Hasan Şahin
[email protected]
AH KEMAL
05 Ekim 2022 20:56
Eziklik insana neler yaptırmıyor ki? Dersimin bir dağ köyünde doğup, sonra metropollere yürümek, ona göre “ bir cumhuriyet kazanımıdır!”
Tabi bu masal hep külahıma anlatılan masaldır ve Malatya’nın bir dağ köyünde doğan ben de
bu Cumhuriyetten nasiplenmiştim; tabi Kemal’le aramızda bir fark vardı ve ben bu toplumun tüm sosyal katmanlarını adeta içime kazıyarak yürüdüm ve hiç bir zaman kendimden başkası olmadım; olmadıkça da ne kapılardan yüz geri olduğumu bir ben bilirim!
O nedenledir ki hala bedava yazan bir kalemim ve kime yazdığımı çok iyi bildiğim için çok ama çok mutluyum!
Bay Kemal’le aramızdaki fark bu işte. Adam kime yazdığını bilmiyor ve okuduğu her mektup acınacak bir travmayla dolu. Kendi gerçeğinden kopmanın acı manzarası. Bu eziklik ona hırs yaptırmış; yoksa öyle ülkenin gidişatı falan umurunda değil! Bir Der simli çocuk gelip cumhurbaşkanı olacak ya, önemli olan o ve böyle bir durum cumhuriyetimizin nelere kadir olduğunu kafamıza daha sıcak ütülerin çekilmesine yetecek de, artacak bile!
Müthiş kurnaz bir kişiliktir; hedefi için vazgeçmeyeceği değeri yoktur ve Baykal’ı nasıl elemine ettiğini herkes çok iyi bilir! Birilerine “ diktatör “ derken, kendisi de el koyduğu koltukta uzun süreli bir diktatör değil mi?
Kurt işaretleri yapıyordu, son olarak geçmişte bu ülke siyasetinde pek iyi anılmayan Yazıcıoğlu’nun evini ziyaret ediyordu, üstelik ne sözler vererek! Tabi ki bir karanlık varsa aydınlatılmalı; peki Kürt mahallesinde olan yüzlerce insanlık dışı vaka ve kayıplara dair ağzından bir söz çıktı mı?
Şimdi çıtayı daha da yükseltti; “ bu ülkenin birinci sorunu türbanmış” hadi ordan bizimle dalga mı geçiyorsun?
Bu ülkenin birinci sorunu şeriattır, öyle dikkatleri başka yere çekme ve madem Cumhurbaşkanı olmayı çok istiyorsun, çık bunu söyle; Reis yarıştan çekilmezse namerdim!
Bir masa kurmuşsun ve kendini dayattıkça şirazen bozuluyor!
O masada bu halkın gerçeği hariç her şey var ve şimdi orada rol başı olacağım diye kursaktaki heveslerin sözcüsü olmaya başladın!
Türban sorunmuş!
Kamunun tüm alanları türbanla kaplı haberin yok mu?
Adliye de, poliste, jandarma da, Meclis’te, her yerde istemediğin kadar!
Bak bu işi taçlandırman için kendi evinde de bu uygulamaya geçersen Vallahi tamamdır: sen on üçüncü cumhurbaşkanısın, kim bilir belki sayende o uğursuz sayıdan da kurtuluruz; değil mi, Cumhuriyetin bana denk gelen sevgili nimeti “ Bay Kemal?”
Bakın bana “ Bay Kemal’in üstüne çok gidiyorsun “ diyen sevgili CHP’liler. Son bir haftadır karışmıyordum ve de yazmama kararı almıştım; anlaşmayı bozan taraf o oldu ve durup, dururken gelip aklımın tımarhanesine çarptı!
Hal böyle olunca kim tutar deliyi?
****************
RUSYA VE İLHAK
Batının şişirdiği faşist Ukrayna, NATO ısrarına girince, bu Rusya için var-yok olma tercihiydi.
Bunu farklı okumak ne kadar doğru bilmem ama ortadaki gerçek Rusya’nın bir türlü içindeki işgal canavarını öldürmediğidir!
Dünkü dört bölgenin ilhakı ile ilgili Putinin sözlerine dikkat etmek lazım; “ Sovyetler’in dağılması başkalarının iştahını kabartmış, bizi yok etmeye varmıştır...” benzeri bir konuşma yaptı!
Yani dedi ki; gerekirse bizden ayrılan diğer cumhuriyetlere de bir selam veririz!
Putin, yanlış, ya da doğru; ne yaptığını bilen mekanik bir ruha sahip!
Vücut diline baktığınızda pek ruh taşıdığına tanık olmazsınız ve elindeki silah gücüyle kimin kendisine ne kadar bulaşacağını da biliyor!
Avrupa’nın tahıl ve doğal gaz bağımlılığını da iyi biliyor. Avrupa buna fazla dayanamaz ve sonunda Rusya’nın dediği çizgiye gelmek zorundadır ve Avrupa’da yavaş, yavaş ekonomik açmazların işaret verdiğini görecek olursak meseleyi daha iyi anlarız.
Sonuç olarak Rusya’nın ilhak düşüncesi, diğer işgal hevesçilerine de bir emsal karardır!
Dünyanın iki büyük emperyal ayağından bir olan Rusya bundan sonra benzer yönelimlere ses çıkarmayacaktır. Elinde bu kir varken, başkalarının kirli elini hiç görmeyecektir!
Geriye ne kaldı?
Amerika. Amerika’nın sistemi ve anlayışı belli. Dünyaya silah satarak geçimini sağlayan bir ülke ve onlar için savaşlar bulunmaz kar alanlarıdır. Ne kadar savaş, o kadar silah ve devasa paralar..!
İşte Ukrayna örneği; ne yapıyor, hala oraya silah pompalıyor ve çok iyi biliyor ki kırk beş milyonluk Ukrayna’nın, Rusya ile âşık atması mümkün değildir.
Ama olsun, ne fark eder, oraya şimdiye kadar bilmem kaç milyar dolar silah satmışlar ve bu parayı Ukrayna dâhil, üye NATO ülkelerinden nasıl tahsil edeceklerini de bilirler!
Siz bakmayın adına “ yardım “ dediklerine. Amerika, kimseye bitini bile bedava vermez, çünkü sistemleri buna terstir ve kendi başkanlarının yediği yemeğin ücretini bile ondan tahsil ederler...
Umarım anladınız; nasıl bir açmaz ve girdabın kıyısında durduğumuzu!
Şimdi tercihler zamanı ve biz kimden yana olacağız diye kara, kara düşünüyoruz!
Ben de diyorum ki iki filin arasında yürümeye devam edersen, ezilmen iki filin şakasına bakar.
En iyisi kendine ait patika yoldan yürü. Diken batarsa küçük bir iğne ucuyla rahat çıkarırsın.
Yoksa başkalarına bırakırsan mızrak ucuyla gelirler ki nerenden deşecekleri de belli olmaz..!
**************
Kader mahkûmları
Af meselesinde, “ helalleşme “ için yola çıkan Kemal bey, “ bu meselede bocalayan “ iktidara
Müthiş bir öneride bulundu!
Herkesi af dışı sayarken, “ kader mahkûmlarına “ merhametli olunmasını önerdi!
Kim bu kader mahkûmları?
Eşini kesip doğrayan, anasını, babasını öldüren, on sekiz yaşından büyük, ya da küçük fark etmez rıza gösteren denilerek tecavüzcülere yem olup, sonra evlerin, otellerin yüksek katlarından aşağı atılan “sevgili “ modun da ki kadın katilleri, hırsızlar, yan kesiciler...hepsi var ama bir tivit, bir konuşma, bir bildiri okuyan, kitap yazıp sakıncalı bulunan ve dahası gazetecilik yapan hiç kimse yok ve onlar kırmızı çizgili terörist oluyor!
Sonra çık “ ben helalleşeceğim” de!
Yaz bir yere; bu helalleşme işinde seni cemaate bile almazlar!
Bunlar Reisin konusu ve Mısır’a, Suudi’ye, daha nicelerine ansızın sarıldıysa, başucundaki Ahmet e, Mehmet e sarılması an meselesidir!
Sen, korkarak, ürkerek sorunlardan kaçmayı kurnazlık sanıyorsun. Yok, öyle bir dünya, kendi postunla cesaretli olacaksın ve bu işlerin çözümü cesaretli olacaksın.
*****************
Anam söyler “ insanda ar damarı çatladı mı, yalan en masum ahlaksızlık kalır!”
Yani diğerlerinin yanında bir hiçtir. Çünkü bunun iftirası var, yetim hakkını çalıp yemesi var, inandıklarını en ucuza satması var; dahası fırıldak gibi dönmesi var; var da var...
Sezar, mısır medeniyetinin astronomi ile ilgisine hayran kalmış ve özellikle saat konusunda ki deneyler sonucunda kalan on beş saniyelik sapmayı bile kafaya takmıştır. Bunun için talimat verir ve çalışmaya başlar.
Neticede bu bin beş yüz yıllık roma imparatorluğu algısı bile şu an geldiğimiz dijital çağ algısından çok daha insani ve geleceğe saygılıdır.
Geldiğimiz şu çağda insana saygısızlığın ne olduğunun en basit örneği ülkemizin hurafe aklıdır. Bin bel yüz yılın serüveni hurafeyi alt etmek içindi. Düşünün, her şey merak konusu ve özellikle on altıncı, on yedinci yüz yıla gelindiğinde dünya yenilik ve icatlarla yeni bir çağ yakalıyor.
Ya biz?
Her şeyin üç saniye yakınında olduğun bir gerçeğe anında ulaşıyorken, beyni gövdesinden alınmışlar hala gerçek dışılığa inanıyor, hem de tüm benliğiyle!
Bu insanlık adına ve bu uğurda canını bile feda edenlere büyük bir haksızlık ve büyük bir ahlaksızlıktır!
Şu çağda insan saçını tartışıyoruz. Buna karşı söyleyecek hiç bir söz bulamıyorum. Hele seksen bel milyonun gözlerinin içine bakarak deve sidiğinden şifa aramak tam bir çağ ahlaksızlığıdır!
Dahası herkesin oyuncak olarak kullandığı motoru hala üretmemişsen; paraşütle on iki saatlik hava yolculuğu doğru olandır! Çünkü akıl ötesini görmez; görmeyince de ebabil kuşunu F-16 sanar!
Bu çağın bize göre olmadığını yarın Meclis’e gelecek “ sansür yasası “ ile daha net göreceğiz!
Artık yazamayacağız, çizemeyeceğiz; yalancıya, “ sen yalancısın” diyemeyeceğiz ve o yalan söyledikçe bize “ Allah için öyledir “
demek kalacak, yoksa gider bir üç yıl yatarsınız, üstelik vatan, millet adına..!
**************
İçimde neler kalmadı ki?
Kusura bakmayın bugün kalemin çeneme vurduğu gündür ve üstelik günlerden mübarek cuma; her şey sevap niyetindedir!
Üç bin rakımlı ısısız bir dağ eteğinin, içindeki Tanrı’dan başka kimsenin olmadığı bir yerde doğmuşsanız, yaşama dipten başlamış ve bu güne gelmişsinizdir!
İçimde neler kalmadı ki?
Mezradan köye inmişseniz, köyün dağdan inen alay konususunuz. Direniyorsunuz, çocukta olsanız ve yokluğun, yoksulluğun tüm tonlarının teninize işlediği yerde!
Bilmediğiniz bir dili dayakla öğreniyorsunuz. Sonra ilkokulu bitirip o dilin diplomasını alıyorsunuz! Ortaokula şehre gidiyorsunuz; şehirli kızların tüm alaycı bakışları üzerinizde!
Karakaşlı, güzel çocuksunuz ama neye? Cicili, bicili elbiseleriniz yok ve herkesin derdi üstünüzdeki gömlek ve biz üç düğmeyi bir araya getirmemişiz!
Mahallede Şazı’nın babası zengin ve üstelik doğma, büyüme şehirli, bisikleti var ve dedesinin adına olan caddede binerek hızla yokuş aşağı sürüyor, biz ardından koşuyoruz, tozu bile ayrı bir haz!
Şehre giden köylü çocuklarının bisiklete binmesi çakallıktan sayılıyor ve o çakallık hala içimde durur!
Erginliğe geldik ve yavaş, yavaş güzel kızların ilgisi...yok canım ya, bu konuda torunlara anlatacak hiç bir şeyim yok ve lisede elindeki gazeteyle yüzüme vurup “ sen de yürek yok “ diyen kız hariç!
Yürek vardı ama ben devrimciydim! Sanki devrimcinin tüm güzelliklere sırtını dönmesi gerekliymiş gibi..!
Boş ver ya; hala buradayım ve bak ne güzel bir aradayız. Ne kadar çok güzel insanla yolum kesişti, hala da öyle; çıktığınız yolun güzelliğine inanırsanız, yolda en güzeline rastlarsınız.
En güzel insana; düşmana inat, dosta ve hala yürüyorum; yol uzun ve ince. İnanıyorum ki artık şafak vakti ve olabildiğince açtım kucağımı, kaçarı yok; güneş düşecek ve üstelik tüm renkleriyle; sarı, sıcak...
AH KEMAL
Eziklik insana neler yaptırmıyor ki? Dersimin bir dağ köyünde doğup, sonra metropollere yürümek, ona göre “ bir cumhuriyet kazanımıdır!”
Tabi bu masal hep külahıma anlatılan masaldır ve Malatya’nın bir dağ köyünde doğan ben de
bu Cumhuriyetten nasiplenmiştim; tabi Kemal’le aramızda bir fark vardı ve ben bu toplumun tüm sosyal katmanlarını adeta içime kazıyarak yürüdüm ve hiç bir zaman kendimden başkası olmadım; olmadıkça da ne kapılardan yüz geri olduğumu bir ben bilirim!
O nedenledir ki hala bedava yazan bir kalemim ve kime yazdığımı çok iyi bildiğim için çok ama çok mutluyum!
Bay Kemal’le aramızdaki fark bu işte. Adam kime yazdığını bilmiyor ve okuduğu her mektup acınacak bir travmayla dolu. Kendi gerçeğinden kopmanın acı manzarası. Bu eziklik ona hırs yaptırmış; yoksa öyle ülkenin gidişatı falan umurunda değil! Bir Der simli çocuk gelip cumhurbaşkanı olacak ya, önemli olan o ve böyle bir durum cumhuriyetimizin nelere kadir olduğunu kafamıza daha sıcak ütülerin çekilmesine yetecek de, artacak bile!
Müthiş kurnaz bir kişiliktir; hedefi için vazgeçmeyeceği değeri yoktur ve Baykal’ı nasıl elemine ettiğini herkes çok iyi bilir! Birilerine “ diktatör “ derken, kendisi de el koyduğu koltukta uzun süreli bir diktatör değil mi?
Kurt işaretleri yapıyordu, son olarak geçmişte bu ülke siyasetinde pek iyi anılmayan Yazıcıoğlu’nun evini ziyaret ediyordu, üstelik ne sözler vererek! Tabi ki bir karanlık varsa aydınlatılmalı; peki Kürt mahallesinde olan yüzlerce insanlık dışı vaka ve kayıplara dair ağzından bir söz çıktı mı?
Şimdi çıtayı daha da yükseltti; “ bu ülkenin birinci sorunu türbanmış” hadi ordan bizimle dalga mı geçiyorsun?
Bu ülkenin birinci sorunu şeriattır, öyle dikkatleri başka yere çekme ve madem Cumhurbaşkanı olmayı çok istiyorsun, çık bunu söyle; Reis yarıştan çekilmezse namerdim!
Bir masa kurmuşsun ve kendini dayattıkça şirazen bozuluyor!
O masada bu halkın gerçeği hariç her şey var ve şimdi orada rol başı olacağım diye kursaktaki heveslerin sözcüsü olmaya başladın!
Türban sorunmuş!
Kamunun tüm alanları türbanla kaplı haberin yok mu?
Adliye de, poliste, jandarma da, Meclis’te, her yerde istemediğin kadar!
Bak bu işi taçlandırman için kendi evinde de bu uygulamaya geçersen Vallahi tamamdır: sen on üçüncü cumhurbaşkanısın, kim bilir belki sayende o uğursuz sayıdan da kurtuluruz; değil mi, Cumhuriyetin bana denk gelen sevgili nimeti “ Bay Kemal?”
Bakın bana “ Bay Kemal’in üstüne çok gidiyorsun “ diyen sevgili CHP’liler. Son bir haftadır karışmıyordum ve de yazmama kararı almıştım; anlaşmayı bozan taraf o oldu ve durup, dururken gelip aklımın tımarhanesine çarptı!
Hal böyle olunca kim tutar deliyi?
****************
RUSYA VE İLHAK
Batının şişirdiği faşist Ukrayna, NATO ısrarına girince, bu Rusya için var-yok olma tercihiydi.
Bunu farklı okumak ne kadar doğru bilmem ama ortadaki gerçek Rusya’nın bir türlü içindeki işgal canavarını öldürmediğidir!
Dünkü dört bölgenin ilhakı ile ilgili Putinin sözlerine dikkat etmek lazım; “ Sovyetler’in dağılması başkalarının iştahını kabartmış, bizi yok etmeye varmıştır...” benzeri bir konuşma yaptı!
Yani dedi ki; gerekirse bizden ayrılan diğer cumhuriyetlere de bir selam veririz!
Putin, yanlış, ya da doğru; ne yaptığını bilen mekanik bir ruha sahip!
Vücut diline baktığınızda pek ruh taşıdığına tanık olmazsınız ve elindeki silah gücüyle kimin kendisine ne kadar bulaşacağını da biliyor!
Avrupa’nın tahıl ve doğal gaz bağımlılığını da iyi biliyor. Avrupa buna fazla dayanamaz ve sonunda Rusya’nın dediği çizgiye gelmek zorundadır ve Avrupa’da yavaş, yavaş ekonomik açmazların işaret verdiğini görecek olursak meseleyi daha iyi anlarız.
Sonuç olarak Rusya’nın ilhak düşüncesi, diğer işgal hevesçilerine de bir emsal karardır!
Dünyanın iki büyük emperyal ayağından bir olan Rusya bundan sonra benzer yönelimlere ses çıkarmayacaktır. Elinde bu kir varken, başkalarının kirli elini hiç görmeyecektir!
Geriye ne kaldı?
Amerika. Amerika’nın sistemi ve anlayışı belli. Dünyaya silah satarak geçimini sağlayan bir ülke ve onlar için savaşlar bulunmaz kar alanlarıdır. Ne kadar savaş, o kadar silah ve devasa paralar..!
İşte Ukrayna örneği; ne yapıyor, hala oraya silah pompalıyor ve çok iyi biliyor ki kırk beş milyonluk Ukrayna’nın, Rusya ile âşık atması mümkün değildir.
Ama olsun, ne fark eder, oraya şimdiye kadar bilmem kaç milyar dolar silah satmışlar ve bu parayı Ukrayna dâhil, üye NATO ülkelerinden nasıl tahsil edeceklerini de bilirler!
Siz bakmayın adına “ yardım “ dediklerine. Amerika, kimseye bitini bile bedava vermez, çünkü sistemleri buna terstir ve kendi başkanlarının yediği yemeğin ücretini bile ondan tahsil ederler...
Umarım anladınız; nasıl bir açmaz ve girdabın kıyısında durduğumuzu!
Şimdi tercihler zamanı ve biz kimden yana olacağız diye kara, kara düşünüyoruz!
Ben de diyorum ki iki filin arasında yürümeye devam edersen, ezilmen iki filin şakasına bakar.
En iyisi kendine ait patika yoldan yürü. Diken batarsa küçük bir iğne ucuyla rahat çıkarırsın.
Yoksa başkalarına bırakırsan mızrak ucuyla gelirler ki nerenden deşecekleri de belli olmaz..!
**************
Kader mahkûmları
Af meselesinde, “ helalleşme “ için yola çıkan Kemal bey, “ bu meselede bocalayan “ iktidara
Müthiş bir öneride bulundu!
Herkesi af dışı sayarken, “ kader mahkûmlarına “ merhametli olunmasını önerdi!
Kim bu kader mahkûmları?
Eşini kesip doğrayan, anasını, babasını öldüren, on sekiz yaşından büyük, ya da küçük fark etmez rıza gösteren denilerek tecavüzcülere yem olup, sonra evlerin, otellerin yüksek katlarından aşağı atılan “sevgili “ modun da ki kadın katilleri, hırsızlar, yan kesiciler...hepsi var ama bir tivit, bir konuşma, bir bildiri okuyan, kitap yazıp sakıncalı bulunan ve dahası gazetecilik yapan hiç kimse yok ve onlar kırmızı çizgili terörist oluyor!
Sonra çık “ ben helalleşeceğim” de!
Yaz bir yere; bu helalleşme işinde seni cemaate bile almazlar!
Bunlar Reisin konusu ve Mısır’a, Suudi’ye, daha nicelerine ansızın sarıldıysa, başucundaki Ahmet e, Mehmet e sarılması an meselesidir!
Sen, korkarak, ürkerek sorunlardan kaçmayı kurnazlık sanıyorsun. Yok, öyle bir dünya, kendi postunla cesaretli olacaksın ve bu işlerin çözümü cesaretli olacaksın.
*****************
Anam söyler “ insanda ar damarı çatladı mı, yalan en masum ahlaksızlık kalır!”
Yani diğerlerinin yanında bir hiçtir. Çünkü bunun iftirası var, yetim hakkını çalıp yemesi var, inandıklarını en ucuza satması var; dahası fırıldak gibi dönmesi var; var da var...
Sezar, mısır medeniyetinin astronomi ile ilgisine hayran kalmış ve özellikle saat konusunda ki deneyler sonucunda kalan on beş saniyelik sapmayı bile kafaya takmıştır. Bunun için talimat verir ve çalışmaya başlar.
Neticede bu bin beş yüz yıllık roma imparatorluğu algısı bile şu an geldiğimiz dijital çağ algısından çok daha insani ve geleceğe saygılıdır.
Geldiğimiz şu çağda insana saygısızlığın ne olduğunun en basit örneği ülkemizin hurafe aklıdır. Bin bel yüz yılın serüveni hurafeyi alt etmek içindi. Düşünün, her şey merak konusu ve özellikle on altıncı, on yedinci yüz yıla gelindiğinde dünya yenilik ve icatlarla yeni bir çağ yakalıyor.
Ya biz?
Her şeyin üç saniye yakınında olduğun bir gerçeğe anında ulaşıyorken, beyni gövdesinden alınmışlar hala gerçek dışılığa inanıyor, hem de tüm benliğiyle!
Bu insanlık adına ve bu uğurda canını bile feda edenlere büyük bir haksızlık ve büyük bir ahlaksızlıktır!
Şu çağda insan saçını tartışıyoruz. Buna karşı söyleyecek hiç bir söz bulamıyorum. Hele seksen bel milyonun gözlerinin içine bakarak deve sidiğinden şifa aramak tam bir çağ ahlaksızlığıdır!
Dahası herkesin oyuncak olarak kullandığı motoru hala üretmemişsen; paraşütle on iki saatlik hava yolculuğu doğru olandır! Çünkü akıl ötesini görmez; görmeyince de ebabil kuşunu F-16 sanar!
Bu çağın bize göre olmadığını yarın Meclis’e gelecek “ sansür yasası “ ile daha net göreceğiz!
Artık yazamayacağız, çizemeyeceğiz; yalancıya, “ sen yalancısın” diyemeyeceğiz ve o yalan söyledikçe bize “ Allah için öyledir “
demek kalacak, yoksa gider bir üç yıl yatarsınız, üstelik vatan, millet adına..!
**************
İçimde neler kalmadı ki?
Kusura bakmayın bugün kalemin çeneme vurduğu gündür ve üstelik günlerden mübarek cuma; her şey sevap niyetindedir!
Üç bin rakımlı ısısız bir dağ eteğinin, içindeki Tanrı’dan başka kimsenin olmadığı bir yerde doğmuşsanız, yaşama dipten başlamış ve bu güne gelmişsinizdir!
İçimde neler kalmadı ki?
Mezradan köye inmişseniz, köyün dağdan inen alay konususunuz. Direniyorsunuz, çocukta olsanız ve yokluğun, yoksulluğun tüm tonlarının teninize işlediği yerde!
Bilmediğiniz bir dili dayakla öğreniyorsunuz. Sonra ilkokulu bitirip o dilin diplomasını alıyorsunuz! Ortaokula şehre gidiyorsunuz; şehirli kızların tüm alaycı bakışları üzerinizde!
Karakaşlı, güzel çocuksunuz ama neye? Cicili, bicili elbiseleriniz yok ve herkesin derdi üstünüzdeki gömlek ve biz üç düğmeyi bir araya getirmemişiz!
Mahallede Şazı’nın babası zengin ve üstelik doğma, büyüme şehirli, bisikleti var ve dedesinin adına olan caddede binerek hızla yokuş aşağı sürüyor, biz ardından koşuyoruz, tozu bile ayrı bir haz!
Şehre giden köylü çocuklarının bisiklete binmesi çakallıktan sayılıyor ve o çakallık hala içimde durur!
Erginliğe geldik ve yavaş, yavaş güzel kızların ilgisi...yok canım ya, bu konuda torunlara anlatacak hiç bir şeyim yok ve lisede elindeki gazeteyle yüzüme vurup “ sen de yürek yok “ diyen kız hariç!
Yürek vardı ama ben devrimciydim! Sanki devrimcinin tüm güzelliklere sırtını dönmesi gerekliymiş gibi..!
Boş ver ya; hala buradayım ve bak ne güzel bir aradayız. Ne kadar çok güzel insanla yolum kesişti, hala da öyle; çıktığınız yolun güzelliğine inanırsanız, yolda en güzeline rastlarsınız.
En güzel insana; düşmana inat, dosta ve hala yürüyorum; yol uzun ve ince. İnanıyorum ki artık şafak vakti ve olabildiğince açtım kucağımı, kaçarı yok; güneş düşecek ve üstelik tüm renkleriyle; sarı, sıcak...
AH KEMAL
Eziklik insana neler yaptırmıyor ki? Dersimin bir dağ köyünde doğup, sonra metropollere yürümek, ona göre “ bir cumhuriyet kazanımıdır!”
Tabi bu masal hep külahıma anlatılan masaldır ve Malatya’nın bir dağ köyünde doğan ben de
bu Cumhuriyetten nasiplenmiştim; tabi Kemal’le aramızda bir fark vardı ve ben bu toplumun tüm sosyal katmanlarını adeta içime kazıyarak yürüdüm ve hiç bir zaman kendimden başkası olmadım; olmadıkça da ne kapılardan yüz geri olduğumu bir ben bilirim!
O nedenledir ki hala bedava yazan bir kalemim ve kime yazdığımı çok iyi bildiğim için çok ama çok mutluyum!
Bay Kemal’le aramızdaki fark bu işte. Adam kime yazdığını bilmiyor ve okuduğu her mektup acınacak bir travmayla dolu. Kendi gerçeğinden kopmanın acı manzarası. Bu eziklik ona hırs yaptırmış; yoksa öyle ülkenin gidişatı falan umurunda değil! Bir Der simli çocuk gelip cumhurbaşkanı olacak ya, önemli olan o ve böyle bir durum cumhuriyetimizin nelere kadir olduğunu kafamıza daha sıcak ütülerin çekilmesine yetecek de, artacak bile!
Müthiş kurnaz bir kişiliktir; hedefi için vazgeçmeyeceği değeri yoktur ve Baykal’ı nasıl elemine ettiğini herkes çok iyi bilir! Birilerine “ diktatör “ derken, kendisi de el koyduğu koltukta uzun süreli bir diktatör değil mi?
Kurt işaretleri yapıyordu, son olarak geçmişte bu ülke siyasetinde pek iyi anılmayan Yazıcıoğlu’nun evini ziyaret ediyordu, üstelik ne sözler vererek! Tabi ki bir karanlık varsa aydınlatılmalı; peki Kürt mahallesinde olan yüzlerce insanlık dışı vaka ve kayıplara dair ağzından bir söz çıktı mı?
Şimdi çıtayı daha da yükseltti; “ bu ülkenin birinci sorunu türbanmış” hadi ordan bizimle dalga mı geçiyorsun?
Bu ülkenin birinci sorunu şeriattır, öyle dikkatleri başka yere çekme ve madem Cumhurbaşkanı olmayı çok istiyorsun, çık bunu söyle; Reis yarıştan çekilmezse namerdim!
Bir masa kurmuşsun ve kendini dayattıkça şirazen bozuluyor!
O masada bu halkın gerçeği hariç her şey var ve şimdi orada rol başı olacağım diye kursaktaki heveslerin sözcüsü olmaya başladın!
Türban sorunmuş!
Kamunun tüm alanları türbanla kaplı haberin yok mu?
Adliye de, poliste, jandarma da, Meclis’te, her yerde istemediğin kadar!
Bak bu işi taçlandırman için kendi evinde de bu uygulamaya geçersen Vallahi tamamdır: sen on üçüncü cumhurbaşkanısın, kim bilir belki sayende o uğursuz sayıdan da kurtuluruz; değil mi, Cumhuriyetin bana denk gelen sevgili nimeti “ Bay Kemal?”
Bakın bana “ Bay Kemal’in üstüne çok gidiyorsun “ diyen sevgili CHP’liler. Son bir haftadır karışmıyordum ve de yazmama kararı almıştım; anlaşmayı bozan taraf o oldu ve durup, dururken gelip aklımın tımarhanesine çarptı!
Hal böyle olunca kim tutar deliyi?
****************
RUSYA VE İLHAK
Batının şişirdiği faşist Ukrayna, NATO ısrarına girince, bu Rusya için var-yok olma tercihiydi.
Bunu farklı okumak ne kadar doğru bilmem ama ortadaki gerçek Rusya’nın bir türlü içindeki işgal canavarını öldürmediğidir!
Dünkü dört bölgenin ilhakı ile ilgili Putinin sözlerine dikkat etmek lazım; “ Sovyetler’in dağılması başkalarının iştahını kabartmış, bizi yok etmeye varmıştır...” benzeri bir konuşma yaptı!
Yani dedi ki; gerekirse bizden ayrılan diğer cumhuriyetlere de bir selam veririz!
Putin, yanlış, ya da doğru; ne yaptığını bilen mekanik bir ruha sahip!
Vücut diline baktığınızda pek ruh taşıdığına tanık olmazsınız ve elindeki silah gücüyle kimin kendisine ne kadar bulaşacağını da biliyor!
Avrupa’nın tahıl ve doğal gaz bağımlılığını da iyi biliyor. Avrupa buna fazla dayanamaz ve sonunda Rusya’nın dediği çizgiye gelmek zorundadır ve Avrupa’da yavaş, yavaş ekonomik açmazların işaret verdiğini görecek olursak meseleyi daha iyi anlarız.
Sonuç olarak Rusya’nın ilhak düşüncesi, diğer işgal hevesçilerine de bir emsal karardır!
Dünyanın iki büyük emperyal ayağından bir olan Rusya bundan sonra benzer yönelimlere ses çıkarmayacaktır. Elinde bu kir varken, başkalarının kirli elini hiç görmeyecektir!
Geriye ne kaldı?
Amerika. Amerika’nın sistemi ve anlayışı belli. Dünyaya silah satarak geçimini sağlayan bir ülke ve onlar için savaşlar bulunmaz kar alanlarıdır. Ne kadar savaş, o kadar silah ve devasa paralar..!
İşte Ukrayna örneği; ne yapıyor, hala oraya silah pompalıyor ve çok iyi biliyor ki kırk beş milyonluk Ukrayna’nın, Rusya ile âşık atması mümkün değildir.
Ama olsun, ne fark eder, oraya şimdiye kadar bilmem kaç milyar dolar silah satmışlar ve bu parayı Ukrayna dâhil, üye NATO ülkelerinden nasıl tahsil edeceklerini de bilirler!
Siz bakmayın adına “ yardım “ dediklerine. Amerika, kimseye bitini bile bedava vermez, çünkü sistemleri buna terstir ve kendi başkanlarının yediği yemeğin ücretini bile ondan tahsil ederler...
Umarım anladınız; nasıl bir açmaz ve girdabın kıyısında durduğumuzu!
Şimdi tercihler zamanı ve biz kimden yana olacağız diye kara, kara düşünüyoruz!
Ben de diyorum ki iki filin arasında yürümeye devam edersen, ezilmen iki filin şakasına bakar.
En iyisi kendine ait patika yoldan yürü. Diken batarsa küçük bir iğne ucuyla rahat çıkarırsın.
Yoksa başkalarına bırakırsan mızrak ucuyla gelirler ki nerenden deşecekleri de belli olmaz..!
**************
Kader mahkûmları
Af meselesinde, “ helalleşme “ için yola çıkan Kemal bey, “ bu meselede bocalayan “ iktidara
Müthiş bir öneride bulundu!
Herkesi af dışı sayarken, “ kader mahkûmlarına “ merhametli olunmasını önerdi!
Kim bu kader mahkûmları?
Eşini kesip doğrayan, anasını, babasını öldüren, on sekiz yaşından büyük, ya da küçük fark etmez rıza gösteren denilerek tecavüzcülere yem olup, sonra evlerin, otellerin yüksek katlarından aşağı atılan “sevgili “ modun da ki kadın katilleri, hırsızlar, yan kesiciler...hepsi var ama bir tivit, bir konuşma, bir bildiri okuyan, kitap yazıp sakıncalı bulunan ve dahası gazetecilik yapan hiç kimse yok ve onlar kırmızı çizgili terörist oluyor!
Sonra çık “ ben helalleşeceğim” de!
Yaz bir yere; bu helalleşme işinde seni cemaate bile almazlar!
Bunlar Reisin konusu ve Mısır’a, Suudi’ye, daha nicelerine ansızın sarıldıysa, başucundaki Ahmet e, Mehmet e sarılması an meselesidir!
Sen, korkarak, ürkerek sorunlardan kaçmayı kurnazlık sanıyorsun. Yok, öyle bir dünya, kendi postunla cesaretli olacaksın ve bu işlerin çözümü cesaretli olacaksın.
*****************
Anam söyler “ insanda ar damarı çatladı mı, yalan en masum ahlaksızlık kalır!”
Yani diğerlerinin yanında bir hiçtir. Çünkü bunun iftirası var, yetim hakkını çalıp yemesi var, inandıklarını en ucuza satması var; dahası fırıldak gibi dönmesi var; var da var...
Sezar, mısır medeniyetinin astronomi ile ilgisine hayran kalmış ve özellikle saat konusunda ki deneyler sonucunda kalan on beş saniyelik sapmayı bile kafaya takmıştır. Bunun için talimat verir ve çalışmaya başlar.
Neticede bu bin beş yüz yıllık roma imparatorluğu algısı bile şu an geldiğimiz dijital çağ algısından çok daha insani ve geleceğe saygılıdır.
Geldiğimiz şu çağda insana saygısızlığın ne olduğunun en basit örneği ülkemizin hurafe aklıdır. Bin bel yüz yılın serüveni hurafeyi alt etmek içindi. Düşünün, her şey merak konusu ve özellikle on altıncı, on yedinci yüz yıla gelindiğinde dünya yenilik ve icatlarla yeni bir çağ yakalıyor.
Ya biz?
Her şeyin üç saniye yakınında olduğun bir gerçeğe anında ulaşıyorken, beyni gövdesinden alınmışlar hala gerçek dışılığa inanıyor, hem de tüm benliğiyle!
Bu insanlık adına ve bu uğurda canını bile feda edenlere büyük bir haksızlık ve büyük bir ahlaksızlıktır!
Şu çağda insan saçını tartışıyoruz. Buna karşı söyleyecek hiç bir söz bulamıyorum. Hele seksen bel milyonun gözlerinin içine bakarak deve sidiğinden şifa aramak tam bir çağ ahlaksızlığıdır!
Dahası herkesin oyuncak olarak kullandığı motoru hala üretmemişsen; paraşütle on iki saatlik hava yolculuğu doğru olandır! Çünkü akıl ötesini görmez; görmeyince de ebabil kuşunu F-16 sanar!
Bu çağın bize göre olmadığını yarın Meclis’e gelecek “ sansür yasası “ ile daha net göreceğiz!
Artık yazamayacağız, çizemeyeceğiz; yalancıya, “ sen yalancısın” diyemeyeceğiz ve o yalan söyledikçe bize “ Allah için öyledir “
demek kalacak, yoksa gider bir üç yıl yatarsınız, üstelik vatan, millet adına..!
**************
İçimde neler kalmadı ki?
Kusura bakmayın bugün kalemin çeneme vurduğu gündür ve üstelik günlerden mübarek cuma; her şey sevap niyetindedir!
Üç bin rakımlı ısısız bir dağ eteğinin, içindeki Tanrı’dan başka kimsenin olmadığı bir yerde doğmuşsanız, yaşama dipten başlamış ve bu güne gelmişsinizdir!
İçimde neler kalmadı ki?
Mezradan köye inmişseniz, köyün dağdan inen alay konususunuz. Direniyorsunuz, çocukta olsanız ve yokluğun, yoksulluğun tüm tonlarının teninize işlediği yerde!
Bilmediğiniz bir dili dayakla öğreniyorsunuz. Sonra ilkokulu bitirip o dilin diplomasını alıyorsunuz! Ortaokula şehre gidiyorsunuz; şehirli kızların tüm alaycı bakışları üzerinizde!
Karakaşlı, güzel çocuksunuz ama neye? Cicili, bicili elbiseleriniz yok ve herkesin derdi üstünüzdeki gömlek ve biz üç düğmeyi bir araya getirmemişiz!
Mahallede Şazı’nın babası zengin ve üstelik doğma, büyüme şehirli, bisikleti var ve dedesinin adına olan caddede binerek hızla yokuş aşağı sürüyor, biz ardından koşuyoruz, tozu bile ayrı bir haz!
Şehre giden köylü çocuklarının bisiklete binmesi çakallıktan sayılıyor ve o çakallık hala içimde durur!
Erginliğe geldik ve yavaş, yavaş güzel kızların ilgisi...yok canım ya, bu konuda torunlara anlatacak hiç bir şeyim yok ve lisede elindeki gazeteyle yüzüme vurup “ sen de yürek yok “ diyen kız hariç!
Yürek vardı ama ben devrimciydim! Sanki devrimcinin tüm güzelliklere sırtını dönmesi gerekliymiş gibi..!
Boş ver ya; hala buradayım ve bak ne güzel bir aradayız. Ne kadar çok güzel insanla yolum kesişti, hala da öyle; çıktığınız yolun güzelliğine inanırsanız, yolda en güzeline rastlarsınız.
En güzel insana; düşmana inat, dosta ve hala yürüyorum; yol uzun ve ince. İnanıyorum ki artık şafak vakti ve olabildiğince açtım kucağımı, kaçarı yok; güneş düşecek ve üstelik tüm renkleriyle; sarı, sıcak...
AH KEMAL
Eziklik insana neler yaptırmıyor ki? Dersimin bir dağ köyünde doğup, sonra metropollere yürümek, ona göre “ bir cumhuriyet kazanımıdır!”
Tabi bu masal hep külahıma anlatılan masaldır ve Malatya’nın bir dağ köyünde doğan ben de
bu Cumhuriyetten nasiplenmiştim; tabi Kemal’le aramızda bir fark vardı ve ben bu toplumun tüm sosyal katmanlarını adeta içime kazıyarak yürüdüm ve hiç bir zaman kendimden başkası olmadım; olmadıkça da ne kapılardan yüz geri olduğumu bir ben bilirim!
O nedenledir ki hala bedava yazan bir kalemim ve kime yazdığımı çok iyi bildiğim için çok ama çok mutluyum!
Bay Kemal’le aramızdaki fark bu işte. Adam kime yazdığını bilmiyor ve okuduğu her mektup acınacak bir travmayla dolu. Kendi gerçeğinden kopmanın acı manzarası. Bu eziklik ona hırs yaptırmış; yoksa öyle ülkenin gidişatı falan umurunda değil! Bir Der simli çocuk gelip cumhurbaşkanı olacak ya, önemli olan o ve böyle bir durum cumhuriyetimizin nelere kadir olduğunu kafamıza daha sıcak ütülerin çekilmesine yetecek de, artacak bile!
Müthiş kurnaz bir kişiliktir; hedefi için vazgeçmeyeceği değeri yoktur ve Baykal’ı nasıl elemine ettiğini herkes çok iyi bilir! Birilerine “ diktatör “ derken, kendisi de el koyduğu koltukta uzun süreli bir diktatör değil mi?
Kurt işaretleri yapıyordu, son olarak geçmişte bu ülke siyasetinde pek iyi anılmayan Yazıcıoğlu’nun evini ziyaret ediyordu, üstelik ne sözler vererek! Tabi ki bir karanlık varsa aydınlatılmalı; peki Kürt mahallesinde olan yüzlerce insanlık dışı vaka ve kayıplara dair ağzından bir söz çıktı mı?
Şimdi çıtayı daha da yükseltti; “ bu ülkenin birinci sorunu türbanmış” hadi ordan bizimle dalga mı geçiyorsun?
Bu ülkenin birinci sorunu şeriattır, öyle dikkatleri başka yere çekme ve madem Cumhurbaşkanı olmayı çok istiyorsun, çık bunu söyle; Reis yarıştan çekilmezse namerdim!
Bir masa kurmuşsun ve kendini dayattıkça şirazen bozuluyor!
O masada bu halkın gerçeği hariç her şey var ve şimdi orada rol başı olacağım diye kursaktaki heveslerin sözcüsü olmaya başladın!
Türban sorunmuş!
Kamunun tüm alanları türbanla kaplı haberin yok mu?
Adliye de, poliste, jandarma da, Meclis’te, her yerde istemediğin kadar!
Bak bu işi taçlandırman için kendi evinde de bu uygulamaya geçersen Vallahi tamamdır: sen on üçüncü cumhurbaşkanısın, kim bilir belki sayende o uğursuz sayıdan da kurtuluruz; değil mi, Cumhuriyetin bana denk gelen sevgili nimeti “ Bay Kemal?”
Bakın bana “ Bay Kemal’in üstüne çok gidiyorsun “ diyen sevgili CHP’liler. Son bir haftadır karışmıyordum ve de yazmama kararı almıştım; anlaşmayı bozan taraf o oldu ve durup, dururken gelip aklımın tımarhanesine çarptı!
Hal böyle olunca kim tutar deliyi?
****************
RUSYA VE İLHAK
Batının şişirdiği faşist Ukrayna, NATO ısrarına girince, bu Rusya için var-yok olma tercihiydi.
Bunu farklı okumak ne kadar doğru bilmem ama ortadaki gerçek Rusya’nın bir türlü içindeki işgal canavarını öldürmediğidir!
Dünkü dört bölgenin ilhakı ile ilgili Putinin sözlerine dikkat etmek lazım; “ Sovyetler’in dağılması başkalarının iştahını kabartmış, bizi yok etmeye varmıştır...” benzeri bir konuşma yaptı!
Yani dedi ki; gerekirse bizden ayrılan diğer cumhuriyetlere de bir selam veririz!
Putin, yanlış, ya da doğru; ne yaptığını bilen mekanik bir ruha sahip!
Vücut diline baktığınızda pek ruh taşıdığına tanık olmazsınız ve elindeki silah gücüyle kimin kendisine ne kadar bulaşacağını da biliyor!
Avrupa’nın tahıl ve doğal gaz bağımlılığını da iyi biliyor. Avrupa buna fazla dayanamaz ve sonunda Rusya’nın dediği çizgiye gelmek zorundadır ve Avrupa’da yavaş, yavaş ekonomik açmazların işaret verdiğini görecek olursak meseleyi daha iyi anlarız.
Sonuç olarak Rusya’nın ilhak düşüncesi, diğer işgal hevesçilerine de bir emsal karardır!
Dünyanın iki büyük emperyal ayağından bir olan Rusya bundan sonra benzer yönelimlere ses çıkarmayacaktır. Elinde bu kir varken, başkalarının kirli elini hiç görmeyecektir!
Geriye ne kaldı?
Amerika. Amerika’nın sistemi ve anlayışı belli. Dünyaya silah satarak geçimini sağlayan bir ülke ve onlar için savaşlar bulunmaz kar alanlarıdır. Ne kadar savaş, o kadar silah ve devasa paralar..!
İşte Ukrayna örneği; ne yapıyor, hala oraya silah pompalıyor ve çok iyi biliyor ki kırk beş milyonluk Ukrayna’nın, Rusya ile âşık atması mümkün değildir.
Ama olsun, ne fark eder, oraya şimdiye kadar bilmem kaç milyar dolar silah satmışlar ve bu parayı Ukrayna dâhil, üye NATO ülkelerinden nasıl tahsil edeceklerini de bilirler!
Siz bakmayın adına “ yardım “ dediklerine. Amerika, kimseye bitini bile bedava vermez, çünkü sistemleri buna terstir ve kendi başkanlarının yediği yemeğin ücretini bile ondan tahsil ederler...
Umarım anladınız; nasıl bir açmaz ve girdabın kıyısında durduğumuzu!
Şimdi tercihler zamanı ve biz kimden yana olacağız diye kara, kara düşünüyoruz!
Ben de diyorum ki iki filin arasında yürümeye devam edersen, ezilmen iki filin şakasına bakar.
En iyisi kendine ait patika yoldan yürü. Diken batarsa küçük bir iğne ucuyla rahat çıkarırsın.
Yoksa başkalarına bırakırsan mızrak ucuyla gelirler ki nerenden deşecekleri de belli olmaz..!
**************
Kader mahkûmları
Af meselesinde, “ helalleşme “ için yola çıkan Kemal bey, “ bu meselede bocalayan “ iktidara
Müthiş bir öneride bulundu!
Herkesi af dışı sayarken, “ kader mahkûmlarına “ merhametli olunmasını önerdi!
Kim bu kader mahkûmları?
Eşini kesip doğrayan, anasını, babasını öldüren, on sekiz yaşından büyük, ya da küçük fark etmez rıza gösteren denilerek tecavüzcülere yem olup, sonra evlerin, otellerin yüksek katlarından aşağı atılan “sevgili “ modun da ki kadın katilleri, hırsızlar, yan kesiciler...hepsi var ama bir tivit, bir konuşma, bir bildiri okuyan, kitap yazıp sakıncalı bulunan ve dahası gazetecilik yapan hiç kimse yok ve onlar kırmızı çizgili terörist oluyor!
Sonra çık “ ben helalleşeceğim” de!
Yaz bir yere; bu helalleşme işinde seni cemaate bile almazlar!
Bunlar Reisin konusu ve Mısır’a, Suudi’ye, daha nicelerine ansızın sarıldıysa, başucundaki Ahmet e, Mehmet e sarılması an meselesidir!
Sen, korkarak, ürkerek sorunlardan kaçmayı kurnazlık sanıyorsun. Yok, öyle bir dünya, kendi postunla cesaretli olacaksın ve bu işlerin çözümü cesaretli olacaksın.
*****************
Anam söyler “ insanda ar damarı çatladı mı, yalan en masum ahlaksızlık kalır!”
Yani diğerlerinin yanında bir hiçtir. Çünkü bunun iftirası var, yetim hakkını çalıp yemesi var, inandıklarını en ucuza satması var; dahası fırıldak gibi dönmesi var; var da var...
Sezar, mısır medeniyetinin astronomi ile ilgisine hayran kalmış ve özellikle saat konusunda ki deneyler sonucunda kalan on beş saniyelik sapmayı bile kafaya takmıştır. Bunun için talimat verir ve çalışmaya başlar.
Neticede bu bin beş yüz yıllık roma imparatorluğu algısı bile şu an geldiğimiz dijital çağ algısından çok daha insani ve geleceğe saygılıdır.
Geldiğimiz şu çağda insana saygısızlığın ne olduğunun en basit örneği ülkemizin hurafe aklıdır. Bin bel yüz yılın serüveni hurafeyi alt etmek içindi. Düşünün, her şey merak konusu ve özellikle on altıncı, on yedinci yüz yıla gelindiğinde dünya yenilik ve icatlarla yeni bir çağ yakalıyor.
Ya biz?
Her şeyin üç saniye yakınında olduğun bir gerçeğe anında ulaşıyorken, beyni gövdesinden alınmışlar hala gerçek dışılığa inanıyor, hem de tüm benliğiyle!
Bu insanlık adına ve bu uğurda canını bile feda edenlere büyük bir haksızlık ve büyük bir ahlaksızlıktır!
Şu çağda insan saçını tartışıyoruz. Buna karşı söyleyecek hiç bir söz bulamıyorum. Hele seksen bel milyonun gözlerinin içine bakarak deve sidiğinden şifa aramak tam bir çağ ahlaksızlığıdır!
Dahası herkesin oyuncak olarak kullandığı motoru hala üretmemişsen; paraşütle on iki saatlik hava yolculuğu doğru olandır! Çünkü akıl ötesini görmez; görmeyince de ebabil kuşunu F-16 sanar!
Bu çağın bize göre olmadığını yarın Meclis’e gelecek “ sansür yasası “ ile daha net göreceğiz!
Artık yazamayacağız, çizemeyeceğiz; yalancıya, “ sen yalancısın” diyemeyeceğiz ve o yalan söyledikçe bize “ Allah için öyledir “
demek kalacak, yoksa gider bir üç yıl yatarsınız, üstelik vatan, millet adına..!
**************
İçimde neler kalmadı ki?
Kusura bakmayın bugün kalemin çeneme vurduğu gündür ve üstelik günlerden mübarek cuma; her şey sevap niyetindedir!
Üç bin rakımlı ısısız bir dağ eteğinin, içindeki Tanrı’dan başka kimsenin olmadığı bir yerde doğmuşsanız, yaşama dipten başlamış ve bu güne gelmişsinizdir!
İçimde neler kalmadı ki?
Mezradan köye inmişseniz, köyün dağdan inen alay konususunuz. Direniyorsunuz, çocukta olsanız ve yokluğun, yoksulluğun tüm tonlarının teninize işlediği yerde!
Bilmediğiniz bir dili dayakla öğreniyorsunuz. Sonra ilkokulu bitirip o dilin diplomasını alıyorsunuz! Ortaokula şehre gidiyorsunuz; şehirli kızların tüm alaycı bakışları üzerinizde!
Karakaşlı, güzel çocuksunuz ama neye? Cicili, bicili elbiseleriniz yok ve herkesin derdi üstünüzdeki gömlek ve biz üç düğmeyi bir araya getirmemişiz!
Mahallede Şazı’nın babası zengin ve üstelik doğma, büyüme şehirli, bisikleti var ve dedesinin adına olan caddede binerek hızla yokuş aşağı sürüyor, biz ardından koşuyoruz, tozu bile ayrı bir haz!
Şehre giden köylü çocuklarının bisiklete binmesi çakallıktan sayılıyor ve o çakallık hala içimde durur!
Erginliğe geldik ve yavaş, yavaş güzel kızların ilgisi...yok canım ya, bu konuda torunlara anlatacak hiç bir şeyim yok ve lisede elindeki gazeteyle yüzüme vurup “ sen de yürek yok “ diyen kız hariç!
Yürek vardı ama ben devrimciydim! Sanki devrimcinin tüm güzelliklere sırtını dönmesi gerekliymiş gibi..!
Boş ver ya; hala buradayım ve bak ne güzel bir aradayız. Ne kadar çok güzel insanla yolum kesişti, hala da öyle; çıktığınız yolun güzelliğine inanırsanız, yolda en güzeline rastlarsınız.
En güzel insana; düşmana inat, dosta ve hala yürüyorum; yol uzun ve ince. İnanıyorum ki artık şafak vakti ve olabildiğince açtım kucağımı, kaçarı yok; güneş düşecek ve üstelik tüm renkleriyle; sarı, sıcak...
AH KEMAL
Eziklik insana neler yaptırmıyor ki? Dersimin bir dağ köyünde doğup, sonra metropollere yürümek, ona göre “ bir cumhuriyet kazanımıdır!”
Tabi bu masal hep külahıma anlatılan masaldır ve Malatya’nın bir dağ köyünde doğan ben de
bu Cumhuriyetten nasiplenmiştim; tabi Kemal’le aramızda bir fark vardı ve ben bu toplumun tüm sosyal katmanlarını adeta içime kazıyarak yürüdüm ve hiç bir zaman kendimden başkası olmadım; olmadıkça da ne kapılardan yüz geri olduğumu bir ben bilirim!
O nedenledir ki hala bedava yazan bir kalemim ve kime yazdığımı çok iyi bildiğim için çok ama çok mutluyum!
Bay Kemal’le aramızdaki fark bu işte. Adam kime yazdığını bilmiyor ve okuduğu her mektup acınacak bir travmayla dolu. Kendi gerçeğinden kopmanın acı manzarası. Bu eziklik ona hırs yaptırmış; yoksa öyle ülkenin gidişatı falan umurunda değil! Bir Der simli çocuk gelip cumhurbaşkanı olacak ya, önemli olan o ve böyle bir durum cumhuriyetimizin nelere kadir olduğunu kafamıza daha sıcak ütülerin çekilmesine yetecek de, artacak bile!
Müthiş kurnaz bir kişiliktir; hedefi için vazgeçmeyeceği değeri yoktur ve Baykal’ı nasıl elemine ettiğini herkes çok iyi bilir! Birilerine “ diktatör “ derken, kendisi de el koyduğu koltukta uzun süreli bir diktatör değil mi?
Kurt işaretleri yapıyordu, son olarak geçmişte bu ülke siyasetinde pek iyi anılmayan Yazıcıoğlu’nun evini ziyaret ediyordu, üstelik ne sözler vererek! Tabi ki bir karanlık varsa aydınlatılmalı; peki Kürt mahallesinde olan yüzlerce insanlık dışı vaka ve kayıplara dair ağzından bir söz çıktı mı?
Şimdi çıtayı daha da yükseltti; “ bu ülkenin birinci sorunu türbanmış” hadi ordan bizimle dalga mı geçiyorsun?
Bu ülkenin birinci sorunu şeriattır, öyle dikkatleri başka yere çekme ve madem Cumhurbaşkanı olmayı çok istiyorsun, çık bunu söyle; Reis yarıştan çekilmezse namerdim!
Bir masa kurmuşsun ve kendini dayattıkça şirazen bozuluyor!
O masada bu halkın gerçeği hariç her şey var ve şimdi orada rol başı olacağım diye kursaktaki heveslerin sözcüsü olmaya başladın!
Türban sorunmuş!
Kamunun tüm alanları türbanla kaplı haberin yok mu?
Adliye de, poliste, jandarma da, Meclis’te, her yerde istemediğin kadar!
Bak bu işi taçlandırman için kendi evinde de bu uygulamaya geçersen Vallahi tamamdır: sen on üçüncü cumhurbaşkanısın, kim bilir belki sayende o uğursuz sayıdan da kurtuluruz; değil mi, Cumhuriyetin bana denk gelen sevgili nimeti “ Bay Kemal?”
Bakın bana “ Bay Kemal’in üstüne çok gidiyorsun “ diyen sevgili CHP’liler. Son bir haftadır karışmıyordum ve de yazmama kararı almıştım; anlaşmayı bozan taraf o oldu ve durup, dururken gelip aklımın tımarhanesine çarptı!
Hal böyle olunca kim tutar deliyi?
****************
RUSYA VE İLHAK
Batının şişirdiği faşist Ukrayna, NATO ısrarına girince, bu Rusya için var-yok olma tercihiydi.
Bunu farklı okumak ne kadar doğru bilmem ama ortadaki gerçek Rusya’nın bir türlü içindeki işgal canavarını öldürmediğidir!
Dünkü dört bölgenin ilhakı ile ilgili Putinin sözlerine dikkat etmek lazım; “ Sovyetler’in dağılması başkalarının iştahını kabartmış, bizi yok etmeye varmıştır...” benzeri bir konuşma yaptı!
Yani dedi ki; gerekirse bizden ayrılan diğer cumhuriyetlere de bir selam veririz!
Putin, yanlış, ya da doğru; ne yaptığını bilen mekanik bir ruha sahip!
Vücut diline baktığınızda pek ruh taşıdığına tanık olmazsınız ve elindeki silah gücüyle kimin kendisine ne kadar bulaşacağını da biliyor!
Avrupa’nın tahıl ve doğal gaz bağımlılığını da iyi biliyor. Avrupa buna fazla dayanamaz ve sonunda Rusya’nın dediği çizgiye gelmek zorundadır ve Avrupa’da yavaş, yavaş ekonomik açmazların işaret verdiğini görecek olursak meseleyi daha iyi anlarız.
Sonuç olarak Rusya’nın ilhak düşüncesi, diğer işgal hevesçilerine de bir emsal karardır!
Dünyanın iki büyük emperyal ayağından bir olan Rusya bundan sonra benzer yönelimlere ses çıkarmayacaktır. Elinde bu kir varken, başkalarının kirli elini hiç görmeyecektir!
Geriye ne kaldı?
Amerika. Amerika’nın sistemi ve anlayışı belli. Dünyaya silah satarak geçimini sağlayan bir ülke ve onlar için savaşlar bulunmaz kar alanlarıdır. Ne kadar savaş, o kadar silah ve devasa paralar..!
İşte Ukrayna örneği; ne yapıyor, hala oraya silah pompalıyor ve çok iyi biliyor ki kırk beş milyonluk Ukrayna’nın, Rusya ile âşık atması mümkün değildir.
Ama olsun, ne fark eder, oraya şimdiye kadar bilmem kaç milyar dolar silah satmışlar ve bu parayı Ukrayna dâhil, üye NATO ülkelerinden nasıl tahsil edeceklerini de bilirler!
Siz bakmayın adına “ yardım “ dediklerine. Amerika, kimseye bitini bile bedava vermez, çünkü sistemleri buna terstir ve kendi başkanlarının yediği yemeğin ücretini bile ondan tahsil ederler...
Umarım anladınız; nasıl bir açmaz ve girdabın kıyısında durduğumuzu!
Şimdi tercihler zamanı ve biz kimden yana olacağız diye kara, kara düşünüyoruz!
Ben de diyorum ki iki filin arasında yürümeye devam edersen, ezilmen iki filin şakasına bakar.
En iyisi kendine ait patika yoldan yürü. Diken batarsa küçük bir iğne ucuyla rahat çıkarırsın.
Yoksa başkalarına bırakırsan mızrak ucuyla gelirler ki nerenden deşecekleri de belli olmaz..!
**************
Kader mahkûmları
Af meselesinde, “ helalleşme “ için yola çıkan Kemal bey, “ bu meselede bocalayan “ iktidara
Müthiş bir öneride bulundu!
Herkesi af dışı sayarken, “ kader mahkûmlarına “ merhametli olunmasını önerdi!
Kim bu kader mahkûmları?
Eşini kesip doğrayan, anasını, babasını öldüren, on sekiz yaşından büyük, ya da küçük fark etmez rıza gösteren denilerek tecavüzcülere yem olup, sonra evlerin, otellerin yüksek katlarından aşağı atılan “sevgili “ modun da ki kadın katilleri, hırsızlar, yan kesiciler...hepsi var ama bir tivit, bir konuşma, bir bildiri okuyan, kitap yazıp sakıncalı bulunan ve dahası gazetecilik yapan hiç kimse yok ve onlar kırmızı çizgili terörist oluyor!
Sonra çık “ ben helalleşeceğim” de!
Yaz bir yere; bu helalleşme işinde seni cemaate bile almazlar!
Bunlar Reisin konusu ve Mısır’a, Suudi’ye, daha nicelerine ansızın sarıldıysa, başucundaki Ahmet e, Mehmet e sarılması an meselesidir!
Sen, korkarak, ürkerek sorunlardan kaçmayı kurnazlık sanıyorsun. Yok, öyle bir dünya, kendi postunla cesaretli olacaksın ve bu işlerin çözümü cesaretli olacaksın.
*****************
Anam söyler “ insanda ar damarı çatladı mı, yalan en masum ahlaksızlık kalır!”
Yani diğerlerinin yanında bir hiçtir. Çünkü bunun iftirası var, yetim hakkını çalıp yemesi var, inandıklarını en ucuza satması var; dahası fırıldak gibi dönmesi var; var da var...
Sezar, mısır medeniyetinin astronomi ile ilgisine hayran kalmış ve özellikle saat konusunda ki deneyler sonucunda kalan on beş saniyelik sapmayı bile kafaya takmıştır. Bunun için talimat verir ve çalışmaya başlar.
Neticede bu bin beş yüz yıllık roma imparatorluğu algısı bile şu an geldiğimiz dijital çağ algısından çok daha insani ve geleceğe saygılıdır.
Geldiğimiz şu çağda insana saygısızlığın ne olduğunun en basit örneği ülkemizin hurafe aklıdır. Bin bel yüz yılın serüveni hurafeyi alt etmek içindi. Düşünün, her şey merak konusu ve özellikle on altıncı, on yedinci yüz yıla gelindiğinde dünya yenilik ve icatlarla yeni bir çağ yakalıyor.
Ya biz?
Her şeyin üç saniye yakınında olduğun bir gerçeğe anında ulaşıyorken, beyni gövdesinden alınmışlar hala gerçek dışılığa inanıyor, hem de tüm benliğiyle!
Bu insanlık adına ve bu uğurda canını bile feda edenlere büyük bir haksızlık ve büyük bir ahlaksızlıktır!
Şu çağda insan saçını tartışıyoruz. Buna karşı söyleyecek hiç bir söz bulamıyorum. Hele seksen bel milyonun gözlerinin içine bakarak deve sidiğinden şifa aramak tam bir çağ ahlaksızlığıdır!
Dahası herkesin oyuncak olarak kullandığı motoru hala üretmemişsen; paraşütle on iki saatlik hava yolculuğu doğru olandır! Çünkü akıl ötesini görmez; görmeyince de ebabil kuşunu F-16 sanar!
Bu çağın bize göre olmadığını yarın Meclis’e gelecek “ sansür yasası “ ile daha net göreceğiz!
Artık yazamayacağız, çizemeyeceğiz; yalancıya, “ sen yalancısın” diyemeyeceğiz ve o yalan söyledikçe bize “ Allah için öyledir “
demek kalacak, yoksa gider bir üç yıl yatarsınız, üstelik vatan, millet adına..!
**************
İçimde neler kalmadı ki?
Kusura bakmayın bugün kalemin çeneme vurduğu gündür ve üstelik günlerden mübarek cuma; her şey sevap niyetindedir!
Üç bin rakımlı ısısız bir dağ eteğinin, içindeki Tanrı’dan başka kimsenin olmadığı bir yerde doğmuşsanız, yaşama dipten başlamış ve bu güne gelmişsinizdir!
İçimde neler kalmadı ki?
Mezradan köye inmişseniz, köyün dağdan inen alay konususunuz. Direniyorsunuz, çocukta olsanız ve yokluğun, yoksulluğun tüm tonlarının teninize işlediği yerde!
Bilmediğiniz bir dili dayakla öğreniyorsunuz. Sonra ilkokulu bitirip o dilin diplomasını alıyorsunuz! Ortaokula şehre gidiyorsunuz; şehirli kızların tüm alaycı bakışları üzerinizde!
Karakaşlı, güzel çocuksunuz ama neye? Cicili, bicili elbiseleriniz yok ve herkesin derdi üstünüzdeki gömlek ve biz üç düğmeyi bir araya getirmemişiz!
Mahallede Şazı’nın babası zengin ve üstelik doğma, büyüme şehirli, bisikleti var ve dedesinin adına olan caddede binerek hızla yokuş aşağı sürüyor, biz ardından koşuyoruz, tozu bile ayrı bir haz!
Şehre giden köylü çocuklarının bisiklete binmesi çakallıktan sayılıyor ve o çakallık hala içimde durur!
Erginliğe geldik ve yavaş, yavaş güzel kızların ilgisi...yok canım ya, bu konuda torunlara anlatacak hiç bir şeyim yok ve lisede elindeki gazeteyle yüzüme vurup “ sen de yürek yok “ diyen kız hariç!
Yürek vardı ama ben devrimciydim! Sanki devrimcinin tüm güzelliklere sırtını dönmesi gerekliymiş gibi..!
Boş ver ya; hala buradayım ve bak ne güzel bir aradayız. Ne kadar çok güzel insanla yolum kesişti, hala da öyle; çıktığınız yolun güzelliğine inanırsanız, yolda en güzeline rastlarsınız.
En güzel insana; düşmana inat, dosta ve hala yürüyorum; yol uzun ve ince. İnanıyorum ki artık şafak vakti ve olabildiğince açtım kucağımı, kaçarı yok; güneş düşecek ve üstelik tüm renkleriyle; sarı, sıcak...
AH KEMAL
Eziklik insana neler yaptırmıyor ki? Dersimin bir dağ köyünde doğup, sonra metropollere yürümek, ona göre “ bir cumhuriyet kazanımıdır!”
Tabi bu masal hep külahıma anlatılan masaldır ve Malatya’nın bir dağ köyünde doğan ben de
bu Cumhuriyetten nasiplenmiştim; tabi Kemal’le aramızda bir fark vardı ve ben bu toplumun tüm sosyal katmanlarını adeta içime kazıyarak yürüdüm ve hiç bir zaman kendimden başkası olmadım; olmadıkça da ne kapılardan yüz geri olduğumu bir ben bilirim!
O nedenledir ki hala bedava yazan bir kalemim ve kime yazdığımı çok iyi bildiğim için çok ama çok mutluyum!
Bay Kemal’le aramızdaki fark bu işte. Adam kime yazdığını bilmiyor ve okuduğu her mektup acınacak bir travmayla dolu. Kendi gerçeğinden kopmanın acı manzarası. Bu eziklik ona hırs yaptırmış; yoksa öyle ülkenin gidişatı falan umurunda değil! Bir Der simli çocuk gelip cumhurbaşkanı olacak ya, önemli olan o ve böyle bir durum cumhuriyetimizin nelere kadir olduğunu kafamıza daha sıcak ütülerin çekilmesine yetecek de, artacak bile!
Müthiş kurnaz bir kişiliktir; hedefi için vazgeçmeyeceği değeri yoktur ve Baykal’ı nasıl elemine ettiğini herkes çok iyi bilir! Birilerine “ diktatör “ derken, kendisi de el koyduğu koltukta uzun süreli bir diktatör değil mi?
Kurt işaretleri yapıyordu, son olarak geçmişte bu ülke siyasetinde pek iyi anılmayan Yazıcıoğlu’nun evini ziyaret ediyordu, üstelik ne sözler vererek! Tabi ki bir karanlık varsa aydınlatılmalı; peki Kürt mahallesinde olan yüzlerce insanlık dışı vaka ve kayıplara dair ağzından bir söz çıktı mı?
Şimdi çıtayı daha da yükseltti; “ bu ülkenin birinci sorunu türbanmış” hadi ordan bizimle dalga mı geçiyorsun?
Bu ülkenin birinci sorunu şeriattır, öyle dikkatleri başka yere çekme ve madem Cumhurbaşkanı olmayı çok istiyorsun, çık bunu söyle; Reis yarıştan çekilmezse namerdim!
Bir masa kurmuşsun ve kendini dayattıkça şirazen bozuluyor!
O masada bu halkın gerçeği hariç her şey var ve şimdi orada rol başı olacağım diye kursaktaki heveslerin sözcüsü olmaya başladın!
Türban sorunmuş!
Kamunun tüm alanları türbanla kaplı haberin yok mu?
Adliye de, poliste, jandarma da, Meclis’te, her yerde istemediğin kadar!
Bak bu işi taçlandırman için kendi evinde de bu uygulamaya geçersen Vallahi tamamdır: sen on üçüncü cumhurbaşkanısın, kim bilir belki sayende o uğursuz sayıdan da kurtuluruz; değil mi, Cumhuriyetin bana denk gelen sevgili nimeti “ Bay Kemal?”
Bakın bana “ Bay Kemal’in üstüne çok gidiyorsun “ diyen sevgili CHP’liler. Son bir haftadır karışmıyordum ve de yazmama kararı almıştım; anlaşmayı bozan taraf o oldu ve durup, dururken gelip aklımın tımarhanesine çarptı!
Hal böyle olunca kim tutar deliyi?
****************
RUSYA VE İLHAK
Batının şişirdiği faşist Ukrayna, NATO ısrarına girince, bu Rusya için var-yok olma tercihiydi.
Bunu farklı okumak ne kadar doğru bilmem ama ortadaki gerçek Rusya’nın bir türlü içindeki işgal canavarını öldürmediğidir!
Dünkü dört bölgenin ilhakı ile ilgili Putinin sözlerine dikkat etmek lazım; “ Sovyetler’in dağılması başkalarının iştahını kabartmış, bizi yok etmeye varmıştır...” benzeri bir konuşma yaptı!
Yani dedi ki; gerekirse bizden ayrılan diğer cumhuriyetlere de bir selam veririz!
Putin, yanlış, ya da doğru; ne yaptığını bilen mekanik bir ruha sahip!
Vücut diline baktığınızda pek ruh taşıdığına tanık olmazsınız ve elindeki silah gücüyle kimin kendisine ne kadar bulaşacağını da biliyor!
Avrupa’nın tahıl ve doğal gaz bağımlılığını da iyi biliyor. Avrupa buna fazla dayanamaz ve sonunda Rusya’nın dediği çizgiye gelmek zorundadır ve Avrupa’da yavaş, yavaş ekonomik açmazların işaret verdiğini görecek olursak meseleyi daha iyi anlarız.
Sonuç olarak Rusya’nın ilhak düşüncesi, diğer işgal hevesçilerine de bir emsal karardır!
Dünyanın iki büyük emperyal ayağından bir olan Rusya bundan sonra benzer yönelimlere ses çıkarmayacaktır. Elinde bu kir varken, başkalarının kirli elini hiç görmeyecektir!
Geriye ne kaldı?
Amerika. Amerika’nın sistemi ve anlayışı belli. Dünyaya silah satarak geçimini sağlayan bir ülke ve onlar için savaşlar bulunmaz kar alanlarıdır. Ne kadar savaş, o kadar silah ve devasa paralar..!
İşte Ukrayna örneği; ne yapıyor, hala oraya silah pompalıyor ve çok iyi biliyor ki kırk beş milyonluk Ukrayna’nın, Rusya ile âşık atması mümkün değildir.
Ama olsun, ne fark eder, oraya şimdiye kadar bilmem kaç milyar dolar silah satmışlar ve bu parayı Ukrayna dâhil, üye NATO ülkelerinden nasıl tahsil edeceklerini de bilirler!
Siz bakmayın adına “ yardım “ dediklerine. Amerika, kimseye bitini bile bedava vermez, çünkü sistemleri buna terstir ve kendi başkanlarının yediği yemeğin ücretini bile ondan tahsil ederler...
Umarım anladınız; nasıl bir açmaz ve girdabın kıyısında durduğumuzu!
Şimdi tercihler zamanı ve biz kimden yana olacağız diye kara, kara düşünüyoruz!
Ben de diyorum ki iki filin arasında yürümeye devam edersen, ezilmen iki filin şakasına bakar.
En iyisi kendine ait patika yoldan yürü. Diken batarsa küçük bir iğne ucuyla rahat çıkarırsın.
Yoksa başkalarına bırakırsan mızrak ucuyla gelirler ki nerenden deşecekleri de belli olmaz..!
**************
Kader mahkûmları
Af meselesinde, “ helalleşme “ için yola çıkan Kemal bey, “ bu meselede bocalayan “ iktidara
Müthiş bir öneride bulundu!
Herkesi af dışı sayarken, “ kader mahkûmlarına “ merhametli olunmasını önerdi!
Kim bu kader mahkûmları?
Eşini kesip doğrayan, anasını, babasını öldüren, on sekiz yaşından büyük, ya da küçük fark etmez rıza gösteren denilerek tecavüzcülere yem olup, sonra evlerin, otellerin yüksek katlarından aşağı atılan “sevgili “ modun da ki kadın katilleri, hırsızlar, yan kesiciler...hepsi var ama bir tivit, bir konuşma, bir bildiri okuyan, kitap yazıp sakıncalı bulunan ve dahası gazetecilik yapan hiç kimse yok ve onlar kırmızı çizgili terörist oluyor!
Sonra çık “ ben helalleşeceğim” de!
Yaz bir yere; bu helalleşme işinde seni cemaate bile almazlar!
Bunlar Reisin konusu ve Mısır’a, Suudi’ye, daha nicelerine ansızın sarıldıysa, başucundaki Ahmet e, Mehmet e sarılması an meselesidir!
Sen, korkarak, ürkerek sorunlardan kaçmayı kurnazlık sanıyorsun. Yok, öyle bir dünya, kendi postunla cesaretli olacaksın ve bu işlerin çözümü cesaretli olacaksın.
*****************
Anam söyler “ insanda ar damarı çatladı mı, yalan en masum ahlaksızlık kalır!”
Yani diğerlerinin yanında bir hiçtir. Çünkü bunun iftirası var, yetim hakkını çalıp yemesi var, inandıklarını en ucuza satması var; dahası fırıldak gibi dönmesi var; var da var...
Sezar, mısır medeniyetinin astronomi ile ilgisine hayran kalmış ve özellikle saat konusunda ki deneyler sonucunda kalan on beş saniyelik sapmayı bile kafaya takmıştır. Bunun için talimat verir ve çalışmaya başlar.
Neticede bu bin beş yüz yıllık roma imparatorluğu algısı bile şu an geldiğimiz dijital çağ algısından çok daha insani ve geleceğe saygılıdır.
Geldiğimiz şu çağda insana saygısızlığın ne olduğunun en basit örneği ülkemizin hurafe aklıdır. Bin bel yüz yılın serüveni hurafeyi alt etmek içindi. Düşünün, her şey merak konusu ve özellikle on altıncı, on yedinci yüz yıla gelindiğinde dünya yenilik ve icatlarla yeni bir çağ yakalıyor.
Ya biz?
Her şeyin üç saniye yakınında olduğun bir gerçeğe anında ulaşıyorken, beyni gövdesinden alınmışlar hala gerçek dışılığa inanıyor, hem de tüm benliğiyle!
Bu insanlık adına ve bu uğurda canını bile feda edenlere büyük bir haksızlık ve büyük bir ahlaksızlıktır!
Şu çağda insan saçını tartışıyoruz. Buna karşı söyleyecek hiç bir söz bulamıyorum. Hele seksen bel milyonun gözlerinin içine bakarak deve sidiğinden şifa aramak tam bir çağ ahlaksızlığıdır!
Dahası herkesin oyuncak olarak kullandığı motoru hala üretmemişsen; paraşütle on iki saatlik hava yolculuğu doğru olandır! Çünkü akıl ötesini görmez; görmeyince de ebabil kuşunu F-16 sanar!
Bu çağın bize göre olmadığını yarın Meclis’e gelecek “ sansür yasası “ ile daha net göreceğiz!
Artık yazamayacağız, çizemeyeceğiz; yalancıya, “ sen yalancısın” diyemeyeceğiz ve o yalan söyledikçe bize “ Allah için öyledir “
demek kalacak, yoksa gider bir üç yıl yatarsınız, üstelik vatan, millet adına..!
**************
İçimde neler kalmadı ki?
Kusura bakmayın bugün kalemin çeneme vurduğu gündür ve üstelik günlerden mübarek cuma; her şey sevap niyetindedir!
Üç bin rakımlı ısısız bir dağ eteğinin, içindeki Tanrı’dan başka kimsenin olmadığı bir yerde doğmuşsanız, yaşama dipten başlamış ve bu güne gelmişsinizdir!
İçimde neler kalmadı ki?
Mezradan köye inmişseniz, köyün dağdan inen alay konususunuz. Direniyorsunuz, çocukta olsanız ve yokluğun, yoksulluğun tüm tonlarının teninize işlediği yerde!
Bilmediğiniz bir dili dayakla öğreniyorsunuz. Sonra ilkokulu bitirip o dilin diplomasını alıyorsunuz! Ortaokula şehre gidiyorsunuz; şehirli kızların tüm alaycı bakışları üzerinizde!
Karakaşlı, güzel çocuksunuz ama neye? Cicili, bicili elbiseleriniz yok ve herkesin derdi üstünüzdeki gömlek ve biz üç düğmeyi bir araya getirmemişiz!
Mahallede Şazı’nın babası zengin ve üstelik doğma, büyüme şehirli, bisikleti var ve dedesinin adına olan caddede binerek hızla yokuş aşağı sürüyor, biz ardından koşuyoruz, tozu bile ayrı bir haz!
Şehre giden köylü çocuklarının bisiklete binmesi çakallıktan sayılıyor ve o çakallık hala içimde durur!
Erginliğe geldik ve yavaş, yavaş güzel kızların ilgisi...yok canım ya, bu konuda torunlara anlatacak hiç bir şeyim yok ve lisede elindeki gazeteyle yüzüme vurup “ sen de yürek yok “ diyen kız hariç!
Yürek vardı ama ben devrimciydim! Sanki devrimcinin tüm güzelliklere sırtını dönmesi gerekliymiş gibi..!
Boş ver ya; hala buradayım ve bak ne güzel bir aradayız. Ne kadar çok güzel insanla yolum kesişti, hala da öyle; çıktığınız yolun güzelliğine inanırsanız, yolda en güzeline rastlarsınız.
En güzel insana; düşmana inat, dosta ve hala yürüyorum; yol uzun ve ince. İnanıyorum ki artık şafak vakti ve olabildiğince açtım kucağımı, kaçarı yok; güneş düşecek ve üstelik tüm renkleriyle; sarı, sıcak...
AH KEMAL
Eziklik insana neler yaptırmıyor ki? Dersimin bir dağ köyünde doğup, sonra metropollere yürümek, ona göre “ bir cumhuriyet kazanımıdır!”
Tabi bu masal hep külahıma anlatılan masaldır ve Malatya’nın bir dağ köyünde doğan ben de
bu Cumhuriyetten nasiplenmiştim; tabi Kemal’le aramızda bir fark vardı ve ben bu toplumun tüm sosyal katmanlarını adeta içime kazıyarak yürüdüm ve hiç bir zaman kendimden başkası olmadım; olmadıkça da ne kapılardan yüz geri olduğumu bir ben bilirim!
O nedenledir ki hala bedava yazan bir kalemim ve kime yazdığımı çok iyi bildiğim için çok ama çok mutluyum!
Bay Kemal’le aramızdaki fark bu işte. Adam kime yazdığını bilmiyor ve okuduğu her mektup acınacak bir travmayla dolu. Kendi gerçeğinden kopmanın acı manzarası. Bu eziklik ona hırs yaptırmış; yoksa öyle ülkenin gidişatı falan umurunda değil! Bir Der simli çocuk gelip cumhurbaşkanı olacak ya, önemli olan o ve böyle bir durum cumhuriyetimizin nelere kadir olduğunu kafamıza daha sıcak ütülerin çekilmesine yetecek de, artacak bile!
Müthiş kurnaz bir kişiliktir; hedefi için vazgeçmeyeceği değeri yoktur ve Baykal’ı nasıl elemine ettiğini herkes çok iyi bilir! Birilerine “ diktatör “ derken, kendisi de el koyduğu koltukta uzun süreli bir diktatör değil mi?
Kurt işaretleri yapıyordu, son olarak geçmişte bu ülke siyasetinde pek iyi anılmayan Yazıcıoğlu’nun evini ziyaret ediyordu, üstelik ne sözler vererek! Tabi ki bir karanlık varsa aydınlatılmalı; peki Kürt mahallesinde olan yüzlerce insanlık dışı vaka ve kayıplara dair ağzından bir söz çıktı mı?
Şimdi çıtayı daha da yükseltti; “ bu ülkenin birinci sorunu türbanmış” hadi ordan bizimle dalga mı geçiyorsun?
Bu ülkenin birinci sorunu şeriattır, öyle dikkatleri başka yere çekme ve madem Cumhurbaşkanı olmayı çok istiyorsun, çık bunu söyle; Reis yarıştan çekilmezse namerdim!
Bir masa kurmuşsun ve kendini dayattıkça şirazen bozuluyor!
O masada bu halkın gerçeği hariç her şey var ve şimdi orada rol başı olacağım diye kursaktaki heveslerin sözcüsü olmaya başladın!
Türban sorunmuş!
Kamunun tüm alanları türbanla kaplı haberin yok mu?
Adliye de, poliste, jandarma da, Meclis’te, her yerde istemediğin kadar!
Bak bu işi taçlandırman için kendi evinde de bu uygulamaya geçersen Vallahi tamamdır: sen on üçüncü cumhurbaşkanısın, kim bilir belki sayende o uğursuz sayıdan da kurtuluruz; değil mi, Cumhuriyetin bana denk gelen sevgili nimeti “ Bay Kemal?”
Bakın bana “ Bay Kemal’in üstüne çok gidiyorsun “ diyen sevgili CHP’liler. Son bir haftadır karışmıyordum ve de yazmama kararı almıştım; anlaşmayı bozan taraf o oldu ve durup, dururken gelip aklımın tımarhanesine çarptı!
Hal böyle olunca kim tutar deliyi?
****************
RUSYA VE İLHAK
Batının şişirdiği faşist Ukrayna, NATO ısrarına girince, bu Rusya için var-yok olma tercihiydi.
Bunu farklı okumak ne kadar doğru bilmem ama ortadaki gerçek Rusya’nın bir türlü içindeki işgal canavarını öldürmediğidir!
Dünkü dört bölgenin ilhakı ile ilgili Putinin sözlerine dikkat etmek lazım; “ Sovyetler’in dağılması başkalarının iştahını kabartmış, bizi yok etmeye varmıştır...” benzeri bir konuşma yaptı!
Yani dedi ki; gerekirse bizden ayrılan diğer cumhuriyetlere de bir selam veririz!
Putin, yanlış, ya da doğru; ne yaptığını bilen mekanik bir ruha sahip!
Vücut diline baktığınızda pek ruh taşıdığına tanık olmazsınız ve elindeki silah gücüyle kimin kendisine ne kadar bulaşacağını da biliyor!
Avrupa’nın tahıl ve doğal gaz bağımlılığını da iyi biliyor. Avrupa buna fazla dayanamaz ve sonunda Rusya’nın dediği çizgiye gelmek zorundadır ve Avrupa’da yavaş, yavaş ekonomik açmazların işaret verdiğini görecek olursak meseleyi daha iyi anlarız.
Sonuç olarak Rusya’nın ilhak düşüncesi, diğer işgal hevesçilerine de bir emsal karardır!
Dünyanın iki büyük emperyal ayağından bir olan Rusya bundan sonra benzer yönelimlere ses çıkarmayacaktır. Elinde bu kir varken, başkalarının kirli elini hiç görmeyecektir!
Geriye ne kaldı?
Amerika. Amerika’nın sistemi ve anlayışı belli. Dünyaya silah satarak geçimini sağlayan bir ülke ve onlar için savaşlar bulunmaz kar alanlarıdır. Ne kadar savaş, o kadar silah ve devasa paralar..!
İşte Ukrayna örneği; ne yapıyor, hala oraya silah pompalıyor ve çok iyi biliyor ki kırk beş milyonluk Ukrayna’nın, Rusya ile âşık atması mümkün değildir.
Ama olsun, ne fark eder, oraya şimdiye kadar bilmem kaç milyar dolar silah satmışlar ve bu parayı Ukrayna dâhil, üye NATO ülkelerinden nasıl tahsil edeceklerini de bilirler!
Siz bakmayın adına “ yardım “ dediklerine. Amerika, kimseye bitini bile bedava vermez, çünkü sistemleri buna terstir ve kendi başkanlarının yediği yemeğin ücretini bile ondan tahsil ederler...
Umarım anladınız; nasıl bir açmaz ve girdabın kıyısında durduğumuzu!
Şimdi tercihler zamanı ve biz kimden yana olacağız diye kara, kara düşünüyoruz!
Ben de diyorum ki iki filin arasında yürümeye devam edersen, ezilmen iki filin şakasına bakar.
En iyisi kendine ait patika yoldan yürü. Diken batarsa küçük bir iğne ucuyla rahat çıkarırsın.
Yoksa başkalarına bırakırsan mızrak ucuyla gelirler ki nerenden deşecekleri de belli olmaz..!
**************
Kader mahkûmları
Af meselesinde, “ helalleşme “ için yola çıkan Kemal bey, “ bu meselede bocalayan “ iktidara
Müthiş bir öneride bulundu!
Herkesi af dışı sayarken, “ kader mahkûmlarına “ merhametli olunmasını önerdi!
Kim bu kader mahkûmları?
Eşini kesip doğrayan, anasını, babasını öldüren, on sekiz yaşından büyük, ya da küçük fark etmez rıza gösteren denilerek tecavüzcülere yem olup, sonra evlerin, otellerin yüksek katlarından aşağı atılan “sevgili “ modun da ki kadın katilleri, hırsızlar, yan kesiciler...hepsi var ama bir tivit, bir konuşma, bir bildiri okuyan, kitap yazıp sakıncalı bulunan ve dahası gazetecilik yapan hiç kimse yok ve onlar kırmızı çizgili terörist oluyor!
Sonra çık “ ben helalleşeceğim” de!
Yaz bir yere; bu helalleşme işinde seni cemaate bile almazlar!
Bunlar Reisin konusu ve Mısır’a, Suudi’ye, daha nicelerine ansızın sarıldıysa, başucundaki Ahmet e, Mehmet e sarılması an meselesidir!
Sen, korkarak, ürkerek sorunlardan kaçmayı kurnazlık sanıyorsun. Yok, öyle bir dünya, kendi postunla cesaretli olacaksın ve bu işlerin çözümü cesaretli olacaksın.
*****************
Anam söyler “ insanda ar damarı çatladı mı, yalan en masum ahlaksızlık kalır!”
Yani diğerlerinin yanında bir hiçtir. Çünkü bunun iftirası var, yetim hakkını çalıp yemesi var, inandıklarını en ucuza satması var; dahası fırıldak gibi dönmesi var; var da var...
Sezar, mısır medeniyetinin astronomi ile ilgisine hayran kalmış ve özellikle saat konusunda ki deneyler sonucunda kalan on beş saniyelik sapmayı bile kafaya takmıştır. Bunun için talimat verir ve çalışmaya başlar.
Neticede bu bin beş yüz yıllık roma imparatorluğu algısı bile şu an geldiğimiz dijital çağ algısından çok daha insani ve geleceğe saygılıdır.
Geldiğimiz şu çağda insana saygısızlığın ne olduğunun en basit örneği ülkemizin hurafe aklıdır. Bin bel yüz yılın serüveni hurafeyi alt etmek içindi. Düşünün, her şey merak konusu ve özellikle on altıncı, on yedinci yüz yıla gelindiğinde dünya yenilik ve icatlarla yeni bir çağ yakalıyor.
Ya biz?
Her şeyin üç saniye yakınında olduğun bir gerçeğe anında ulaşıyorken, beyni gövdesinden alınmışlar hala gerçek dışılığa inanıyor, hem de tüm benliğiyle!
Bu insanlık adına ve bu uğurda canını bile feda edenlere büyük bir haksızlık ve büyük bir ahlaksızlıktır!
Şu çağda insan saçını tartışıyoruz. Buna karşı söyleyecek hiç bir söz bulamıyorum. Hele seksen bel milyonun gözlerinin içine bakarak deve sidiğinden şifa aramak tam bir çağ ahlaksızlığıdır!
Dahası herkesin oyuncak olarak kullandığı motoru hala üretmemişsen; paraşütle on iki saatlik hava yolculuğu doğru olandır! Çünkü akıl ötesini görmez; görmeyince de ebabil kuşunu F-16 sanar!
Bu çağın bize göre olmadığını yarın Meclis’e gelecek “ sansür yasası “ ile daha net göreceğiz!
Artık yazamayacağız, çizemeyeceğiz; yalancıya, “ sen yalancısın” diyemeyeceğiz ve o yalan söyledikçe bize “ Allah için öyledir “
demek kalacak, yoksa gider bir üç yıl yatarsınız, üstelik vatan, millet adına..!
**************
İçimde neler kalmadı ki?
Kusura bakmayın bugün kalemin çeneme vurduğu gündür ve üstelik günlerden mübarek cuma; her şey sevap niyetindedir!
Üç bin rakımlı ısısız bir dağ eteğinin, içindeki Tanrı’dan başka kimsenin olmadığı bir yerde doğmuşsanız, yaşama dipten başlamış ve bu güne gelmişsinizdir!
İçimde neler kalmadı ki?
Mezradan köye inmişseniz, köyün dağdan inen alay konususunuz. Direniyorsunuz, çocukta olsanız ve yokluğun, yoksulluğun tüm tonlarının teninize işlediği yerde!
Bilmediğiniz bir dili dayakla öğreniyorsunuz. Sonra ilkokulu bitirip o dilin diplomasını alıyorsunuz! Ortaokula şehre gidiyorsunuz; şehirli kızların tüm alaycı bakışları üzerinizde!
Karakaşlı, güzel çocuksunuz ama neye? Cicili, bicili elbiseleriniz yok ve herkesin derdi üstünüzdeki gömlek ve biz üç düğmeyi bir araya getirmemişiz!
Mahallede Şazı’nın babası zengin ve üstelik doğma, büyüme şehirli, bisikleti var ve dedesinin adına olan caddede binerek hızla yokuş aşağı sürüyor, biz ardından koşuyoruz, tozu bile ayrı bir haz!
Şehre giden köylü çocuklarının bisiklete binmesi çakallıktan sayılıyor ve o çakallık hala içimde durur!
Erginliğe geldik ve yavaş, yavaş güzel kızların ilgisi...yok canım ya, bu konuda torunlara anlatacak hiç bir şeyim yok ve lisede elindeki gazeteyle yüzüme vurup “ sen de yürek yok “ diyen kız hariç!
Yürek vardı ama ben devrimciydim! Sanki devrimcinin tüm güzelliklere sırtını dönmesi gerekliymiş gibi..!
Boş ver ya; hala buradayım ve bak ne güzel bir aradayız. Ne kadar çok güzel insanla yolum kesişti, hala da öyle; çıktığınız yolun güzelliğine inanırsanız, yolda en güzeline rastlarsınız.
En güzel insana; düşmana inat, dosta ve hala yürüyorum; yol uzun ve ince. İnanıyorum ki artık şafak vakti ve olabildiğince açtım kucağımı, kaçarı yok; güneş düşecek ve üstelik tüm renkleriyle; sarı, sıcak...
Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
Pazar yerinde gezerken
12 Kasım 2024 20:56
DOKUZ KÖYDEN KOVULMAK
04 Şubat 2023 20:56
YALAYA YALAYA GELDİĞİMİZ NOKTADIR, SON YALAMA” HAZZI!
27 Ocak 2023 20:56
“ Her şey bilmem kimin işaretine bakar”
16 Ocak 2023 20:56
İKİ ŞEY
10 Ocak 2023 20:56
Bak girdiniz işte!
02 Ocak 2023 20:56
BU İŞİN SONU
29 Aralık 2022 20:56
“fakir ha...” Ulan topunu dara çekeceksin, döl israfı bunlar..!
26 Aralık 2022 20:56
EN UZUN GECE
23 Aralık 2022 20:56
NE YAPSIN
14 Aralık 2022 20:56
PARLAMENTO
11 Aralık 2022 20:56
GEL GÖR BİZİ DÜNYA
04 Aralık 2022 20:56
FENA DEĞİL
01 Aralık 2022 20:56
DİYELİM Kİ
28 Kasım 2022 20:56
DAHA NE BEKLERSİNİZ
19 Kasım 2022 20:56
“ Yani demek istiyorum ki sen, ben, o...hepimiz orada olabilirdik..”
14 Kasım 2022 20:56
BİLİNDİK BİR MANZARA
06 Kasım 2022 20:56
BU KADAR MI?
04 Kasım 2022 20:56
CUMHURİYET Mİ DEDİNİZ?
30 Ekim 2022 20:56
ÇAĞDAN KOPMAK
24 Ekim 2022 20:56
Bildiğim kadarı ile Allah bela işlerine bakmıyor,
14 Ekim 2022 20:56
SANSÜR YASASI
11 Ekim 2022 20:56
BİR UTANCIN ANATOMİSİ
07 Ekim 2022 20:56
GÖRÜNEN KÖY
30 Eylul 2022 20:56
DERİN YOKSULLUĞA SEVİNMEK
21 Eylul 2022 20:56
FİNALDEYİZ
15 Eylul 2022 20:56
BU GECE
12 Eylul 2022 20:56
GELİN GERÇEK BÖLÜCÜYÜ TANIYALIM
31 Ağustos 2022 20:56
HASAN BASRİ AYDIN
28 Ağustos 2022 20:56
BU UTANÇ ORTA YERDE DURDUKÇA
19 Ağustos 2022 20:56
SATIR ARALARI
12 Ağustos 2022 20:56
E.. CANIM
02 Ağustos 2022 20:56
BAY KEMAL OLMAK
26 Temmuz 2022 20:56
“ Baş benim, gövde bana ait değil “
22 Temmuz 2022 20:56
“ Döneklik olmasa seçimler olur muydu?”
13 Temmuz 2022 20:56
MASA KURMAK
05 Temmuz 2022 20:56
ALEVİLER
02 Temmuz 2022 20:56
CİNAYET MAHALLİNE DÖNMEK
24 Haziran 2022 20:56
HEPİMİZ KARDEŞİZ YA
21 Haziran 2022 20:56
“ Yalan da yok, xılafta yok!”
12 Haziran 2022 20:56
Dün birkaç sürtük aradı,
05 Haziran 2022 20:56
TEŞHİSİ DOĞRU KOYMAK
29 Mayıs 2022 20:56
ÇILDIRIYORUM
22 Mayıs 2022 20:56
İNSANI ORTA YERİNDEN ÇATLATIYORSUNUZ
17 Mayıs 2022 20:56
BAK EKREM BEY
08 Mayıs 2022 20:56
YAPININ ÇİVİSİ ÇIKINCA, ÇATIRDAMA SESLERİ YIKILACAĞININ HABERİDİR!
05 Mayıs 2022 20:56
GELİYOR
28 Nisan 2022 20:56
BÖYLE OLUR BU COĞRAFYANIN HALLERİ
11 Nisan 2022 20:56
YAZ KÂTİP
24 Mart 2022 20:56
AKLIMIN SINIRLARINA YANAYIM
15 Mart 2022 20:56
AKLIMIN SINIRLARINA YANAYIM
14 Mart 2022 20:56
BU KONUDA ÜSTÜMÜZE YOKTUR
11 Mart 2022 20:56
SAĞ CENAH
09 Mart 2022 20:56
CANAVARIN ADRESİ
02 Mart 2022 20:56
ANADİLİ
22 Şubat 2022 20:56
GİTMİCEK
21 Şubat 2022 20:56
BAYRAK
14 Şubat 2022 20:56
BANA GÖRE YAPTIĞI SON DERECE MAKULDÜR
11 Şubat 2022 20:56
OLAN OLACAK
07 Şubat 2022 20:56
Ya arı ol, ya da bal ol
21 Ocak 2022 20:56
SAĞ OL SOL
18 Ocak 2022 20:56
ÇOK HIZLIYIZ
10 Ocak 2022 20:56
YAV SUS
04 Ocak 2022 20:56
SARI ÖKÜZÜ VERMEYECEKTİNİZ
30 Aralık 2021 20:56
ALLAH'INA GURBAN MALATYA
22 Aralık 2021 20:56
AMAAAN HAAA
17 Aralık 2021 20:56
HIZIR PAŞA
14 Aralık 2021 20:56
O HAREKETTEN SONRA
09 Aralık 2021 20:56
Zamlarda haberimiz yok mu?
07 Aralık 2021 20:56
HAZİNEMİZ
02 Aralık 2021 20:56
GEÇTİ BORUN PAZARI
27 Kasım 2021 20:56
BENİ DOKUZ KÖYDEN KOVUN
21 Kasım 2021 20:56
MUHTEŞEM YÜZ YIL
14 Kasım 2021 20:56
İŞİN ÖZETİ
07 Kasım 2021 20:56
TAM BİR SAAT
02 Kasım 2021 20:56
BİR ŞEYHLER OLUYOR
25 Ekim 2021 20:56
MERKEZ BANKASI
17 Ekim 2021 20:56
HAKSIZLIK ETMEYELİM
16 Ekim 2021 20:56
KOPUKTAN SANATÇI OLURSA
13 Ekim 2021 20:56
GÜZEL DOSTLARLA BULUŞMAK
10 Ekim 2021 20:56
ZAM DEĞİL FİYAT AYARLAMA
04 Ekim 2021 20:56
KÜRTLERLE DANS
30 Eylul 2021 20:56
AMERİKAYI ANLAMAK
26 Ağustos 2021 20:56
KIL OLUYORUM ABİ
23 Ağustos 2021 20:56
TALİBAN
17 Ağustos 2021 20:56
GEZEGENİMİZ BAŞ KALDIRDI
11 Ağustos 2021 20:56
SEN O DÜŞÜ GÖRMEYE DEVAM ET
09 Ağustos 2021 20:56
ÇOK İYİ BİLİYORUM
06 Ağustos 2021 20:56
KORKU BÖYLE BİR ŞEYDİR
01 Ağustos 2021 20:56
DEMEK Kİ TÜM ACILARIN ÜSTÜNE BİR ÇAY İÇMEK GEREKİYORMUŞ!!
26 Temmuz 2021 20:56
BU AKIL SİZİ HEP YENİLGİYE UĞRATIR
18 Temmuz 2021 20:56
OMURGA
15 Temmuz 2021 20:56
VAZİYET BU
09 Temmuz 2021 20:56
MAALESEF TOPLUMA BUNLAR YÖN VERİYOR
06 Temmuz 2021 20:56
KÖTÜLER
02 Temmuz 2021 20:56
DOĞANŞEHİR ESKİ KÖY NİYE YANDI
!!!?
28 Haziran 2021 20:56
KATİL
23 Haziran 2021 20:56
NEYİN PAZARLIĞI
16 Haziran 2021 20:56
BU KADAR HIZLI SOLLARSAN
13 Haziran 2021 20:56
BEN VE DENİZ
04 Haziran 2021 20:56
SEN NE BİÇİM MUHALEFETSİN
29 Mayıs 2021 20:56
ÇÖKME
25 Mayıs 2021 20:56
MAFYA BİR DEVLET ACİZLİĞİDİR
20 Mayıs 2021 20:56
DEVLET
18 Mayıs 2021 20:56
ALTI MAYIS
18 Mayıs 2021 20:56
ALTI MAYIS
06 Mayıs 2021 20:56
ACABA..!?
01 Mayıs 2021 20:56
KOPTUK GİDİYORUZ
27 Nisan 2021 20:56
İŞİNİ BİLMEK
19 Nisan 2021 20:56
DEĞİŞEN HİÇ BİR ŞEY YOK
31 Mart 2021 20:56
BİLMEK TEHLİKELİDİR
28 Mart 2021 20:56
DİKİŞ TUTMUYOR
22 Mart 2021 20:56
KAYMAKAM
16 Mart 2021 20:56
ANCAK BU KADAR OLUR..!
10 Mart 2021 20:56
FARKINA VARDILAR AMA
05 Mart 2021 20:56
ŞİMDİ ANLADIM
25 Şubat 2021 20:56
AMAN HA
22 Şubat 2021 20:56
BU YARA DİKİŞ TUTMAZ
15 Şubat 2021 20:56
KAFAM KIZAR İSE AYA GİDERİM
11 Şubat 2021 20:56
DEMOKRASİ GETİRECEKLERMİŞ
08 Şubat 2021 20:56
DAHA ÇOK BEKLERİZ
05 Şubat 2021 20:56
YENİ ANAYASA
02 Şubat 2021 20:56
ZATEN İŞARETLİSİNİZ
29 Ocak 2021 20:56
DEVLETTE BU OLUR MU?
25 Ocak 2021 20:56
YENİ DÖNEM
21 Ocak 2021 20:56
DÜNYADA BİR ŞEYLER OLUYOR AMA!!
07 Ocak 2021 20:56
BU MÜTHİŞ BİR HİPNOZDUR
31 Aralık 2020 20:56
BAZEN SÖZ BİTER
28 Aralık 2020 20:56
KARAKTERİNİZ KADERİNİZİ BELİRLER
23 Aralık 2020 20:56
KANIN KOKTUĞU YER
21 Aralık 2020 20:56
REFORMUN AYAK SESLERİ
15 Aralık 2020 20:56
DEMEK Kİ
08 Aralık 2020 20:56
NOKTA
04 Aralık 2020 20:56
DİL-DİN-KÜLTÜR
30 Kasım 2020 20:56
KADINLAR GÜNÜ MÜ DEDİNİZ?
25 Kasım 2020 20:56
ALIN SİZE REFORM
23 Kasım 2020 20:56
DUYDUNUZ DEĞİL Mİ?
20 Kasım 2020 20:56
ÇARŞI KARIŞIK
14 Kasım 2020 20:56
DEMOKRASİ VE AHLAK
07 Kasım 2020 20:56
GERÇEĞİMİZİ̇ GİZLEYEN YÜZSÜZLER İZ
01 Kasım 2020 20:56
AŞİRET SOSYAL CİNAYETİN ADIDIR
26 Ekim 2020 20:56
BU KADAR UCUZ ÖLÜYORUZ İŞTE
22 Ekim 2020 20:56
YAKMAK
14 Ekim 2020 20:56
BEŞ YIL ÖNCEYDİ
10 Ekim 2020 20:56
NE GÜNLERE KALDIK
06 Ekim 2020 20:56
BÖYLE BİR HASRET
28 Eylul 2020 20:56
AKLİ MELEKE
25 Eylul 2020 20:56
BİR TOPLUM BU KADAR MI KENDİNİ TESCİLLER
21 Eylul 2020 20:56
İSRAİL
17 Eylul 2020 20:56
Düşünce özgürlüğü
13 Eylul 2020 20:56
KAYMAKAMLAR
10 Eylul 2020 20:56
İDAM
07 Eylul 2020 20:56
OTUZ AĞUSTOS
31 Ağustos 2020 20:56
GERÇEKLERİ OKUMAK
28 Ağustos 2020 20:56
BEKLENEN MÜJDE
24 Ağustos 2020 20:56
KATİP ARZUHALİM YAZ YÂRE BÖYLE
20 Ağustos 2020 20:56
OKULLAR
17 Ağustos 2020 20:56
TARİHİ ESERLER
16 Ağustos 2020 20:56
KISACASI
03 Ağustos 2020 20:56
KUSURA BAKMAYIN
30 Temmuz 2020 20:56
KEMAL BEYİ KUTLUYORUM
27 Temmuz 2020 20:56
CİNAYETLER CUMHURİYETİ
23 Temmuz 2020 20:56
YAŞAMA TUTUNMAK
17 Temmuz 2020 20:56
DOĞRUYA DAĞLAR EĞİLİR
06 Temmuz 2020 20:56
ZULMÜN ARTSIN Kİ ZEVAL BULASIN
01 Temmuz 2020 20:56
BEKÇİLER
21 Haziran 2020 20:56
AHLAKSIZLIĞIN GÖRÜNEN YÜZÜ
15 Haziran 2020 20:56
SİYASET
12 Haziran 2020 20:56
EKSEN KAYINCA
09 Haziran 2020 20:56
KAPA ÇENENİ
03 Haziran 2020 20:56
KAN
31 Mayıs 2020 20:56
DEMOKRASİ
24 Mayıs 2020 20:56
KORKULARINIZ VARSA
17 Mayıs 2020 20:56
YÜCE TANRIM
16 Mart 2020 20:56
DERTLERE DEVA ASPİRİN
10 Mart 2020 20:56
HUZUR İSLAMDA
04 Mart 2020 20:56
AMERİKALI BİR KEÇİ VURMUŞ
29 Şubat 2020 20:56
HDP KONGRESİNİ NASIL OKUMALI
25 Şubat 2020 20:56
BU FETVAYI DİKATE ALIN..
17 Şubat 2020 20:56
HAFTA BİTERKEN
10 Şubat 2020 20:56
ACABA..!!?
01 Şubat 2020 20:56
ACIYI AYRIŞTIRMAK
27 Ocak 2020 20:56
AYNEN ÖYLE SAYIN BAKANIM
24 Ocak 2020 20:56
BULMUŞUZ EĞLENCEYİ
19 Ocak 2020 20:56
YOK ARTIK
14 Ocak 2020 20:56
ZAVALLILAR
09 Ocak 2020 20:56
TEŞHİSİ DOĞRU KOYMADIKÇA
05 Ocak 2020 20:56
KUSURA BAKMAYACAKSIN
03 Ocak 2020 20:56
OTOMOBİL
30 Aralık 2019 20:56
İNSANI ÇILDIRTMAYIN
14 Aralık 2019 20:56
ÜLKEYİ TIRTILLAR SARMIŞ
10 Aralık 2019 20:56
TAM ZAMANI
08 Aralık 2019 20:56
BİR TANRI DÜŞÜNÜN
02 Aralık 2019 20:56
24 KASIM
24 Kasım 2019 20:56
DÜNYAYI OKUMAK
16 Kasım 2019 20:56
BAĞIMSIZLIK
13 Kasım 2019 20:56
HER CANLI ER GEÇ GERÇEKLE YÜZLEŞECEKTİR
08 Kasım 2019 20:56
İNSANI ÇILDIRTMAYIN
05 Kasım 2019 20:56
DEFALARCA DEDİK AMA
31 Ekim 2019 20:56
BU AKILLA
25 Ekim 2019 20:56
SİZE BİR AMERİKA ÖRNEĞİ
21 Ekim 2019 20:56
BÜLENT UÇAR
15 Ekim 2019 20:56
ARAP KEMERİ
14 Ekim 2019 20:56
BÜNYE ALIŞIKSA
02 Ekim 2019 20:56
ŞAMİL TAYAR VE ARINÇ
27 Eylul 2019 20:56
Başlıklar : IMF, İŞİN ÖZETİ ,AŞURE, GÜVEN VE ZEKA
25 Eylul 2019 20:56
SAYIN TARIM BAKANI VE VAN TARIM İl MÜDÜRÜ
21 Eylul 2019 20:56
KÖY- KENT PROJELERİ
19 Eylul 2019 20:56
ALLAH AŞKINA BU ÜLKEYİ KİM YÖNETİYOR?
12 Eylul 2019 20:56
NAMUSLU HIRSIZ
09 Eylul 2019 20:56
BAŞLIKLAR; EY KUTSAL RUH,BU DA OLDU,BENCEDE
07 Eylul 2019 20:56
ÜLKEYİ KİM YÖNETİYOR?
02 Eylul 2019 20:56
PUTİN,,, ESKİ DEFTERLER,,KUŞLAR AYIP ETMİŞ
29 Ağustos 2019 20:56
İDAM, KADIN CİNAYETLERİ,YALAN
28 Ağustos 2019 20:56
GAP
17 Ağustos 2019 20:56
SADECE KAZ DAĞLARI MI?
14 Ağustos 2019 20:56
SİGARAMIN DUMANI
04 Ağustos 2019 20:56
Usta!
29 Temmuz 2019 20:56
DOĞRU SONUÇ BUDUR
23 Temmuz 2019 20:56
BÜYÜK İNSAN
16 Temmuz 2019 20:56
DEMEK OLUYORMUŞ
01 Temmuz 2019 20:56
ASIL GÜNDEMİMİZE HEMEN DÖNÜLDÜ
26 Haziran 2019 20:56
BU PANİK NİYE
22 Haziran 2019 20:56
PAZAR
16 Haziran 2019 20:56
SURİYELİLER
10 Haziran 2019 20:56
İSTANBUL SEÇİMLERİ
08 Haziran 2019 20:56
İŞİNİZE GELMEDİ DEĞİL Mİ?
01 Haziran 2019 20:56
KONU TEKRARI
27 Mayıs 2019 20:56
DOĞANŞEHİR KAYMAKAMI VE ORMAN İŞLETME ŞEFİNE HATIRLATIRIM
21 Mayıs 2019 20:56
İSTANBUL SEÇİMİ
15 Mayıs 2019 20:56
BİRAZ UTANIN
11 Mayıs 2019 20:56
KİTAP FUARI
06 Mayıs 2019 20:56
MİLLİYETÇİLİK
15 Nisan 2019 20:56
TÜRKİYE DE SOL İKTİDAR OLUR MU?
04 Mart 2019 20:56
DSP NE YAPMAYA ÇALIŞIYOR?
19 Şubat 2019 20:56
SAMİMİYETSİZLİK
07 Şubat 2019 20:56
GERÇEKTEN UTANIYORUM
04 Şubat 2019 20:56
BAZEN ALGILARINIZLA OYNARLAR
29 Ocak 2019 20:56
BUNDAN SONRASI.....
25 Ocak 2019 20:56
YAPMAYIN
19 Ocak 2019 20:56
RUH HALİMİZ
12 Ocak 2019 20:56
DEVLET
10 Ocak 2019 20:56
YENİ BİR YIL
06 Ocak 2019 20:56
GÖRÜNEN KÖY
30 Aralık 2018 20:56
NE OLURSUN SUS
24 Aralık 2018 20:56
ÇOK MU ŞAŞIRDINIZ?
21 Aralık 2018 20:56
ÇÜRÜDÜK
19 Aralık 2018 20:56
SİYASET VE CEHALET
14 Aralık 2018 20:56
İYİ OLACAK
07 Aralık 2018 20:56
MARS
01 Aralık 2018 20:56
DİN PAZARLAMACILIĞI
25 Kasım 2018 20:56
İŞTE BU
19 Kasım 2018 20:56
İŞKENCE
16 Kasım 2018 20:56
VEFA VE UNUTULMAK
10 Kasım 2018 20:56
Bizim basın ve ?..
05 Kasım 2018 20:56
BOP
30 Ekim 2018 20:56
İNATLAŞMA
29 Ekim 2018 20:56
BİR CİNAYETİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
24 Ekim 2018 20:56
İŞTE BUNU DİYORDUK
22 Ekim 2018 20:56
HAFTAYA GİRERKEN
15 Ekim 2018 20:56
YEREL SEÇİMLER
05 Ekim 2018 20:56
NEDEN McKİNSEY
01 Ekim 2018 20:56
? BENİM ÇOCUĞUM HALAY ÇEKERKEN VURULDU ?
24 Eylul 2018 20:56
KRİZ
21 Eylul 2018 20:56
ÖĞRETMEN
18 Eylul 2018 20:56
12 EYLÜL
12 Eylul 2018 20:56
İDAM ETTİLER
08 Eylul 2018 20:56
ASACAKLAR
05 Eylul 2018 20:56
VURGUN
03 Eylul 2018 20:56
BAYRAM
28 Ağustos 2018 20:56
DÜNYAYI YENİDEN OKUMAK
14 Ağustos 2018 20:56
DOLAR NASIL DÜŞER? NASIL YÜKSELİR?
10 Ağustos 2018 20:56
BİR ADIM ÖTESİNİ GÖRMEYENLERLE YÜRÜMEK
31 Temmuz 2018 20:56
NEREYE GİDİYORUZ..!?
28 Temmuz 2018 20:56
PATATES
25 Temmuz 2018 20:56
Oluk oluk kan gönderdik ne oldu?
21 Temmuz 2018 20:56
SOY
16 Şubat 2018 20:56
BİZ HAK EDİYORUZ
06 Şubat 2018 20:56
Türk tipi siyasetçi.!
01 Şubat 2018 20:56
SAVAŞ [LAR )A KARŞI ÇIKMAK NAMUS BORCUDUR
26 Ocak 2018 20:56
AHMET ÇAKIRA ÇAĞRIMDIR
19 Ocak 2018 20:56
"Yerli ve milli? ler birleşiyor mu?
12 Ocak 2018 20:56
Zıvanadan çıkmış bir devlet çarkının ağzı
05 Ocak 2018 20:56
ROBOSKİ
29 Aralık 2017 20:56
Onur, Haysiyet, Hak getire.Sadece şekil olarak insana benziyorlar!.
22 Aralık 2017 20:56
İçin gazla şişmiş!.Sen büyüdün zan ediyorsun!.
15 Aralık 2017 20:56
"Akılsız çoban sürüye kurt getirir."
09 Aralık 2017 20:56
Bak Reis!..
01 Aralık 2017 20:56
Bu işaretleri iyi tanıyoruz:
24 Kasım 2017 20:56
Kayıp denilen Bu eniştenin bülbül gibi öttüğü iddiaları var!.
17 Kasım 2017 20:56
Binalı sefere çıktı amaa!..
10 Kasım 2017 20:56
Salla gitsin:
03 Kasım 2017 20:56
NE YAPMALI?
27 Ekim 2017 20:56
Katillerin dansı:
22 Ekim 2017 20:56
Dayımın Köpeği:
06 Ekim 2017 20:56
VÜCUT DİLİNİ OKUMAK
29 Eylul 2017 20:56
PEMBEBüS.
22 Eylul 2017 20:56
EYY...YURDUM!..
10 Eylul 2017 20:56
Her şey bir delinin anlık psikolojisine bağlı!.
06 Eylul 2017 20:56
PANİK
25 Ağustos 2017 20:56
Helenistik çağ dünya kültürel mirasının en önemli kavşağıdır
19 Ağustos 2017 20:56
Gülme krizine tutulursak şaşmayın
05 Ağustos 2017 20:56
BİZİM İMPARATORLARIMIZ BÖYLE OLUR
29 Temmuz 2017 20:56
OHAL!..
23 Temmuz 2017 20:56
BİR YIL GEÇTİ AMA !..
16 Temmuz 2017 20:56
Bas bas bağırıyorlardı!.. "Biz gelirseeekkk!.."
12 Temmuz 2017 20:56
YAPILANLAR ALEVİLERİ DİZAYN ETMEK DEĞİL DE NEDİR?
14 Şubat 2017 20:56
ÜLKENİN HALİ VE AHVALİ
18 Eylul 2016 20:56
NURLU GÜNLER YAKINDIR
16 Temmuz 2016 20:56
ZERDÜŞT
11 Haziran 2016 20:56
KAOSA 'EVET' DİYENLER
22 Mayıs 2016 20:56
..Ülke hızla bir kopuş yaşıyor..
20 Mart 2016 20:56
VATAN, MİLLET DİN HİKÂYELERİ
15 Kasım 2015 20:56
TEKLEYEN TEK ADAM
25 Ekim 2015 20:56
YALAKALIK
17 Ekim 2015 20:56