anadilinde Eğitim İçin Birlikte Mücadele Edelim! ”
Malatya Eğitim – sen şube yürütme kurulu başkanı Tarık Kaya 2017-2018 eğitim-öğretim yılının ilk yarısı 19 Ocak 2018 tarihinde sona erecek, 17,5 milyon öğrenci, 904 bini 679 öğretmen olmak üzere, 1 milyona yakın eğitim emekçisi yarıyıl tatiline girecektir dedi
Konu ile ilgili bir değerlendirme yapan Malatya Eğitim – sen şube yürütme kurulu başkanı Tarık Kaya yaptığı basın açıklamasında “ 2017-2018 eğitim öğretim yılının ilk yarısı, eğitimde geçmiş yıllardan birikerek gelen ağır sorunların, özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında hükümet ve MEB eliyle başlatılan hukuksuz ihraçlar, sendikal eylemler gerekçe gösterilerek yapılan sürgün, soruşturma ve baskıların eksik olmadığı bir dönem olmuştur.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Milli Eğitim Bakanlığı ve üniversitelerden çok sayıda eğitim ve bilim emekçisinin hukuksuz bir şekilde ihraç edildiği bilinmektedir. Kamudan ihraçların yüzde 35’inin eğitim ve yükseköğretim alanında olması düşündürücüdür. Bugüne kadar 31 OHAL KHK’si ile MEB’den 33 bin 735, Yükseköğretim Kurumlarından 7 bin 257 (5 bin 882 akademisyen, 1.375 idari personel) olmak üzere toplam 40 bin 992 kişi idari ve siyasi tasarruflarla, hukuksuzca ihraç edilmiştir.
Kamudan ihraçların yüzde 35’inin eğitim ve yükseköğretim alanında olması düşündürücüdür.
Kamudan ihraç edilen toplam eğitimci sayısının darbeye karışmak iddiasıyla ihraç edilen asker (8.783) ve polis (23 bin 95) sayısından fazla olası, asıl darbenin eğitime ve eğitim emekçilerine yapıldığını göstermektedir.
Türkiye’de eğitim sistemi uzun süredir ciddi anlamda alarm verirken, eğitimin temel sorunlarına yönelik çözümsüzlük politikaları 2017-2018 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yapılan düzenlemeler ve fiili uygulamalarla sürdürülmüştür. Siyasi iktidarın eğitim alanında, büyük ölçüde kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda yaptığı değişiklikler, başta öğrencilerimiz, öğretmenler, eğitim emekçileri ve veliler olmak üzere, toplumun geniş kesimlerini her zamankinden daha çok etkilemiştir.
Laik-bilimsel meydan okuyan yeni müfredat değişikliklerinin uygulanmaya başlanması ve yıllar içinde yapboz tahtasına çevrilerek sürekli değiştirilen sınav sistemleri nedeniyle öğrenci ve velilerin kafası hiç olmadığı kadar karıştırılmıştır. Geçtiğimiz 15 yıl içinde sınav sistemini altı kez değiştiren MEB, eğitimde somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek yerine, eğitimde yaşanan kaosu derinleştirecek adımlar atmayı tercih etmiş ve aldığı her karar toplumun geniş kesimlerince tepkiyle karşılanmıştır.
Eğitim Sistemimiz MEB-Diyanet-Dini Vakıf ve Derneklerin Kuşatması Altında!
AKP hükümeti döneminde altın çağını yaşayan dini cemaat ve vakıflar (TÜRGEV, ENSAR Vakfı, İHH, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, Birlik Vakfı, Su Vakfı vb) başta değerli arazilerin bedelsiz tahsisi olmak üzere, kamusal kaynaklar siyasi iktidarın bekası adına, dini vakıf ve cemaatlere aktarılmaktadır. Bunun dışında, büyük kamu ihalelerini almak isteyen sermaye gruplarına özellikle hükümete yakın dernek ya da vakıflara yüklü miktarlarda bağış yapmalarının şart koşulduğu bilinmektedir.
Bizzat MEB tarafından yapılan yönetmelik değişiklikleri üzerinden adı geçen vakıflarla ortak protokoller imzalanmaktadır. Dini vakıfların devlet okullarında başta ‘değerler eğitimi’ olmak üzere, tamamına yakını dini içerikli çeşitli konularda ders ve seminer verebilmesi, kendi yayınlarını dağıtabilmesi ve öğrencileri kurumlarında stajyer olarak eğitebilmesinin yolu açılmıştır. Geçmişte yapılan yanlış adımlar sürdürülmekte, dini cemaatler eğitim sistemine entegre edilerek ‘paralel’ eğitim uygulamaları hayata geçirilmekte, cemaatlerin okullar, yurtlar, kreşler ve Kur’an Kursları açmaları teşvik edilmektedir.
Dini vakıf ve cemaatlere ait okullar, yıllar içinde hızla dinselleştirilmiş olan eğitim sistemi içinde ayrı bir dinsel eğitim sisteminin inşa edilmesini sağlamıştır. 15 Temmuz darbe girişiminden hiçbir ders çıkarmayan iktidar ve MEB, aynı yanlışı tekrarlamayı sürdürmekte, eğitim kurumları başta olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanları Diyanet’in, dini vakıf ve derneklerin faaliyet alanı haline getirilmektedir.
Sözleşmeli Öğretmenlik OHAL ile Olağanlaştırılıyor
Geçtiğimiz yıllar içinde özellikle eğitim alanında güvencesiz, esnek ve performansa dayalı istihdam politikalarını adım adım hayata geçiren siyasi iktidar, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında tartışmalı mülakat sınavları ile birlikte yeniden düzenlediği öğretmen atama sistemi ile öğretmenleri ‘iktidara sadakat’ ilkesi ile çalıştırmak istediğini açıkça göstermiştir.
Laik, Bilimsel, Anadilinde Eğitim İçin Birlikte Mücadele Edelim!
Eğitim sisteminde yıllardır yaşanan ve katlanarak artan sorunlar, MEB’in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir amacının olmadığını açıkça göstermektedir. Okullarda yaşanan yoğun dinselleşme ve eğitimi ticarileştirme uygulamaları okullarımızı eğitim yuvası olmaktan uzaklaştırmıştır.
Eğitimde siyasal kadrolaşma uygulamalarının yukarıdan aşağıya doğru organize bir şekilde gerçekleştirilmesi, okullarda yaşanan şiddetin artması, eğitim emekçilerine yönelik çeşitli saldırı ve tehditlerin (ihraç, açığa alma, sürgün vb) sürmesi gibi uygulamalar, okulların fiilen kışla ya da cezaevi haline getirilmesini beraberinde getirmiştir.
2017-2018 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yaşananlar, MEB’in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir derdinin olmadığını göstermektedir. Okulların eğitim kurumu olmaktan adım adım uzaklaştığı, öğrencilerin yarış atı gibi sınavdan sınava koştuğu, öğretmenlerin düşük ücretle, esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın zirve yaptığı, farklı dil ve kimliklerin dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği bir eğitim sisteminin sağlıklı nesiller yetiştirmesi mümkün değildir.
Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okulöncesinden üniversiteye kadar bilimin değil, dini inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde eğitim ve bilim emekçilerinin, öğrenci ve velilerle birlikte kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelemizi devam ettireceğiz.
Bu mücadeleyi tüm emek ve demokrasi güçleri ile birlikte omuz omuza sürdüreceğimiz bilinmelidir. “ dedi
Eğitim, 18 Ocak 2018 20:59
Yorumlar (0)