Bir Afrika hikâyesi anlatılır. Her sabah Afrika’da bir Ceylan uyanır. Kafasında tek bir düşünce var. En hızlı koşan Aslandan daha hızlı koşabilmek, yoksa Aslan tarafından yenilecektir.
Her sabah Afrika’da bir Aslan uyanır. Kafasında tek bir düşünce; En yavaş koşan ceylandan daha hızlı koşabilmek, yoksa açlıktan ölür. Bu hikâye üzerinden 8 Mart’ı değerlendirmek ne derece doğru olur bilmem ancak benim bu hikâyedeki kastım Aslanın açlıktan ölmemesi temasından öte Ceylan’ın masumiyeti ve hızlı koşuşundaki meşru direnişidir. Tarih bize dünya’da yaşanan tüm zıtlıkların, mücadelelerin zayıf ile güçlü, zengin ile fakir, İyi ile kötü, haklı ile haksız, zalim ile Mazlumun arasında geçtiğini öğretir.
8 Mart Dünya emekçi kadınlar gününün tarihsel geçmişine baktığımızda Kadın mücadelesinin Afrika’daki Ceylan’ın yaşam mücadelesi kadar masum ve haklı olduğunu görürüz. Ceylan karşısındaki Aslanın vahşiliğini aratmayan kapitalist vahşetin sömürüsü altında inim inim inleyen kadının bundan daha onurlu, daha meşru daha haklı, daha tarihsel direnişi olamaz. Endüstriyel dönemin ilk yıllarında topraklarından koparılan insanların üretim atölyelerinde, her türlü istismar ve tacizin uygulandığı çok ağır çalışma koşullarında, uzun süre karın tokluğuna çalıştırılarak, bu gün için çocuk yaşta diyebileceğim 30 -40 yaşına varmadan ölüp gitmelerine yol açan sömürüye karşı kadın emekçilerin haklı isyanıdır 8 Mart.
8 Mart 18857 tarihinde ABD’ nin New York kentinde 40. 000 dokuma işçisi daha insani çalışma koşulları talebiyle çalıştıkları tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak patronların talimatıyla polisin işçilere saldırması, işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, sonrasında çıkarılan yangında fabrika önünde kurulan barikatlardan dolayı kaçamaması sonucunda 129 kadın işçinin can verdiği gündür 8 Mart. Vahşice yakılarak öldürülen kadın emekçilerin cenazesine 10 bin kişi katılarak bu vahşeti protesto etti.
26-27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında Alman sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin ölen işçiler anısına 8 Mart Dünya emekçi kadınları günü olarak anılması önerisinin oy birliğiyle kabul edilmesidir.
Bu gün gerek dünyada gerek ülkemizde kadınların sosyal ve ekonomik alandaki konumu biçim değişikliğine rağmen temelde aynı kalmaktadır. Modern kapitalist sistem Kadını bütün yönleriyle çok daha sistematik bir sömürü ve baskıya maruz bırakmaktadır. Sadece üretim alanlarında değil, yaşamın tüm alanlarında kadına yönelik Aslan’n Ceylan karşısındaki vahşiliğini aratmayan bir saldırganlıkla yönelmektedir. Yaşanan savaş ve bölgesel çatışmalarda en ağır bedeli kadınlar ödemektedir. Biryandan yoksulluğun ağır yükü altında ezilirken diğer yandan emek sömürüsünün en kuralsız biçimine tabi tutulmaktadır. Bir yandan savaşlarda evlatlarını, eşlerin kaybetmekten şiddetli acılar yaşarken, diğer yandan savaşın ve ilkel barbarlığın tecavüzüne uğrayarak bedel ödemektedirler. Bir yandan eşit paylaşımdan, adaletten, eğitimden, sağlıklı yaşamdan, üretimden koparılırken diğer yandan bir cinsel obje olarak kullanılmaktadır. Dün ”uygar dünyanın” gözleri önünde Suriye’de Irak’ta Şengal’ de binlerce kadın İŞİD denilen ilkel vahşi örgüt tarafından kaçırılarak, köleleştirilerek tecavüz edilirken, bu gün ülkemizde binlerce kadın kimliklerinden, inançlarından, siyasal tercihlerinden dolayı zindanlarda tutulmaktadır. Dün tekstil atölyelerinde kadınlar yakılarak öldürülürken, bugün binlercesi eşleri, yakınları, güvenlik timleri tarafından katledilmektedir. Kısaca kadına yönelik sömürü ve katliam dün de vardı bugünde var. Kadınsanız yani ceylansanız ve henüz Aslan’a yem olmamışsanız bugün dünden daha hızlı koşmalısınız. Yaşam koşuşturmasında devam edebilmenin, direnmenin tek koşulu dünden daha hızlı koşmaktır.