İslam, bireyi eşit, özgür hatta otonom kabul eder. Hiçbir insana bir başka insanı yönetme hakkını asla vermez.
İnsanüstü varlığın yalnızca Allah olduğunu söylemekle, insanı insanın esaretinden kurtarmaya çalışır. İnsanları (toplumun ortak işlerini) rızaları dışında yönetmeye kalkanları, tağut (diktatör) olmakla tanımlar ve tağutu inkâr etmeyi de imanın şartı sayar.
Allah’a itaat etmeyi bile bireyin kendi iradesine bırakır.
İyi de, acaba kaç tane böyle bireyimiz var? İrade ve şahsiyet sahibi, özgür, doğruların kaygısını çeken!..
************
Sokrates Olmak varmış
Bazen Sokrates’e gıpta ediyorum. Ne şanslı adammış diyorum; baksanıza adamı düşüncelerinden dolayı idam edecek kadar düşünceyi önemseyen bir toplumda yaşamış!
Ya şimdiki gibi, kim ne derse desin yalnızca şöhret, şehvet ve servet ile ilgilenen bir toplumda yaşasaydı?
Kim bilir, belki de adamcağız bunca duyarsızlık karşısında çatlayarak ölecekti!..
**************
Özgür fikir ve tartışma ortamı
Hükümetlerin çıkarı ile halkın çıkarı, tıpkı tüccarların çıkarı ile müşterinin çıkarı kadar birbirinden ayrıdır. Onun için seçmenin de her zaman bir müşteri dikkatine ve yeterli enformasyona ihtiyacı vardır.
Seçmen için enformasyon kaynağı ise; özgür fikir ve tartışma ortamı, özgür medya, hükümet dışı STK ve muhalefettir.
Hükümet ve muhalefet temsilcilerinin halkın önünde açıkça tartışmadığı, medya ve fikir özgürlüğünün baskılandığı ve halkın, halk-hükümet çıkar çelişkisinin bilincine varamadığı yerde diktatörlük kaçınılmaz bir sonuçtur.