RTÜK, BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ DÜŞMANLIĞININ BAYRAKTARLIĞINI YAPMAKTA; FRENİ PATLAMIŞ KAMYON GİBİ BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ EZİP GEÇMEKTEDİR!
Teknoloji, 04 Eylul 2020 11:09
Çağdaş Gazeteciler Derneği olarak 2015 yılından itibaren üçer aylık dönemlerle hazırladığımız, 2020 yılından itibaren de aylık periyodla kamuoyuna duyurduğumuz Medya İzleme Raporlarımız; özellikle iktidarların, demokratik toplumların vazgeçilmezi basın özgürlüğü açısından sicil kaydı niteliği taşımasının yanı sıra halkı ve basın emekçilerini, basın özgürlüğü konusunda uyarmayı amaçlamaktadır.
Yaşanan baskıların kaydını tutma derdimiz; bir yandan içinden geçtiğimiz süreçte sansürün, oto sansürün ulaştığı düzeyi diğer yandan çığ gibi büyüyen tehlikeyi işaret etme görev ve sorumluluğumdan kaynaklanmaktadır.
Bu bağlamda son raporlarımızda adını sıkça andığımız bir kurumun yarattığı tehlikeye, Ağustos ayı raporumuz vesilesiyle bir kez daha dikkat çekilmesi gerekmektedir. Bu kurum; freni patlamış kamyon misali basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkını ezip geçen, adeta derebeylik düzeni inşa eden; ne yazık ki de basınla ilgili ‘düzenleyici’ sıfatı taşıyan anayasal bir kurumdur. Son dönemde kararlarıyla kamuoyunun gündeminden hiç düşmeyen bu kurum Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)’tür.
Bu kurum ne mi yapmaktadır? İktidara yandaşlık yapmayıp, eleştirel habercilik yapan televizyon kanallarını lisans iptali tehdidiyle susturmaya çalışan RTÜK, hukuk devleti sınırlarında hareket etmeyen bir kurumdur ve bu mahkemelerce teyit edilmiştir.
RTÜK’ün son dönemlerde aldığı kritik tüm kararların yargı tarafından iptal edildiği ortadadır. Buna karşın RTÜK, basın özgürlüğüne karşı azılı düşmanlığından geri durmamaktadır. Ayrıntıları Ağustos ayı raporumuzdan takip edileceği üzere Sözcü gazetesinin satın aldığı televizyon kanalına “Sivas SRT” yerine “SRT Sivas” logosunu kullandığı gerekçesiyle ceza verilmesi, trajikomik bir olaydır.
Üst Kurul’un kılı kırk yaran uzmanları kanalın evrakta yer alan logoyu farklı biçimde kullandığını yeni mi fark etmiştir? Sözcü’ nün RTÜK’e yaptığı başvuruya aylardır yanıt verilmemesini, yaşanan bu fiili engellemeyi kamuoyuna duyurmasından sadece bir gün sonra kurulun apar topar bir araya gelerek “gözünün üstünde kaşın var” dercesine bir bahaneyle kanalı cezalandırması nasıl izah edilebilir?
Peki ya Tele 1’e verilen cezalar… Bu kez RTÜK, kanalı cezalandırmak için aradığı bahaneyi bir Hollywood seri katil gerilimi olan 2007 yapımı Mr. Brooks adlı filmde bulmuştur. Sözüm ona şiddete özendirdiği ve şiddeti kanıksattığı gerekçesiyle verilen bu cezayı Evrensel gazetesinin reklamı için verilen ceza takip etti.
Yasaklanmamış, içinde suç unsuru bulunmamış, RTÜK’ün iddia ettiği gibi terörü, bölücülüğü savunduğu yönünde tek bir kanıt ve tespit olmayan bir reklam filminin cezaya neden olması zaten her haliyle vahimdir.
Kaldı ki iki saniye süreyle reklamda yer alan görüntüde bir terör örgütü bayrağı yoktur, RTÜK’ün de belirttiği gibi sadece sarı-kırmızı-yeşil renkli bir bez vardır. Devletin ‘Beyaz Toroslar’ döneminde kaldığını düşündüğümüz renklerle mücadele konseptini RTÜK’ün üstlenmiş olması ayrı bir trajikomedi örneğidir.
RTÜK verdiği cezalar kadar vermediği cezalarla da taraflılığını ortaya koymuştur. Akit TV hakkındaki tüm diğer şikâyetleri işleme koymayan RTÜK, ekrandaki konu kendi itibarı söz konusu olunca harekete geçmiş kanalı cezalandırmıştır.
Bazı diziler hakkında gerici eleştirilerde bulunan sunucunun RTÜK’ün neden harekete geçmediğini sorguladığı, üst kurulun reklam gelirlerinden pay aldığı için bu yayınları engellemediği şeklindeki sözleri kanala ceza getirmiştir. Bu cezalar, RTÜK’ün muhalif kanallı cezalandırmak için fırsat kolladığını, adeta her türlü ceza için pusuya yattığını göstermektedir.
Kendisini savcı ve hâkim yerine koyarak her içeriği her bahaneyle cezalandırmaya başlayan RTÜK’e artık ‘DUR’ denilmelidir. Bu kurum ya lağvedilmelidir ya da hukuk devleti sınırlarına çekilmelidir.
Basın özgürlüğüne yönelik baskılar geçen ay da ne yazık ki RTÜK’le sınırlı kalmadı. Yaptıkları haberlerden kaynaklı silahlı saldırıya uğrayan, darp edilen, tehdit edilen gazeteciler oldu. Çoğunlukla iktidarın siyasi anlayışından güç alanların alışkanlığı olan basın özgürlüğüne düşmanlık konusunda geçen ay ana muhalefet partisi CHP kaynaklı da bir baskı yaşandı.
CHP İzmir Gençlik Kolları Kongresi’nde iki gazetecinin haber takibi engellendi, biri darp edildi. CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel "Gazetecilere yönelik saldırılara sebep olanları tek tek tespit ederek gerekli disiplin sürecini başlatacağız" açıklaması gelmesine karşın olayın takipçisi olduğumuzu buradan bir kez daha hatırlatıyoruz.
Basın özgürlüğü, halkın haber alma hakkı yolunda haber yazan, konuşan ve savunanların, günümüz Türkiye’sinde baskıyla karşılaşması rutinleşmiş bir durum. Derneğimizin Erzurum Şube Başkanı gazeteci Leyla Atahan da uzun zamandır baskılarla karşı karşıyadır.
Sosyal medya paylaşımları bahane edilerek gözaltına alınmasından çalışma ofisi kiralanmamasına kadar her türlü baskıyla karşı karşıya bırakılan Şube Başkanımız Leyla Atahan’a yapılanları doğrudan Derneğimize yapılmış saydığımız ve hem örgütsel mücadelemizi hem de hukuki tüm haklarımızı sonuna kadar sürdüreceğimiz iyi bilinmelidir.
Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Yönetim Kurulu
Teknoloji, 04 Eylul 2020 11:09
Yorumlar (0)