İHD' den 3 aylık rapor: Marmara cezaevlerinde bin 275 ihlal yaşandı
Yaşam, 13 Ekim 2022 15:28İHD İstanbul Şubesi, Marmara ve diğer bölgelerde bulunan 23 cezaevinde Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında bin 275 ihlal yaşandığını açıkladı. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu, Marmara Bölgesi’nin yanı sıra çeşitli bölgelerde yer alan cezaevlerinde yaşanan ihlallere dair 2022 Temmuz-Ağustos-Eylül aylarını kapsayan 3 aylık “Marmara Bölgesi Hapishaneleri Hak İhlalleri Raporu”nu dernek binasında yaptığı basın toplantısıyla açıkladı.
İHD İstanbul Şubesi, Marmara ve diğer bölgelerde bulunan 23 cezaevinde Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında bin 275 ihlal yaşandığını açıkladı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu, Marmara Bölgesi’nin yanı sıra çeşitli bölgelerde yer alan cezaevlerinde yaşanan ihlallere dair 2022 Temmuz-Ağustos-Eylül aylarını kapsayan 3 aylık “Marmara Bölgesi Hapishaneleri Hak İhlalleri Raporu”nu dernek binasında yaptığı basın toplantısıyla açıkladı.
Toplantıya, İHD Hapishaneler Komisyonu üyeleri Meral Nergiz Şahin, Ümmühan Kaya ile Sözcü Mehmet Acettin, İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri’nin yanı sıra Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ) üyeleri de katıldı.
23 CEZAEVİNDEN BAŞVURU
Mahpusların gönderdiği faks ve mektupların yanı sıra aileleri ve avukatları aracılığıyla yaptığı başvurular ile basın taraması yoluyla oluşturulan raporda, 23 cezaevinden gelen başvurular yer aldı.
Rapora göre, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında Marmara Kampüs Cezaevlerinden 12, Tekirdağ 1 ve 2 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevlerinden 11, Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi’nden 10, Maltepe L Tipi Kapalı Cezaevi’nden 7, diğer cezaevlerinden ise 21 başvuru gerçekleşti.
Aylara göre yapılan başvurulara da yer verilen raporda, buna göre Temmuz’da 18, Ağustos’ta 17, Eylül’de ise 26 başvuru olmak üzere toplamda 61 başvuru oldu. Raporda, adli tutukluların 12, siyasi tutukluların ise 49 başvuru yaptığı kaydedildi.
Başvuruların 6’sının kadın, 55’inin ise erkek tutuklu tarafından yapıldığı belirtildi. Yapılan başvurularda birçok ihlal yer aldı. Temmuz’da yapılan 18 başvuruda 388 ihlal yer alırken, Ağustos’ta yapılan 17 başvuruda 339, Haziran’da yapılan 26 başvuruda ise 548 ihlal tespit edildi. Buna göre toplamda 974 ihlal tespit edildi. Basın taraması yoluyla ise 301 ihlalin tespit edildiğine yer verilen raporda, başvuru ve basın yolu taraması ile birlikte toplamda bin 275 ihlalin yaşandığı kaydedildi.
YAŞAM HAKKI İHLALİNE 37 BAŞVURU
Raporda, ihlallerin yaşam hakkı ihlali, kötü muamele, darp ve işkence, sağlık ve tedavi hakkı, iletişim hakkı, beslenme hakkı, adalete erişim hakkı ve adil yargılanma hakkı kapsamında yer aldığına vurgu yapıldı. Rapora göre, yaşam hakkı bağlamında 37 ihlal yaşandı. 4 mahpusun ölümle tehdit edildiği, 2’sinin intihara zorlandığı, 1’inin iple boğulduğu, 2 intihar girişimi olduğu, en az 15’inin yaşamını yitirdiğine yer verilen raporda, en az 512 kötü muamele ve işkence vakasının da yaşandığı kaydedildi.
Yeterli sağlık ve tedavi hakkı bağlamında 202 ihlalin yaşandığı kaydedilen raporda, 264 iletişim hakkı ihlalinin tespit edildiği belirtildi. Rapora, haksız tutukluluk ve adil yargılanma hakkı bağlamında 68, adalete erişim hakkı bağlamında da 28 ihlalin yaşandığı yansıdı.
İMRALI’YA 29 BAŞVURUYA RET!
Bin 275 ihlal arasında yer alan başlıklardan biri de İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 23 yıldır ağır tecrit koşulları altında tutulan ve 18 ayı aşkın bir süredir kendisinden haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarının reddedilen görüş başvuruları oldu. Raporda, tam 29 kez avukatların görüş başvurusunun reddedildiğine yer verildi.
“MAHPUSLARIN YAŞAMINA KASTEDİLİYOR”
Raporu açıklayan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerin mahpusların yaşamını tehdit eder boyuta vardığına dikkat çekti. İhlallerin açıklanan verilerle sınırlı olmadığına işaret eden Yoleri, “İhlaller neredeyse mahpusların yaşamlarına kasteden boyutta.
Hastanelere götürülürken hücre tipi ring araçları uygulamasında son başvurularda yeni ve rahatsız edici uygulama ve araçların oluşturulduğu öğrenildi. Bir mahpus anlatımında, sadece bir sandalyenin sığabileceği ve tamamen kapalı tabut gibi bir araçla götürüldüklerini paylaştı.
Bu ihlaller sağlık hakkının engellenmesi anlamında ciddi bir sonuç çıkarmakta. Bu koşullara rağmen araca binip seyahat edemeyecek olan ya da bu onur kırıcı muameleyi kabul etmeyen hasta mahpusların durumu yaşanan ihlalleri gözler önüne seriyor” diye konuştu.
“ÖLÜMLER ŞÜPHELİ”
Öte yandan mahpusların iple boğulma ve “Hala ölmedin mi, intihar etmedin mi?” gibi sorularla da intihara sürüklendiğini aktaran Yoleri, “Roman bir mahpus 12 kere mektuplarda maruz kaldığı baskı ve ayrımcılığı anlatmıştı. Sonunda ‘intihar etti’ denilerek yaşamının son bulmasından bahsediyoruz.
Dolayısıyla bütün mahpus ölümleri şüpheli ölüm olarak değerlendirilmeli” dedi. Tutukluların önlenebilir nedenlerle hayatlarını kaybettiğine değinen Yoleri, özellikle çok sayıda tutuklunun “kalp krizi geçirdi” denilerek yaşamını yitirmesinin şüpheli olduğunun altını çizdi.
Yoleri, ayrıca tüm bu verilerin, şüpheli ölüm ve nedenlerinin yeniden tartışılmasını gerekli kıldığını da sözlerine ekledi.
TALEPLERİ SIRALADI
Yoleri, tüm bu sorunlara ilişkin önerilerini şöyle sıraladı: “Ceza İnfaz Kanunu ve mahpusların yaşamını etkileyen genelgeler, insan ve mahpus haklarına uygun olarak yeniden düzenlenmeli. Ceza İnfaz Yasası ve bağlı yönetmeliklerde yer alan aykırılıklar giderilmelidir.
ATK kurumu şartı bu yasadan hemen çıkartılmalı, hasta mahpuslar acilen hastaneye sevk edilerek tahliye edilmesinin önü açılmalı. İnfaz yakma, şartlı tahliyenin önlenmesi, denetimli serbestliğin kullanılmaması bir an önce ortadan kaldırılmalı.
Bu uygulama insan hakları ve uluslararası sözleşmelere uygun hale getirilmeli. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dair infaz uygulaması değiştirilmeli, tek başına ve ölene kadar hapiste tutulma uygulaması, AİHM kararları da dikkate alınarak kaldırılmalıdır.
“KEYFİ TUTUMLARA SON VERİLMELİ”
Ceza İnfaz Yasası’nın 16’ncı maddesi hasta mahpusların tedavi ve yaşam hakkı gözetilerek yeniden düzenlenmeli, Adli Tıp Kurumu raporu şartı ve toplum için tehlike kriteri yasadan çıkartılmalıdır. Ağır hasta mahpuslar başta olmak üzere risk grubundaki tüm mahpusların sağlık ve yaşam haklarını koruyacak önlemlerin acilen alınması ve serbest bırakılarak tedavi ve yaşam haklarının korunması yönünde acil adımlar atılmalıdır. Kişilerin özgürlük hakkını doğrudan etkileyen, şartlı tahliye ve denetimli serbestlik hakkının kullanımında keyfi tutumların önüne geçilmeli ve gözlem kurullarına dair düzenleme keyfiyete imkan vermeyecek şekilde yeniden yapılmalıdır.
“DENETİME AÇILMALI”
Mahpuslardan gelen şikâyetler öncelikle değerlendirilmeli ve hızla sonuca bağlanarak hak kayıpları önlenmeli, ihlaller engellenmelidir. Çocuk hapishanelerinin kapatılması ile ilgili çalışmalar yapılmalı, kadın hapishanelerindeki sorunların çözümüne yönelik öncelikli programlar geliştirilmelidir.
LGBT+ ve mülteci mahpuslar ile bu raporumuzda görünür hale gelen Roman mahpuslar gündeme alınmalı, sorunlarının çözümü konusunda adımlar atılmalı, bu mahpuslara yönelik ayrımcılık önlenmelidir. Hapishaneler, mahpus hakları ile ilgili çalışan sivil- hükümet dışı insan hakları, hukuk ve sağlık örgütlerinin denetim ve izlemesine açılmalıdır.”
DUYARLILIK ÇAĞRISI
Rapor ile yalnızca kamuoyunu bilgilendirmediklerini ifade eden Yoleri, “Hak ihlallerinin son bulmasını istiyor ve yetkililerin sorumluluklarını hatırlatmak açısından bu raporu yayınlıyoruz. 301’in üzerinde mahpustan bahsediyoruz.
Tutuklamanın kolaylaştırıldığı bir sistem var. Yaşananlar da bunun bir ispatı. Hapishanelerde yaşanan sorunlara karşı dışarıdaki mücadele ile de desteklenmesini savunuyor, bu yüzden de sorunlara duyarlılık geliştirilmesi noktasında bir duyarlılık yaratmak istiyoruz bu raporlarla” diyerek, tüm kamuoyunu tutuklular için duyarlılık göstermeye ve ses çıkarmaya çağırdı.
Yaşam, 13 Ekim 2022 15:28
Yorumlar (0)