MUHARREM ORUCU NEDİR' NE ZAMAN BAŞLAR' NE ZAMAN BİTER' VE NASIL TUTULUR'
Kültür, 05 Eylul 2018 20:48
Yaklaşan Muharrem yassı matem orucu nedeniyle gazetemiz yazarlarından Ali İhsan Öztürk Muharrem orucu ile ilgili çok geniş bir açıklama yaptı.
Ali İhsan Öztürk “Muharrem Orucu 12 gün olarak tutulur. Ayrıca 3 günde yas orucu ile birlikte 15 gün oruç tutulmaktadır.
Alevilerde Muharrem Orucu
Muharrem Orucu nedir?
Anadolu Coğrafyasında Alevilerin tuttuğu bir oruçtur. İmam Hüseyin’in Muharrem Ayı içerisinde şehit edilmesinden dolayı, onun sevgisini taşıyan ve yolun piri olarak gören Alevi toplumu, bu ayda yas-ı “Matem”e bürünür;
Kerbela katliamında İmam Zeynel Abidin’in sağ olarak kurtulup Ehli-Beyt soyunun devamına vesile olmasının, on iki İmamların kutsallığıyla birleştirilerek, 12 gün oruç tutulması geleneksel temel hal almıştır. (3 gün Masum-u Pak aşkına oruç tutanlar da vardır.)
Değerli Canlar;
Muharrem Orucu başlama tarihi
8-9-10 Eylül: Masum-u Pak Orucu (Masumlar Orucu)
11 Eylül: Muharrem Orucunun Başlaması
20 Eylül: Hz. Hüseyin'in Şahadet'i (10 Muharrem 61 Hicri)
23 Eylül Aşure günüdür.
Muharrem ayı Hicri takvime göre (bu takvimin bir diğer adı da Kameri/Ay takvimidir) birinci aydır ve Muharrem Orucu da bu ayın ilk gününden başlar. Muharrem Orucunun tarihi Âdem Peygambere kadar gider. Hz. Muhammed de Muharrem Orucu tutmuştur. Muharrem Orucu, insanın kendi iç benliğine yönelmesi, yanlışlarını-doğrularını, eksilerini-artılarını hesaplaması ve bütün bunların sonucunda daha iyiye, doğruya, güzele yönelmesine davettir. Nefsini terbiyeye, Hacı Bektaş-ı Veli’nin de buyurduğu gibi nefsini bilmeye vesiledir oruç.
Muharrem Orucu, Aleviler için Adem Peygamberden başlayarak bütün peygamberlerin yerine getirdikleri bir ibadettir. Bunun yanı sıra başta Hz. Hüseyin olmak üzere On İki İmamların şahadetlerinden dolayı aynı zamanda bir yas’tır.
Bundan dolayıdır ki Muharrem Orucunun diğer bir adı da Yass-ı matemdir.
Aleviler olarak Muharrem Orucu ile Hz. Âdem’den günümüze gelen bir ibadeti yerine getirirken aynı zamanda Hz. Hüseyin`in şahsında Ehlibeyte, Ehlibeytte temsilini bulan insanlık değerlerine bağlılığımızı yineliyoruz. Yezide ve yezitte sembolleşen bütün kötülüklere lanet ediyoruz. Muharrem Orucu, bütün bu özellikleriyle, Aleviler için önemli bir ibadettir.
Muharrem Orucu nasıl tutulur?
Kurban Bayramının 1. gününden başlayarak 20 gün sayılır. 20. günün akşamı Muharrem Orucu için niyet edilir ve oruç başlar ( bu yıl oruç 08.09.2018 tarihinde başlıyor.)
( 08-09.10 Eylül 2018 Masum-u Pak Orucu, Niyet edildikten sonra gün doğumu ile gün batımı arasındaki sürede hiç bir şey yenilmez ve içilmez. Gün batımı ile oruç açılır.
Oruç süresince (12 gün boyunca) düğün, nişan, sünnet ve benzer törenler/etkinlikler yapılmaz, kurban kesilmez, et yenilmez, Kerbela Şehitleri'nin çektikleri susuzluğu hmek için mümkün oldukça su içilmez, yerine sıvı içeceklerden çok az içilir (Su saf olarak içilmemektedir. Vücudun su ihtiyacı yenilen yemeklerden, çay, kahve, meşrubat, meyve suyu, ayran gibi sıvı içeceklerden karşılanır).
Muharrem Orucunun on ikinci gününden sonra ise On iki İmamlar 'in ve bu yolda şehit olan bütün canların anısına on iki çeşit/veya daha fazla gıdadan oluşan Aşure Çorbası pişirilerek o yılki Muharrem Orucu noktalanır. (Bu yıl ki Aşure Günü: 23.09.2018).
Muharrem Orucunda gönüllülük esastır. Kişi kendi özgür iradesi ve bilinciyle oruç tutmalıdır. Dayatma, baskı, zorlama biz Alevilerin inancına aykırıdır. Orucumuzda samimiyet esastır. Bu çerçevede orucumuzu tutarken kesin kes sağlığımıza zarar verecek şekilde tutmamalıyız. Hiç bir cana kıymamak maksadıyla on iki gün boyunca -oruç tutalım veya tutmayalım- et yememek gerekiyor.
Yaşamımızın bütününde küfür, şiddet, nefret, öfke, kıskançlık, kin ve daha benzer olumsuz duyguların ve bu duyguların davranış halini almasına izin vermemeliyiz. Muharrem orucu bu kurallara daha bir dikkat etmemiz gereken özel ve anlamlı günlerdir. Bu günlerde daha dikkatli olarak bu tür olumsuzluklar varsa yaşamımızdan, kişiliğimizden çıkarıp atmalıyız.
Oruçlarımızı açtıktan sonra yine aşırıya kaçmamamız gerekiyor. Mümkün olduğunca, sağlığımızı ve bünyemizi de düşünerek az tüketmeliyiz. Yine sağlığımıza dikkat ederek mümkün olduğunca sade su içmemeye özen göstermeliyiz. Bunun yerine meyve suyu, ayran, çay ve benzer içeceklerle su ihtiyacımızı giderebiliriz.
Düğün, nişan ve daha başka eğlencelerden uzak durmalıyız. Muharrem orucu bizler için aynı zamanda bir yastır. İmam Hüseyin'in acısını yüreğinde hissedenler, Celal Abbas'ın kolundan akan kanın kendi yüreklerinde aktığını hissedenler doğal olarak eğlenemezler. Bunların dışında temizliğe büyük önem vermeliyiz. Bizlerle aynı ortamı paylaşan farklı inançtan insanların hassasiyetlerini dikkate almalıyız. Bu noktada bir yandan inancımızı yaşarken diğer yandan bazı biçimsel kurallar yüzünden insanların bize, dolayısıyla inancımıza tepki duymalarını engellemeliyiz.
Kerbela ne anlama geliyor?
Kerbela günümüzde Irak sınırları içinde yer alan bir bölgenin/kentin adıdır. Kerbela’yı önemli kılan; Hz. Muhammed’in torunu, Hz. Ali’nin oğlu üçüncü İmam, İmam Hüseyin’in 680’de Emevi halifesi Muaviye oğlu Yezid’in askerleri tarafından Kerbela’da şehit edilmesidir. Bu insanlık dışı katliam tarihe "Kerbela Olayı" olarak geçmiştir. Kerbela olayı aradan asırlar da geçse unutulmayacak kadar derin, anlamlı, öğreticidir. Kerbela, iyi ile kötünün, zalim ile mazlumun, lanetli ile kutsalın, karanlık ile aydınlığın hesaplaşmasıdır. İmam Hüseyin burada kutsallığı, mazlumu, aydınlığı temsil etmektedir.
Aşurenin tarihi ve Aşure Arapça bir kelimedir ve on (10) anlamına geliyor. Başka bir deyimle Hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem ayının onuncu günüdür. Bazı bilgilere göre, İslamiyet’ten önce, başta İsrail oğulları olmak üzere birçok halk bu günde oruç tutarlardı.
Bu günde önemli ve insanlığın kaderini etkileyen, geleceğine yön veren olaylar gerçekleşmiştir. Örneğin; Âdem peygamberin tövbesinin kabul edildiği, Halil peygamberin Nemrut'un ateşinden kurtulduğu, Hz. Musa'nın kavmini Firavun'un zulmünden kurtardığı, Yunus peygamberin balığın karnından kurtulduğu, Eyüp peygamberin dertlerine şifa bulup yaralarının iyileştiği, Hz. Yakub'un oğlu Hz. Yusuf'a kavuştuğu ve gözlerinin açıldığı, Nuh peygamberin gemisinin karaya oturduğu gündür.
Bütün bu önemli tarihsel gelişmelerin yanında aşureyi bizler için daha da anlamlı kılan; İmam Hüseyin'in bu gün şehit edilmesidir.
Kerbela şehidi Hz. Hüseyin, on Muharremde şehit edilmiştir. Dolayısıyla Muharrem ayı ve bu ayda tutulan oruç ve sonrasında pişirilen aşure çorbası bizler için çok daha derin ve diğer toplumlardan farklı anlamlara sahiptir.
İmam Hüseyin'in Kerbela çölünde şehit edilmesiyle Muharrem Orucu Aleviler için aynı zamanda bir Matem Orucu da olmuştur. Bununla beraber aşure çorbasının da Aleviler için anlam ve önemi diğer toplumlardan farklı olmuştur.
Hz. Hüseyin, Kerbala’da şehit edilmeden önce Muharrem ayında tutulan oruçtan sonra pişirilen aşure çorbası bir şenlik havasında yapılıp paylaşılıyordu. İmam Hüseyin'in şahadetinden sonraki tarihlerden itibaren ise, aşure çorbası şenlik havasından uzak bir şekilde başta Kerbela şehitleri ve 12 imamlar olmak üzere bu yolda canlarını veren bütün şehitlerin anılarına bağlılığın bir gereği olarak pişirilip dağıtıldı. Günümüzde de bu şekilde yerine getiriliyor.
Aşure tatlısının çıkış noktası ile ilgili temel anlatım Nuh peygamberle ilgili olan anlatımdır. Nuh peygamberin gemisinin karaya oturmasından sonra gemide bulunan son yiyeceklerden bu tatlı çorba meydana gelmiştir. Aşurenin içinde en az 12 tane farklı bileşim olmalıdır. Bunlar genelde fındık, kuru incir, kuru üzüm, ceviz ve benzer yiyeceklerdir.
Biz Aleviler İmam Hüseyin'e, İmam Hüseyin'in şahsında temsilini bulan değerlere bağlıyız. Bizler için İmam Hüseyin kutsaldır. O, Ehlibeyttendir. Ehlibeyt ise, Adem Peygamberle başlayan insanın gerçek anlamda insan olmasının davasını savunanların ulaştığı zirve noktadır. Aynı zamanda üçüncü imam olan İmam Hüseyin bu insanlık davasının savunulmasını ne pahasına olursa olsun yerine getirmiş ve bu uğurda insanlık tarihinin görmüş olduğu ender vahşetlerden birisine maruz kalmıştır. Bu vahşette ailesinden çok kişiyle beraber, ilkelerinden zerre kadar taviz vermeden, doğrularına ve temsil ettiği nurlu Ehlibeyt yoluna bağlı kalarak şehit olmuştur. İşte bütün bu ve daha başka nedenlerden dolayı biz Aleviler için, Kerbela çölünde şehit edilen İmam Hüseyin'in anlam ve önemi dışarıdan bakanlarca anlaşılmayacak kadar derin ve içseldir.
Bu derinlik ve içsellik cemlerimizde ve bizler için Yass-ı Matem olan ve oruç tuttuğumuz Muharrem Ayında daha gözle görülür olur. Cemlerimizde ve Muharrem orucunda diğer yol önderlerimiz ile beraber İmam Hüseyin'i de anarız. Bu anmamızda mersiyeler söyler, dışarıdan bakanların hiç bir zaman his edemeyecekleri bir samimiyetle gözyaşı dökeriz.
Bu mersiyelerimizin sembol şahsiyeti İmam Hüseyin’dir. Gözyaşlarımız onun şahsında cümle mazlum ve haklıların, Hak yolunu savunup sahiplenenlerin çektiği acılar, yaşadıkları zulümler için akar. Bu akıtılan gözyaşlarında riya yoktur. Yapmacıklık, yüzeysellik, çıkarcılık, beklenti yoktur. Samimiyetle, içtenlikle, yalnızca yaşayanların bilebildikleri daha başka güçlü duygu ve düşüncelerle akar gözyaşlarımız.
İmam Hüseyin'e gözyaşı dökmemizin birden fazla nedeni var. Bunlardan bazıları şunlardır: İmam Hüseyin, çok acımasız bir şekilde katledilmiştir. Ailesine ve soyuna çok büyük zulümler yapılmıştır. Bütün bu haksızlıkların nedeni insanlığın Ehlibeytin nurundan, Ehlibeytin verdiği doğru mesajdan mahrum kalmasını sağlamak, iktidar hırsı, sömürü, bencillik ve daha başka olumsuzluklardır. İmam Hüseyin mertliğin, hakkaniyetin, dürüstlüğün, Hak yolunun savunucusu, sadece kendisine gönül verenlerin değil, adeta insanlık için iyi erdemlerin temsilcisi ve sembolüdür.
Buna karşı Yezit ise her türlü haksızlığın, zalimliğin, kötülüğün temsilcisidir. İmam Hüseyin'e dökülen yaşlar, İmam Hüseyin'in şahsında cümle iyilikleri, hakkaniyeti, güzellikleri sahiplenip içselleştirmenin, yüceltmenin sembolüdür. Ve yine cümle yanlışları, haksızlıkları, zulümleri lanetlemenin, mahkûm ve reddetmenin sembolüdür.
İmam Hüseyin için dökülen gözyaşlarının en önemli nedenlerinden birisi budur.
İyileri ve iyiliği yüceltmek, kötü ve kötülüğü reddetmek.
İyilerden, haktan ve haklıdan yana olmak.
Kötülüklere, haksızlıklara karşı olmak.
Gözyaşları bunların somut ifadesidir. Gözyaşlarıyla iyilere ağlayanlar, kötüleri lanetleyenler şüphe yok ki yaşamlarında elbette bu ilkelere daha çok dikkat edeceklerdir.
Muharrem Orucuna niyet edilirken okunan dua;
Bismişah Allah, Allah
Ya Rab senin rızan için oruca niyet ettim.
Hak Muhammed Ali aşkına
Şehitler serdarı İmam Hüseyin aşkına
Kerbela meydanında şehit düşen masumların aşkına
On iki İmam, On dört Masumu-u Pak, On yedi Kemerbest efendilerimizin hürmetine
Hz. Fatma Ana'nın şefaatine
Hazır, gaip gerçek erenlerine himmetine niyet ettim yarın matem orucunu tutmaya
Niyetimiz kabul ve makbul ola
Hak dergâhına yazıla
Evliya kerimine, İmam Hüseyin demine Allah eyvallah
Gerçeğe Hü.
Muharrem orucu açılırken okunan dua;
Bismişah Allah, Allah
Ya Rab senin rızan için oruç tuttuk.
Niyetlerimiz kabul, lokmalarımız makbul, muratlarımız hâsıl ola
Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, Kırkların, Oniki İmamların, Ondört Masum-u Pakların,
On yedi Kemerbestlerin dergâhına yazıla
Kerbela şehitlerimizin, gelmiş geçmiş cümle ulularımızın, atalarımızın ruhu revanları şad u handan ola
Allah bizleri görünür görünmez kazalardan, belalardan, afetlerden ve her türlü kötülüklerden koruya
Bizleri Ehlibeytin katarından, didarından ayırmaya
Cümlemize sağlık, huzur, birlik, dirlik, hayırlı kazançlar ve hayırlı kısmetler nasip eyleye
Gerçeğe Hü.
Netice itibariyle, Yassı Matem ayı nedeniyle mersiyeler okunur. Bu ayın önemine vurgu yapılarak okunan mersiyelerin hepsi Matemdir.
Bu ayda okunan ve toplumumuzca da bilinen bir mersiyeyi veya ağıtı da hatırlamak ve hatırlatmak için siz canlarla paylaşmak istiyorum. Elimizde bulunan ve en güvenilir kaynaklar arasında olan Fuzûlî'nin münâcât ile başladığı meşhûr eseri "Hadîkatü's-Süedâ"dan (diğer bir adıda Saadete Ermişlerin Bahçesi) yararlandığımız “Ağla Matemdir Muharremdir Bugün” Mersiyesi.
Hadîkatü's-Suadâ'nın Kerbela ile ilgili bir mersiyesi,
1
Mâh-ı Muharrem oldu şafakdan çıkup hilâl
Kılmış 'azâ döküp yüze hûn-birle eşk-i âl
Evlâd-ı Mustafâ’ya meded kılmamış Fırât
Geçirmesin mi yerlere anı bu infi’âl
Çokdur hikâyet-i elem-i Şâh-ı Kerbelâ
Elbette çok hikâyet olur mûcib-i melâl
İbretle bak gam-ı şühedâ şerhin etmeğe
Her sebze Kerbelâ’da açupdur zebân-ı hâl
Tecdîd-i mâtem-i şühedâ kıldı rûzgâr
Zâr ağla ey gönül bugün oldukça ihtimâl
Meydân-ı çarhı cilve-geh-i dûd-i âh kıl
Gerdûn-i dûnu gûne-i mâtem-siyâh kıl
2
Mâh-ı Muharrem oldu meserret harâmdır
Mâtem bugün şerî’ate bir ihtirâmdır
Tecdîd-i mâtem-i şühedâ nef’siz değil
Gaflet-sarây-ı dehrde tenbîh-i 'âmmdur.
Gavgâ-yı Kerbelâ haberin sehl sanma kim
Naks-ı vefâ-yı dehre delîl-i tâmmdır
Her zerre eşk kim dökülür zikr-i âl ile
Seyyâre-i sipihr-i 'ulüvv-i makâmdır
Her medd-i âh kim çekilir Ehl-i Beyt için
Miftâh-ı bâb-ı ravza-i dârüs’s-selâmdır
Şâd olmasun bu vâkı’adan şâd olan gönül
Bir dem belâ vü gussadan âzâd olan gönül
3
Tedbîr-i katl-i Âl-i Abâ kıldın ey felek
Fikr-i galat hayâl-i hatâ kıldın ey felek
Berk-ı sehâb-ı hâdiseden tîgler çekip
Bir bir havâle-i şühedâ kıldın ey felek
İsmet-i harem-serâsına hürmet revâ iken
Pâ-mâl-ı hasm-ı bî-ser ü pâ kıldın ey felek
Sahrâ-yı Kerbelâ’da olan teşne leblere
Rîk-i revân ü seyl-i belâ kıldın ey felek
Tahfîf-i kadr-i şer’den endîşe kılmayup
Evlâd-ı Mustafâ’ya cefâ kıldın ey felek
Bir rahm kılmadun ciğeri kân olanlara
Gurbetde rûzgârı perîşân olanlara
4
Basdıkda Kerbelâ’ya kadem Şâh-ı Kerbelâ
Oldu nişân-ı tîr-i sitem-i Şâh-ı Kerbelâ
Düşmen okuna gayr siper görmeyüp revâ
Yakmışdı câna dâg-ı elem-i Şâh-ı Kerbelâ
A’dâ mukâbilinde çekende saff-ı sipâh
Kılmışdı medd-i âhı 'alem-i Şâh-ı Kerbelâ
Dûd-ı dil-i pür-âteş ehl-i nezâreden
Etmişdi perde-dâr-ı harem-i Şâh-ı Kerbelâ
Oldukça ömrü râhat-ı dil görmeyip demî
Olmuş hemîşe hem-dem-i gam Şâh-ı Kerbelâ
Yâ Şâh-ı Kerbelâ ne revâ bunca gam sana
Derd-i demâdem ü elem-i dembedem sana
5
Ey derd-perver-i elem-i Kerbelâ Hüseyn
V’ey Kerbelâ belâlarına mübtelâ Hüseyn
Gam pâre pâre bağrını yandırdı dâğ ile
Ey lâle-i hadîka-i Âl-i 'Abâ Hüseyn
Tîğ-i cefâ ile bedenin oldu çâkiçâk
Ey bûstân-ı sebze-i tîğ-i cefâ Hüseyn
Yakdı vücûdunu gam-ı zulmet-sarây-ı dehr
Ey şem’-i bezm-i bâr-geh-i Kibriyâ Hüseyn
Devr-i felek içirdi sana kâse kâse kân
Ey teşne-i harâret-i berk-i belâ Hüseyn
Yâd et Fuzûlî Âl-i 'Abâ hâlin eyle âh
Kim berk-ı âh ile yakılır hırmen-i günâh
Fuzulî’nin Mersiye-i İmam Hüseyn’ini serbest nazımla bugün ki Türkçemizle anlam ve söylenişi
1
Muharrem oldu; çıkıp hilâl şafaktan,
Yas tutup kızıla boyanmış, iki büklüm boyu, kanlı gözyaşından.
Mustafa evlâdına yardım etmedi Fırat,
Geçmesin mi suyu yerlere, bu ağır utançtan!
Çoktur Şah-ı Kerbelâ eleminin hikâyesi;
Elbette çok hikâye anlatmasıdır insanı bıktıran.
Bir anlasan, şehitlerin gamını şerh etmek için,
Otlar bile Kerbelâ’da hâl dillerini uzatır oradan.
Rüzgâr şehitlerin matemini tazeledi yine;
Ağlayıp inle ey gönül bugün yürekten, candan!
Gökyüzü meydanını ah dumanına cilvegâh yap,
Şu alçak feleğin matem giysisini simsiyah yap!
2
Muharrem ayı geldi, sevinçler artık bize haramdır;
Matem bugün şeriate bir saygı, bir ihtiramdır.
Şehitlerin matemini tazelemek faydasız değil;
Bu dünya gaflet sarayında herkesi uyarandır.
Kerbelâ kavgasının haberini kolay sanma ki;
Dünyanın vefasızlığını gösteren bir delil olarak tamdır.
Âl-i Abâ acısıyla saçılan her gözyaşı incisi,
Yüce makamlar göğünde bir yıldız gibi parlayandır.
Ehl-i Beyt için yürekten çekilen her feryat ve ah,
Darüsselâm cennetinin kapısına anahtardır.
Şâd olmasın bu vakıadan şâd olan gönül;
Bir an üzüntü ve kederden azad olan gönül!
3
Âl-i Abânın katline ferman eyledin ey felek!
Yanlış düşündün, hatalı hayâllere daldın ey felek!
Hadise bulutlarının şimşeğinden oklar çekip,
Bir bir şehitlerin üzerine yolladın ey felek!
Günahsızlık harem sarayına hürmet gerekirken, onu
Başsız, ayaksız düşmanların ayakları altına saldın ey felek!
Kerbelâ çölündeki kurumuş dudaklara
Kumlardan akarsu, belâdan sel yolladın ey felek!
Şeriatin kadrini küçültmekten endişe etmedin;
Evlâd-ı Mustafa’ya cefa kıldın ey felek!
Bir merhamet eylemedin ciğeri kan olanlara;
Gurbette rüzgârı perişan olanlara!
4
Bastığında Kerbelâ’ya ayağını Şâh-ı Kerbelâ;
Çekti üzerine hedef gibi, sitem oklarını Şâh-ı Kerbelâ.
Düşman okuna başka siper tutunmadı, çünkü
Yakmıştı canına elem dâğlarını Şâh-ı Kerbelâ.
Düşmana karşı saf saf asker çektiğinde,
Kılmıştı sancak alemi, ahlarını Şâh-ı Kerbelâ,
Nazar ehlinin ateşli gönüllerinin dumanını
Eyledi harem sarayının perdedarı Şâh-ı Kerbelâ.
Ömrü boyunca bir an bile rahat yüzü görmedi;
Her an yoldaşı olmuştu gamları, Şâh-ı Kerbelâ.
Ey Şâh-ı Kerbelâ bunca gam sana reva mı?
Bunca bitmez dert, bunca elem sana reva mı?
5
Ey Kerbelâ acılarının belâlısı Hüseyn!
Ey Kerbelâ belâlarının müptelâsı Hüseyn!
Gam pare pare bağrını yandırdı dâğlar ile,
Ey Âl-i Abâ bahçesinin kızıl lâlesi Hüseyn!
Cefa kılıcı ile parça parça oldu bedenin;
Ey, otlar gibi baş çeken cefa kılıçlarının bahçesi Hüseyn!
Yaktı vücudunu dünya zulmet sarayının gamı;
Ey ilâhî huzur meclisinin lambası Hüseyn!
Feleğin dönüşü sana içirdi kana kana kan;
Ey ateşli belâ şimşeklerinin teşnesi Hüseyn!
Hatıra getir ey Fuzulî, Âl-i Abâ hâlini, eyle âh;
Çünkü ah yıldırımı ile yakılır harmanlar dolusu günah.
Kaynak: Fuzûlî'nin münâcât ile başladığı meşhûr eseri "Hadîkatü's-Süedâ"dan (diğer bir adıda Saadete Ermişlerin Bahçesi)
Yararlandığımız Kaynak Kişiler:
1- Muhsin Topalcengiz
Alevi Dedesi
Malatya Ali Kapısı Derneği Başkanı
2- Soner Üstün
Alevi Dedesi
Arguvan Abdal Musa Kültür Derneği Başkanı
3- Ahmet Turan Güneş
Alevi Dedesi
Teslim Abdal Ocağı
4- Ali Doğan
Zakir
Malatya Ali Kapısı Derneği
Yazı ve haber: Ali İhsan Öztür
Kültür, 05 Eylul 2018 20:48
Yorumlar (0)