Geçen Cuma günü Elazığ’ın Baskil İlçesinde yaşanan tren kazasında Mehmet Kirgin ve Sergen Ayverdi isimli iki makinist yaşamını yitirdi. Mehmet Kirgin arkadaşımız İnsan Hakları Derneği Elazığ şube sekreterliği görevini de yürüten içi insan sevgisiyle dolu bir insan hakları aktivistiydi.
Yaşanan bu feci kazada hayatlarının baharında yaşama veda eden bu iki insanı tanımayan, herhangi bir yakınlığı bulunmayan insanlar için sıradan bir haber olma özelliğini bile taşımadığına eminim. Çünkü bu ülkede ölümler, toplu katliamlar, işkenceler, darbeler, acılar öylesine sıradanlaştırıldı ki, öylesine duygular köreltildi ki, öylesine vicdanlar karartıldı ki kimse kimsenin yaşadığı felaketi görmüyor artık.
Dolayısıyla bu iki arkadaşımız ve onlar gibi yaşamını işlerinin başında kaybeden binlerce insanın ocağına düşen ateşin yakıcılığını sadece yakınları his etmekte, dünyaları kararmaktadır,
Dünyanın gelişmiş veya gelişmekte olan hiçbir ekonomisinde bu denli yüksek oranda iş cinayeti yaşanmamaktadır. Bir yandan güvenlikçi politikalarla ölüm tarlasına dönüşmüş ülkemizin bir başka ölüm tarlası haline getirilen çalışma alanları. 2017 yılının ilk dört ayında ölen işçi sayısı 586 kişidir. Sadece Nisan ayında en az 145 işçi iş cinayetlerine kurban verilmiştir.
Kanun Hükmünde Kararnamelerin ağır uygulamalarıyla birlikte, ek maliyet, yüksek kar unsurlarıyla iş güvenliğinin ortadan kaldırıldığı bir alanda İşçi güvenliğinden söz etmenin karşılık bulması elbet mümkün değil ancak temel İnsan Hakkı olan yaşam hakkını bu denli ortadan kaldıran kuralsızlık ve sorumsuzluk her geçen gün ahlaki bir sorun haline gelmektedir. Ülkemizin Cumhurbaşkanı Patronlara hitaben “ Biz OHAL ı aynı zamanda çıkarlarınız doğrultusunda grevleri ertelemek yani işçi taleplerini sınırlamak üzere uygulamaktayız diyerek sermayeyi emek karşısında daha da vahşileşmesi için teşvik etmedi mi?
Yaşamın her alanında acımazsızlık, çatışma, hukuksuzluk üzerinden kurgulanan bir yönetim biçiminin adım adım hayata geçirildiği, kendisi gibi olmayanın yok edildiği ülkemizde bir başka şiddet ve acımazsızlık yani her gün ortalama beş emekçinin, beş insanın öldürüldüğü iş cinayetleri adeta görünmez hale gelmektedir.
Açlıkla terbiye edilmek üzere, Üniversitelerinden, okullarından binlerce eğitimcinin, kamu çalışanının, akademisyenin kovulduğu ülkemizde yaşanan bu hukuksuzluğa karşı sokaklarında ölüm orucuna yatan bilim insanlarının görülmediği his edilmediği yani iş güvencesinin bulunmadığı bir sosyolojide sıradanlaştırılan ve kitlesel ölümler haline getirilen iş cinayetlerinden söz etmenin elbette fazla karşılığı olmayacaktır.
OHAL ve KHK lerin işçi haklarını iyice gerilettiği, iş güvenliği mücadelesinde emeği ve mücadelesi olan akademisyenlerin kovulduğu bir ortamda istatistikleştirilen işçi ölümlerine dair sağlıklı bilgilere ulaşmak ta her geçen gün daha da zorlaşmaktadır..
2013-2017 yılının ilk dört ayı iş cinayetleri
2013 yılının ilk dört ayında en az 289 işçi
2014 yılının ilk dört ayında en az 431 işçi
2015 yılının ilk dört ayında en az 488 işçi
2016 yılının ilk dört ayında en az 595 işçi
2017nyılının ilk dört ayında en az 586 işçi yaşamını kaybetti.
Bütün iş kollarında yaşanan iş cinayetleri incelendiğinde mutlaka ihmal, kusur ve hatta kasıt belirtileri görülebilmektedir. Kasıt ifadesindeki maksadım ısrarla gerekli iş güvenliği önlemlerinin maliyet ve kar faktörleri nedeniyle alınmamasıyla ilgili olduğunu ifade etmek isterim.
İki makinist arkadaşın ölümüyle sonuçlanan Tren kazasına baktığımızda aynı ihmal ve sorumsuzluk zinciri karşımıza çıkmaktadır. Tamir edilmesi gereken Trenin tamir edilmeden yüzlerce ton demir cevheri yüklenerek yola çıkarılması sonucunda yaşanan cinayetin sorumluluğunu kim üslenecektir. İlgili sendika şube başkanı Hasan Akdemir tarafından yapılan tespit ve açıklamaya göre Vagonların fren aksamının çalışmadığını, trende bir çok eksikliğin bulunduğunu, eksiklikleri belirlemekle görevli tren teşkil memurlarının görevinin makinistlere yüklendiğini, trende görevli memur sayısının 4 kişiden 2 kişiye düşürüldüğünü, iş yoğunluğundan dolayı makinistlerin eksiklikleri tam olarak tespit edemediklerinden benzer iş cinayetlerinin tekrarlayabileceğini öğreniyoruz.