'ÖZELLEŞTİRİLMESİNİ İSTEMİYORUZ'
Ekonomi, 27 Şubat 2018 11:21
14 şeker fabrikasının özelleştirilmesine karşı çıkmak amacı oluşturulan CHP heyeti, Malatya Şeker fabrikasına giderek alınan bu karara tepki gösterdi. Şeker fabrikası bahçesinde yapılan eyleme CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz, CHP Bursa Milletvekili ve tarım komisyon üyesi Orhan Sarıbal, Şeker İş sendikası Malatya Şube Başkanı Nuri Murat, şeker fabrikası çalışanları ile birçok sivil tolum kuruluşu temsilcilerinin yanı sıra partililer katıldı.
“ÖZELLEŞTİRİLMESİNİ İSTEMİYORUZ”
İlk olarak değerlendirmede bulunan Şeker İş Sendikası Malatya Şube Başkanı Nuri Murat, şeker fabrikalarının özelleştirilmesini istemediklerini ifade ederek şu açıklamalara yer verdi; “Şeker fabrikaları yaklaşık 10 yıldan fazladır özelleştirme kapsamında. Daha önce Malatya Şeker Fabrikası da 2 defa özeleştirmeden döndü. Şimdi yeniden 14 fabrikamız özelleştirme kapsamına alındı. Türkiye’de daha önceden yapılan özelleştirme çalışmalarını gördük. Özelleşen kurumların tamamı bir şekilde kapatıldı. Malatya bunun en bariz örneğini yaşadı. Şeker sanayi gerçekten önemli bir kurum.
Türkiye’de 80 milyonu ilgilendiren bir kurum. Geniş katmanları olan, geniş altyapısı olan ve büyük kitleleri ilgilendiren, stratejik bir ürün olan üründür şeker pancarı. Biz milli ve yerli olan şeker sanayinin özelleşmemesi ve özelleştirildiği takdirde de dünyada uygulanan özelleştirme modelinin uygulanmasını istiyoruz. Dünyada şahsa, kişiye satılan hiçbir şeker fabrikası yoktur” dedi.
“YERLİ VE MİLLİ KURULUŞ”
Ülkede şeker fabrikalarından daha yerli ve milli bir kuruluş olmadığının altını çizen Ağbaba, “Bu olay çıkınca Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla 20 milletvekilinden oluşan bir heyetle, şeker fabrikalarının satılmaması için uğraş vermeye başladık. Hem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hem de bütün şeker fabrikalarında geziyoruz. İlk olarak 1926’da kurulan Alpullu Şeker Fabrikası’nı arkadaşlarımızla birlikte ziyaret ettik. Daha sonra Afyon ve Uşak şeker fabrikaları ziyaret ettik.
Bugünde Malatya ve Elbistan’da olacağız. Burası 2’nci grupta. Şeker fabrikalarının satışıyla 2012’de bir karar alınmıştı. Hem Şeker İş Sendikası hem diğer kuruluşların baskısıyla bu geri plana atılmıştı. Şimdi tekrar bu satışlar gündemde. Öncelikle yerli ve milli tartışmalarının olduğu bugünlerde bir şeyin altını sert bir şekilde çizmemiz gerekiyor. Türkiye’de şeker fabrikalarından daha yerli, daha milli bir kuruluş yoktur. Bulmazsınızda. Her anlamda yerlidir.
Çalıştırdığı işçisiyle, ürettiği pancarıyla yerli. Türk üreticisi üretiyor. Kamyonuyla, fabrikasıyla ve her şeyiyle yerlidir. Ayrıca şeker fabrikası sadece şeker fabrikasında çalışan 10 bine yakın işçiden ibaret olan bir yer değil. Tabi ki onların hakkı çok ama şeker fabrikası denince akla sadece işçi gelmiyor, 100 binlerce üretici, besiciler akla geliyor” şeklinde konuştu.
“AMERİKAN TOKADI YEDİRTMEK ÜZERE”
Ağbaba, “Asıl şeker işçisine, şeker fabrikalarına Amerika’n tokadı yedirilmek üzere” diyerek şunları belirtti; “Burası satılınca ne olacak? Malatya’da satılan diğer fabrikalar ne olduysa, burada da aynı şey olacak. Tekel Fabrikası satılırken Malatyalıların sesi çıkmadı. Ne oldu? AVM oldu. Sümer Bank ne oldu? AVM oldu. Et ve Balık Kurumu ne oldu? Yurt oldu. Yarın burası da satılırsa Malatya’nın en kıymetli arazisi burası, bilin ki ya rezidans ya da AVM olacak. Bu nedenle herkesin bu satışa dur demesi gerekiyor. Ayrıca bir şeyin altını daha çizelim. Bu satış talebi şeker fabrikasından çalışan işçilerden mi, pancar üreticilerinden mi, kamyoncudan mı geldi? Bu talep Türkiye’de uzun yıllardan bu yana lobi yapan ABD firmalarından geldi. O neden bu satış talebi bizden gelmedi. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanıyla ABD Dışişleri Bakanı Tillerson bir görüşme yaptı. Tarihimizde ilk kez Cumhurbaşkanıyla bir Dışişleri Bakanı konuşurken, bir yeminle tercüman kullanılmadı. Dışişleri Bakanı tercüman olarak görev yaptı. Buradan iddiayla konuşuyorum. O konuşmada ne Afrin, ne PYD, ne de YPG konuşuldu. Gündem Türkiye’deki şeker fabrikalarının satışıydı. O nedenle bu satış yerli ve milli bir satış değildir. Son günlerde kullanılan bir şey daha var. Diyorlar ya, ‘Amerika’ya Osmanlı tokadı atmayı öğreteceğiz.’ Amerika’ya Osmanlı tokadı atamadı ama şeker işçisine, şeker fabrikalarına Amerika’n tokadı yedirmek üzere. Bu tokadı yememek için hep beraber kendi emeğimize, kendi fabrikamıza sahip çıkmalıyız” ifadelerini kullandı.
“FABRİKALAR VÜCUDUN BİR ORGANI”
Tokat Milletvekili Kadim Durmaz ise ‘Şeker fabrikalarının sadece tatlandırıcı değil, Türkiye’nin her tarafında vücudun birer organının uyumlu parçası gibi dağıtılmış birer sosyal projedir’ diyerek, şu açıklamalarda bulundu; “Biz de bu duyarlı noktada ülkenin her tarafına gitmeyi Genel Başkanımızın talimatıyla bir görev addettik. Bu amaçla da buradayız.
Her çiftçi çocuğunun hedefi gittiği köylerde ve kentlerde, bu ülkenin her noktasında üretime katkı sunmaktır. Biz de o acıyı yaşayan, fabrikası özelleştirme kapsamında olan Türkiye’nin 4’üncü şeker fabrikası Turhal’dan geliyorum. İnanıyorum oraların satılması en az oradakiler kadar sizlerin de vicdanını yaralıyor. Çünkü şeker fabrikası ve şeker pancarı dendiği zaman, sadece bir tatlandırıcı bir şeker değil, bu fabrikalar Türkiye’nin her tarafında vücudun birer organının uyumlu parçası gibi dağıtılmış birer sosyal projedir. Mesela Turhal’daki fabrika kurulurken bin dönüm şehrin merkezinde arazisi var. Bu araziye o günün insanları bağışta bulunmuşlar. Demişler ki, ilimize fabrika kuruluyorsa biz de görevimizi yapacağız. O fabrikaya arazi bağışlayacağız demişler. Dedelerimiz fabrika için arazi bağışlıyor.
Biz ise en ucuz yabancı kartellerin ülkemizde insanları yoksullaştırıp parasını emerken, sağlığından da olması için bu fabrikaları buyurun ‘özelleştirin, alın’ diyoruz. Ve bu noktada Türkiye’nin nüfusu 3 Kasım 2002’de 65 milyondu. Ve bu nüfusun yaklaşık 3’te biri yani 22 milyonu köylerde yaşıyor. Bu köylerde yaşayan insanlar üretiyor. En çok nüfusu üretime katan milli stratejik ürün endüstri bitkisi şeker pancarı. Malatya’nın haritasından büyük Sırbistan’dan et alıyorsak, işte bu milli noktasında üretime vermediğimiz köylüden, çiftçiden, üreticiden esirgediğimiz desteklerin sonucudur. Geldiğimiz bu noktadan şeker pancarından elde ettiğimiz şeker, 40 değişik sanayi sektöründe binlerce ürün yaşamımıza giriyor.
İşte nişasta bazlı şekerlerin ülkemize girişiyle birçok insan sağlığından oldu, kanser oldu. pankreastır, karaciğerdir, organ bozukluğudur ve kanserin farklı türevleridir. Ama doğal şeker pancarından yapılan her gıdayı gönül rahatlığıyla yiyebilirisiniz” dedi.
“81 MİLYON DEĞİL, AMERİKA İSTİYOR”
CHP Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan ise “23 yılında kurulan Cumhuriyet 1, 5 yıl sonra sanayileşmeye geçmiş, endüstriye adım atmıştır. 1926’ da Alpullu’da ve Uşak’ta ilk şeker farikası kurumu için adımlar atıldı. Ardından biliyorsunuz Turhal gibi Malatya gibi 31 tane fabrikamızın açılması ve kurulması sağlanmıştır. Bunları kurarken Atatürk özellikle şunları söyler; Sanayi bir toplumun kalesidir. O kaleleri sattığınız zaman, o kaleleri yıktığınız zaman toplumun ayakta kalması mümkün değildir. Şimdi o kalelerimiz birer birer satılıyor. Satıldıktan sonrada bunlar yıkılacak ve yerlerine AVM gibi birçok yapılar kurulacaktır. Hepimiz biliyoruz ki bu fabrikaların amacı sadece mal, hizmet üretip topluma bu ürettikleri malı, maddeyi vermek değildir.
Bunların bütün amacı toplumu iyileştirmek, toplumu çağdaşlaştırmak, medenileştirmek ve o medeniyet yolunda dünyanın muasır medeniyetlerinin üzerine çıkarma projesidir. Onun için sadece fabrikanın olduğu arsa değildir. O arsanın dışında bu bölgede gördüğümüz gibi bütün sosyal tesisler de aynı amaca yöneliktir. Bu amaç doğrultusunda Türk toplumu dünyada üreten toplumların aralarına girsin ve onlardan daha iyi bir şekilde çalışsın çabalasın aklını kullansın ve onların üstüne çıksın diye yapılan bir faaliyettir. Bu ve bu faaliyeti şimdi tekmeliyorlar” diye konuştu.
“ALMANYA VE FRANSA APTALMI?”
Son olarak konuşan CHP Bursa Milletvekili ve tarım komisyon üyesi Orhan Sarıbal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de şuan da 2 Milyon 300 bin ton şeker pancarından şeker üretiliyor. 350 bin aile şeker pancarı üretimi ile uğraşıyor ama 10 milyon insan şeker pancarından yararlanıyor. Şuanda fabrikalarda 30 bin civarında insan çalışıyor. Sürekli olarak çalışan 10 bin civarında. Her kaybedenin karşısında, mutlaka bir kazanan vardır.
10 milyon buradan yarar sağlayan insan kaybedecek ama asıl 80 milyon insan sağlığını kaybedecek. Ülkenin her tarafına şehir hastaneleri inşa ediyorlar. Aslında bunlar hastane insan fabrikaları yapıyorlar. Oralarda yine devlet teminat veriyor. Aynen geçmediğiniz köprülere ödediğiniz paralar gibi. O zaman iktidarın ne yapması lazım, o hastaneler bol bol hasta göndermesi lazım ki, o teminatı karşılasın. Sentetik şeker, mısırdan, buğdaydan ve patatesten elde ediliyor. Bazı kimyasallarla elde ediliyor. Bunlardan elde edilen şeker şurubunun çok önemli iki tane özelliği var. Birincisi, onu yediğinizde beyninize tokluk hissi gitmiyor ve yedikçe yiyorsunuz. İkincisi normal şeker pancarından elde edilen şekeri yediğinizde önce çiğnemeniz, vücudun boğaz ve midesinde parçalanması, daha sonra bağırsaktan emilmesi gerekiyor.
Oysa bu şekeri aldığınızda direk kana karışıyor. Bunun sonucunda kanser, obezite ve buna bağlı birçok sindirim hastalıkları oluyor. Dolayısıyla bol bol hasta olup, bol bol hastaneye gidiliyor. Almanya’da şuanda şeker pancarından elde edilmiş şeker pancarı 4 lira. Türkiye’de de 4 lira. Almanya’da devlet, şeker pancarının bir dönümüne 50 Euro destek yapıyor. Fransa, 2 milyon ton şeker pancarından elde edilen şekeri tüketiyor. Ama aynı Fransa, 4,5 milyon ton şeker pancarından elde edilmiş şeker üretiyor.
Peki soru şu; Fransa aptal mı? Neden daha ucuz tatlandırıcı kullanmak varken, kristal şekeri ile uğraşsın. Çünkü Fransa insanına, köylüsüne ve çiftçisine değer veriyor. Şuanda bizim şeker fabrikalarımızın 3 milyon 300 bin ton şeker üretme kapasitesi var. Oysa 2 Milyon 300 bin ton üretiyoruz. 800 bin ton daha şeker üretebilecek kapasitemiz var. Türkiye’de şeker tüketimi ne kadar 3 milyon ton.
Peki biz ne yapıyoruz? Şeker pancarına kota uyguluyoruz. Mesele şu, bu topraklarda bizi köle insan olarak tutmak istiyorlar. Bütün özelleştirmeler bağımsızlığın, çiftçiliğinin bitmesi anlamına gelir. Bir dönüm şeker pancarı 3 dönüm orman kadar doğaya oksijen salar. Dünyanın en büyük sorunu olan kirli hayat kötü, hastalık yayan hayattan kurtulmanın en önemli yollarından biri temiz bir doğada yaşamak. Kısaca pancar bizim için yaşamdır, ailemizin ekmeğidir, yani namusumuzdur. Şeker fabrikaların özelleştirilmelerine karşıyız, Devlet dediğin, hükümet dediğin anlayış bugün lazım olacak” diyerek sözlerini tamamladı.
Ekonomi, 27 Şubat 2018 11:21
Yorumlar (0)