Kürtler her türlü ayrışma, bölünme, çatışma, ihanet, yıkım, yenilgiyi denedi ve yaşadı, ancak kendisini özgürlüğe taşıyacak, kötülük ve felaketlerden azade edecek tek çare olan birlik ve bütünlüğünü sağlayacak bir girişimi ne denedi ne de denemeye niyeti var.
Son bir ay içinde Güney Kürdistan da yaşanan ancak bütün Kürtleri sarsan gelişmeler giriş paragrafında ifade etmeye çalıştığım tüm olguları içermesine karşın hala bir ders alınmadığını göstermektedir.
25 ekim’de yapılan bağımsızlık referandumu karşısında tüm Kürtlerin ezici çoğunluğu olaya duygu ve temenniler üzerinden yaklaştığı, referandumun maddi temelinin, uluslar arası destek ve kabulün bulunup bulunmadığını sorgulamadan, önceden muhtemel (sonrasında mutlak) yıkıcı sonuçları karşısında yeterli savunma ve sahiplenme gücünün olup olmamasıyla ilgili hesap hatası elbette tartışılabilinir, ancak büyük bir coşkuyla yüzde 93 gibi bir oranla bağımsızlığa evet denmesi bütün Kürtleri i sevindirdiğini inkar etmek te dürüstlükle bağdaşmaz. O gün Barzani için büyük liderlik ve başarı olarak değerlendirilen referandumu bugün için Barzani’nin ölüm fermanına dönüştürmenin de hiçbir kürde faydası yoktur.
Kürt tarihine baktığımızda benzer birçok yıkımın yaşandığını, ancak Kürtlerin de hiçbir zaman pes etmediğini görürüz. Bu nedenle devam eden mücadele seyiri içinde geçmiş te olduğu gibi gelecekte de birçok şeyi değiştirebileceklerine çok yakın tarihte bu gün kendilerine saldıran ordu ve ittifakların karşısında bırakıp kaçtığı DAİŞ vahşetini yok eden güç olduklarını unutmamalılar. Kobani, Şengal, Kerkük, Mahmur, Tılabyad, en son Rakka vb ortada dururken.
Referandum öncesinde Referandumun ortaya çıkardığı bugünkü yıkıcı sonuçlar ihtimal ve tespiti üzerinden eleştiri yel yaklaşan, zamansız bulan, mevcut alan ve kazanımları bertaraf edeceğine dair kaygı, kanaatini belirten Kürt siyasal çevre ve kişileri ihanetle suçlamak ta elbette yanlıştı. Kendi iç birliğini sağlayamamış, ulusal kongresini hep ötelemiş, Bağımsızlık referandumunun birincil derecede öznesi olan bölgesel Kürt yönetimi olarak kendi kurumsal demokratik işleyişini sağlamadan, parlamentosunu işletmeden Meclis başkanını Erbil’e girişine dahi müsaade edilmeden, birbiriyle düşman ancak mesele Kürt halkının özgürlüğü olunca buna karşı kardeşleşen ve Kürd’e düşman kesilmeye hazır Komşu devletler baş ta olmak üzere ABD, İngiltere, Fransa, Almanya Tüm dünya karşı bir pozisyonda iken Tüm Kürtleri hayal kırıklığı ve sarsıcı bir travma ile baş başa bırakan ısrarın yanıtını bulmanın herhangi bir yararı da gereği de yok artık.
Başta referanduma karşı tutum alarak ancak referandumda yüzde doksan üzerinde Evet diyen YNK nin Kasım Süleymani gibi karanlık savaş lordu üzerinden Irak merkezi Hükümeti, İran ve heşdi şabiyle anlaşarak bir tek kurşun atmadan 20 bin Peşmergesiyle Kerkük savunmasından bir anda çekilerek bütün alan ve kazanımları bir anda teslim eden Yekiti’ ve Talabani ardıllarının yaptıklarını Kürtlerin hafızasından silmenin zor olduğu kadar, Şengal, Kerkük, Mahmuru kuşatarak Erbil önlerine dayanan kanlı İşid cellâtları karşısında acil yardım talebini işitmeyen Türkiye’nin Kürtlerin bağımsızlığını kabul edebileceğine umut bağlayan KDP nin öngörüsüzlüğünü de anlamak bir okadar zordur.
Rojava Kürtleri DAİŞ saldırıları karşısında ölüm kalım mücadelesi verirken sınırlarını kapatarak kendi kardeşlerine, birileri rahatsız olur diye her türlü desteği sınırlayan güney Kürtleri bir gün kendi hawarlarına ancak kendi kardeşlerinden başkasının gelmeyeceğini bilmiyorlar mıydı?
Geçmişte Türkiye ile birlikte kendi kardeşlerine karşı birçok anlaşmaya imza atarak birlikte birçok imha ortak harekâtına (Çekiç, güneş, Sandviç, şafak VB) Katılan KDP, YNK bu fedakârlıkları karşılığında Türkiye’nin sessiz kalacağını mı ön gürdüler. Mesele Kürd ve Kürdistan olunca tüm komşu devletlerin bir araya geleceklerini ön görmeyen bir liderliğin Kürtler açısından yol açacağı hayal kırıklığı ve travmayı gidermenin yolu Yapılan hataların tekrarlanmaması için birlikte tam tersini yani bir an önce ulusal birliği sağlayacak bir tutumu hayata geçirmekten başka çare olmadığını öngörmeliler.
Tüm yaşanan yetmezlik ve yıkımlara karşın hiç bir Kürd oluşum parti ve hareketinin birbirlerinin hata ve yetmezlikleri üzerinden suçlama kısır döngüsü lüksüne sahip olmadıklarını öğrenmek zorundalar. Çünkü bunu çok yaptılar ve çok denediler. Farklı sonuç beklemeleri akılsızlık olduğunu öğrenmeliler. Birlikte yeniden bir yolun bulunması veya açılmasıyla ilgili enerji harcamaları gerekmektedir. Her oluşumu mutlak doğruları veya mutlak yanlışları üzerinden yargılamanın Kürd halkına faydası bulunmamaktadır. 25 Eylül de yapılan % 93 lük bağımsızlık referandumunu başaran Barzani’ ye karşı her Kürdün beslediği hayranlık duygusu henüz hafızalarda iken, yaşananlar karşısında Barzani’nin; Referandumu askıya alabiliriz açılımı kendisine karşı oluşan hayranlığı yok edeceği unutulmamalıdır.
Çünkü milyonlarca Kürd’ün bağımsızlık iradesini İbadi ve müttefikleriyle pazarlık konusu yapmanın hesabını hiçbir Kürd veremez. Dolayısıyla Kürd halkı Kürtler arasında çelişki, çatışma ve düşmanlık yerine bir an önce kazanımları yeniden sağlayacak, kuruma altına alacak ortak bir ittifakı sabırsızlıkla beklemektedir. Yaşanan hayal kırıklığını atlatmanın yolu birlik ve direnişten geçer.
Erken üzülmenin de sevinmenin de Orta doğuda yeri yoktur.