Bir haftanın yarısı gibi kısa bir zaman dilimi içinde Malatya’da üst üste son derece kaygı verici, huzur bozucu iki provokatif saldırı gerçekleştirildi. Malatya’da daha önce benzer ve sonuçları sarsıcı olayların yaşanmış olması bu son iki olayı daha da ürkütücü hale getiriyor.
İlk olay Malatya Cemal Gürsel mahallesinde ki iki sokakta Alevi komşularımıza ait on üç evin işaretlenmesi olayı yaşandı, İki gün geçmeden aynı semtte bulunan Ermeni Kurtuluş kilisesine yönelik gerçekleştirilen taşlı saldırı ister istemez kentte insani duyarlılığı olan herkesi kaygılandırıyor.
İlk olay ile ilgili yani kapıların kırmızı boya ile işaretlenmesi üzerine sosyal medyada son derece dikkatli bir üslupla olayın aydınlatılması gerektiğini, kentin huzur bulması açısından faillerin mutlaka yakalanıp adalete teslim edilmesi, aksi durumda kentin huzur bulamayacağını ifade etmeye çalışmıştım.
Benim masum dileğime verilen yanıtlardan iki si bana karşılığı bulunmayan bir iyimserliği tavsiye ediyordu. “Malatya halkı sağduyuludur provokasyonlara gelmez” “Biz Alevilerle düğünlerinde halay, taziyelerinde acı çekiyoruz” mealinde dileklerini iletmişlerdi.
Aslında kaygı verici durum tam da bu nokta da yaşanıyor. Çünkü topluma acı yaşatanlar, yakıp yıkanlar ne sağduyulu olanlar ne de gerçekten toplumun acısını, sevincini paylaşanlardır. Onlar karanlıklarıyla her an tetikte bekleyen, fırsat bulduklarında acı ve huzursuzluk yaşatmak için ellerinden geleni Ardalarına koymayanlardır.
Ermeni kurtuluş Kilisesi camlarının taşlanarak kırılması olayını incelemeye giden İHD yöneticisi arkadaşlarımızın telefonla durumu bildirmesi üzerine Polis’in olay yeri incelemesinin ne aşamada olduğunu sorduğumda;
Görüntüleri incelediklerini saldıran şahsın net bir biçimde göründüğünü kendisini gizleme gereği duymadan saldırısını gerçekleştirdiğini, olay karşısında inceleme yapan güvenlik görevlilerin de endişelendiklerine tanık olduklarını bildirdikten sonra Malatya’da daha önce yaşanan Zirve katliamı gibi bir facianın tezgâhlanmasından korktuklarını ifade ettiler.
İşte bu korku aslında hepimizin korkusu Çünkü cezasızlık saldırılar kadar korkularımızı beslemekte huzurumuzu kaçırmaktadır. Elbette bu kente yaşayan hepimizin temel amacı ve arzusu hiç bir korku ve saldırıya maruz kalmadan huzur ve güvenlik içinde insanca yaşamaktır. Ne bir alevi komşumuzun, ne bir Hıristiyan yurttaşımızın ne bir solcu, sağcı arkadaşımızın ne de bir Kürt veya Türk Akrabamızın burnunun kanamasını isteriz. Dünyada ve özellikle coğrafyamızda yaşanan inanç, mezhep çatışmalarının kanlı yıkıcı sonuçlarına tanıklık etmekteyiz, Yüz binlerce insanın vahşice katledildiğini görüyoruz.
Milyonlarca insanın yaşadıkları topraklardan koptuklarını, göç yollarında binlerce insanın Akdeniz in derin sularlına gömüldüğünü, ailelerin parçalandığını kadınların ve çocukların istismar edildiğini kısaca bizi insanlığımızdan utandıran insanlığa karşı savaş suçlarının sıradanlaştığı bir ortamda kimse bizi teskin etmeye kalkışmasın.
Çünkü Yugoslavya iç savaşından tutun Arap diyarına kadar yaşananlar bize korkmamız gerektiğini öğütlüyor. Bir arada bir binada kardeşçe yaşayan insanlar, komşular bir gecede birbirlerini boğazlayacak duruma getirildiler. İşte korkumuz bundandır dostlar bütün bunlar yaşanmasın diye haykırıyoruz. Yaşanmaması için adalet diyoruz.
Cezasızlık yerine bir an önce her iki olayla birlikte tüm işlenen suçların failleri yakalanarak adalet önüne çıkarılmasını istiyoruz.