GAZETECİLİĞİ VİRÜS DEĞİL EMEKÇİ DÜŞMANI VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KARŞITI UYGULAMALAR TEHDİT EDİYOR!
Gündem, 24 Mayıs 2020 12:37
Dünyayı altı aya yaklaşan bir süredir etkisi altına alan korona virüs salgınının yavaş yavaş dinmeye başladığı günlere doğru ilerliyoruz. Yaşam koşulları ve ilişkilerde ciddi dönüşümlere neden olan bu salgından arta kalan ve akıllarda yer edinecek ifadelerin başında ‘yeni normal’ ifadesinin geleceği kesin. Son yıllarda bir pazarlama taktiği ve aldatmacadan ibaret olan ‘yeni’ sıfatlı ‘normal’in içeriğinin nasıl olacağını ise yaşayıp göreceğiz.
Ancak bazı gerçekler, tozun dumanın yavaştan dağılmaya başladığı bugünlerde bile gözükmeye başladı. ‘Yeni normal’in temel özelliği, üretim ilişkilerinde emekçilerin aleyhine gelişmelerin yaşanması olacaktır.
Mesleğimiz gazeteciliğin ‘yeni normal’den en olumsuz etkilenecek ve en fazla baskıyla karşılaşacak iş kollarından olacağı ne yazık ki daha bugünlerde yaşanan gelişmelerde ortadadır. Şimdiden pek çok basın kuruluşunda küçülme, toplu işten çıkarma, baskıya son verme, kısa çalışma ödeneğine başvurma, ücretsiz izin uygulamasına geçilmiştir.
Salgınla birlikte Demirören Medya Grubu’nda zorunlu ücretli izne çıkarma uygulaması başlatılmış, Turkuvaz Medya Grubu’nda çalışanlar 15 günlük dönüşümler halinde zorunlu izne çıkarılmıştır. Bazı gazeteciler ücretli izinli olduğu halde çalıştırılmıştır.
Doğuş Medya Grubunda da zorunlu ücretli izin uygulamasına gidilmiş gazetecilerin birikmiş izinlerini salgın günlerinde eritilmiştir.
Aralarında Yeni Şafak, Cumhuriyet, Ülke TV, Kanal 7, İhlas Haber Ajansı gibi pek çok basın kuruluşu kısa çalışma ödeneği uygulamasına geçmiştir. Çalışanların maaşları düzensiz ve eksik yatmaya başlamıştır. Haber Global televizyonunda gazeteciler 10 gün ila 1 ay arasında ücretsiz izne çıkarılmaktadır.
Salgın döneminde çalışmayı sürdüren meslektaşlarımız, gelecek kaygısıyla iş-aş derdine düşmüş durumdadır.
Hürriyet ve Milliyet gazetelerinde kısa çalışma ödeneğine geçileceği duyurulmuştur. Bir dönem ülkenin en çok satan, gündem belirleyen büyük gazeteleri Hürriyet ve Milliyet bu ödeneğe muhtaç hale getirildiyse bu büyük ayıptır, buna muhtaç değillerse de kısa çalışmaya başvurmaları tartışmalıdır.
Bununla birlikte iki gazetede de yönetici ve yazarlar kısa çalışma kapsamına alınmamıştır. Her halükarda karşı olduğumuz kısa çalışma uygulamasını yazar ve yöneticiler de dahil ederek uygulayan diğer gazetelere karşın bu iki kurumun tutumu, çarpık anlayışın ve kast sisteminin belirtisidir.
Patronu kampanyalara milyonlarca lira bağışlayarak iktidarın biraz daha gözüne girerken, yöneticileri de kendi maaşlarını garantiye alıp, tüm bedeli zaten son derece düşük ücretlerle çalışan basın emekçisine ödetmektedir.
Sendikalı olduğu için işten attığı 45 meslektaşımıza 6 aydır tek kuruş tazminat ödemeyen gaspçı zihniyetten daha başka ne beklenir ki!
Korona virüs salgını gerekçesiyle alınan bu kararlar, büyük olasılıkla kalıcı uygulamalara dönüştürülecektir. Basın iş koluna; ticari kar elde etme, siyasi iktidarlarla ilişki kurmaktan başkaca bir amacı olmayan iş verenlerin hakim olması diğer yandan basın emekçilerinin düşük ücretlerle istihdam edilmesi göz önüne alındığında yarınlarda karşı karşıya kalacağımız ‘yeni’nin ne olacağını tahmin etmek hiç de zor olmuyor.
FIRSATÇI İŞVEREN BAYRAM GAZETESİ GELENEĞİNİ Mİ HATIRLADI!
Yaklaşan bayram öncesi gazeteler aralarında anlaşarak baskıya bayram boyunca ara verecektir. Gazeteciliği kâr-zarar bilançosundan ibaret görenler, içini boşalttıkları için okurun sahiplenmeyi bıraktığı gazetelerini basmama aşamasına gelmiştir.
“Madem satamıyoruz o halde basmayalım” anlayışı Türk basın tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Gazetecilerin mesleki dayanışmasını baltalayanların, bu mesleki dayanışmanın ürünü olan Bayram Gazetesine sarılması bizi şaşırtmamıştır.
Bayram Gazetesi basın meslek örgütlerinin ve gazetecilerin dayanışma geleneğidir, yeni yetme-tepeden inme yöneticilerin kriz fırsatçılığına malzeme yapılamaz. Gazete yönetmek, o gazeteyi her şartta okura ulaştırmanın yolunu bulmayı gerektirir, matbaa kapatmayı değil. Son çare olarak görülmesi gereken baskıyı durdurma kararı, geri dönüşü olmayan bir sürecin kapısını açacaktır.
GAZETE BASKISI DESTEKLENMELİDİR, KISA ÇALIŞMA VE İŞTEN ÇIKARMA YASAKLANMALIDIR
Kovid-19 salgınının, Dünya genelinde ekonomik ve sosyal adaletsizlikleri artıracağı bir gerçektir. Türkiye ve özellikle de mesleğimiz gazetecilik iş kolunda bunun olumsuz etkileri daha da çok yaşanacaktır. Geri dönülmez tahribatlar meydana gelmeden merkezinde basın emekçilerinin, gazetecilerin olduğu kararlar uygulanmaya konulmalıdır.
Gazetecilik, kısa çalışma ödeneği şartlarında olduğu gibi belirli saatler arasında mesaiyle yapılan bir meslek değildir. “Kısa çalışma” basında uygulanmamalıdır ve bununla birlikte salgın süresince hangi gerekçeyle olursa olsun basın iş kolunda işten çıkarma kesin olarak yasaklanmalıdır.
Her bir gazetecinin emeğinin karşılığı olan maaşı güvence altına alınmalıdır. Zaten çalışma biçimlerinin değişmesiyle daha da zorlu bir mesaiye giren gazeteciler için “maaştan kesinti” uygulaması yasaklanmalıdır.
İş müfettişleri görevini yapmalı, medya gruplarını ve basın kuruluşlarını denetlemelidir. Gazetecileri zorunlu ücretli izne çıkardığı halde çalıştırmaya devam eden, raporlu personelini izinli gösteren, kısa çalışmadan yararlanıp yoğun çalışma dönemini sürdüren, kamu kaynaklarını ve haklarımızı gasp eden medya kuruluşları hakkında da işlem yapılmalıdır.
Bir sözümüz de yöneticileredir; patronların her dayatmasına ‘evet’ demeyi bırakmalı, hak kayıplarını engellemeli ve gazetecilik mesleği ile basın emekçilerinden yana taraf durulmalıdır.
Mesleğimizin etik değerlerinin ve sosyo-ekonomik kazanımlarının yok olmaması, gazeteciliğin ucuz iş gücüne dönüştürülmemesi için tüm gazeteciler dayanışma bilinciyle hareket etmelidir. Meslek ilkelerimiz ve haklarımızı korumamızın, bugünleri yarınlara taşımamızın tek yolu da çaresi de dayanışma, örgütlenme ve mücadeledir.
Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Yönetim Kurulu
Gündem, 24 Mayıs 2020 12:37
Yorumlar (0)