Aleviler, İmam Hüseyin geleneğinden gelirler. İmam Hüseyin’de bu yana bir türlü iktidar olmamış bir geleneği temsil ederler. Osmanlıdan bu yana katı ve kuralcı Ortodoks din anlayışına karşı Heterodoks bir anlayışın temsilcileri olarak görülürler. İşte bunun için başları belada kurtulamamış, kıyımı uğramış bir halktır.
Türkiye 1952 yılında NATO ya girdikten sonra, iç ve dış politikalarda önemli değişiklikler oldu. Onlara göre “Türkiye’nin yönetimi, Türklere bırakılamayacak kadar önemliydi.” Soğuk savaş sürecinde Atatürk’ün laiklik anlayışı kısmen askıya alındı. Sonunda 27 Mayıs 1960 darbesi ile sonuçlandı.
Soğuk savaş sürecinde emperyalist güçler mezhepler arası çatışmaları bilfiil yönettiler. Maraş ve Çorum katliamı öncesinde bir büyük ülkenin, büyükelçinin o bölgelerde görülmesi tesadüf değildi. Çünkü 1952 sonrası Türkiye ye gelen “Barış Gönüllüleri” adı altında faaliyet gösteren ajanlar, Türkiye’nin yumuşak karnı Aleviler olduklarını tespit etmişlerdi.
Her darbe öncesi Alevilerin evlerinin işaret edilmesi ve Alevilerin katledilmesi bir darbe öncesi gelenek haline gelmiştir. Çünkü sistem onlara bu olanağı sağlamış ve Alevileri ötekileştirmişti.
12 Mart 1971 Muhtırası öncesi bir takım ajanlar tarafında gene Alevilere saldırılar olmuştu. Pazarcık, Kırıkhan ve Elbistan’da Alevi evleri işaretlenmiş, daha sonra saldırılar gerçekleştirilmişti. Sonra darbe yapılmıştı.
12 Eylül 1980 öncesinde Malatya, Yozgat, Çorum ve Maraş’ta önce Alevi evleri işaretlendi, daha sonra bu evlerde katliamlar gerçekleştirildi. Katliam sonrasında da darbe yapıldı.
MALATYA’DA NELER OLUYOR?
Malatya Cemal Gürsel Mahallesinde 21 Kasım gecesi 13 Alevi Evi kırmızı boya ile işaretlenmiştir. Aleviler bu işareti Maraş katliamında tanıdıkları için haliyle tedirgin oldular. Bu tedirginlik halen devam ederken, Paşa kökünde bir Hıristiyan Kilise Derneği taşlanarak camları kırıldı.
Olayların seyrine bakıldığında planlı bir şekilde geliştiği görülmekte.
Birileri bu bölgeyi tampon bölge mi seçti diye insan kuşkulanmakta.
Bu soğuk savaş artığı provokatörler 15 Temmuz Darbe teşebbüsü olduğu zaman da aynı oyunu oynamaya çalıştılar, ama başarılı olamadılar.
15 Temmuzda da Malatya’da Emniyet Müdürü olan ve o büyük kışkırtmayı önleyen, Bu günde görevi başında olan Malatya Emniyet Müdürü Dr. ÖMER URHAL bu olayların üzerine gideceği ve en kısa zamanda bu olayları çözeceğine inancım tamdır. Sayın Dr ÖMER URAL, Malatya halkının güvenini kazanmış bir Emniyet müdürüdür. Malatya halkı onu yakinen tanımaktadır ve güvenmektedir.
15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra ajanlar, tespit edilen Türkiye’nin yumuşak karnını Malatya’da kaşımaya başladılar. Bu kaşıma ve ötekileştirme hareketi en çok darbecilerin işine yaradığı bir gerçektir. Darbeciler ötelenen halkların arsına nifak sokarak karışıklıklar yaratmaya hep başarmışlardır.
İşte bunun içindir ki hükümet hemen şimdi, ötekileştirilen halkları kucaklayıcı demokratik açılımlar gerçekleştirmelidir. Aksi takdirde ötekileştirilen halkları birileri Malatya’da olduğu gibi kışkırtmaya devam edecektir. Çatıştırılan halkların da bir kazanan tarafı olmayacaktır. Çünkü Sırbistan’da, Hırvatistan’da, Kosova’da, Libya’da, Irak’ da son olarak da Suriye’de kazanan taraf olmamıştır. Kaybeden ise her yerde halk olmuştur.