ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

İnsanlığa karşı işlenen büyük bir utancı, fazlaca bir utanç duymadan hep birlikte izliyor ve yaşıyoruz. Korku iktidarı yaşanan bu utancın algı ve korkular üzerinden tüm toplum tarafından kanıksanması, mağdurlar açısından ilahi bir kader olarak kabullenmesi için bütün olanaklarını acımazsızca kullanırken, toplumun her bireyi olarak dayatılan bu sınır tanımaz ve pervasız vahşetin bize uzanması için adeta büyük bir aymazlıkla sıranın bize gelmesini bekliyoruz. Hiç kuşkunuz olmasın şimdiden bu duyarsızlık ve sorumsuzlukla herkes bu zevki mutlaka tadacaktır. Hiç kimse iktidarın kendiliğinden bu dehşet verici politikalarından vaz geçerek daha demokratik, daha insani bir çizgiye kayacağını beklemesin, Çünkü hem ulusal hem de uluslar arası tüm ilişki ve politikalarında evrensel hukuk ve adalet ilkeleri yerine kendi ideolojik, ekonomik ve güc ekseni üzerinden yaklaşmayı varoluş nedeni olarak görmektedir. Bu nedenleri zayıflatacak hiçbir politik ve diplomatik değişime gitmeyeceği gibi hedef ve amaçları için çok daha şedit olacaktır. Allahın dahi hiç bir canlının rızkını kesmediğine inandığımız din ve inanç dünyamızın aksine KHK lerle on binlerce insanın rızkına el konularak açlıkla terbiye edilmelerine karşı insanlar bedenlerini ölüme yatırarak adalet arayışına düşme mecburiyetleri başta sorumlu ve yetkilileri olmak üzere hepimizi ve herkesi insanlığından utandırmalıdır.

KHK ile ihraç edildikleri işlerine geri dönmek talebiyle 70 günü aşkın açlık (ölüm) grevinde olan akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça’nın ölüm sınırına geldikleri son derece kritik bir aşamada dahi vicdani bir refleks göstermeyen bir anlayıştan hiç kimsenin merhamet ve adalet beklememesi gerekir. Elbette bu zulme uğrayan sadece Nuriye Gülmen ve Semih Özakçe değil sayıları şimdiden 130 bini bulan ve devam edecek KHK ler le belki sayıları yüz binleri bulacak kitlelerin gerektiği gibi meşru ve demokratik bir tepki gösterememeleri bu haksızlığı durdurmayacağı gibi suskunluğun verdiği cesaretle zulüm kat be kat artacaktır.

Yaşatılan hukuksuzluk ne kadar gayri meşru ise, buna karşı Nuriye Gülmen ve Semih Özakçe’ nin ellerinden alınan ekmekleri için bedenlerini açlığa yatırmaları o kadar meşrudur. Gülmen ve Özakçe sadece kendi kişisel onurları ve ekmekleri için yaşamlarını riske etmedikleri gibi benzer tüm mağdurlar gibi insanlık değerleri için büyük bir fedakârlık gerçekleştirmektedir- ler ancak sadece izleyici konumunu koruyarak yaşanan trajediye karşın hiçbir demokratik tepki gösteremeyen bizlerde yaşananlar karşısında bir o kadar sorumluyuz ve mahcubuz. Toplumun ve birey olarak hepimizin bu insanların açlıktan eriyip yok olmalarına seyirci kalmak değil onların yaşamalarına destek olmak ve on binlerce insana dayatılan hukuksuzluğun bir an önce son bulması için bir şeyler yapmaktır.

İnsanlar sadece ekmekleri için değil, kendi evlatlarının kendilerine verilmeyen kemikleri için de aynı çaresizlik içerisinde bedenlerini eriterek adalet arayışına düşmektedirler. Yaşananlar karşısında her kesin biraz empati yapma zamanı şimdi değilse ne zamandır. Dersim merkez ile Hozat arasındaki bölgede 7 kasım 2016 tarihinde yapılan hava operasyonunda hayatını kaybeden 11 kişiden biri olan oğlunun cenazesi için 80 güne yakın açlık grevi yapmak zorunda kalan 70 yaşında ki Kemal Gün’ün durumu yaşanan hukuksuzluğun ve İnsan Hakları İhlalinin boyutlarını bize göstermektedir.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.