ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

 

Bu önce Davutoğlu’na yapıldı; sözde kendisiyle çalışması gereken MKYK, günün birinde bir kararla yetkilerini elinden alıverdi.

Yani birileri Davudoğlu’na şunu demeye getirdi: MKYK’ da dahil bütün parti teşkilatı benim emrimde; ayağını denk al!..

Sonra İstanbul belediye başkanı Topbaş’a aynı şey yapıldı. Sözde kendisiyle çalışması gereken belediye meclis grubu, ısrarla kendisine rağmen kararlar almaya başladı!..

Şimdi birçok isimle beraber sıra Melih Gökçek’te!..

Sonucu hep beraber göreceğiz...

Doğrusu Gökçek umurumda filan da değil ama bu durum sizi de rahatsız etmiyor mu?

Önce bir partiyi, sonra da parti üzerinden koca bir ülkeyi tamamen bir kişinin inisiyatifine bırakmak; parti il başkanlarını, belediye başkanlarını hepsini birer bostan korkuluğuna çevirmek!..

Parti teşkilatlarını, belediye meclislerini hatta TBMM’ni bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak her sözü emir telakki edecek duruma düşürmek!..

Ey millet! Sahi bunlar sizi hiç rahatsız etmiyor mu?

Demek ki boşuna, alicenap bir milletiz denmiyormuş!..

******************

Öyle mi…?

İran'ın Suriye'de, Yemen'de, Bahreyn'de, bütün gücü ve medyası ile nerede durduğunu çok net olarak görebiliyoruz.

Ama Irak'ta ikili bir politika izlediğini gözlerimiz görmüyor öyle mi?

Libya'da -sırf Musa Sadr olayından dolayı Kaddafi'ye olan şahsi kinlerinden- antiemperyalist söylemini kenara attıklarını ve Kaddafi' nin NATO tarafından ortadan kaldırılmasına birlikte sevindiklerini göremiyoruz öyle mi?

Afganistan’da, ikili, hatta üçlü politika izlediğini, bir dönem Taliban'a karşı NATO işgaline doğrudan ve dolaylı alkış tuttuğunu, başka bir dönem Afganistan’a "cihada" giden selefi gençleri İran topraklarından kendi elleriyle geçirip Pakistan/Afganistan sınırına götürdüklerini ve Bin Ladin'in oğlunu/ailesini yıllarca Meşhet'te himaye ettiğini görmüyoruz öyle mi?

Mısır'da -sırf Mursi'nin Tahran'da ki malum konuşmasından dolayı/elbette sadece bu değil- Mursi'nin darbeyle indirilip yerine darbeci Sisi’nin gelmesine sevindiklerini göremiyoruz öyle mi?

****************

Önemli bir değerlendirme...

 

Referandum sonrası Erbil ve Ankara

Hemin Lihony

(Rudaw)

 

Görünen o ki, Kürdistan’da referandum yapıldıktan sonra diğer ülkelerden çok en büyük şoku Türkiye yaşadı. Ankara, bir dostunun kendisine sormadan, danışmadan, Türkiye’nin yüz yıldır kırmızıçizgi olarak gördüğü bir konuda, Kürdistan devletini kurmak amacıyla bağımsızlık referandumu yaptığını düşünüyor.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakanı Binali Yıldırım’ın sözlerinden, son ana kadar dostları Kürdistan Bölgesi Hükümeti’nin, referandumdan vazgeçeceklerini düşündükleri anlaşılıyor. Ancak tahmin ettikleri gibi olmadı, bu yüzden üslupları sertleşti.

 

Türkiye’nin gerekçeleri

 

1- Erdoğan, Ankara’nın Kürdistan Bölgesi’ne sunduğu yardımların karşılığının, Erbil’in referanduma gitmemesi olduğu inancında. En azından bir dostları olarak, onların talebi üzerine böyle bir adımın atılmaması yönünde.

2- Türkiye dış siyasette sorun yaşıyor, özellikle de Amerika ve Avrupa Birliği’yle. Türkiye için az kriz yaşamak daha iyi. Ankara, Kürdistan referandumunun, onlar açısından durumu bozduğunu, sertleşmemeleri halinde, önemli komşuları olan İran ve Irak’la ilişkilerinin bozulacağını düşünüyor.

3- Türkiye ve İran, her zamankinden çok daha yakınlar, özellikle Suriye konusunda. İki taraf da Rusya ile birlikte Suriye sorununu çözmeye karar vermiş durumda. Çatışmasızlık bölgeleri oluşturarak Suriye’de birçok bölgeye istikrar gelmesini sağladılar. Ankara şu sıralar, kendisi için istikrar ve ticaret kaynağı olan İran’la arasını bozmak istemiyor.

4- Türkiye’nin Suriye politikası başarısızlıkla sonuçlandı ve aynı senaryonun şimdi de Irak’ta tekrarlanıp milyonlarca göç zedenin Türkiye’ye akın etmesini istemiyor. Ankara’nın elindeki son rakamlara göre Suriyeli göç zedelerin Türkiye’ye maliyeti 30 milyar dolar.

5- Washington, Bağdat, Tahran hatta Türkiye’nin kendi içinde bile, referandumun, Kürdistan petrolünün bağımsız olarak satılabilmesi için Ankara’nın kendi isteğinin bir parçası olduğu, Erdoğan’ın referanduma zemin hazırladığına dair bir izlenim var. Türkiye de şimdi bu sert söylemlerle bu izlenimi silmeye çalışıyor.

6- Referandum konusunda CHP’si ve MHP’siyle muhalefet çok katı. Erdoğan da özellikle, 2019’da geleceğini belirleyecek olan seçim öncesi bunlardan geri kalmak istemiyor.

 

Türkiye ne kaybediyor?

 

1- Türkiyeli yetkililerin Kürdistan Bölgesi’ne yönelik bu sert söylemleri uygulamaya dönüşürse, Türkiye bölgedeki en önemli müttefiklerinden biri olan Kürdistan Bölgesi’ni kaybeder. Ankara, Irak’ta sadece iki seçeneği olduğunu biliyor: Ya Kürtler ya da İran’a bağlı Şii gruplar.

2- Türkiye, her an tavrını değiştirip bugün dost, yarın düşman olabileceğine dair bir tablo çizdi. Bu yüzden referandumdan önce Kürdistan halkının yarısı Türkiye’ye kızgınken, şimdi ise Türkiye’nin son yaptıkları nedeniyle hepsini kızgın ve ‘Türkiye gerçekten bizim dostumuz mu?’ sorusunu soruyorlar.

3- Eğer Türkiye Irak’ta Kürtleri kaybederse, Türkiye’deki Kürtlere de muhakkak etkisi olacaktır. Zaten Rûdaw’a konuşan AK Parti’li Kürtlerin kendisi, Erdoğan ve Yıldırım’ın referandumla ilgili sert sözlerinden rahatsız olduklarını söylüyor. Böyle devam ederse, Erdoğan’na başkanlık referandumunu getiren oylar kolay kolay yerinde kalmayacak.

 

4- İranlı bir generalin siyasi kararları değiştirebildiği bir Bağdat’tan Türkiye’nin kazancı ne olabilir? Amerika, Bağdat ve Irak ordusu için milyar dolarlar harcadı ancak bugün İran’ın çıkarına olmayan tek bir karar çıkartamıyor. Ankara hangi hayalle bunu yapıyor?

5- Ankara, Irak’la ilgili siyasetinin farkında mı? Erdoğan bir gün Heşdi Şabi’ye terörist diyor, diğer gün Türkiye Büyükelçisi bu grubun yetkilileriyle poz veriyor. Türkiye, Bağdat’la her yakınlaşmasında Kürtlerden önce Sünni Arapları kaybedeceğini bilmiyor mu? Türkiye Şii yayılmacılığına karşı olduğunu söylüyordu ancak şimdi Irak’ta Maliki, Tahran ve Heşdi Şabi’yle aynı cephede yer alıyor.

6- Bütün bu atılan adımlara rağmen, Yıldırım’ın Abadi’yi telefonla aramaları, sınırdaki ortak askeri tatbikata rağmen Irak Başbakanı halen Ankara’yla sorunlarının mevcut olduğunu söylüyor.

Türkiye ne yapmalı?

Türkiye, Irak’ta görüşebileceği tek dostunun Kürdistan Bölgesi olduğunu anlamalı. Erbil’ le olan bu dostluk sayesinde AK Parti ticari kazançtan ziyade, Kürt illerinde istikrar ve oy kazandı. Türkiye’nin sert söylemi sadece İran’a hizmet eder. Türkiye bu şekilde devam eder, ambargo ve tehditlerini fiiliyata dökerse, sonunda yenilgi alır, Erbil ve Bağdat’ı kaybederek Irak’ta zayıf bir aktöre dönüşür.

Erbil ne yapmalı?

Erbil, Ankara’yla olan dostluğunu kaybettirecek herhangi bir tutum içinde olmamalı, tehditlere yanıt vermemeli. İstesek de istemesek de gerek devlet olduğumuzda gerek şimdi Kürdistan Bölgesi olarak, Türkiye dışarıya açılan tek kapımız. Türkiye şimdilik karşı olsa da Erdoğan’ın cesareti sayesinde Kürdistan petrolünün bağımsız şekilde satılmasının yolu açıldı. Türkiye’nin bu karar nedeniyle; Obama, Tahran ve Bağdat tarafından büyük baskıya maruz kaldığını da Kürdistan Bölgesi liderliği unutmamalı. Erbil ile Ankara arasındaki anlaşma sadece ticari değildi. Siyasi olarak da bir devletin Kürdistan Bölgesi’yle anlaşma imzalaması açısından anlamlıydı. Güney’de Kürtleri bu aşamaya taşıyan, o karardı.

Türkiye’de yetkililerin sert söylemleri çoğu zaman Türkiye kamuoyuna yöneliktir. Ancak Kürdistan Bölgesi, bu ilişkilerin bozulmaması için her çabayı göstermeli, ilişki bozulsa bile uzun sürmemeli.

Kürdistan Bölgesi ve Türkiye, bölgede birbirlerinden daha iyi dostları olmadığını çok iyi biliyor. Bu yüzden oluşacak her gerginlik, iki tarafın da zararına olur. 

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.