Halil Doğan
[email protected]

BENA SÖYLETTİREN VE YAPTIRAN ALLAH’DIR

02 Ocak 2023 16:13

 

 

             Müslim, Arapça kökenli "teslimiyet" anlamda türemiş bir kelime olup, Farsçada da Müslüman demektir. Böylece, İslam "teslimiyet" anlamına gelirken, Müslümanlık da, "teslim olan" demektir. Teslim olunan da, tek Tanrı'nın emirlerini kabul etmektir. Sözlük anlamı; kurtuluşa ermek, boyun eğmek, teslim olmak ve dinin kurallarına itaat etmek şeklinden açıklanmıştır.

             Dolayısıyla, dindar Müslüman görünümlü (sahte dinciler), İslami yeti kendi menfaatlerine alet eden, dini din olmaktan çıkaran sahte dincilerin dini haline getirildi. Bilhassa, AKP yönetimi döneminde, dini kendi siyasetinin temel esasları doğrultusunda şekillendirilmesinin yanında, çeşitli dini Ulemaların ve Tarikatların hâkimiyetine teslim ettiler. Dindar geçinen dinciler, din adına, " bir seferinden bir şey olmaz" demekle “Pedofili” denilen cinsel hastalığı meşru hale getirildi. Fethullah Gülen Cemaati ve Ensar Vakıfları.....örneklerinde olduğu gibi...

               Dini pazar ve tezgâhlarda yer alan ve çoğu uydurulmuş, yalan olan, sabretmeye alıştıran, çağ dışı, kadını aşağılayan, kaderciliğe boyun eğdiren, biat kültürünü aşılayan, bettiren dinsel istismarı körükleyen uyduruk din hadisleri gerçek dinmiş gibi, ucube bir din anlayışı haline getirildi. Din maskesi altında veya din görünümlü geçinenler; her türlü yalan, sahtekârlık, hırsızlık, yolsuzluk ve dini meşreplerde sapıklık yapanlar hiçe sayıldı.

              Fetva Kurumu dahil olmak üzere, devlet yönetiminin en üst yöneticileri tarafında çeşitli beyanlar ve fetvalarla halkın dine karşı olan güven ve inancı son derecede sarsılmıştır. "Çocuk doğurmayan kadın eksiktir. Kızınızı yalnız bırakınca, ya davulcuya, ya zurnacıya gider. Dekolte giyen kadınlara taciz ve tecavüz ederler.

               Tecavüze uğrayan kadın doğursun, gerekirse devlet çocuğuna bakar. Çalışan kadın, fuhuşa davetiye çıkartmaktır. 9 yaşındaki kız çocukları evlenebilirler. 6 yaşındaki kız çocuğu erkek okutamaz. Kadın istemezse, cinsel tacize uğrayamaz. Kızlar okursa, erkekler evlenecek kız bulamazlar. Şortlu kadın, beni rahatsız ediyor. Kadın iş ararsa, işsizlik oranı yükselir, kadının yeri evidir, erkek cocuklara bademleşme yapılır.

                 Dizinden oturan öz kızına şehvet duyulur. Alevi ve gayrı Müslimler ile evlenilmez". Soracak olursak; " İslam eşitliktir, hak ve adalet dinidir, kula saygı ve hakkı yenilmez, kadın Sultandır, değerli bir varlıktır derler." Arkasında da, "kadın dışarıda çalışarak ailesinin geçimini temin etmez, Allah kadını erkeğin kaburga kemiğinden yarattı, hiç bir şekilde doğru olamaz" derler.

              Günümüzdeki İslam ve Müslüman algısı, söylenen gerçek İslam ve Müslümanlıktan çok mesafede ve ne olduğu anlaşılmayan farklı bir anlayış içinde bocalanıp duruyor.

                Hoooca Efendi, daha yazmaya devam edelim mi? Bu fetvaları veren Devlet Yöneticilerin kimler olduğu biliyor musun, bilgin yoksa isimlerini tek tek yazarsam, utanacak mısın? Her neyse....bu konulara girmeden evvel, esas olan mesele; dinin  şimdiki algısı ve şimdiki yorumudur.

              Emevi ler döneminde, lanet Maviye tarafından kendi sarayın siyaseti anlayışından dini, din olmaktan çıkartıp sarayın dini halinde kurumlaştırdı. O günden günümüze kadar, egemen sınıfların sömürü aracı haline getirmekle birlikte ve kendilerin siyaseti gölgesine bağlı olmakla kendi özünün dışına çıkartıp, başka çeşitli renklerle yorumlamaya açık bırakıldı.

             Dini cemaat ve tarikatların en mahremine en haramca teslim edildiği gibi, sürekli dini çıkar ve kredi olarak kullanıldı. Günümüzde dindar olarak nitelenen Müslümanların en büyük yanlışları, ahlakın ve dindarlığın kapsamını daraltmaları; sadece namaz, oruç, kadın ve kız çocukların örtünmesi gibi alanlara indirgemeleridir.

             Bugün ahlak dendiği zaman; din görevlileri, dindar çevreler ve toplumun büyük çoğunluğu sadece edebe, fuhuş ve zinayı, gayrimeşru cinselliği anlıyorlar. Başka alanlarda da en iyi Müslüman olmakla geçinirler.

             Din ile fazla içli olmaya çalışan çevrelerin, insanların ticaret ve ekonomide birbirini aldatmasını, ahlaksızlıklarını, toplumsal ilişkilerdeki sahtekârlığı, kişi ve devleti bile dolandırmaya, haksız kazanç sağlamaya, kul hakkını yemeyi, rüşvet, yolsuzluk ve hırsızlıklarını bilmeyenler yoktur.

             Esas dindarların anlaması gerekeni, dindar olmayan çevrelerin  daha iyi anladıklarını görmek istemeyen dindar geçinen çevreler vardır. İslam; dürüstlük, hoşgörü, barış, hak ve adalet değilse, yapılan ibadetin de bir değeri yoktur. Din adı altında yapılan tüm bu olumsuzlukların (hurafe, sahtekârlık) bilincine varan aklıselim kesimler; çağımızın şatlarına uymayan dinin, Arap kültürü, felsefesi ve yaşam biçimiyle bağdaştığını biliyorlar. Bu gibi dini ve mantık dışı uygulamaları eleştiren ve sorgulayan aklıselim kesimlere zorla dayatılan Arap kültürüne dayalı dini kabul etmeyenler,  "ateist veya deist olmayı tecih ederim" diyenletin sayısı her gün geçtikçe artmaktadır.

             Müslümanlığın ilk yayılması döneminde; oluşan egemen sınıf tarafından baskı, zulüm, katliam, kölelik, talan, ganimet, savaş...gibi durumlar olmasaydı, adalet, hoşgörü, mal ve can güvenliğini (yaşam hakkı)  sağlayacak bir durum olsaydı; öncelikle gayrı Müslimlerin hepini Müslüman olmaya çalışırlardı. Böylece dinin toplum üzerindeki bu gibi yan etkilerini anlatmaya çalıştıktan sonra,  asıl konumuz olan,  dinin yapısındaki önemidir.

              Politik yaşamı içselleşmeyen dinciden, demokratik kişilik ve insani değerler beklenmemelidir. Yani; yüksek ölçüye sahip yönetici olanların; ahlaklı dine, merhamete, vicdan ve insani değerlere uygun olması gereken meziyete sahip olması lazım.

            Aksi halde,  desteklemek, biat ve menfaat elde etme hırsı, ahlaksızlığın en büyüğüdür. Siyasetle yoğrulup yaşandığında (Siyasal İslam) ise, iğrenç ve korkulu bir hayelet din kurumu olmaktan öteye geçemez.

             Din egemen sınıfının çıkarlarına devamlı referans yapıldığında, dine inanan ve anlayan insanları dine karşı sevgisiz, alakasız ve nefret edilen bir hale dönüşür. Bilim insanların sahası belli ve sağlam kanıtlarla (pozitif bilim) sonuca bağlanır.

              İnançlı herkes, inancını savunabilmeli ve dinin şartlarını yerine getirmeye özgür olmalıdır. İnandığı dinini de, kanıtlamaya yeltendiğinde doğruyu ve yanlışını savunabilmelidir. İnanmakla sunduğu veri ve kurallara bir başkasının da aynı şartlarda inanmasını

                Bekleyemez ve zorlayamaz. Ancak ki, kendi inancın paylaşılması için, karşı anlayış ve hoşgörüyü kazandırmak istendiğinde, karşı tarafa ahlaki ve felsefi örnek boyutlarıyla ona yanaşıp, sosyal yaşam içinde örnek olmakla karşılıklı hoşgörü ve destek bulabilir.

              Aksi halde, karşı tarafa dinci ve menfaatlere dayanan çıkarları öne alınırsa;  kin, bıkkınlık ve nefret oluşturarak soğutulur. Pozitif kuralların öngördüğü ölçülerin dışındaki kaynakların doğmatik olup olmaması konusu çeşitli tartışmalara ve çelişkilere yol açar.

               Dinlerin koydukları kuralların anlaşılabilmesi için; akla, mantığa, bilimselliğe ve dünyadaki pratiğe uyulması gerekmedikçe, güven ve inanç olmaktan çıkar. Dini çağımızın şartlarına uygun hale gelebilmesi için çağdaş bir feforma ihtiyacı olduğunu göz ardı edilmemelidir. Aksi halde, dogmatik ve  kör bir dünya karanlığından kurtulması mümkün olamaz.

              Dünyadaki 57 Müslüman ülkelerinden olduğu gibi; Halife, saltanat keyfi, Molla, cemaat  ( Enser- Feto), Şeyhülislam, emir ve amaçlarına uyumlu dini yönetim sistemi (Şeriat), radikal (Işid) eğilimlere fırsat vererek terör dini haline dönüşür. Dolayısıyla, nefret edici ve karşı kin... Gibi tavırları içeren bir yapıya sahip olunur.

               İslami düşünce ekollerinden;  akılcılığı, bilmi ve felsefeyi ön plana çıkarmadan, sağlıklı tartışma zeminini oluşturmadan; Ortaçağın Emevi Arapların anlayışından kurtulamayız. Dinin doğmalık kurallarına karşı olanlara karşı olumsuz tepkiler oluşturmakla veya kendilerinden olmayan diğer dini inançlara tabi olan kimliklere karşı katliamlar ortamını hazırlamakla, Eme               vilere mahsus olan dini anlayışından kurtulamayız.

               Dinin emirlerini  veya verdiği mesajlarını akliselim okuyup anladığında ,...iki cihan için barış, huzur, hoşgörü, ve sevgi olur.

               Hayır ve şer Allah’tan geldiğine göre; karşı çıkmamak, kabul etmek ve üzülmeden sevinmek gerekiyor.

Yunus Emre,”BENİ BENDEN DEMEN, BEN DE DEĞİLEM. BİR BEN VARDIR, BENDE BENDEN İÇERU" der.

 

Yorumlar (0)

Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!

Yazarın Diğer Yazıları

İNSAN VE İNSANLIK NEDİR?
28 Ocak 2023 16:13

EVVELİ Kİ ZAMAN İÇİNDE; NELER VARDI, NELER YOKTU?
25 Ocak 2023 16:13

MİSAFİR ETMEK
23 Ocak 2023 16:13

DİNLER VE İNSAN PSİKOLOJİSİ
14 Ocak 2023 16:13

KİŞİSEL ALIŞKANLIKLAR
10 Ocak 2023 16:13

ONURLU ŞERİAT KADINI OLMAK
26 Aralık 2022 16:13

OLMADI, AMA OLDU
23 Aralık 2022 16:13

KURAN'DA İNSAN ŌLDŮRME
21 Aralık 2022 16:13

TOPAL FARE
19 Aralık 2022 16:13

Barış ve birlik
16 Aralık 2022 16:13

AYI İLE DOST OLMAK
07 Aralık 2022 16:13

PEDOFİLİ HASTALIĞI ve CİNSEL TACİZ
23 Kasım 2022 16:13

SİYASET VE TİCARETİN DİNİ
20 Eylul 2022 16:13

GÜÇLÜ DEVLETİN ÇAĞ ATLAMA OLGUSU
05 Eylul 2022 16:13

MEDENİYETLER TEORİSİ NEDİR?
29 Ağustos 2022 16:13

ALIŞKANLIKLAR
15 Ağustos 2022 16:13

AKP BELEDİYELERİ TARAF TUTUYORLAR
22 Temmuz 2022 16:13

SELİM'Dİ, NEDEN YAVUZ OLDU?
28 Mayıs 2022 16:13

ALEVİ İNANCINDA, ŞEKER BAYRAMI NEDEN YOKTUR?
18 Nisan 2022 16:13

DİNSEL İNANIŞIN KÖKENİ
11 Nisan 2022 16:13

TÖVBE DUASINI OKUYANIN GÜNAHLARI AF EDİLİRMİŞ
28 Mart 2022 16:13

TIP BAYRAMI" YERİNE, ŞİFA BAYRAMI KUTLU OLSUN
18 Mart 2022 16:13

YENİ SEÇİM YASA TEKLİFİ
17 Mart 2022 16:13

AYASOFYA'DA NAMAZ KILMANIN ÖNEMİ
24 Şubat 2022 16:13

"İLİMDEN GİTMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR."
21 Şubat 2022 16:13

DİNİN GELDİĞİ SON NOKTA
18 Şubat 2022 16:13

DECCAL VE ÖZELLİKLERİ:
14 Şubat 2022 16:13

NEDEN SAMSUN?
07 Şubat 2022 16:13

ALEVİ KÖYÜNE CAMİ
19 Ocak 2022 16:13

Tüm Yazılar