2017 Yılının en popüler sözcüğü “ADALET” olarak ifade edersek bu pek yanlış olmaz düşüncesindeyim.
Adalet sözcüğüne yaptığımız atıf ve yüklediğimiz anlam kuşkusuz Ana muhalefet partisinin adalet yürüyüşü ve akabinde Çanak kalede gerçekleştirdiği adalet kongresiyle ilgili olmanın ötesinde kelimenin gerçek anlamı olan “ADALET” kavramına olan toplumsal ihtiyaç ile ilgili olduğunu belirtmeliyim.
Adının başında “Adalet” sözcüğü bulunan bir partinin iktidarda olmasına karşın toplumun büyük çoğunluğu tarafından yokluğundan bunca şikâyet edilmesine karşın piyasada son derece kıt bulunması paradoksu karşımızda bir realite olarak durmaktadır.
Adalet deyince sadece hukuk alanındaki haksızlıklar akla gelmemelidir.
Hukuk alanındaki haksızlıklarla birlikte yaşamın tüm alanlarında alenileşen adaletsizlik daha ne kadar sürdürebilinir bilmiyorum.
Ancak OHAL ve KHK ler doğrultusunda yoğunlaştırılan ciddi baskı ve tehditlere rağmen ciddi toplumsal tepkilere yol açtığını, tepkilerin iktidar partisine yakın basın kurumları, siyasi çevre ve şahıslarca da her geçen gün artan dozda dile getirildiğini söylemek abartılı olmayacak.
Özellikle 15 Temmuz darbesi ardından darbeyi Allahın lütfüne dönüştüren iktidar; ne pahasına olursa olsun kabilinden iktidarını bir daha her hangi bir yöntemle (Meşru, demokratik, demokrasi dışı) el değiştirmemesinin ancak adaletsizlikle gerçekleşebileceğine inanmakta ve bu tutumundan da kolay kolay vaz geçmeyecektir.
Kürt sorununda çözümsüzlükte ısrar ve şiddet, baskı, inkar, Haksız tutuklanma ve mahkumiyetler, savunma hakkının engellenmesi, her türlü ayrımcılık, umutsuz bırakılan gençlerin YGS, LGS, KPS sınavlarına esir bırakılması, işsizlik kıskacında kıvranan yığınların yanında ihraç ve uzaklaştırmalarla insanların açlık la terbiye edilmesi, insanların borç sarmalında bunaltılması, kamu hizmetlerinin tasfiye edilerek iş umudunun ortadan kaldırılması, sosyal güvenlik ve eğitim hakkının her geçen gün ortadan kaldırılması, çalışanların sendikal haklardan yoksun bırakılarak haklarının gasp edilmesi, belediyeler başta olmak üzere özel işletme ve sermaye kurumlarının kayyuma devir edilmesi, muhalif siyasetçi, gazeteci, İnsan hakları savunucularının tutuklanması ( VS )yanı sıra gelir dağılımındaki adaletsizlik te her geçen gün artmaktadır.
Ekonomik büyüme ile ilgili veriler konusunda gerek ekonomi kurmayları gerekse bankalar tarafından yapılan abartılı açıklamalara karşın artan gelirin yoksul kesimlere yansımadığı gibi , gelir dağılımındaki adaletsizliğinde her geçen gün büyüdüğünü, en zengin ile en fakir arasındaki uçurumun açıldığını rakamlar göstermektedir.
Akademisyen Özcan KADIOĞLU Tarafından yapılan araştırmaya göre ülkemizde en zengin % 1 lik nüfusun toplam ülke servetinden aldığı payın gelişimi bize adaletsizliğin bu alandaki manzarasını da gösteriyor. 2000 yılında ülkenin en zengin % 1 lik kesimi mili gelirin % 38,1 ni alırken 2014 yılında % 54,3. ele geçirmiş bulunmaktadır. Son üç yıllık veriler esas alındığında bu makasın çok daha açıldığını görmüş olacağız.
Nereden nereye ADALET dediğiniz bu işte.HERŞEYDE ADALETSİZLİK VAR.
2017 Yılının en popüler sözcüğü “ADALET” olarak ifade edersek bu pek yanlış olmaz düşüncesindeyim.
Adalet sözcüğüne yaptığımız atıf ve yüklediğimiz anlam kuşkusuz Ana muhalefet partisinin adalet yürüyüşü ve akabinde Çanak kalede gerçekleştirdiği adalet kongresiyle ilgili olmanın ötesinde kelimenin gerçek anlamı olan “ADALET” kavramına olan toplumsal ihtiyaç ile ilgili olduğunu belirtmeliyim.
Adının başında “Adalet” sözcüğü bulunan bir partinin iktidarda olmasına karşın toplumun büyük çoğunluğu tarafından yokluğundan bunca şikâyet edilmesine karşın piyasada son derece kıt bulunması paradoksu karşımızda bir realite olarak durmaktadır.
Adalet deyince sadece hukuk alanındaki haksızlıklar akla gelmemelidir.
Hukuk alanındaki haksızlıklarla birlikte yaşamın tüm alanlarında alenileşen adaletsizlik daha ne kadar sürdürebilinir bilmiyorum.
Ancak OHAL ve KHK ler doğrultusunda yoğunlaştırılan ciddi baskı ve tehditlere rağmen ciddi toplumsal tepkilere yol açtığını, tepkilerin iktidar partisine yakın basın kurumları, siyasi çevre ve şahıslarca da her geçen gün artan dozda dile getirildiğini söylemek abartılı olmayacak.
Özellikle 15 Temmuz darbesi ardından darbeyi Allahın lütfüne dönüştüren iktidar; ne pahasına olursa olsun kabilinden iktidarını bir daha her hangi bir yöntemle (Meşru, demokratik, demokrasi dışı) el değiştirmemesinin ancak adaletsizlikle gerçekleşebileceğine inanmakta ve bu tutumundan da kolay kolay vaz geçmeyecektir.
Kürt sorununda çözümsüzlükte ısrar ve şiddet, baskı, inkar, Haksız tutuklanma ve mahkumiyetler, savunma hakkının engellenmesi, her türlü ayrımcılık, umutsuz bırakılan gençlerin YGS, LGS, KPS sınavlarına esir bırakılması, işsizlik kıskacında kıvranan yığınların yanında ihraç ve uzaklaştırmalarla insanların açlık la terbiye edilmesi, insanların borç sarmalında bunaltılması, kamu hizmetlerinin tasfiye edilerek iş umudunun ortadan kaldırılması, sosyal güvenlik ve eğitim hakkının her geçen gün ortadan kaldırılması, çalışanların sendikal haklardan yoksun bırakılarak haklarının gasp edilmesi, belediyeler başta olmak üzere özel işletme ve sermaye kurumlarının kayyuma devir edilmesi, muhalif siyasetçi, gazeteci, İnsan hakları savunucularının tutuklanması ( VS )yanı sıra gelir dağılımındaki adaletsizlik te her geçen gün artmaktadır.
Ekonomik büyüme ile ilgili veriler konusunda gerek ekonomi kurmayları gerekse bankalar tarafından yapılan abartılı açıklamalara karşın artan gelirin yoksul kesimlere yansımadığı gibi , gelir dağılımındaki adaletsizliğinde her geçen gün büyüdüğünü, en zengin ile en fakir arasındaki uçurumun açıldığını rakamlar göstermektedir.
Akademisyen Özcan KADIOĞLU Tarafından yapılan araştırmaya göre ülkemizde en zengin % 1 lik nüfusun toplam ülke servetinden aldığı payın gelişimi bize adaletsizliğin bu alandaki manzarasını da gösteriyor. 2000 yılında ülkenin en zengin % 1 lik kesimi mili gelirin % 38,1 ni alırken 2014 yılında % 54,3. ele geçirmiş bulunmaktadır. Son üç yıllık veriler esas alındığında bu makasın çok daha açıldığını görmüş olacağız.
Nereden nereye ADALET dediğiniz bu işte.