CHP, ulusal ya da milliyetçi sol denen, Anglo-Sakson dillerde Nasyonal sosyalistlere denk gelen ve bu anlamıyla eylemleri anlam kazanan bir politik bir damarın en önemli kısmını oluşturmaktadır. Bu damar Türkiye’nin “fabrika ayarları“dır ve Türk-İslam Sentezi’nin sol olarak ambalajlanan, esasında ise gerçek solun yeşermesini engellemek için tasarımlanan, ırkçılığı gizlenmiş ana damardır. Müzik terminolojisi ile CHP, Türkiye’nin siyasi gamının ‘sol anahtarı’ olarak Türk-İslam Sentezi’nin Türklük vurgusunun daha canlı çalınacağını sembolize eder.
Milliyetçi sol, günümüzdeki haliyle bir ucu Perinçek’e öbür ucu da Kemal Kılıçdaroğlu’na kadar uzanan bir yelpazedeki açıyı tanımlar. Burada uçlar arasındaki mesafe ideolojik bir farklılık değil, ideolojik farklılıkları kendi çizgisine çekecek ve orada tutacak bir mesafe ayarı için tasarımlanan bölümlerdir. Farklılık iddiası sahici olmayıp, asıl ve aradaki farklılığın arkasında her durumda aynılığı özenle koruyan bir damar tasarımlanmıştır. Dolayısıyla bütün mesele, dışarıdan içeriye bakacak olan kitleyi cezp edecek politik bir illüzyonun yaratılmasıdır. CHP’nin solculuğu bu illüzyonun en önemli kısmıdır.
Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na ‘kasetle geldin kasetle gideceksin’ sözü tam bu planlı düzenlemeye denk gelen bir cümledir. Kürt Aleviler ve ılımlı solcular için kurulmuş kapandaki peynir parçaları olarak, CHP’nin içinde varlıklarına tahammül edilen bireyler vardır. Son Fikri Sağlar olayı bunun en tipik örneğidir. Öteki çoğunluk ise tıpkı AKP gibi el kaldıran ‘bankamatik milletvekilleri’ olarak tabir edilen cinstendir. İşte AKP ve CHP arasındaki tek fark burada yatmaktadır. AKP, tamamını birer memura dönüştürdüğü milletvekillerine karşı CHP, çok küçük bir grubun varlığına tahammül edecek bir iklim oluşturmaktadır.
Neden? Çünkü kontrolüne verilen sol ve Alevileri bu milletvekillerinin kişisel çabaları üzerinden kendisine bağlı kalmasını sağlamak için. Yani bu bir metot. Her seferinde böyle birkaç kişinin seçilmesine olanak tanınıyor ve bu kişilerin aktif olacakları da elbette ön görülüyor. Böylece partinin ana gövdesi sabit ve vitrinin arkasındaki ideolojiyle uyumlu tutulurken, seçilmelerine olanak tanınmış birkaç milletvekili üzerinden çok geniş bir sol kitle kontrol altında tutulmuş oluyor.
Dolayısıyla CHP’nin görevi, tabanının sahip olduğu muhalif potansiyeli kontrol etmek ve uzun vadede Kemalist Türkçü İslamcı çizgiye taşımak -neden solcuların sonra Kemalist olduğu sorusunun da cevabıdır bu- olarak belirmektedir. Bu durumda da partinin esas görevi kendi kitlesinin potansiyel gücün kullanarak muhalefet etmek değil, tüm enerjisini kitlesinin muhalif kitlesini sabit tutmayı hedefleyen bir politika gütmektedir. Dinamik bir hareket olan solun iktidara yaklaşma ihtimali hem Türkçülüğü hem de İslamcılığı tehdit edeceğinden, CHP’nin görevi bu olasılığı ortadan kaldırıcı bir roldür. CHP’nin bu konuya dair en başarılı politikası kendisinin alternatifsiz ve kitlenin çaresizliğini yeniden ve yeniden üretmesidir. Böylece solcu bir parti görünümüyle sosyal demokrat geniş bir kitleyi resmi ideolojinin denetiminde tutmayı sağlayabiliyor.
Buradan bakınca vekillerin dokunulmazlıkları için ‘Anayasaya aykırıdır ama destek vereceğiz’ denmesi, Fikri Sağlar’ın Anayasaya başvuru konusunda partiden atmakla tehdit edilmesi, Avrupa’daki tepkilere karşı Erdoğan’a Perinçek ile destek verilmesi bir anlama ve amaca kavuşuyor. HDP’ nin gerçek bir sosyal demokrat parti olma konumunun güçlenmesi ve seçmen kitlesinin büyük çoğunluğunu HDP’ye yönelme ihtimalinin belirmesi dolayısıyla Haziran seçimleri sonrasında Türkiye’nin fabrika ayarlarına tekrar dönülmesi startı verilmiş oldu. TC’nin kurucu paradigmasının tehdit edilmesi anlamına gelen ‘tehlikeli bir gelişme’ olarak bir ayar çekilmesi gerekiyordu. CHP’nin muhalefete razı olması bir kader değildir, bir politikadır. Değişim dönüşümü sağlayan solun Türkçü ve İslamcı bir devlet yapısını tehdit etmemesine yönelik bir tedbirdir. Bu durumda ‘ana muhalefet’ olarak muhalefeti kontrol altında tutmasına yönelik konumlandırılmış CHP’nin yıllardır ‘başarı’yla yerine getirmiş olduğu bu işlevi tamamen sonlanacağından önlenmesi gerekiyordu. TC’nin fabrika ayarlarına dönülerek CHP, ‘ana muhalefet’ partisi olarak ‘işine’ bilindik konumuna yeniden getirilmiş oldu.