Türkiye 1991 DYP- SHP Hükümet Koalisyonuna kadar "Kürt Varlığı"nı Kürtlerin bir dilinin,bir kültürünün olduğunu kabul etmemişti.
Kimi zaman Kürtlere "Dağlı Türkler" kimi zaman kardan yürürken "kart kurt" diye çıkan ses nedeniyle bir gurup insana "Kürt" denilmiş deniliyordu.
Oysa sayısı 40-50 milyonu bulan ve dört devlete serpiştirilmiş bir millet vardı.
Kürtler.
Kürtler için çok yazıldı, çok konuşuldu.
Çok inkar ve imha oldu.
Çok sayılmazlıklarla karşılaşıldı.
1989 da ilk SHP nin "Kürt Raporu",
1991 de DYP ve SHP Liderleri Demirel ile İnönü' nün Diyarbakır'da "Kürt Realitesi" ;
Açıklamalarına kadar Türkiye "Kürt diye bir millet yok" diyordu.
Suriye, milyonlarca "Kürt" yurttaşını saymamıştı.
İran'da yarı özerk denilebilecek bir Kürt Bölgesi vardır.
Irak Kürtlerinin mücadelesi eskiye dayanıyor.
Saddam Hüseyin'in Kürtlere yaptığı zulüm ve baskı insanlık onuru ve vicdanıyla bağdaşır olamazdı.
Halepçe Katliamı tam bir "Soykırım" denemesiydi.
ABD nin Saddam Hüseyin yönetimini tasfiye emesiyle birlikte
Kuzey Irak Kürt Yönetimi oluşturuldu.
Barzani Yönetimindeki Kürdistan Hükümeti, Türkiye Cumhuriyetinin de desteğiyle önemli işler yaptı. Irak Merkezi Hükümet Kürtlerle yapılan kimi antlaşmalara uymadı. Vermesi gereken ödenekleri ödemedi. Anayasa hükümlerine uymadı.
Kuzey ırak Kürt Yönetimi Referandum kararını akşamdan sabaha vermedi. Uzun süreden beri açıklamalar yapılıyordu. Haziran 2017 den beri de 25 Eylül 2017 tarihinde yapılacağı ilan edilmişti.
Kimi devletin yok saydığı kiminin inkar ve imha ettiği, soykırım barbarlığıyla karşı karşıya kalan,
Dört ülkeye dağılmış Kürtlerin; Varlığını merhamet ve insafa bırakması düşünülmemelidir
Irak Kürt Yönetimi Hakkı olan referandumu gerçekleştirmiştir.
Ulusların Kendi Kaderini Tayin etme Hakkı (UKKTH) Hem Birleşmiş milletler tarafından kabul edilmiş hem de Marks'ist ögretide yer bulmaktadır.
Bu Yazıyı 29 Eylül Tarihli YURT gazetesinin köşe yazarı Sevgili Mustafa Pınar'ın; BU REFERANDUM ULUSLARIN KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKINA UYGUN DEĞİL" Başlıklı yazısını içime sindiremediğim için yazmayı planladım.
Ulusların Kendi Kaderini Tayin etme hakkı:
Bütün ulusların siyasal kaderinin, bir başka ulus tarafından tahakküm altına alınmadan, bağımsız bir şekilde kendi geleceğini tayin hakkını içeren bir teoridir.
Polonya ve Almanya Sosyal Demokratlarının yıldızı Roza Luxsemburg'u okuyanlar Roza'nın da bu konuya sıkça vurgu yaptığını anımsayacaklar.
Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Etme Hakkına göre;
Ezilen ulusun bir arada yaşama isteği olabileceği gibi , bağımsız bir devlet ve kendine ait bir Meclisler ile kamu hakkı daima bulunmaktadır.
Marksist-Leninistlere göre, bu hak bu açıklığıyla konmadığı sürece. hem ezen ulusun egemenleri tarafından, hem de ezilen ulusun mülk sahibi sınıfları (Burjuvazi) tarafından çarpıtılmaya açık hale gelir.
Marksizim Ulusların Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkının Ezilen ulusun iradesine bırakılmasını öngörmektedir.
Marks ve Lenin Ulusal sorun konusunda tavrın; bir insanın devrimci olup olmadığı bağlamında belirleyici olabileciğini düşündüklerini söylemektedirler.
Lenin açıkça şunu söylüyor. Ulusların Kendi Kaderini Tayin hakkı Merkezi Parlamento değil, Ayrılan azınlığın meclisinde veya referandumla karara bağlanır.
Norveç (1906) İsveç'ten ayrıldığı zaman, buna kararı (İsveç'in yarı büyüklüğünde olan) Norveç tek başına verdi.
Kuzey Irakta Kürt diye bir halk var.
Bir dili var.
Bir Kültürü var.
Vatanı var
En önemlisi de Bağımsız bir ekonomik pazarı var.
Lenin'e göre bağımsız ekonomik bir pazar yoksa o zaman devlet kurmak da olanaklı değil.
Referandumun neresi Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Etme Hakkına uygun değilmiş.
Her türlü tartışmaya hazırım.
******************
SOLUMUZU KİRLETMESİNLER.
Dün yazdığım yazıyı, beğenen, beğenmeyen, içeriğine katılan katılmayan herkesi hoşgörü ile kucaklıyorum.
İnanılmaz sayıda ileti aldım. Levent İmrak dostumuzun dışında herkes düşüncelerimizi paylaşıyor.
Şayet CHP, Demokrasiyi, değişimi, toplumsal devrimi tartışamıyor, kabul edip içselleştiremiyorsa ne diye Kurultay düzenliyor.
Amaç partideki Oligarşi gücü güçlendirmek ise o zaman da "Solu kullanmayın" diye haykırmak gerekir.
Önce bir dilekte bulunmak istiyorum. Bunları yazıyorum diye beni kategorize etmeyin. Ben demokrasiden yanayım. CHP deki kümeleri sadece acıyarak izliyorum.
Kanatlara ayrılmışlar Ulusalcı" ve "Sol" kanat diye. Kanatlar uçmak için gereklidir. CHP uçmuyor ki. CHP yönetimi uçmayan helikopter gibi yerinde duruyor ama tepede bir "fırıldak " dönüyor.
Henüz Kanatların fikriyatı netleşmedi. Kimseye haksızlık yapmak istemiyorum ama dile bakılırsa sol terminolojiyi "Ulusalcı" denilen kanat daha fazla, daha iyi kullanıyor. En azından "sol şerit boş " diyebiliyorlar. Yalan mı?
Aktörlere baktığımız zaman da "sol" zırh olarak kullanılıyor. Gücü soldan almak istiyorlar. İnsaflı olmak lazım, Erdoğan toprak, Aydın Ayaydın, Gürsel Tekin, Tekin Bingöl ve bilmem daha kimler "sol" kanat olmuşlar.
Bunları bilseler, Nazım Hikmet’in, M. Ali Aybar' ın Behice Boran'ın Deniz’in, Mahir’in, Hüseyin'in, Yusuf'un kemikleri sızlar.
Asgari demokrasi normlarına sahip bir kadroya, Daha çok demokrasiye, daha çok çoğulculuğa, daha çok adalete, daha çok eşitliğe, daha çok hukuk devletine ve hukuk devleti kurumlarına ihtiyacımız var. Bunları oluşturacak babayiğit varsa beri gelsin. Yoksa solumuzu kirletmesinler