Geçen gün Cumhurbaşkanı ASKON genel kurulunda kürsüden yaptığı sert konuşmada Sözü Gezi olaylarına getirerek “Polisimiz vatandaşı mı öldürdü silah mı çekti.” diyerek adeta polisin meşru müdafaa yaparak kendini koruduğunu, polis kurşunlarıyla öldürülen insanları görmezden gelerek polis tarafından yapılan infazları meşrulaştırmaktaydı.
Oysa AKP iktidarı döneminde sonu cinayetle bitmemesi olanaklı farklı toplumsal olaylarda polisin orantısız güç kullanması sonucunda onlarca kişinin yaşamını yitirdiği,121 kişinin faili meçhul cinayete kurban gittiği, sadece 6-8 ekim Kobani olaylarında çoğu güvenlik görevlileri tarafından 45 ten fazla insanın öldürüldüğü, en son Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde polis tarafından infaz edilen Rojhat ÖZDEL’in cenazesi orta yerde dururken, Cumhurbaşkanının Sermeye kurumlarının genel kurularında “polisimiz vatandaşı mı öldürdü” sözü insan zekası ve hafızasıyla alay etmekten başka hiçbir anlam ifade etmemektedir.
Cumhurbaşkanı tarafından yapılan bu açıklamanın genel kurula katılanlar tarafından ayrıca hararetle alkışlanması insan zekasıyla birlikte insan vicdanının da akamete uğratıldığı görülmektedir.
Toplumsal olaylarda ölenlerin çoğunun katil zanlısı polislerin cezasızlık zırhı altında serbest bırakılması toplumsal olaylardaki infaz sayısını artırdığını, dolayısıyla bu cinayetlerin bir ölçüde güvenlik gerekçesiyle meşrulaştırılmaya çalışıldığını görmekteyiz.
En temel İnsan Hakkı olan yaşam hakkına yönelik ihlaller her geçen gün daha da artış gösterirken gerek gezi protestoları, gerekse Lice, Yüksekova ve diğer tüm toplumsal olaylar sırasında öldürülen şahısların katil zanlısı polis ve diğer gövenlik görevlilerinin serbest bırakılması Hukuk sistemine dair güveni de tamamen ortadan kaldırmış, toplumda infafal yaratmıştır.
“Kamuoyunun gözleri önünde yaşanan pek çok ölüm,cezasız kalmaktadır. Kamu görevlisinin faili olduğu bir ölüm varsa,ceza yoktur algısı kamuoyunda artık yerleşmiş bir kanaattir.oysa ölümü cezasız kılmak en otoriter rejimlerde bile kabul edilemez!
“Adalet mekanizmasının, yaşam hakkı ihlallerinde maktulün değil failin lehine işletilmesini olağanlaştırmak tüm yurttaşların yaşam hakkının tehdit altında olduğunu gösterir. Zira insan hakları ihlallerine yönelik cezasızlık, ihlalleri adeta teşvik eder hale geldiği için ne yazıkki uyurttaşların can güvenliği ciddi risk altına girmiştir.”
Birkaç örnek vermek gerekirse; Roboski katliamı üzerinden 3 yıla yakın zaman geçmesine rağmen Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı olayla ilgili takipsizlik kararı vererek dosyayı Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığına gönderdi.
Medeni Yıldırım/Lice Diyarbakır Lice Kaymakamı yaptığı açıklamada Jandarmanın havaya ateş açtığını göstericilerin birbirlerine ateş açmış olabileceğini ileri sürdü.
Etham Sarısülük/Ankara 1.6.2013 günü gezi olayları kapsamında Ankara Kızılay’daki gösteride polis kurşunuyla başından ağır yaralanarak daha sonra yaşamını kaybetti. MOBESE kamerası görüntülerinin incelenmesiyle kimliği belirlenen polis serbest bırakıldı.
Abdullah Cömert/Hatay 03.06.2013 günü gezi parkı eylemi sırasında yaşamını yitirdi. Polis tarafından öldürülen Abdullah cömert’in failleri yakalanamadı.Bu köşede tüm örnekleri yazmanın imkanı bulunmamaktadır. Ancak bu örnekleri olabildiğince çoğaltmak mümkündür. Cumhurbaşkanı bu ölümleri ASKON genel kurulunda olduğu gibi meşrulaştırdığı sürece biz bu cinayetleri hep izlemeye devam edeceğiz galiba.