15 Kasım 1937 den 15 Kasım 2018 e geçen 81 yılda geçse Dersim katliamı unutulmadı unutulmayacak..!!
Gündem, 15 Kasım 2018 15:26
Bundan 81 yıl önce 15 Kasım 1937’de Pir Seyit Rıza ve küçük oğlu Resik Hüseyin’inde bulunduğu 7 Dersimli ileri geleni canlar Elazığ’ın Buğday Meydanı’nda idam edildi.
İdam Edilenler; 1. Pir Seyit Rıza (78 Yaşında) 2. Resik Hüseyin (17 Yaşında) 3. Uşane Seydi 4. Aliyê Mirê Sili 5. Hesen Ağa 6. Fındık ağa
7. Hesenê İvraimê Qiji
İdamlarının yıldönümünde onları saygıyla anarken, Pir Seyit Rıza şahsında 1935’te Tunceli Kanunu ile başlayan ve 1938 Dersim kırımında katledilen insanlarımızı saygıyla anıyor, bu zulüm ve katliamı gerçekleştirenlerin tarih önünde suçlu olduklarını bir kez daha belirtiyoruz.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; Resmi ideolojinin iddia ettiği gibi Dersim’ de bir “İsyan” olmamıştır. Tedip, tenkil, tehcir üçgeninde katliam ve kırım olmuştur. Pir Seyit Rıza, Alişêr ve Zarife Ana resmi ideolojinin dediği gibi “Eşkıya, şaki, sergerde” değil Kürt Alevi Dersim’ in Halk önderleridir. 1514’te Yavuz’un Dersim’ e seferiyle başlayan süreç 500 yıl boyunca devam etmekte olup bugün de Dersim’ e seferler türlü yöntemlerle devam etmektedir.
İttihat Terakki ve erken cumhuriyet döneminin hemen her “Paşası, Baş Vekili, Umum Müfettişi” Dersim hakkında “Tedip, Tenkil ve Tehcir” raporu hazırlamış “Dersim linin okşanarak yola gelmeyeceğini” söyleyen paşa efendilerin raporu doğrultusunda Dersim Kırımı yapılmıştır.
Pir Seyit Rıza ve idam edilen 6 can kesinlikle haksız, hukuksuz ve düzmece bir yargılama ile katledilmişlerdir. Resmi tatil günü, göstermelik bir mahkeme kurup Seyit Rıza’nın yaşı 78’den 54’e düşürülmüş, oğlu Resik Hüseyin’in yaşı ise 17’den 21’e çıkarılmıştır. Düzmece mahkemenin kararıyla idam edilmelerinin önündeki engeller kaldırılan Pir Seyit Rıza, Resik Hüseyin ve Dersim’ in ileri gelen 5 ismi aynı gece siyaseten katledilmiştir.
İdam sehpasına başı dik bir şekilde yürüyen Pir Seyit Rıza’nın gecenin karanlığında son kez haykırdığı “Evladı Kerbela yız, bi hayayıh, Ayıptır, Zulümdür, Cinayettir” sözleri Dersim gerçeğinin en çıplak, en kısa özetidir. Onun cesaretine, Hüseyni duruşuna ve gerçeği haykıran sözlerine tahammülü olmayanlar idamının ardından cenazesini gizlemiş, bugüne kadar mezarının nerede bulunduğu bir devlet sırrı olarak saklanmıştır.
Dersimde gerçekleştirilen katliamları yıllarca “Burada isyan vardı” diye gerekçelendiren, tümüyle masum ve savunmasız insanların canice öldürülmesini meşru göstermeye çalışan zihniyet, insanlıktan nasibini almamış ırkçı bir zihniyettir. Bütün yalan, çarpıtma ve inkâr çabalarına rağmen Dersim kırımı ve gerçeklerin gün yüzüne çıkarılması engellenememiştir. Nitekim 23 Kasım 2011 tarihinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan yaptığı konuşmayla gerçekleri itiraf etmiş; 1937-38’de Dersim’ de yaşananların katliam olduğunu kabul ederek; “devlet adına özür dilemek gerekiyorsa özür diliyorum” demiştir.
Aradan geçen 7 yıla rağmen bu özrün sözde kalması ve somut hiçbir adıma dönüşmemesi iktidarın Dersim’ e ve tarihe bakışının en bariz göstergesidir. Özür dilemek bir suçun işlendiğini kabul etmektir. Akabinde adaleti tesis etmek için gerçeklerle yüzleşecek, hakikatleri açığa çıkaracak mekanizmalar kurmak gerekir. Yani özür dilemek ciddiyet gerektirir, siyasi rakiplerini alt etmek için bir malzeme olarak kullanılamaz. Özür dileyip gereğini yerine getirmemek, kabuk bağlamış bir yarayı kaşıyıp tekrar kanatmaktan farklı bir şey değildir.
İktidarın Dersim konusunda izlediği ikiyüzlü siyaset salt “özür dilemekle” sınırlı kalmamış, son dönemde hız kazanan baskı ve şiddet politikalarının yanında Alevi inancına müdahale anlamına gelen adımlar atarak bunu daha da ileri götürmüştür. Bir türlü fethedemedikleri Dersim’ e Diyanet İşleri Başkanı gibi Türk/İslamcı Din misyonerleri göndermek, iktidarın devlet dini ve devlet Sünniliğini dayatmak hem açık bir asimilasyon suçu hem de hukuka aykırı bir tutumdur.
Şimdi bir kere daha 81 yıl önce idam edilen Pir Seyit Rıza ve arkadaşlarını saygıyla anarken 1935-38 Dersim kırımına dair aşağıdaki taleplerimizi Türkiye ve Dünya kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz:
1-) 81 yıl önce idam edilen Pir Seyit Rıza ve arkadaşlarının cenazesine ne oldu, mezarları nerededir?
2-) “Tunceli” bir kent ismi değil askeri hareketin ve Dersim Kırımını düzenleyen kanunun adıdır. Katliamlar öncesinde değiştirilen Dersim ismi üzerindeki yasak neden hala devam etmektedir? “Tunceli” ismi kaldırılmalı ve kadim isim Dersim adı yeniden kabul edilmelidir.
3-) Yıllardır açılacağı söylenen Dersim arşivleri neden hala gizli tutulmaktadır? Arşivler bir an önce açılmalıdır.
4-) 1937-38’de öldürülen ya da sürgüne gönderilen Ders imlilerin tespit edilmesi, yaşanan acıların gün yüzüne çıkarılması, geçmişle yüzleşmek ve adaleti tesis etmek için acilen Meclis bünyesinde
DERSİM HAKİKATLERİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU kurulmalıdır.
5-) 1937-38’de Dersim’ de suça bulaşan, katliam emrini veren, uygulayan ya da çeşitli biçimlerde buna ortak olan yetkililer hakkında yasal işlem başlatılmalı ve gıyabi yargılama yapılmalıdır.
6-) Dersim kırımında rol oynayan kişilerin isimlerinin sokak ve mahalle ismi olarak kullanılmasına son verilmelidir.
7-) Dersim kırımı sırasında mağdur edilen, öldürülen ya da sürgüne gönderilen kişilerin ailelerine maddi ve manevi tazminat verilmelidir.
8 -)Katliamlardan geriye kalan toplu mezarlar belirlenip uzmanlar eşliğinde açılmalı; kimlik tespiti ve ailelerine ulaşmak için DNA Bankaları kurulmalıdır.
9-) Katliamların gerçekleştirildiği yerlerin Hafıza Mekânlarına dönüştürülmesi amacıyla Hafıza Anıtları dikilmelidir.
10-) Dersimin Kayıp Kızları olarak kamuoyuna mal olan ve Kırım döneminde ailelerinden koparılıp zorla evlatlık verilen çocukların listesi açıklanmalı, bu tarihsel mağduriyetin giderilmesi için çok yönlü çalışma yapılmalıdır.
11-) Tarih kitaplarında Dersim’ i olumsuz yansıtan, 1935-38 kırımını çarpıtarak aktaran ifadeler çıkartılmalı, yeniden yazılacak kitaplarda 1935-38’de yaşananın katliam olduğu, Dersim kırımının insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğu kabul edilmelidir.
12-) Dersimin doğasına, kültürüne, sosyal yapısına, yaşamına zarar veren, Munzur’un Özgür Akmasına tahammülü olmayan barajlar politikasına son verilmelidir.
13-) Osmanlıdan bugüne devam eden ve Dersimin Alevi, Kürt kimliğini hedefleyen asimilasyon politikalarına son verilmelidir. Türkiye’de Alevi inancının en önemli merkezi olan Dersim’e yönelik, iktidarın Sünni-İslamlaştırmayı hedefleyen adımlarını inancımıza saldırı olarak kabul ediyor ve kınıyoruz. Devletin görevinin tek tip bir din yaratmak değil, hukuk çerçevesinde bütün din ve inançlara eşit mesafede yaklaşmak olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Diyanet İşleri Başkanı inancımız hakkında fetva vermeyi bıraksın kendi haline yansın.
Gündem, 15 Kasım 2018 15:26
Yorumlar (0)